Davutoğlu'ndan Demirtaş'a teşhis!

Davutoğlu'ndan Demirtaş'a teşhis!

Ahmet Davutoğlu, TRT'nin Mardin'den gerçekleştirdiği canlı yayında, gündeme ilişkin sorularını cevapladı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası değiştiğini söyledi. Demirtaş'ın parçalanmış benlik sorunu yaşadığını anlatan Davutoğlu, HDP'nin bölgede oy toplamak için tehdit unsurlarını kullandığını kaydetti. Davutoğlu'na göre HDP, Türkiyeleşme istemiyor ayrımcılır yapıyor.

Davutoğlu, TRT'nin Mardin özel yayınında Nasuhi Güngör, Vatan gazetesi Ankara temsilcisi Murat Çelik ve Halime Kökçe'nin sorularını cevapladı. TRT'nin sevilen dizisi Diriliş Ertuğrul'un hemen sonrası başlayan canlı yayında Davutoğlu, diziyi yakından takip ettiğini her detaya önem verilmesinin kendisini memnun ettiğini söyledi. Davutoğlu şunları söyledi;

"Kobani'den her türlü insani yardımı yaptığımızı kendileri bilir. Yine Dışişleri Bakanı iken Suriyeli Kürtler'in sorunlarından haberimiz olduğunu, başbakınımızın da bundan haberi olduğunu bilirler. 6-7 Ekim olayları açıkçası bir isyandır. Tehdit etmek istediğinde, diyor ki barajı geçemezlerse sivil itaatsizlik yaparız diyorlar. Partimiz kapatılma sürecine girdi bir şey dedik mi? Türkiyelileşme bu toprağa ait olmayı istemektir. CHP'nin MHP'nin HDP'nin biraz daha yol alması, olgunlaşması lazım. Keşke her yere gidebilse ana muhalefet partimiz. Biz Türkiyeliyiz çünkü her yerde varız.

"GÖRMESEYDİM ÇOK ÜZÜLÜRDÜM"

Türkiye'de iki siyaset var. Bir parçalayıcı siyaset. Biz derken kişilerin neyi kastettiği önemli. Diyarbakır olmadan Konya'yı düşünemiyorum. CHP, HDP, MHP böyle hissedebiliyor mu? Mardin'e geldiğimde Konya'nın havasını hissediyorum. Bazıları ise biz derken parçalayıcı bir boyutla yaklaşıyorlar. Bu parçalayıcılık çok rahatsız ediyor.

AK Parti'nin farkı şu. 65. mitingi yaptık. Beni mutlu eden şey, hitap ettiğim kitlede heyecan görmeseydim çok üzülürdüm.

DEMİRTAŞ İÇİN TEŞHİSİ KOYDU

Selahattin Demirtaş için, klasikleşmiş bir tabir vardır onu söyleyeceğim, parçalanmış benlik. 1 Ekimde, "Sizi siyasi bir lider olarak dikkate alıyorum, çözüm sürecinde ciddiyiz" mesajı verilmişti. Kendi dilini takdir ettiğimi ifade etmiştim. 1 Ekimdeki Demirtaş ile 6 Ekimdeki Demirtaş farklı kimliktir. Bir anda kimlik değiştirdiği zaman kişiler, o andan itibaren muhatap olma niteliğini kaybeder. 6 Ekimde insanları sokağa döken bir yaklaşımla Türkiye yan yana durur mu? Kobani'ye her türlü insanî yardımı yaptığımızı kendi bilir.

Şimdi de bir bakıyorsunuz Kadıköy'de 1 Ekimdeki Demirtaş gibi konuşuyor, bana saldırmak istediğinde 6 Ekimdeki Demirtaş gibi konuşuyor.

28 Şubat'ta hepimiz zulüm gördük, halkı şiddete teşvik ettik mi? HDP'nin, CHP'nin, MHP'nin biraz daha yol alması lazım. Keşke ülkenin her yerinde olan bir ana muhalefet partisi olsada biz de ona göre siyaset yapsak. Biz Türkiyeliyiz çünkü her yerde varız.

"BÖLGEDE AYRILIK OLUŞTURUYORLAR"

Milletimizin tercihine saygı duyarız ama önemli olan şu. Herkesin çifte kimlikleri bırakması lazım. Bir bütçe görüşmesiydi sanıyorum. Kürsüden bana dönük olarak, "Niye Bosna'nın kaderi İstanbul'un kaderi diyorsunuz" dediler. "Evet Cumhurbaşkanımız doğru söylüyor" demiştim. HDP'li bir vekil dedi ki, "Neden Diyarbakır'ın kaderi İstanbul'un kaderi demiyorsunuz" dedi. Biz dışarda olan için kaderimiz bir deriz. Türkiyenin bir bölgesiyle diğer bölgesi arasında ayrılık oluşturuyorlar.

"BENİM DE KEŞKELERİM VAR"

Ordu Giresun Havalimanı ile aynı dönemde başladı Hakkâri Yüksekova Havalimanı. Hakkâri Yüksekova Havaalanı inşaatı bekledi. Neden 2 yıl daha geç bitti. Çünkü iş makinalarını yaktılar, işçileri tehdit ettiler. Keşke Demirtaş o saldırılar olduğunda, "Bu havaalanını Kürtler kullanacak, bırakın yapılsın bu havaalanı" deseydi. Şimdi bile tehdit eden terör örgütüne "Bırakın bu şiddeti" diyebilseydi.

