Devrim trafikten çekildi, Anadol’un yolu açıldı!

Devrim trafikten çekildi, Anadol’un yolu açıldı!

Diriliş Postası Genel Yayın Yönetmeni Hakan Albayrak'ın başlattığı Türkiye'nin tarihinde "devrim" olarak nitelendirilen Devrim otomobiliyle ilgili yazı serisi bugün yayınlanan " Devrim trafikten çekildi, Anadol’un yolu açıldı!" başlıklı 7. bölümüyle son b

31 Ekim 1961 tarihli Akşam Gazetesi’nde Eskişehir Cer Atölyeleri’nde imal edilen ilk parti iki Türk otomobilinin 450’şer bin liraya mal olduğu bildiriliyor ve şöyle deniliyordu:

“Bundan sonra aynı atölyelerde yapılacak otomobillerin maliyet fiyatları 30-35 bin liraya kadar düşecektir. Ereğli’de kurulması kararlaştırılan ikinci demir ve çelik fabrikasının işletmeye açılmasından sonra da büyük tip otomobiller 15-20 bin liraya mal olacak ve 25-30 bin liraya kadar satılacaktır. Otomobillerin seri halinde imalatı için Hükûmetçe gerekli emir verilmiştir. Bu arada milli Savunma Bakanlığına, Zirai Donatım Kurumuna kamyonet, kamyon, arazi vitesli traktör sipariş edilecektir. Bunlar şimdilik D.D.Y. fabrikalarında imal edilecektir.”

Bu gelişmelerden rahatsız olanlar, dişlerini göstermekte gecikmediler.

MALİYET TARTIŞMASI

Ulaştırma Bakanı Orhan Mersinli, 31 Ekim’de düzenlediği bir basın toplantısında, Devrim için yapılan prototip çalışmalarının 900 küsûr bin liraya mal olduğunu açıkladı. Bunu fırsat bilen ‘karşı devrimci basın’, fitne harekâtını hemen oracıkta başlattı.

1 Kasım 1961 tarihli Hürriyet’e bakalım:

“Mersinli’ye şöyle bir sual sorulmuştur: ‘Otomobilin prototip çalışmaları için harcanan 900 bin liradan fazla para için, Devlet Plânlama Dairesinin fikri alınmış mıdır? Yahut Devlet Plânlama size bu konuda mutabakatını bildirmiş midir?’

“Mersinli, dünya memleketlerinde araştırma ve tetkik için bütün müesseselerin bir fon ayırdıklarını, Devlet Demiryollarının da bu gaye ile hareket ettiğini, araştırma ve tetkiklerin sonucunun başarılı veya başarısız olabileceğini ifade etmiş, ‘Devlet Plânlama bu işi tetkik ediyor.’ diyerek, ‘Türk otomobilinin hatasız olduğunu kimse iddia edemez. Görünüşü güzel değil, çalışması daha iyi olabilirdi diyenler haklıdırlar.’ şeklindeki cümlelerle bu konudaki sözlerini tamamlamıştır. Mersinli, Devlet Plânlama Dairesinin kuruluş gayelerini tekrarlayan bir gazetecinin ‘Her müessese bu şekilde hareket ederse durum ne olacaktır?’ yolundaki bir sualini ‘Devlet Plânlama bütün faaliyetlere ve araştırmalara elbette ki el koyamaz.’ diye cevaplandırmıştır. Mersinli’ye göre, Devlet Plânlama Dairesinin kuruluşu ile araştırma ve geliştirme çalışmaları ayrı şeylerdir ve bu ‘Araştırma ve geliştirmelerin sonucunda bir şey gelir mi, gelmez mi, aranmamak’ icap etmektedir.”

Ne yazık ki Ulaştırma Bakanı’nın bu açıklamaları kâr etmedi. ‘Karşı devrimciler’, Devrim için harcanan 900 küsûr bin liranın ‘hesabını sormaya’ devam ettiler. Ford ve Chrysler ithalatı için ayrılan milyonlarca dolarlık dövizlerin ‘bekası’ için, o 900 küsûr bin lirayı hükümetin burnundan getirmek gerekiyordu!

ERBAKAN’IN ELEŞTİRİLERİ

Erbakan’ın da Devrim’e bazı eleştirileri vardı. Elbette ki bu eleştiriler, yerli otomobil hamlesinin selameti içindi. Ve Erbakan, Devrim’i eleştirirken bile, bu otomobili üreten demiryolcuları heyecanla tebrik etmekten geri durmuyordu.

Yeni Sabah, 31 Ekim 1961:

“İlk Türk otomobilinin, Devlet Başkanı Cemal Gürsel’in arzusuna uyularak kuvveden fiile çıkması, bu imalata taraftar ve muhalif olan iki zümre arasında geniş akisler husule getirmiştir.

“Gürsel’in ‘Bir aşağılık duygusu ile bizde otomobil yapılamaz diyenler utansın’ sözünden utanması icabedenler Türk otomobilinin imalatını kendi menfaatlerini düşünerek baltalamak isteyenlerdir…. Devrim adı verilen otomobilin seri olarak imalinin mümkün olup olamayacağı hakkında dün Teknik Üniversitesi Motörler kürsüsü Doçenti Necmettin Erbakan’ın malumatına müracaat ettik.

