Bünyamin ZİLE

Bünyamin ZİLE

Kim Yobaz?

Bu konuda yazı yazmaya karar verdiğimde doğrusu biraz irkilmedim, korkmadım diyemem. Ankara'nın en işlek caddelerinden birine girip, elinize mikrofonu alıp önünüze gelen herkese yobazı tarif eder misin, kim yobaz? diye soracak olsanız; 70'li yılların Türk filmlerinde kara cübbeli, kara takkeli, dini kendi çıkarlarına göre yorumlayan ahlaksız ve kişiliksiz dindar tiplemesi karşınıza çıkacaktır. Çünkü toplumumuz uzun yıllar böyle yönlendirilmiştir.

 

İlk algılanan din yobazı olduğuna göre dindarın yobazı olur mu? Önce bunu irdeleyelim.

 

Bilindiği gibi halkımızın % 98'i Müslümandır. O halde din denince İslam dininden başlamak gerekecektir. İslam dinin değişmeyen esasları vardır. “imanın esasları” “İslam'ın şartları” gibi. Bir de İslam dinin ictimai konularla ve muamelatla ilgili tasarrufları vardır. Tasarruflar değişen gelişen toplumsal şartlara göre, toplumlar arasındaki örf, adet, ve ananelere göre yeniden yorumlanıp değişebilmektedir. Örnek vermek gerekirse 'İslam'ın ilk dönemlerinde dine ısındırılmak istenen “muellefeyi gulub” diye tarif edilen bir guruba Tövbe suresi 60. Ayet emri gereğince zekat verilmektedir. Hazreti Ömer kendi döneminde bu guruba zekat verilmesinin gereksiz olduğuna inanmıştır. Bunlara zekat verilmesini gerektiren şartların ortadan kalktığına inanmıştır. Bu örnek de göstermektedir ki İslam dini statik bir değil, dinamik bir dindir. Buna tarihten bir örnek verecek olursak; 9. Yüzyıl ile 12. Yüzyıllar arasında hüküm süren ilk Türk İslam devleti KARAHANLILAR döneminde “maveraünnehir üniversitelerinde Kuran-ı Kerim'deki ayetler tartışılmakta dahası tanrının varlığı yokluğu bile tartışılmaktadır. İslam'da Bu tür yorumların yapılamayacağını iddia eden taassup sahipleri yok mudur? Elbette vardır. Ve bunlar fikri sabittir.

 

Yine dinden bir örnek vermek gerekirse dünyanın en iyi şarabından dünyanın en iyi sirkesi yapılmaktadır. Şarap dinimizce haramdır. Ama içine belirli oranda tuz atılırsa sirke olmaktadır. Bir Müslüman bunun aslı şarap ben bu sirkeyi kullanmam derse aklını yıllık izne göndermiş olur. Bu bir taassup durumudur. Diğer ifade ile fikri sabitliktir.

 

Yaklaşık bir yüz yıla yakın Karl Marks'ın fikirleri kitlelerin büyük bir kısmını peşinden sürükledi ancak 1917 Ekim Devrimi ile birlikte Karl Marks'ın fikirleri Sovyetler Birliği ve peyklerinde uygulama alanı buldu 1980'li yıllarda iflasla sonuçlandı. Bu uygulamanın dünyamıza; çeşitli sosyal politikaların geliştirilmesi uygulanması anlamında faydaları da oldu. Ancak hala dünyanın en iyi siyasal düzeni Marksist Leninist ilkeleri içeren komünist düzen demek de bir fikri sabitliktir.

 

Ülkemizde en çok tartışılan konulardan biride laiklik konusudur. Devletler, çeşitli tüzel kişilik şeklinde örgütlenen kurumlar laikler olabilir. İnsanlar da ateist olabilir, deist olabilir, laikliği benimseyebilir. Eğer laiklik bütün dinler arasında nötr kalmaksa ve Ülkemizde olduğu gibi Müslümanlara deist yaşam biçimi laiklik olarak dayatılırsa tabiî ki dindar bir insan laik olamaz. Çünkü o bir Müslümandır. Dinler arasında nötr kalamaz deist yaşam biçimini kabul edemez.. ama eğer laiklik din ve devlet işlerini birbirinden ayırmak şeklinde yorumlanıyorsa dindar bir insan pek ala laik olabilir, Atatürkçü ve demokrat olabilir. Bu tür bir insanı Atatürk ve cumhuriyet düşmanı ilan etmek de bir fikri sabitlik değil midir? Ya da 1940'ların Türkiye'sini  modernliğin ve demokrasinin “asrı saadeti” ilan etmek de bir fikri sabitlik değil midir?

Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz ancak bir köşe yazısı sınırlarında tutmak zorundayız. Konuyu fazla dağıtmadan söylemek gerekirse her fikrin, her düşüncenin, her inancın bir fanatizmi vardır. Bir futbol takımının fanatiği, bir siyasal partinin fanatiği, ya da Dünya'da her hangi bir tarikat mensubunun tarikatı için kendini, bile bile ölüme göndermesi bir taassubun sonucu oluşan fikri sabitlik değil midir?

 

Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında kimin yobaz olduğunu artık bilebiliriz diye düşünüyorum. Ben de artık kim yobaz çok iyi biliyorum.

 

Yobaz dar düşünceli diğer fikirlere açık olmayan, fikirleri kalıplaşmış, empati bile yapamayan “FİKRİ SABİTTİR”: siz ne dersiniz?

 

Yalnız burada bir tehlike var lütfen “fikri sabit”i “fikri takip”le karıştırmayalım.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum