Atina'da Gündem Doğalgaz Olacak

Atina'da Gündem Doğalgaz Olacak

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Yunanistan ziyaretinin en önemli gündem maddesi Kıbrıs meselesi ve ada açıklarındaki enerji.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli işbirliği toplantısına katılmak üzere iki gün Atina’da olacak. Davutoğlu Yunanistan Başbakanı Samaras ile birlikte toplantıya eş başkanlık yapacak. Görüşmelerin en önemli gündem maddesi ise Kıbrıs meselesi. Bu meseleyi daha karmaşık bir başlık haline getiren unsur ise Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz ve petrol yatakları.

Kriz 2011 yılında başgösterdi

Her şey, 2011 yılında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’de doğalgaz bulduğunu ve bunu çıkarıp uluslararası pazarlara da satacağını duyurması ile başladı.

Üzerinde yıllardır anlaşılamayan ve başta Türkiye ile Yunanistan ve Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere bir çok ülkeyi karşı karşıya getiren Kıbrıs’ın, kime ait olduğu uluslararası kurallara göre dahi belirlenemeyen karasularında bulunan milyarlarca metreküp doğalgaz, zaten içinden çıkılamayan bir sorun olan Kıbrıs meselesine yeni bir sorun alanı daha ekledi. 

Rus gazına bağımlı Avrupa Birliği ülkeleri için yıllarca yetecek bu enerji kaynağı, iştah kabartıcı nitelikteydi. Ancak bulunan enerji kaynağının Avrupa pazarlarına ulaştırılması için ortadaki en ekonomik güzergahın Türkiye üzerinden olması ve denklemin içine Güney Kıbrıs yönetimi ile anlaşmalar imzalayan İsrail, Mısır gibi ülkelerin de girmesi işi arapsaçına çevirdi.

Ancak Doğu Akdeniz’in derin sularında bulunduğu tahmin edilen doğalgaz ve petrol miktarı, dünyanın her tür enerji kaynağına her geçen gün ihtiyacı artarken, ne şekilde olursa olsun bu arap saçının çözülmesi bekleniyor.

Güney Kıbrıs yönetiminin tek taraflı ilan ettiği “Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde bulunan gaz miktarı ile ilgili ilk açıklama 2011 yılında 12.parselde doğalgaz arama çalışmaları yapan Amerikan Noble Energy Şirketi’nden geldi. Şirket tahminlerin bu parselde, “85 ila 260 milyar metreküp doğalgaz” bulunduğu yönünde olduğunu duyurdu. Bu doğalgaz yataklarının altında yer aldığı düşünülen petrol miktarı ise 3.7 milyar varil. Bu miktar tek sahaya ilişkin tahminleri yansıtıyor. İsrail ve Kıbrıs adası açıklarındaki diğer sahalara ilişkin tahminler de hesaba katıldığında bu rakam kat kat artıyor.

İç içe geçen sorunlar

Doğalgazın krize dönüşmesinin nedeni tek başlık yani Kıbrıs meselesi. Ancak bu meseleden kaynaklanan başka başlıklar sorunu büyütüyor. 2011 yılında gazın bulunmasının ardından yaşananların dökümü sorunu ortaya koymayı da kolaylaştırıyor.

2010 yılında Kıbrıs Rum Yönetimi ile İsrail arasında iki ülkenin denizde münhasır ekonomik bölge sınırlarını belirleyen bir anlaşma imzalandı. Rum yönetimi Bakanlar Kurulu, 2011 yılında bu anlaşmayı onayladı. İki ülke arasında bu tarihten itibaren, “enerji” başlığını kapsayan temaslar hız kazandı.

Bu aşamadan itibaren Türkiye, Kuzey Kıbrıs ve Güney Kıbrıs yönetimi arasında tartışma alevlendi. Güney Kıbrıs yönetimi, “Türkiye bir adım atmaya cesaret edemez” mesajları verirken, Türkiye “Vazgeçin” dedi ama GKRY durmadı. Sondaj çalışmaları için Amerikan Noble Energy Şirketi ve İsrail’in Delek şirketi ile anlaşma imzalandı.

