Bekir Bülbül'ün "Bir Tutam Karanfil" filminin Türkiye prömiyeri festivalde yapıldı

Bekir Bülbül'ün "Bir Tutam Karanfil" filminin Türkiye prömiyeri festivalde yapıldı

Yönetmen Bülbül:- "Biz bunu yazdığımızda Ukrayna savaşı yoktu. Şu an Ukraynalı mülteciler var. O zaman bunu hayal bile edemezdik. Yarın bir bakmışsınız dünyanın başka bir yerinde bir savaş çıkmış, oranın mültecileri var. Dünya hızlı değişiyor"

İSTANBUL (AA) - Yönetmenliğini Bekir Bülbül'ün üstlendiği "Bir Tutam Karanfil" filminin Türkiye prömiyeri İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen "42. İstanbul Film Festivali"nde gerçekleşti.

Atlas Sineması'ndaki gösterimin ardından izleyicilerin sorularını yanıtlayan Bülbül, filme konu olan cenaze fikrinin dedesinin vefatıyla oluştuğunu belirterek, "Esas onun vefatıyla beraber ölümü sorgulamaya başladığım bir döneme denk geliyor hikayeyi yazmamız. Ölüm nedir? Neden var oluyoruz ve neden yok oluyoruz? Varoluşa dair sorular. Aslında bununla uğraşırken bu hikaye geldi ve cenaze de dimağımdaydı, atamıyordum hiç çünkü ellerimizle defnettik dedemizi. O yüzden de böyle bir hikaye yazdık." dedi.

Bülbül, senaryo yazarken karakterleri Büşra Bülbül ile paylaştıklarını dile getirerek, şöyle konuştu:

"Çocuk karakteri Büşra aldı. Dedeyi ben aldım. Ben dedemle olan ilişkimizi senaryoya dökerken Büşra da kendi vefat etmiş dedesiyle ilişkisini bir araya getirdi. Sonra bunları sentezledik. Yarı yabani bir ilişki çıktı ama beri taraftan da birbirlerine tuhaf bir tutkuları var. Böyle bir tablo çıktı. Bu da hoşumuza gitti."

Oyuncu koçu ile Suriyelilerin bulunduğu mülteci kamplarını gezdiklerini ve başrol oyuncusu Şam Şerif Zeydan’ı orada bulduklarını kaydeden Bülbül, "Kendisi mülteci ve Kapadokya civarlarında yaşıyor. Bu savaşı zaten yaşamış, o sınırdan geçmiş, yaşayan bir karakter." diye konuştu.

- "Hikayeyi mekandan ve zamandan sıyırmak istedik"

Yönetmen Bülbül, gurbetin kendisinde oluşturduğu hislere ilişkin de şunları söyledi:

"Gurbet meselesi beni derinden etkileyen bir şey. İnsanın, tuhaftır yaşlandıkça doğduğu öz topraklara dönmeye karşı meyli var. Bunun neden kaynaklandığını kestiremiyorum. Sanki geldiğimiz ruhlar alemine bir teveccüh müdür, bilemiyorum ama bizde bir karşılığı olduğunu düşünüyorum gurbet meselesinin."

Filmin, Tokyo, Fas, Selanik ve Sofya'da festival izleyicisiyle buluştuğunu aktaran Bülbül, "Hikayeyi mekandan ve zamandan biraz daha sıyırmak istedik. Gündem o kadar hızlı değişiyor ki. Biz bunu yazdığımızda Ukrayna savaşı yoktu. Şu an Ukraynalı mülteciler var. O zaman bunu hayal bile edemezdik. Yarın bir bakmışsınız dünyanın başka bir yerinde bir savaş çıkmış, oranın mültecileri var. Dünya hızlı değişiyor." değerlendirmesinde bulundu.

