"BURADA ALLAH YOK KENAN PAŞA'YA YALVAR !"

"BURADA ALLAH YOK KENAN PAŞA'YA YALVAR !"

İşkence mağduru Ferman Öztürk; Selimiye Kışlası, Metris Cezaevi ve Gayrettepe'de gördüğü kan donduran işkenceleri anlattı.

12 Eylül 1980 darbesinden 2 gün sonra gözaltına alınan, işkencelerden geçirilen, 16 yıl sonra “Pardon, suçsuzmuşsun” denilerek tahliye edilen Ferman Öztürk anlatıyor: “İşkence altında ‘Allah'ım yardım et' diye bağırdım. Bir albay kahkaha atarak; ‘Allah burada yok, yalvaracaksan Kenan Paşa'ya yalvar' dedi.”

İşkence mağduru Ferman Öztürk; Selimiye Kışlası, Metris Cezaevi ve Gayrettepe’de gördüğü kan donduran işkenceleri Akit’e anlattı. Vücudunda defalarca sigara söndürüldüğünü, cinsel organın dağlandığını söyleyen Öztürk, darbecilerin sağcı olarak nitelenmesine de bir anlam veremiyor. Darbeden iki gün sonra 14 Eylül 1980’de Dev-Sol’cu denilerek götürüldüğünü belirten Öztürk, cuntacıların sağcı solcu ayrımı yapmadan işkence yaptığını vurguladı. “Karşı hücrede yatan Akıncı genci gözümün önünde döve döve öldürdüler, benim cinsel organımı dağladılar, avret mahalimde sigara söndürdüler. ‘Allah’ım yardım et’ diye bağırınca bir albay ‘Allah burada yok, Kenan Paşa var. Yalvaracaksan ona yalvar’ diye kahkaha atıyordu” şeklinde konuşan Öztürk, Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcısı Binbaşı Recep Sözen’in kafasına kül tablasıyla vura vura imzalattığı ifade tutanağı yüzünden 16 yıl hapis yattıktan sonra “Pardon, suçsuzmuşsun” denilerek tahliye edildiğini söyledi.

DARBENİN İKİNCİ GÜNÜ EVİNDEN ALINDI

12 Eylül darbesi ile ilgili davanın görülmesine sayılı günler kala, darbe mağdurları karanlık döneme ilişkin çarpıcı bilgiler veriyor. Akit’in ulaştığı darbe mağduru Ferman Öztürk, başından geçen korkunç olayları şöyle anlattı: “Darbenin 2. günü 14 Eylül’de polisler evi bastılar, on kişi üzerime çullandı. 4. Levent’teki evimden battaniyeye dolayarak Gayrettepe’ye götürdüler. Şubede bir odaya alındık ama içeride belki 500 kişi vardı. ‘Hoşgeldin dayağı’ diye tabir ettikleri dayak burada başladı. Meğerse gerçekten açılışmış bu dayak, 140 gün burada işkence gördüm. Mazlumder ve İHH gibi derneklerin basına duyurduğu işkence yöntemleri benim gördüklerimin 500 kat gerisinde.”

“CİNSEL ORGANIMA ELEKTİRİK VERDİLER”

Burada gördüğü işkenceye ilişkin bilgi veren Öztürk “Gözlerim bağlı şekilde bir odaya alındım seslerden anladığım kadarıyla iki polis odadaydı. Üzerime su döküp parmaklarıma ve cinsel organıma bir metal tel bağlayıp elektrik verip dağladılar. Makatımda sigara söndürdüler. Ben feryad edip bağırdıkça onlar kahkahalar atıyordu. Neyi itiraf edeceğimi dahi söylemeden ‘İtiraf et, ‘Ben yaptım’ de’ diyecek kadar sadistlerdi” diye konuştu.

“JOPLA TECAVÜZ ETTİLER, MAHREM YERLERİNE ELEKTİRİK VERDİLER”

Gayretepe Emniyet Müdürlüğü’nde gözünün önünde bir genç kıza yapılan işkenceyi unutamadığını söyleyen Öztürk, “Gayrettepe’de kaldığım 140 gün boyunca karşılaştım en kötü manzara kadınlara uygulanan işkence biçimiydi. Gencecik kızları çırılçıplak soyup jopla tecavüz ediyorlardı. Üniversite talebesi bir kızın çığlığı hâlâ kulaklarımda. Kızcağızı soyup askıya astılar. Yalvarışlarına aldırmadan göğüslerine ucunda kıskaçlar olan bakır kabloları bağlayıp elektrik verdiler. O çığlıkları, yalvarış yakarışları hâlâ kulağımda” dedi.

