DUVARIN ARDINDAKİ CENEVRE

DUVARIN ARDINDAKİ CENEVRE

Anlamıyorum neden hep en berbat anlaşmazlıklar dünyanın en sakin ülkesinde konuşulur.

Anlamıyorum neden hep en berbat anlaşmazlıklar dünyanın en sakin ülkesinde konuşulur.

Şam’dan gelenler Montrö’de ya da Cenevre’de yalnızlık çekecek. Onların savaşı, rakibi olmayan cumhurbaşkanlarını her yıl kendilerinin seçecekleri bir devlet (kurma hayaline) döndü.

O (Esed), seçime değil referanduma varım diyor. Ne farkı var bilmiyorum. Bildiğim şu ki, demokrat, cumhuriyetçi Arap toplumlarının tümünde sonuç hep aynı; ilelebet başkanlık.

İsviçreliler tek federasyonda üç dille yaşıyor. Tek sistem içerisinde başarılılar, gelişiyorlar. Kendi içlerindeki politik ilişkileri Kızılhaç’ı gözardı etmelerini gerektirmiyor. Birleşmiş Milletler’e ev sahipliği yapmalarına engel değil.

Ülkede afiş yok, slogan yok.

Göller, bahçeler, ormanlar var.

Biri çalıp diğerleri dinlemiyor.

Temiz bir çevre.

Şekerden şikayeti olmayanlara çok güzel çikolatalar var.

Bir ağaç sökmek istersen bunu referanduma götürmelisin.

Cenevre nice konferanslar ve nice anlaşmalar gördü. Ancak Suriye hükümeti, adına “Muhalefet” denilen şeyi ilk kez görüyor. Bu durum 3 yıla, 150 bin cana ve 10 milyon kadar mülteciye mal oldu. Nihayet Dışişleri Bakanı, kendi vatandaşlarıyla istişareyi beraberinde diğer 31 ülke bulunmak şartıyla kabul etti.

Esed, aceleciliğe karşıdır. Daha baştan beri “hızlı olsun acele olmasın. Zaman her şeyin ilacıdır” diyordu. Acelecilik devri bitti. Şimdi Dera’nın talepleri konusunda hızlı davranma zamanı. Öncesinde Rakka, Deyrazor, Kamışlı, Halep, Şam oradan Hama ve Humus’a bakılmalıydı.

Lübnan sokakları Suriye plakalı araçlarla doldu. Caddelerde Suriyeli aileler. Gazetelerdeki ölüm haberlerinde ilk başta Suriyeli ailelerin isimleri var. Ölüm hak. Ama en büyük hak, insanın kendi memleketinde kendi döşeğinde can vermesidir. Oysa Suriyelinin artık ne yaşaması ne de buradan 70 km uzakta kendi evinde, aile ve dostlarının arasında ölmesi mümkün. Belki hepsi burada ama vatan yok.

Cenevre’de büyük sloganlar yok. İzin verilen tek afiş sağlıkla ilgili. Ülkeyi yöneten parti “Çevre Partisi”. Ülkedeki tek kontrol mekanizması, su yolsuzlukları ya da fiyatlardaki manipülasyonları, yiyeceklerdeki sahtekarlıkları takip ediyor. Tutuklu tek bir siyasi yok. Bahçeler, göller ve amfibi (hem karada hem suda giden) araçlar var. Kuşlar özgür. Randevu için bekleşenler kuşlara ekmek atıyor. Çikolataya gelince… lanet olsun diabete!

Dr. Velid Muallim, “önümde oturan zevat çalıştıkları devletlerin temsilcileridir” diyor.

Pardon Sayın Muallim, biz o zevatı 10 milyon mülteciyi, yıkılmış 20 şehri temsilen getirdik. Sen de biliyorsun ki Türkiye’deki, Ürdün’deki mültecileri, Lübnan’daki kalabalıkları temsil edecek birilerinin olması lazım. Bu zevat, Suriyeliler adına konuşmak için geldiler. Senin nasıl burun kıvıracağını, nasıl homurdanacağını biliyorlar.

Bugün Filistin meselesinin çözümü sanki Suriye’dekinden daha yakınmış gibi gözüküyor.

Araplar, İsrail’in karşısında oturmuş onunla görüşürken Suriyelilerle duvarın arkasından görüşülüyor. Çok kötü değil ama çok üzücü.  

Semir Atallah, 24/01/2014, Şarkulevsat.

Tercüme: Veysel Bulut.  

 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.