Almanlar 8 Türk'ün katillerinin peşinde

Almanlar 8 Türk'ün katillerinin peşinde

8 Türk'ü katlettiği ortaya çıkan Neo-nazi örgütünün, istihbarat teşkilatınca korunduğu iddiaları Almanya'yı karıştırdı

İddiaların odağında ırkçılıkla mücadele etmesi gereken 'Anayasayı Koruma Dairesi' yer alıyor. Dairenin ihmalleri tartışılırken, "Zanlılar yıllarca nasıl saklandı? Polis ve istihbarat, ırkçıları görmezden mi geldi?" sorularına cevap aranıyor.

İSTİHBARATLA ORTAK ÇALIŞTIKLARI İDDİASI

Almanya, 2000 yılından bu yana 8 Türk ve bir Yunanlı'yı katlettiği ortaya çıkan NSU adlı ırkçı 'Nasyonal Sosyalist' yeraltı örgütünün şokunu yaşıyor. Kamuoyuna 'dönerci cinayetleri' olarak yansıyan olaylar yıllar sonra aydınlanmaya başlarken, örgüt üyelerinin istihbarat birimleri için çalıştığı iddiaları deprem etkisi yaptı. Başbakan Angela Merkel, 'utanç verici' olarak değerlendirdiği ırkçı terörün aydınlatılacağı sözünü verdi.

MEDYA İŞİN PEŞİNE DÜŞTÜ

Zaman'ın haberine göre; Alman medyası da, cinayet zanlılarının neden yıllarca yakalanamadığını, güvenlik birimlerinin aşırı sağcı tehdidi görmezden gelip gelmediğini sorguluyor. Gazetelerde, örgüt üyelerinden birinin iz bırakmamak için havaya uçurduğu kiralık dairesinde, Alman gizli servisiyle bağlantıya işaret eden belgelere rastlandığı iddiaları yer alıyor. Yıllarca gündemde kalan bu cinayetlerin izine neden bu kadar geç ulaşıldığı, iç istihbarat kurumu 'Anayasayı Koruma Dairesi'nin niye önlem almadığı soruları dile getiriliyor. İleri sürülen iddialar dehşet verici nitelikte: "Anayasayı Koruma Teşkilatı ajanları ellerindeki bilgileri kasten sakladı. Teşkilatın bir muhbiri, işlenen dokuz cinayetin altısında olay mahalli yakınındaydı. Muhbir görevden el çektirildikten sonra cinayetler sona erdi."

ALMANYA'NIN SUSURLUK'U

Sosyal Demokrat Parti'li (SPD) Behçet Algan, skandalı Almanya'nın Susurluk'u olarak nitelendirirken, istihbarat örgütlerinin çalışmalarını denetleyen Federal Meclis Denetleme Kurulu üyesi Hans-Christian Ströbele teşkilatlardaki çürümeye dikkat çekti.

EĞER ÖYLEYSE DEHŞET VERİCİ

Ströbele neonazi cinayetleriyle ilgili, "İstihbarat teşkilatları ya kendilerinden bilgi saklayan gizli irtibat elemanlarına güvendiklerinden dolayı iflas etti. Veya -ki bu durum daha kötü- bu üç kişiyle ilgili bilgi kendilerine ulaştı, ancak bilgi kaynaklarını korumak kendileri için daha önemli olduğundan Teşkilat bir şey yapmadı. Eğer böyleyse durum dehşet verici!" değerlendirmesini yaptı. Alman Federal Başsavcılığı ise, 2000 yılından beri 8 Türk'ü ve 1 Yunanlıyı öldürdükleri ortaya çıkan Neonazi teröristlerin, Anayasayı Koruma Dairesi ile ilişkilerinin olduğu iddialarını doğrulayacak hiçbir bulguya rastlanmadığını açıkladı.

