"İdamı 15 dakika geciktirdim"

"İdamı 15 dakika geciktirdim"

Adnan Menderes'in idamın acısı dün gibi taze Türkiye'nin kalbinde...

Kışlada Menderesçi diye bilinen, sevgisi nedeniyle elleri bağlı sehpaya yürüyen Menderes'i arkasından çekebilen idamdan sonra uzun bir süre kendine gelememiş. Şenyüz, "Geceleri uyuyamaz oldum. Menderes'in ipte dönerkenki görüntüsü hiç gözümün önünden gitmedi" diyor. Şenyüz, fotoğraf makinesinin telemetresini ayarlama bahanesiyle idamı 15 dakika geciktirmiş. "Belki bir haber gelir, vazgeçerler, diye bekledim' diyor.
 
Erhan SEVEN'in haberi
 
Adnan Menderes'in idam edilişinin üzerinden 51 yıl geçmesine rağmen yaşanılan travma hala atlatılabilmiş değil. Türkiye bu haksız idamın acısını hala yaşarken, Menderes'in son anlarına şahit olan insanlar da var günümüzde. Şu anda 79 yaşında olan astsubay emeklisi İsmail Şenyüz, mahkeme ve infaz fotoğraflarını çeken kişi. İnfaz fotoğraflarını çektikten sonra uzun süre kendisine gelememiş, çok üzülmüş bir isim. Şenyüz, "Benim Menderes'e sempatim vardı. Arkadaşlarım Menderesçi diye bilirdi beni. İnfazdan sonra çok üzüldüm, geceleri uyuyamaz oldum. Menderes'in ipte dönerkenki görüntüsü hiç gözümün önünden gitmedi" diyor. Şenyüz'le Ankara'daki evinde konuştuk. Aradan geçen 50 yıla rağmen sanki dün olmuş gibi zaman zaman heyecanlandı. İşte tarihi olayı 21. yüzyıla taşıyan kişinin tarihe geçecek tanıklığı...
 
İDAM EDECEKLERİNİ BEKLEMİYORDUM
 
Şenyüz, anlatmaya mahkemeden başlıyor. Mahkemeyi izlerken bile idam kararı çıkacağını beklemediğini belirterek, "Aklımızdan dahi geçmiyordu. Davanın idamla biteceğini beklemiyorduk. Kararı duyunca ben kaldıramayacağım dedim. Şoke oldum" diyor. Menderes'in başbakanlığı döneminde İstanbul'a geldiğinde programlarını izlediğini ve sempati duyduğunu belirten Şenyüz, "Benim Demokrat Parti'ye ve Menderes'e yakınlığım vardı. Eş dost beni Menderesçi bilirdi. Basın olarak siz de de öyledir. Başbakanı izlerseniz bir duygusal yakınlık olur. A partisi, B partisi farketmez. Ecevit ile Baykal ile beraber dolaşsam onları severim. Recep Tayyip Erdoğan'ı dolaşsam onu severdim mesela. Ben İstanbul Harbiye Yıldız Foto Film Merkezi'nde görevliydim. Menderes İstanbul'a geldiği zaman yılbaşlarını askeri birliklerde geçirirdi. Biz de giderdik oralara. Kendisini takip ederdik. Benim çektiğim, Menderes infaza götürülürken arkadan gösteren resmi görünce binbaşı eşi olan kapı komşum hanım, 'bu resmi kesin İsmail Bey çekmiş, kıyamamış yüzünden çekmeye arkasından çekmiş' demiş" diyerek Menderes'e olan sempatisini anlatıyor.
 
