Aziz Sancar'dan Erdoğan'a 'Allah Türkiye’mizi ve sizi korusun...” mektubu

Aziz Sancar'dan Erdoğan'a 'Allah Türkiye’mizi ve sizi korusun...” mektubu

Sevilay Yılman Habertürk gazetesindeki köşesinde Nobel ödüllü bilim adamımız Prof. Dr. Aziz Sancar ile ilgili hiç bilinmeyen bir anektodu anlatırken, gurur duyduğumuz Sancar'ın 15 temmuz sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hitaben yazdığı mektubu da paylaşt

İşte o yazı:
 
Gündemin yoğunluğundan bir türlü fırsat bulamamıştım ama hep aklımdaydı Aziz Sancar'la ilgili bir yazı kaleme almak...
 
Kısmet işte... Yazıma başlamadan önce “Yarına ne yazayım?” diye düşünürken hocamla ilgili beni hiç de şaşırtmayan bir açıklaması düştü önüme internette...
 
Önceki gece katıldığı Kristal Elma Festivali'nde yine kendine yakışanı yapmış hocam, “Hayatımda Nobel dahil bütün bilimsel başarılarımı, her şeyimi Türkiye'deki barış için verirdim. Barışı sağlamanın bir yolu olsaydı yapardım, eğer onu başarabilseydim Nobel'den de vazgeçerdim. Nobel'i vermeye hazırım, yeter ki ülkeme barış gelsin. Kafamı yoran, üzen hep bu olmuştur” diyerek...
 
Emin olun Sancar bunu laf olsun, torba dolsun diye söylemiyor. Gerçekten ülkesine gönülden bağlı ve bu topraklarda yaşanan huzursuzluk ve kaos onu derinden sarsıyor. Deseler ki: “Aziz Hoca barış gelecek ama şartımız var. Bırak ABD'deki tüm olanaklarını ve dön Midyat'a!” Emin olun bir saniye düşünmeden yapar bunu. Öyle bir ülke ve millet sevgisi var içinde. Ve öyle bağlı hâlâ bu toprakların geleneğine, örfüne ve âdetine.
 
Sırf buna örnek olması için kimsenin bilmediği bir anekdotu paylaşmak istiyorum sizlerle.
 
Biliyorsunuz... Geçen yıl Nobel'i aldıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisini Ankara'ya davet etmişti. Aziz Hoca Ankara'ya geliyor ve Beştepe'de buluşmaya giderken yolda Sayın Cumhurbaşkanı'nın birkaç gün önce torunu olduğunu öğreniyor. Görüşmeye gidiyor ve çıkarken yakasındaki altın Nobel rozetini çıkarıp Erdoğan'a uzatıyor. Ve “Kusura bakmayın. Elim boş geldim. Yolda gelirken öğrendim ki bir torununuz daha dünyaya gelmiş. Allah analı babalı büyütsün. Lütfen bunu kabul edin” diyor.
 
Tabii Cumhurbaşkanı şaşırıyor. Altın Nobel rozeti sadece bir tane çünkü. Kibarca, “Olmaz hocam. Bu sizin için çok özel bir rozet. Kabul edemem” diyor. Bunun üzerine Aziz Hoca ne diyor biliyor musunuz?
 
Diyor ki: “Efendim siz de benim için çok özelsiniz. Altın takmak âdettendir. Lütfen geri çevirmeyin.”
 
15 TEMMUZ MEKTUPLARI...
 
Hamdolsun... Allah nasip etti, bir şekilde yolum kesişti onunla ve nasip etti evimde ağırladım. Çok bilim insanı tanıdım. Bir kısmıyla Sancar'la olandan daha da yakın temasım oldu. Hepsi de birbirinden kıymetlidir nazarımda ancak Aziz Hocam bir başkadır benim için.
 
Özeldir yeri, apayrıdır. Sizce de öyle değil mi?
 
Dünyada onun hayatına benzeyen kaç hayat hikâyesi vardır? Kaç insan okuma yazma bilmeyen fukara bir ananın babanın çocuğu olarak dünyaya gelmiştir ve bir gün dünyanın en sükseli, en büyük bilim ödülünü almıştır?
Emin olun, onu yakından tanıdığınızda ister istemez şu soruyu soruyorsunuz kendinize: “Onun yerinde ben olsaydım acaba bu kadar mütevazı olmayı becerebilir miydim?”
 
Sadece bu değil tabii Aziz Hoca'yı faklı kılan, özel yapan.
Otursam yazsam herhalde bir yazı dizisi çıkar hikâyesinden. İnşallah bir gün o da olur; çünkü genç kuşaklara anlatmak lazım onun hayattaki duruşunu, başarı- sının ve bu günlere gelişinin tüm kodlarını.
 
Bu arada bir bilinmeyeni daha aktarayım hocamla ilgili.
 
15 Temmuz darbe girişimi sonrası “Konuşmadı, tepki göstermedi, sustu” dediler. Evet sustu. Doğru hiçbir şey konuşmadı. Günlerce kapadı kendisini laboratuvarına. Adeta travma yaşadı. Neden biliyor musunuz? Çünkü o çok güvendiği, bağlı olduğu ve hep gururla bahsettiği Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yaşadığı skandalı yediremedi kendisine. Yakın arkadaşlarına sadece, “Nasıl sızdı bu hainler benim ordumun içine? Benim ordum nasıl bu hainleri göremedi?” diyerek hayıflandı.
Travmayı atlatır atlatmaz da eline kalemini aldı ve kendi el yazısıyla başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere Başbakan Yıldırım'a ve Genelkurmay Başkanı Akar'a hitaben birer mektup yazdı. Sadece Erdoğan'a yazdığı mektubun özetini aktarıyorum size:
“Sayın Cumhurbaşkanım. Gösterdiğiniz cesaret ve bu badireyi atlatmakta milletimize yaptığınız önderlik için sizi kutlar, şükranlarımı sunarım... Allah Türkiye'mizi ve sizi korusun...”
 
“Konuşmadı, sustu, hiçbir tepki göstermedi” diyor ya bazıları.
 
Daha ne desin değerli okurlarım?
 
Haksız mıyım?

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.