İSTİHBARAT, İDDİALARI REDDETTİ

Almanya'da iç istihbarattan sorumlu Teşkilat'ın beş binden fazla çalışanı ve 300 milyon Euro bütçesi var. Aşırı sağ hareketleri yakından takip etmek için çok sayıda ajanı gizli irtibat elemanı olarak (V-Mann) kullanan iç istihbarat teşkilatı, cinayetleri ve banka soygunlarını gerçekleştiren üç teröristi gizli irtibat elemanı olarak kullandığı suçlamasını reddediyor. Ancak Almanya'nın en çok satan Bild gazetesinin haberine göre Zwickau'da yanan evde güvenlik birimlerinin ele geçirdikleri belgeler arasında 'legal illegal belgeler' de mevcut. 'Legal illegal belgeler' ifadesi istihbarat teşkilatı ile irtibatlı elemanlara verilen dokümanlar için kullanılıyor. Aşırı sağcı terör örgütünün Thüringen eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın himayesinde olabileceği şüphesini güçlendiren başka ipuçları da var. 1998 yılının Ocak ayında polis Jena şehrinde bir garajda Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü'ne ait, içinde TNT patlayıcısının da olduğu bir bomba atölyesi buldu. Polis atölyeyi ararken teröristlerden birinin de orada olduğu, ancak polisin elinde tutuklama kararı olmadığından bir şey yapamadığı iddia ediliyor.

Thüringen Anayasa Koruma Teşkilatı'nın Nazilerle işbirliği şüphesini artıran başka olaylar da var. 1994 yılında istihbarat teşkilatının başına geçen Helmut Roewer hakkında 2005 yılında açılan davada zimmetine para geçirmek ve şirketler kurarak şüpheli ticari işler yapmakla suçlanmıştı. Ancak dava Roewer'in durumu 'yargılanmak için uygun olmadığından' 2008 yılında düştü. 2000 yılında görevden alınan Roewer, görevi sırasında merkezinde kendisinin bulunduğu, içinde Neonazilerin de yer aldığı karmaşık 'muhbirlerden ve casuslardan' oluşan bir yapı oluşturdu. Bu yapı içinde yer alan isimlerden biri de gizli irtibat elemanı Thomas Dienel. Dienel aşırı sağ hareketler hakkında bilgi verme karşılığında 1996-97 yıllarında Roewer'den 25 bin mark para aldı. Dienel daha sonra bu parayı aşırı sağ propaganda çalışmalarına yatırdığını itiraf etti. Bu skandal ortaya çıktığında, birçok konuda sessizliğini halen koruyan Roewer görevden alındı.

YAKALANACAKLARINI ANLAYINCA İNTİHAR ETTİLER

2000-2006 yılları arasında işlenen "dönerci cinayetlerinin" ve 12 banka soygununun faili NSU üyeleri Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos bir banka soygunundan sonra yakalanacaklarını anlayınca 4 Kasım 2011 tarihinde intihar etti. Doğu Almanya'nın Thüringen eyaletinde bulunan Zwickau şehrinde çok sayıda belgenin olduğu örgüt evini yakmaya çalışan üçüncü üye Beate Zschaepe ise emniyet birimlerine teslim oldu. Yangından hasar görmeyen belgelerden biri de ırkçı teröristlerin yaptıkları cinayetleri itiraf ettikleri ve yapmayı planladıkları yeni cinayetler hakkında da açıklamalarda bulundukları bir DVD. Zschaepe'nin yakmaya çalıştığı, ama başarılı olamadığı diğer belgeler ise terör örgütü ile eyalet iç istihbarat teşkilatı Thüringen Anayasayı Koruma Dairesi arasında ilişkiyle ilgili.

İstihbarat ajanı, tesadüfen cinayet mahallinde bulunmuş

Almanya'da dönerci ve polis cinayetlerinin arkasından Neonazi terör hücresi NSU'nun çıkması ve hücrenin Anayasayı Koruma Daireleri'yle bağlantılarının tespit edilmesi, adeta deprem etkisi yaptı. Olayın Hessen eyaleti boyutunu araştıran Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, 6 Nisan 2006'da Kassel'de internet kafe sahibi 21 yaşındaki Halit Yozgat'ın cinayet olayında Hessen Anayasayı Koruma Dairesi'nin izine rastladı. Olaydan önce internet kafede bulunan bir adamın daireye çalıştığı tespit edildi. Söz konusu kişi, olaydan sonra polise "şahit olarak'' ifade vermeye gelmeyen tek kişi olunca harekete geçen emniyet birimleri, adamı gözaltına aldı, ancak bu kişinin Alman istihbaratının o dönemde gizli çalışanı olduğunu belirleyince adamı aynı gün serbest bıraktı. Söz konusu şahıs, özel olarak kafede internete girdiği ve cinayetten kısa süre önce orayı terk ettiği şeklinde ifadesini vermişti. Gazeteye göre söz konusu olay yeni gelişmeler ışığında yeniden incelenecek.