MENDERES ÇEKTİRMEK İSTEMEDİ
 
Yeni Şafak'a infaz ve duruşmalarla ilgili bilgi veren İsmail Şenyüz diğer iki infaz (Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan) yapıldıktan sonra İstanbul'a döndüğünü belirterek "Polatkan ve Zorlu'nun fotoğraflarını ben çekmedim. Organizeyi ben yaptım ama ölü görmeye pek tahammül etmediğim için gitmedim infaz mahalline. Gazinoda oturdum. Oradan döndük, akşam üzeri haber geldi" diyor. İdam kararı sonrası Menderes'in bitkin olduğunu anlatan ve Menderes'i hasta hasta asacaklar diye haberlerin çıktığını hatırlatan Şenyüz, "Menderes'in sağlıklı olduğunu belgelememi istediler. Akşamüstü adaya gittim. Ada komutanına 'Menderes'in fotoğraflarını çekmeye geldim' dedim. Ada komutanı bana, 'Şimdi Menderes uyuyor, yarın çekersin' dedi. Ben gece orada kaldım. Ertesi sabah geldiler saat 07.00'de beni uyandırdılar. Menderes sabah kahvaltısını yapmış ve odasında çay içiyordu. Resimde de görüldüğü gibi bitkin, perişan bir hali vardı. Beni görünce, 'fotoğraf çekilmek istemiyorum. Bu halimle çekmeyin' dedi. Çekmeyin deyince çekmedim, benim için sıkıntılı oluyor tabii. O zaman yanındaki muhafızları olan üsteğmenler, 'Efendim evden sizi merak ediyorlar, çoluk çocuğunuz sizleri merak ediyor. Bu fotoğrafları onlara göndereceğiz' deyince razı oldu. Menderes çocuklarına ve karısına çok düşkün bir insandı. Çok da kibar bir insandı, ben de bunu biliyorum zaten. Üsteğmenler karınız ve çocuklarınız merak ediyor deyince Menderes kabul etti ve 'Bir poz çekin o zaman' dedi. Ben de bir poz çektim. Fazla da çekmedim. Dışarı çıkınca ada komutanı bana 'Ben olsam 10 poz çekerdim' dedi.
 
DERECEYİ MENDİLE SİLİP DOKTORA GERİ VERDİ
 
Şenyüz Menderes'in nezaketi konusunda çarpıcı bir örnek veriyor: "Fotoğrafı çektikten sonra Ethem Menderes ile Adnan Menderes'i görüştürdüler. Bir-iki fotoğrafını çektim, dışarı çıktım. Başsavcı Egesel, doktorlar heyetiyle beraber geldi. Sağlıklıdır, idam edilebilir raporu vermeye geldiler. Menderes'i muayene ettiler, Dediler ki, 'Sağlığınıza kavuştunuz, geçmiş olsun'. Menderes onları görünce, 'Aman, çok özür dilerim, bulunduğum ortam ve kıyafetim sizleri karşılamaya müsait değildi' dedi. Çok kibar adamdı. Onlara karşı nazik davrandı. Profesör de çok saygılı davrandı. Sert bir hareketleri olmadı. Menderes'in ateşini dereceyle ölçtüler. Menderes dereceyi geriye verirken, cebinden mendil çıkartarak sildi ve geri verdi. Ben hayatımda öyle birşey görmedim. Hakikaten çok kibar ve nazik bir adamdı. Onlar geçmiş olsun dedikten sonra odadan çıktık ve ada komutanı bana 'Hazır ol, hemen İmralı'ya gidiyorsun' dedi. Tabii ben bu sözü duyunca şok oldum.
 
