Bu haberi sizlere yedireceğim!...

Bu haberi sizlere yedireceğim!...

'Gazetecilikde en büyük ahlâksızlıklardan biri haber çarpıtmadır' diyen Yağmur Atsız, kendisi ile ilgili HaberTürk'te çıkan bir yazı karşısında bakın nasıl tepki gösterdi:

Yağmur Atsız'ın yazısı...

Gazetecilikde en büyük ahlâksızlıklardan biri haber çarpıtmadır. Bir haberin sâdece işinize gelen yerlerini alarak onları bütün içindeki anlamlarından koparıp tamâmen ters bir sonuç varmış gibi yaparsınız. Böylece “ak” olur size “kara”!

“Haberturk” 8 Ekim nüshasında bu ahlâksızlığı irtikâb etdi. Nihâl Atsız’ı (1905-1975) “kafatası ölçücü” îlân edip hızını alamayarak “şâhid” diye de oğlu olan beni

gösterdi.

Atsız’ın bâzı çok katı milliyetçi görüşlerine benim katılmadığım bir vâkıâdır ve bunu zâten defâlarca yazdım. Ama iftirâ edip üstelik buna kaynak olarak oğlunu göstermek edebsizliğin çok “husûsî” bir tarzı. “Haberturk haberciliği” diye bir türdür belki.

Mesele şu:

Sözkonusu “haber”de Atsız’ın bir “kafatasçı” olduğuna delîl olarak “Ömrümün İlk 65 Yılı” adlı kitabımdan bir bölüm alınmış. Özetle “Atsız dehşetli bir kafatasçıydı. Yakın çevresi bir yana hemen herkesin kafatasını ölçerek yüzde kaç Türk olduklarını tesbît eder, hattâ bu iş için uzaklardan gelenlere bâzen raporlar bile yazardı.” meâlindeki satırlar ki sâhiden aynen öyle yazmışım. Asıl nâmussuzluk da işte burada başlıyor. Çünki arkasından Atsız’ın bunu kendisine “kafatasçı” diye iftirâ edenlerle dalga geçmek için yapdığını ekliyorum. “Haberturk” tarafından atlanan kısım da bu. Yâni benim “ironik” olarak yazdığım cümleleri bütünden ayırarak onlara “ciddî” imişler havası veriyor. Oysa yazının devâmında diyorum ki Atsız’ın bu iftirâlara canı sıkıldığı için kendine böyle bir eğlence bulmuşdu ve kafataslarını da Dr. Rızâ Nur’dan mîras kalan bir “havsala âleti” ile ölçerdi. Bugün artık yerini çok daha modern metodlara bırakan bu âlet 20 Yy.’ın başlarında, kolay doğum yapıp yapamayacaklarını tesbît için hâmile kadınların leğen kemiklerini ölçmek için kullanılırdı. Kafatasından “ırk” saptama budalalığı Hitler Almanyası’nda revaç görmüş ve Türkiye’de sâdece Prof. Âfet İnan tarafından ciddiyetle uygulanmışdır. Atsız, bâzı aşırı görüşlerine rağmen ne bu saçmalığa inanırdı ne de “kan tahlîli”nden soy-sop belirlenebileceğine. Atsız’ın böyle hamâkat yollarına sapmadığını, “İletişim Yayınları”nın “Türkiye’deki Siyâsî Akımlar” adlı dizisinden “Milliyetçilik” cildini açıp oradaki “Nihâl Atsız” maddesine bakarak öğrenmek de mümkindir. O metni kaleme alanlar, üstelik hepsi politik yelpâzenin sol kanadında yer alan araştırmacılardır.

Ben şimdi “Haberturk”deki “haberi” kaleme alan zavallıyı muhâtab almıyorum. Belli ki gazetenin “ayakçıları”ndan biri. Çağırıp şöyle bir nâmussuzluk icrâ edeceksin emrini vermişler “bâşüstüne!” deyip etmiş. Ben o emri verenle o alçakça yalanı gazeteye girene soruyorum:

Sizlerde beni kaynak (!) göstermek amacıyla alıntıladığınız o kısa metnin tamâmını basma yüreği var mı, yoksa “şerefsiz” sıfatını benimsemeyi mi tercîh edersiniz?

Kitab yayınlandığı zaman aynı nâmussuzluğu iki “gazeteci” daha yapıp gereken cevâbı almışlardı.

Bu “haberi” sizlere de yedireceğim!

Hem de yedire yedire!

Sonra sevâbına belki kafataslarınızı da ölçerim. Bakalım içine kaçar dirhem beyin sığıyor!

Star

Etiketler :