SAĞ SOL AYRIMI YOK; İŞKENCE VAR, ÖLÜM VAR

Burada gördüğü korkunç işkencelerden sonra 1. Ordu Komutanlığı’na bağlı Selimiye Kışlası’na götürüldüğünü söyleyen Öztürk, kışlanın bodrum katında sağcı solcu ayrımı yapılmadan dayak yemeye devam ettiklerini ifade etti.

“Gayrettepe’de öldürüleceğimi düşündüğüm esnada bizi toparladılar, askeri araçlara bindirip Selimiye Kışlası’na götürdüler. ‘Hangi yargı bizden hesap sorabilir ki’ havası içinde, gözlerimizi bağlamaya dahi gerek duymadan araçtan indirip kışlanın eksi 1. katına indirdiler. Zifiri karanlıktı, insanlar zar zor seçiliyordu. Kışlanın deniz cephesinde tavana yakın on santimlik birkaç tane pencere vardı, öğleden sonra güneş uygun konumu aldığında denizden ışık yansıyor, içerisi biraz daha aydınlanıyordu. Islak beton üzerine 500’den fazla kişi oturmuş, sırayla kaba dayağa alınıyordu. O ana kadar darbeyi sağcıların yaptığını, Kenan Evren’in sağcı olduğunu düşünüyorduk. Gördüğümüz manzara sağcı, solcu, İslamcı herkesin burada dövüle dövüle öldürülmesi veya sakat bırakılmasıydı. Akıncı bir genç vardı karşı hücremde, döve döve öldürdüler” şeklinde konuşan Öztürk, ağır işkence altındaki sorgular sonunda Metris Cezaevi’ne götürüldüğünü vurguladı.

SAVCI RECEP SÖZEN KÜLLÜKLE VURA VURA İMZALATMIŞ

Sistematik işkencenin burada da devam ettiğini ifade eden Ferman Öztürk, sıkıyönetim savcısı tarafından sorgulanacağının söylenmesi ile kısa süren bir mutluk yaşadığını, fakat bu mutluğun savcının kafasına küllükle vurması ile son bulduğunu belirtti. Öztürk “İşkence günlerimiz aralıksız devam ediyordu. Götürüldüğümüz her yerde yeni işkenceciler ve yeni yöntemlerle karşılaşıyorduk. Bir gün ‘Savcının karşısına çıkacaksın’ dediler, sevindim. ‘Dayak bitti, derdimizi anlatacak bir adam bulduk’ dedik, ne mümkün, daha beter çıktı. Hiç unutmuyorum, Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcısı Binbaşı Recep Sözen’in karşısına çıktım. Hakkımdaki iddiaları okuttu, matbu bir evrak, herkese aynı iddia. Kabul etmediğimi söyledim. ‘İşkence altındayım’ dedim. Ayağa kalktı, küfür ede ede gelip kafama kültablasıyla vurdu. ‘Ulan sorguda kabul etmişsin, şimdi niye reddediyorsun? Kabul et bu suçlamaları’ diyerek vurmaya devam etti. İşkence gördüğümü söylüyorum, adam işkence yapıyor. Daha sonra döve döve imzalattı” şeklinde ifade etti.

“KENAN PAŞA’YA YALVAR”

“En acımasız savaşlarda dahi merhamet izine rastlanır fakat darbede hayır. Merhametin kırıntısı dahi yoktu. Kenan Evren kalkıp diyor ki ‘Benim işkencelerden haberim yoktu.’ Öyle bir yapı kurulmuştu ki onun haberi olmadan birinin kulağı dahi çekilemezdi. Cezaevi komutanlarından Yarbay Yüksel Tuncer kadar acımasızını görmedim. Tüm işkence ve küfürleri o organize ediyordu” diyen Öztürk, “‘Allah’ diye feryad etmek yasaklanmıştı. İşkencede ‘Allah’ım yardım et’ dedim, bir albay kahkalar atarak güldü. ‘Yardım isteyeceksen Allah’a değil Kenan Paşa’ya yalvar. Burada Allah yok’ dedi. Anladım ki bu adamların dini de yok” şeklinde konuştu. 16 YIL SONRA ‘PARDON, SUÇSUZMUŞSUN’ DEDİLERSuçsuz yere 16 yıl cezaevinde kaldığını belirten Ferman Öztürk, 1996’da Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesi’nden gönderilen özür yazısı ile tahliye edildiğini söyledi. Öztürk “Kafama küllükle vurulup imzalatılan ifade tutanağından 16 yıl sonra, ‘Pardon, suçsuzmuşsun’ diyerek tahliye ettiler. 24 yaşında genç bir öğrenciydim, hayallerim vardı. 40 yaşında işsiz güçsüz bir adam olarak tahliye oldum. Allah o günleri genç neslimize göstermesin. Bizim hayatımızı bitirdiler, başka kimseninki böyle olmasın” dedi.

Yeni Akit 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.