DALGALI BİR DENİZDE HÜCUMBOTLA İDAMA GİTTİ
 
Şenyüz, İmralı'ya gidilme emrini alınca kesin idam olacağını anladığını belirterek şunları söylüyor: "Ben infaz olacağını beklemiyordum. Çünkü o aralar ABD'den, oradan buradan telefonlar geliyordu asılmasın diye. Mücadeleler ve çabalar vardı. Ancak İmralı'ya niye gidilir? Zaten bir gün önce diğer infazlar için oradaydık. Türkiye Cumhuriyeti'nden bir başbakan idam ediliyor. Elinizdeki makina sağlam değil. Telemetresi falan bozuk. Ben tahmini telemetre çekiyorum. Gayet de güzel çekiyordum, alışmıştım. Ampul flaşlar kullanıyorduk. Ama 'İmralı'ya git' deyince telaşa kapıldım. Hemen fotofilm merkezini aradım. Dedimki 'İmralı'ya gidiyoruz, Menderes'i asmaya götürüyorlar. Acele ekip gelsin' dedim. Ses ekibi, film ekibi vardır, ekibin toplanmasını istedim. Fotofilm merkezi komutanı binbaşı bana 'irtibat bürosu ile görüşüp seni arayacağım' dedi. İrtibat bürosu 'Buraya gelemezsiniz, çünkü ada karadan ve havadan yasak bölge ilan edildi' demiş. Bana 'sen de başının çaresine bak' dediler. Ben hemen filmleri çantaya koydum. İki hücumbot hazırdı. Birisinde Menderes gidiyor, birisinde de ben gidiyorum. Hangisinde Menderes'in olduğu belli edilmemişti bir sıkıntı olmaması için. Çok yağmurlu bir havaydı. O anda biraz güneş açar gibi oldu ama deniz yine de çok dalgalıydı. Benim içerde midem bulandı. Biraz hava alayım diye dışarı çıkıyorum. Hücumbotun burnu denize dalıyor, sular üstümüzden aşıyordu. Kötü bir havaydı. O gün hava daha kötüydü bir gün önceye göre. İmralı'ya vardık sonra. Adanını amirinin odasına götürdüler. Odada Menderes'e kararı tebliğ ettiler. Fotoğraf çektim tebliğ sırasında"
 
HÜCUMBOTTA İDAMI ÖĞRENMİŞ
 
Menderes'in gemide idamı öğrendiğini belirten Şenyüz, yolculuğu da şöyle aktarıyor: "Menderes gemide giderken idamı öğrenmiş zaten. Gemiye binerken deniz hastanesine gidiyoruz demişler, ama yolda öğrenmiş. Milli Birlik Komitesi'nin kararı ise odada tebliğ edildi. Odada birşeyler konuştu ama heyecandan ve telaştan ne konuştuğunu anlamadım. Daha sonra 'İmamla görüşmek ister misiniz?' dediler. O da 'Beş dakika görüşeyim' dedi. Küçük bir oda vardı. Oraya girdiler. Orada beyaz gömleği giydirmişler. İmam telkinde bulunmuş. Odadan çıktıktan sonra idam sehpasının olduğu alana doğru gittik. Oraya giderken ben önden fotoğraf çekmedim. Gardiyanlar da Menderes'in koluna girmişlerdi. Elleri arkadan baglı olduğu için sendeleyip yere düşmesin diye. Fakat Menderes'in sağlığına kavuştuğunu göstermek için kolundan çıkın diye uyardılar onları. Ben heyecandan ölüyordum, sehpayı görünce ne yapacak diye düşündüm. Barakanın yanından dönünce 20-30 metre sonra sehpa göründü. Ben resim çekmeyi bıraktım onu izliyordum"
 
BENİM YÜZÜMDEN İNFAZ GECİKTİ
 
Şenyüz, infazdan önce makinanın ayarlarını yapmanın biraz zaman aldığnı belirterek, "İnfaz savcısına 'telemetre ayarı bozuk. 15 dakika tölerans varsa ayarı yapayım' dedim. Ben odanın karşısında hemen ayar yapmaya başladım. Menderes'e idamı tebliğ etmeden önce. Daha sonra bir yerde gördüm. Menderes'e eziyet etmek için infazı bekletmişler diye yazmışlar.. Kimse bekletmedi ki, ben beklettim herifleri makinayı toparlayayım diye. O arada belki bir telefon gelseydi idamdan vazgeçilebilirdi diye, o da olabilirdi. Yürürken ben kendimi o kadar kaptırmışım ki, birisi bana çeksene deyince arkadan fotoğrafı çektim. İlk defa bir idam görüyorsunuz. Benim elim kesilse kan görsem rahatsız olurdum"
 