- "Bekir'in dedesi sürekli köyüne gitmek istiyordu"

Senarist Büşra Bülbül de hikayenin yazılma sürecine dair şu bilgileri verdi:

"Bekir’in dedesi İstanbul'da bizimle beraber yaşıyordu. Sürekli gitmek istiyordu köyüne. Beni topraklarıma götürün diyordu. Yaşadığımız bölgede çok fazla mülteci var. Bekir'e, 'Aynı duyguyu bu adam da hissediyordur, bu mülteci de yaşıyordur ama gitmek istemek gibi bir lüksü de yok. Bunun üzerine ilerleyelim mi?' dedim. Bekir’in kafasında direkt bir görsel canlandı. Sonra Bekir’le beraber hikayeyi geliştirdik."

Başrol oyuncusu Demir Parscan da filmin çekim sürecini, "İnanılmaz bir yolculuktu. Filmde gördüğümüz her şey gerçek, abartılmamış. Eksi 18'lerde, 1600, 1700 rakımlarda, çok zor şartlarda ama çok nefis bir film çektik. 28 gün, gece mağaralarda, yollarda ciddi bir şekilde keyifli çekimler yaptık. Köpek ulumaları, kurtlar şaka filan değildi. Karşımızda görüyoruz, geçiyorlar, çekim yaptığımız mağaraya yaklaşıyorlar. Bekir ve Büşra bu filmi yazmış, beyinlerinde kare kare filmi çekmişler. Biz o çekilen filmin gerçeğini yaptık." sözleriyle aktardı.

Oyuncu Yiğit Ege Yazar da karakteri canlandırmak için bazı örneklere baktığını ve hocalarıma danıştığını söyleyerek, rolünü ciddiye aldığının altını çizdi.

Görüntü yönetmeni Barış Aygen ise "Bir Zamanlar Anadolu’da" filmini izleyip hayran olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

"Acaba bir gün biz de bir şey çeker miyiz diye düşündüğümüz bir coğrafya. Bekir’le önceden gidip her şeyiyle baktık. Nasıl çekeriz, nerede çekeriz? Hem yapımcı Halil Kardaş'a hem de yönetmen Bekir Bülbül'e ciddi bir alan tanıdıkları için teşekkür ediyorum. Bir şeyi hayal ediyorsunuz bazen ama onu yapabilmek için herkesin size inanması ve yanınızda olması gerekiyor. Mavi sekansı çekebilmek için gerçekten alan oluştu ve biz onu üç günde çektik. Sevdiğim bir iş oldu."

- Film, Türkiye ve Belçika ortak yapımı

Belçika ve Türkiye ortak yapımı filmin senaryosunu Bekir Bülbül ile Büşra Bülbül çifti kaleme aldı.

Yapımcılığını Halil Kardaş'ın üstlendiği filmde Demir Parscan, Şam Şerif Zeydan, Yiğit Ege Yazar, Fırat Kaymak, Bahadır Efe, Serkan Bilgi, Tahsin Lale, Selçuk Şimşek ve Emine Çiftçi rol alan isimler. Bozena Bogdziewicz-Önkol da ortak yapımcı olarak filmde yer aldı.

Filmin konusu kısaca şöyle:

"Yaşlı bir mülteci, karısının cenazesini ülkesine götürüp defnetmek ister. Küçük torununu da yanına alarak tabutla yola çıkar. Fakat ne otobüs ne de kamyon şoförleri, tabutla gezen bu iki mülteciyi araçlarına almak ister. Yola mecburen yayan devam etmek zorunda kalırlar. Ancak tabut, sürüklenmelere ve yol koşullarına daha fazla dayanamaz, çatlamaya ve kırılmaya başlar. Savaşın halen hüküm sürdüğü topraklara geri dönmek istemeyen küçük kız ile özlemini çektiği ülkesine bir an önce kavuşmak isteyen yaşlı adam ve her ikisinin de ortak sevgi bağı olan cenaze... Yolculukları boyunca hayata tutunma çabaları ve bu cenazeyi taşıma gayretleri, aralarındaki buzun zamanla erimesine neden olacak ve birbirlerine daha sıkı bağlanacaklardır."

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.