AK Parti bu hastalığa karşı, bir çözüm olarak geldi. Tek tipleşme karşısında AK Parti'nin çözümü bütüncüllük. Şu seçim o bakımdan önemli. Farazi olarak söylüyorum. AK Parti'nin bir an için Türk siyasetinde olmadığını varsayalım. Şu anda nasıl bir siyasi tablo olurdu. Bir parti Doğu da bir parti Batı da konuşurdu. Her bir ilimiz kıymetli, her bir ile gideriz. Keşke CHP bunu yapabilse. Keşke MHP, milliyetçiliği bir bölgeye sıkışma olarak değil de 78 milyonu kucaklama olarak görse."

"HDP'Yİ, KANDİL'İ İMRALIYI İKNA ETMEK İÇİN BİR ŞEY YAPMADIK"
 
Biz bunlara başladığımızda HDP yoktu, İmralı ile de gidip konuşmadık. Bunları pazarlıkla yapmadık. "Biz baskı yapmasaydık olmazdı" diyorlar. Olurdu. Biz inandığımız için oldu. Devletle inatlaşarak belki zarar verirsiniz ama istediğinizi elde edemezsiniz. HDP'yi, Kandili, İmralı'yı ikna etmek için bir şey yapmadık.
 
Çözüm sürecini HDP ile başlatmadık. Kendi vatandaşımıza duyduğumuz saygının bir gereği. Yeni Türkiye sözleşmesini yazdığımda, biz de daha çok kimin yazdığına baktığı için, Kılıçdaroğlu'nun vaatleri dikkati çekti de sözleşme çekmedi. Türkiye'de silahi meşru kılan ne var? Bugün esefle, bir grup aydının bir deklarasyonu oldu. HDP'ye destek beyanında bulunuyorlar. Beni üzen taraf, bu isimlerin özgürlükçülük adına bu açıklamaları yaptıklarını ifade ederken, "şiddeti bırakın" dememeleri. O zaman o deklarasyonun hiçbir anlamı yok. Yıkmak istedikleri şey AK Parti.

"TEHDİT MEKTUPLARI VAR ELİMİZDE" 
 
Tehdit mektupları var elimizde. Korkudan gelip şikayet beyanında bulunmayanlar var. Bunları görmeyeceksiniz, AK Parti'nin milletvekili adayının saldırıya uğramasını görmeyeceksiniz, AK Parti'ye dönük olarak bir deklarasyonda bulunacaksınız.
 
Biz millete söz verdik. Yeni Türkiye sözleşmesinde vurguladım. İnsan onuru içinde yaşama sözü verdik.
 
HDP'nin ofislerini de korumak benim görevim. Ama siz aydınlar olarak HDP'ye olan saldırıyı kınayacaksınız, AK Parti'ye yapılınca meşru. Bu aydınlara da söylüyorum. AK Parti'yi Türk siyasetinde olmadığını düşünün. Türkiye, Irak benzeri bir siyasetle; Kürt partisi, Alevi Partisi, Sünni Partisi diye bölünmeye başlar.
 
SEÇİM GÜVENLİĞİ
 
Biz hukuk devletiyiz, buna dönük tedbir alırız. Vatandaşların cesaretle gelip bilgi vermesi lazım. Geçen gün bir gazeteci dostumuz bir soru sordu. "Neden iktidar partisinin rakibi dördüncü bir parti (HDP) gibi gösteriliyor." Ortada bu anlamda bir "proje" var.
 
Dese ki, "barajı aşıp gelirsem, PKK silahı bırakacak, Meclis'te mücadele edeceğiz" deseler takdir ederiz. Diyor ki, ben Meclis'e gelsem de silahı orada tutacağım. Bunun anlamı, silah üzerinden elde edeceği hesabını mecliste denkleştirmek.
 
Hangi özgürlükçü felsefede, bir taraftan dağda silah tutacak diğer yandan mecliste olacak. Meşru güç kullanma yetkisi sadece devlete aittir. Ama Suriye'de Irak'ta olduğu gibi zalimleşirse, bir kaos olur. Ama Türkiye'de kime ne baskı var ki? Zaten öyle bir şey olsa, HDP de "meclise gireceğim" diye uğraşamaz.
 
Vatandaşlarımızın sandığa sahip çıkması lazım. HDP'nin barajı aşması ayrı, Kürtlerin barajı aşması ayrı şeydir. HDP'nin böyle bir sorunu var ama Kürtler zaten barajı aşıyor. AK Parti'nin içinde Kürt yok mu?
 
Hiçbir zaman bir arkadaşımın "bu Türk, bu Kürt" diye davrandığını görmedim. CHP buralarda mevcut olsaydı, bütün mücadele AK Parti ile HDP arasında olmazdı. Şimdi bütün mücadeleyi biz veriyoruz. Bunu da gururla söylüyoruz.
 
CHP'nin tek parti döneminde yaptığını şimdi HDP yapıyor. 12 Eylül diyordu ki, "aslında Kürt yok." Suriye'de de yaşanan bu. Neden HDP Suriye'den Kürtler geldiğinde itiraz etti. Ama Kobani'ye dokununca sıkıntı oldu. Sebep, çünkü oradaki Kürtler kendilerine tabiydi. Biz inadına diyoruz ki, "Kürtleri biz temsil ediyoruz." Diğer partiler diyemediği için Türkiye'nin birliğinin garantisi AK Parti'dir.

Ayrıntılar geliyor...

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.