MENDERES İPTE DÖNMEYE BAŞLADI
 
Menderes'in sehpayı görünce hiçbir tepki vermediğini belirten Şenyüz sözlerini şöyle sürdürdü: "Sehpayı görünce hiçbir tepki vermedi. Bence hazırlamış kendisini. Sehpaya da çok rahat çıktı kendisi. İlmeği geçirirken resim çektim. Daha sonra hoca 'tekbir getirelim' dedi. Beraber tekbir getirdiler. Ondan sonra Menderes ipte dönmeye başladı yavaş yavaş. Celladı dışardan getirmişler. İnfazdan sonra 7-8 poz resim çektim. Bir pozda bakışı sertti, ipte dönerken bir fotoğrafı. Ben sürekli çekiyordum. Çok fotoğraf çekmeye çalıştım çünkü geriye dönüşü yok. Sinema filmi gibi değil"
 
Fotoğrafları yürütüp 1000 liraya satmışlar
 
Vefattan neden fotoğraf yayınlanmadığımı sorumuza şu cevabı verdi: "Halkın acıma duygusunu galeyana getirmemek için yayınlamadılar. Birisi bizden yürütmüş bir resim. Yeni Sabah ya da Yeni asır gazetesine 1000 liraya satmıştı. Meclis Araştırma Komisyonu kurulmuştu, halkın acındırma duygusunu galeyana getirmek için bir şebeke var diye. Fotoğraf çekimi sırasında aşırı heyecan içindeydim. Ben bu görevi zor kaldırdım diye. İdamdan sonra gazinoya gittik. Ölüm yarım saat sonra gerçekleşiyor ve doktor rapor verecek dediler. Gazinoda üzüm ikram ettiler öğlen vakti. Yarım saat boyunca ipte durmamış. Gazinodan döndükten sonra duvarın dibine aldıklarını gördüm Menderes'i. Platformun üzerinden üçayağı almışlar kenara koymuşlar. Hatta biri dediki 'Menderes'i iki kere asmışlar'. Ben de Allah Allah iki kere asmış olurlar mı dedim. Ama daha sonra baktımki, platformdan üçayağı aşağı indirmek için Menderes ölmeden hakikatan almışlar oradan. Menderesi kucaklamadan üçayağı oraya nasıl getirirler?
 
"Kuyrukların başı gitti'
 
Ölümün gerçekleşmesi için bekleme sırasındaki durumu da Şenyüz şu şekilde açıkladı: "O dönemde yağ kuyruğu, şu kuyruğu, bu kuyruğu vardı. 'Kuyrukların başı gitti' diye sevinenler vardı komutanlar arasında. Bir tanesi dediki 'ben 40 tanesine ölüm verdim, üçünü astılar' dedi. Az buldular. Zorlu ile üç kişinin idam onayı gece 2'de geldi. O zaman astılar, onları asmadan önce bazı gürültüler olmuş. Diğerlerinin affedilmesine tepki gösterenler 'Bunları da biz affedelim' demişler. Yani onlar üç kişiyi az buldular. Sevinenler vardı, üzülenler de vardır tabiiki. İnfazdan sonra uzun süre kendisine gelemediğini belirten Şenyüz, "Akşamları uyuyamaz oldum. Yatıyorum gözümün önüne resim geliyor. Asıldıktan sonra dönerkenki resim. İp dönüyordu, bedeniyle beraber. Bana doğru döndükçe resim çekiyordum, bakışı gözümün önünden gitmedi. Şu anda bile gözümün önünden gitmiyordu. Uyuyamıyordum akşamları. Bana dedilerki, 'Rakı iç akşamları' Ben de o güne kadar hiç içmemiştim. Akşamları bir kadeh içip öyle yatıyordum.
 
Kaynak: YENİ ŞAFAK

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.