“Devlet Başkanı Gürsel’in yakından tanıdığı ve Türk otomobilini gerçekleştirecek çalışmaları sebebi ile kendisine geniş itimat beslediği hatta bu vazifeyi bir devlet bakanlığı payesinde yürütmesini arzu ettiği Erbakan şunları söyledi:

“’Eskişehir Cer Atölyesinin üç ay insan üstü gayret sarfederek meydana getirdiği iki otomobil, iki özellik taşımaktadır. Birincisi, bizde otomobil yapılamaz diyenlere güzel bir cevaptır. İkincisi, bu işi yapacaklara cesaret vermiştir. Fakat otomobil, Teknik Üniversitesi Motörler Enstitüsüne sorulmadan yapılmıştır. Üzerinde çalışan arkadaşların otomobil ihtisası yoktur. Cer Atölyesi 1946’da üç dizel motör yapmış, fakat asıl işi Devlet Demiryollarına hizmet olduğundan seri imalata geçememişti. Eskişehir’deki hareket bizim davamız için atılmış adımdır. Üç ayda bir otomobil motörü imaline imkan yoktur. Teknik birçok hataları olduğunu kabul etmek lazımdır. Zira otomobil süt sağma makinesi veya dikiş makinesi değil, can makinesidir. Emniyet ister. Bizim on aydır üzerinde çalıştığımız dava başkadır. Biz binanın maketini yaparak övünmek yerine aslını meydana getirmek gayretinde idik. Aslı dediğim şey seri imalattır. Eskişehir’de arkadaşların yapmağa muvaffak oldukları otomobili tetkik ettikten sonra bunun bizim planlarımıza göre seri şekilde imal edilip edilmeyeceğini söyleyebilirim. Bu maksatla biliyorsunuz 9 firma oto sanayii için birleşmeğe hazırdır. İlerideki iltihaklarla bu rakamın 36’ya yükseleceğini tahmin ediyorum. Cer Atölyesi ilk adımı atmıştır. Şimdi iş memleket sanayiine bilhassa bunu yapmağa muktedir firmalara düşmektedir.’”

KARŞI DEVRİM: ANADOL

Erbakan, yerli otomobil fikrinde ısrar etmekle kalmıyor, bu otomobilin kaliteli, emniyetli olmasında da ısrar ediyordu. Hazırlıklar bir an evvel tamamlanmalı ve seri imalata geçilmeliydi. Öte yandan ‘karşı devrimciler’, yerli otomobil sanayiinin ‘rantabl’ olabilmesi için yılda 20 bin vasıta üretilmesi gerektiğini, fakat Türkiye’de otomobile bu kadar büyük bir talebin olmadığını ileri sürerek, hükümeti Devrim’den vazgeçirmeye çalışıyorlardı. (İhracat hiç akıllarına gelmiyordu!) Hükümet bu propagandalardan etkilenip geri adım attı. Sonraki hükümetleri oluşturan Cumhuriyet Halk Partisi, Millet Partisi, Adalet Partisi vs zaten Devrim’den pek hazzetmiyordu. Demokrat Parti tabanına hitap eden partiler, Devrim’in ‘patent hakkına’ sahip olan askerlere puan kazandırmak istemedikleri için, CHP ise 27 Mayıs’çılarla özdeşleşmekten kaçındığı için, projenin devamını getirmekten kaçındı. Bilhassa Süleyman Demirel’in Devrim’den nefret ettiği, adını bile duymak istemediği söylenir.

Neticede Devrim’in ipi çekildi. Yerli otomobilin yapılması şart idiyse, Otosan ne güne duruyordu?

1966 yılında Otosan’ın ürettiği Anadol, “İlk Türk Otomobili” diye reklam edilerek, müthiş bir debdebeyle piyasaya sürüldü. Kimine göre “saman”, kimine göre de “plastik” olan bu otomobil, Devrim kadar gösterişli değildi. Hatta bir ucube olduğu bile söylenebilirdi. Üstelik hiç emniyetli değildi. Fakat Devrim’i topa tutanlar, Anadol’a yine de açık çek verdiler. Bu açık çek sayesinde Otosan, Anadol’u geliştirme zahmetinden kurtuldu. Daha kaliteli, daha emniyetli otomobil hayalleri kuran Erbakan gibi idealist değildi Otosan’cılar. Aldıkları paraya bakıyorlardı. Hepsi bu.

Önemli bir ayrıntı: Otosan, 1959 yılında Ford’la imzalanan bir mukavele ile kurulmuş ve 1960 yılında F-600 (Ford) imalatına başlamıştı. İşleri çok iyi gidiyordu. Türkiye pazarını tamamen ele geçirmeleri işten bile değildi. Derken, yerli otomobil kampanyası başladı, Devrim doğdu. Devrim’in seri imalatına geçilmesi, Otosan’ın sonu olabilirdi…

‘Karşı devrimin’ Otosan kaynaklı olduğuna dair kuvvetli bir rivayet var. Bilin bakalım Otosan kimin?

DEVRİM DİMDİK AYAKTA

Devrim doğduğunda, Japon otomotiv sanayii henüz emekleme safhasındaydı. Güney Kore mucizesinden ise hiç eser yoktu. 1961’de başlayan süreç baltalanmadan devam etseydi, bugün Toyota ayarında bir yerli otomobilimiz olabilirdi. Türkiye’nin ilerlemesini kendi çıkarlarına aykırı görenler, bunu engellemek için ellerinden geleni yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar. İlk yerli otomobil projesinin canına okumak yetmedi onlara. Devrim’den öyle korktular ki, bir daha ‘hortlamaması’ için bugün bile her fırsatta vuruyorlar ona. “Birkaç metre gitti durdu” hatta “Hiç çalışmadı” demeyi ısrarla sürdürerek, idealist çıkışların önüne geçmeye çalışıyorlar.

Devrim ise, onlara inat, hâlâ dimdik ayakta! 54 yıl önce Eskişehir’deki lokomotif fabrikasında çürümeye terk edilen bej Devrim, ister inanın ister inanmayın, hâlâ çalışıyor.

Bu ay görücüye çıkması beklenen yerli otomobil, idealistlerin tarihî rövanşıdır. Hayırlı olsun. Güle güle bineriz inşaallah. BİTTİ

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.