Alman kamuoyu, Neo-nazi cinayetlerinden rahatsız

Olay açığa çıktıktan sonra Şansölye Angela Merkel başta olmak üzere Alman siyasetçiler, içinde istihbarat parmağının da olabileceği şüphesini dikkate alarak, açıklamalarda bulundu. Merkel, cinayetleri Almanya için "utanç verici" ve "çok rahatsız edici" olarak nitelendirdi. Federal İçişleri Bakanı Hans Peter Friedrich ilk defa Almanya'da 'sağcı terörün' olduğundan söz etti. Adalet Bakanı Sabine Leutheusser-Schnarrenberger olay karşısında çok kötü bir sınav veren iç istihbarat teşkilatı Verfassungsschutz için reform çağrısı yaptı. Federal Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, Almanya Türk Toplumu (TGD) isimli çatı kuruluşunu ziyaret ederek terör kurbanları ve yakınları ile dayanışma içinde olduğunu söyledi. Westerwelle, "Hukuk devletinin tüm araçları ile ırkçılık ve şiddetle kararlı bir şekilde mücadele edeceğiz." dedi.

Neo-naziler, 88 kişilik ölüm listesi hazırlamış

Almanya'yı kana bulayan Nasyonal Sosyalist Yeraltı Grubu (NSU) terör hücresinin, 88 kişilik ölüm listesi hazırladığı ortaya çıktı. Listede Türk ve İslam organizelerinden temsilcilerin yanında aralarında Jerry Montag (Yeşiller) ve Hıristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU) Federal Meclis Grubu iç politika sözcüsü Hans-Peter Uhl'un Hans-Peter Uhl gibi Alman siyasilerin de isimleri de bulunuyor. Montag, olayı ilk önce arkadaşlarından öğrendiğini, sonra konuyu savcılığa doğrulatıp, büyük şaşkınlık yaşadığını söyledi.

Türkler endişe ediyor

Almanya'da göçün 50. yılını yaşayan Türkler, göç tarihinin acı yüzüyle bir kere daha karşılaştı: Daha önce Solingen ve Mölln'de kendini gösteren ve iki Almanya'nın birleşme yılı olan 1990'dan beri 140'tan fazla insanın ölümüne sebep olan ırkçı terör. Cinayetlerin Neo-naziler tarafından işlendiğinin ortaya çıkması, özellikle Doğu Almanya'da iş yapan Türk esnafını tedirgin etti. 25 Şubat 2004 yılında bu cinayetlerden birine sahne olan ülkenin kuzeydoğusundaki Rostock kentinde döner dükkânı işleten Fatih Çelik, olayların arkasında aşırı sağcıların olduğunun tespit edilmesinin kendilerini daha fazla tedirgin ettiğini söyledi. Çelik, Rostock'ta öldürülen Yunus Turgut'un kardeşini yakından tanıdığını belirterek, "Cinayetten sonra aile şehirden taşındı." dedi.

A. Saksonya eyaleti ihmali kabul etti

Almanya'da Aşağı Saksonya Eyaleti İçişleri Bakanlığı ve eyaletteki Anayasayı Koruma Dairesi, 2000 yılından beri 8 Türk'ü ve 1 Yunanlıyı öldürdüğü ortaya çıkan Neonazi terör grubunu izlerken geçmişte bazı hatalar yaptığını kabul etti. Anayasayı Koruma Dairesi Başkanı Hans Wargel, Hannover kentinde yaptığı açıklamada, Neo-nazi teröristlere yardımcı olmakla suçlanan Holger G. adlı aşırı sağcının, Thüringen eyaletindeki güvenlik makamlarının isteği üzerine 1999 yılında izlendiğini, ancak teröristler ile olan işbirliğinin Aşağı Saksonya eyaletinde kayıtlarda tutulmadığını söyledi.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.