Bu noktada Türkiye’nin ilk adımı KKTC ile Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması imzalanması oldu. Bu anlaşma, “Kıbrıs Türk halkının ada ve çevresindeki eşit hakların korunması yönündeki kararlılığın göstergesi” olarak yorumlandı.

2011 yılı Eylül ayında Noble Energy’e ait platform Doğu Akdeniz’e ulaştı, sondaj çalışmaları başladı.

Rumlar daha sonra İsrail’in Avner şirketi ve diğer sahalarda İtalyan ENI ve Fransız Total şirketleri ile de anlaşma imzaladı. İtalyan ENI de Eylül ayında Kıbrıs’ın yaklaşık 100 kilometre güneyindeki 9 numaralı parsele sondaj gemisini gönderdi.

Barbaros Hayrettin Kıbrıs açıklarında

Türkiye’nin bu anlaşmalara somut yanıtı ise 2014 yılında geldi. Barbaros Hayrettin Sismik araştırma gemisi Kıbrıs açıklarında sismik araştırma çalışmaları yapmak üzere Doğu Akdeniz’e gönderildi. Barbaros Hayrettin’e Türk savaş gemileri Gelibolu ve Giresun firkateynleri ile Bafra korveti eşlik ediyor.

Enerji Bakanı Taner Yıldız, Barbaros Hayrettin’in faaliyetleri ile ilgili “Biz her zaman söylüyoruz. KKTC ve Güney Kıbrıs Yerel Yönetimi’nin bütün buldukları ve bulacakları Kıbrıs’ın tamamına aittir. İster kuzeyde bulunsun, ister güneye, ister münhasır ekonomik alanda tespit edilmiş olan ister tespit edilmemiş olan. O yüzden Barbaros Hayrettin Paşa Sismik Gemimiz kendi alanı içerisinde bu çalışmalara devam ediyor. Yine Kıbrıs’ın tamamına dönük bir çalışmadır bu. O yüzden siyasi istikrarı destekleyebilecek, artı koyabilecek olumlu bir çalışma olarak görüyoruz bunu. Bunun bir krize dönüştürülmüş olmasını da doğru bulmayız” diye konuştu.

Bu adım adada yeniden başlayan barış görüşmelerinin askıya alınmasını da beraberinde getirdi.

Türkiye dışında güzergah arayışı

Tüm kaynaklar Kıbrıs’ta doğalgaz çıkarılması durumunda bunun dünya pazarlarına ulaştırılması için tek ekonomik güzergahı Türkiye olarak gösteriyor. Ancak GKRY, Türkiye ile anlaşma sağlanamaması durumunda güzergah seçeneği arayışını sürdürüyor. Bunlardan biri askeri darbe sonrasında Türkiye’nin ilişkileri maslahatgüzar seviyesine indirdiği Mısır. GKRY, üretilecek doğalgazın Mısır’a taşınması için temaslara hız verdi.

Bu açıklamayı, Kasım ayında biraraya gelen Mısır Petrol ve Maden Kaynakları Bakanı Şerif İsmail ve GKRY enerji Bakanı Yiorgos Lakkoptrypis ortak olarak yaptı. Lakkoptrypis, ayrıca en iyi gazın dış pazarlara ulaştırılması durumunda en iyi seçeneğin bu boru hattı olduğunu söyledi. Kıbrıs açıklarında bulunan gaz Mısır için de önem taşıyor. Zira kendi doğalgazı olsa da Mısır da artık son dönemde gaz ithalatçısı konumunda. Mısır, boru hattının inşa edilmesi durumunda bu gazı hem kendi iç piyasasına vermeyi hem de sıvılaştırılmış olarak satmayı planlıyor.

8 Kasım’da Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Yunanistan Başbakanı Samaras ve Güney Kıbrıs Rum kesimi Başkanı Anastasiadis Kahire’de “Akdeniz’de ortak enerji çalışmaları”nı ele almak üzere toplandı. Toplantıdan, Türkiye’ye Kıbrıs açıklarındaki çalışmalarını durdurma çağrısı çıktı.

Mısır’ın devreye girmesi Türkiye için krizi büyüten bir diğer unsur olarak öne çıkıyor. Zira askeri bir darbeyle Sisi yönetiminin başa geçmesinin ardından Türkiye ile bu ülke arasında diyalog kanalları tümüyle kapandı.

Al Jazeera

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.