Emre Uslu'dan Ankara'yı sarsacak şok iddia...

Emre Uslu'dan Ankara'yı sarsacak şok iddia...

Taraf yazarı Emre Uslu, gündemi sarsacak şok bir iddiada bulundu. Uslu, yazısında üstü kapalı olarak Meclis'teki partilerin vekillerinden oluşan bir grubun, İskoçya'da Öcalan’ın İngiliz avukatı ile bir araya geldiğini öne sürdü.

Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu, bugünkü yazısında gündemi sarsacak şok bir iddiada bulundu. Uslu, yazısında üstü kapalı olarak, Meclis'teki siyasi partilerin tamamının temsilcilerinin de içinde olduğu bir grubun Abdullah Öcalan’ın İngiliz avukatının evinde biraraya geldiğini öne sürdü.

 
Uslu, "Bir süredir bazı aydınların ve siyasi partilerden milletvekillerinin İrlanda-İngiltere-İskoçya üçgeninde yaptıkları gözlemler üzerinden anlattıkları IRA derslerini yakından izliyorum." diyerek başladığı yazısının devamında, oldukça çarpıcı ayrıntılara yer veriyor. Geziyi Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün (DPI) organize ettiğini vurgulayan Uslu, DPI’ın İngiltere ayağındaki isimlerden biri olan Mark Muller Stuart'ın çarpıcı kimliğine dikkat çekiyor. Mark Muller Stuart, Abdullah Öcalan’ın İngiliz avukatı ve kendisi için yazılan tanıtımlarda, “Türk terör devletine karşı Kürt haklarını savunan avukat” olarak tarif ediliyor.
 
Ve içinde TBMM'deki siyasi partilerin temsilcilerinin de bulunduğu heyet Mark Muller Stuart’ın evi Traquair House’da akşam yemeğine katılıyor.
 
Uslu, bu çarpıcı ayrıntıya yazısında şöyle değiniyor;
 
"DPI’ın İngiltere ayağındaki isimlerden biri ilginç bir kişilik; Mark Muller Stuart. Geçen seferde heyet İskoçya’nın başkenti Edinburgh’dan 65-70 km. yol kat edip Mark Muller Stuart’ın evi Traquair House’da akşam yemeğine katılmış ve İskoç siyasetçilerle buluşulmuş; ama programın bu ayağı bizlere anlatılmadı. Oysa en azından 12. yüzyıldan kalma Traquair House bir cümle ile referansı hak eden bir mekân. Zira burası yılda 40 bin kişinin ziyaret ettiği bir müze-ev. Muller Stuart İskoçya basınına konuşurken şunu ifade etmiş, “Heyet eve geldiğinde heyet üyeleri arasında karşılıklı kuşkuların olduğunu söyleyebilirim. Ama dün gece evde beraber bilardo oynarken bu kuşkunun çözüldüğünü gördüm.”
 
İşte Taraf yazarı Emre Uslu'nun gündeme bomba gibi düşecek o yazısı...
 
‘DPI dersleri’nin anlatılmayan hikâyesi
 
Bir süredir bazı aydınların ve siyasi partilerden milletvekillerinin İrlanda-İngiltere-İskoçya üçgeninde yaptıkları gözlemler üzerinden anlattıkları IRA derslerini yakından izliyorum. Konuya Emre Aköz yazısıyla bir başka boyut getirdi. Geziyi organize eden Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün (DPI), Kürt ulusalcısı bir örgüt olan Kürt İnsan Hakları Projesi’nin (KHRP) bir yan kuruluşu olduğunu iddia etti.
 
Ben de internet üzerinden var olan bir iş ilanında başvuru mekânı olarak KHRP’ye yönlendirildiğini gördüm. Yani DPI ve KHRP’nin fiziksel adresleri de sanal adresleri de aynı yere çıkıyor. Bu nedenle “‘DPI dersleri’ aslında Kürt ulusalcı kurumların bir projesi” demek yanlış olmaz sanırım. DPI’ın Türkiye ayağında saygın Türkiyeli bilim insanları da var ama en azından enstitünün İngiltere ayağı için Kürt ulusalcısı kurumlardan biri demek yanlış olmaz.
 
Bu kanıya DPI ile KHRP’nin fiziksel ve sanal adreslerinin aynı yer olmasından varmıyorum. DPI’ın İngiltere ayağındaki isimlerden biri ilginç bir kişilik; Mark Muller Stuart. Geçen seferde heyet İskoçya’nın başkenti Edinburgh’dan 65-70 km. yol kat edip Mark Muller Stuart’ın evi Traquair House’da akşam yemeğine katılmış ve İskoç siyasetçilerle buluşulmuş; ama programın bu ayağı bizlere anlatılmadı. Oysa en azından 12. yüzyıldan kalma Traquair House bir cümle ile referansı hak eden bir mekân. Zira burası yılda 40 bin kişinin ziyaret ettiği bir müze-ev. Muller Stuart İskoçya basınına konuşurken şunu ifade etmiş, “Heyet eve geldiğinde heyet üyeleri arasında karşılıklı kuşkuların olduğunu söyleyebilirim. Ama dün gece evde beraber bilardo oynarken bu kuşkunun çözüldüğünü gördüm.”
 
70 km. yol kat edilip konuşulanlar anlatılmayınca, neden diye merak ediyor insan? Belki de neden Mark Muller Stuart’ın kimliğinde gizli. Zira kendisi Abdullah Öcalan’ın İngiliz avukatı. Kendisi için yazılan tanıtımlarda, örneğin, “Türk terör devletine karşı Kürt haklarını savunan avukat” tanımlaması yapılıyor.
 
Mark Muller Stuart aslında organizasyonun arkasındaki isimlerden biri. Kendisi DPI’ın akraba kuruluşu KHRP’nin genel sekreteri, yani kuruluşun iki numarası. KHRP’nin başında da Milliyet’in haberine göre “PKK’ya üye olduğu gerekçesiyle Azerbaycan’ın sınırdışı ettiği ve örgütün Avrupa sorumlularından olan Kerim Yıldız” bulunuyor.
 
Bence DPI dersleri diye günlerce basınımızda önemli kalemlerin bize aktardığı izlenimlerin anlatılmayan hikâyesinin bu kısmı olayın sadece zarfı. Projenin amacını ve çerçevesini anlamak bakımından önemli buluyorum bu zarfı. Eğer gerçekten de DPI Öcalan ve çevresinin talebiyle kurulmuş bir yapı ve bu kapsamda aydınları ve siyasetçilerle etkinlik yapıyor barış için arayışlar bu kapsamda yürütülüyorsa çok önemli. Bu gerçekten de Öcalan ve çevresinin dünya örneklerini izlemek için bir arayış içinde olduğunu gösterir.
 
Hayırlı Cuma anlaşmasında “IRA”ya neden referans yok?
 
Bence DPI derslerinin daha önemli kısmı nedense Ada’ya kadar giden aydınların izlenimlerinde değinmekten ısrarla kaçtıkları mazruf kısmı. Bize PKK ile müzakere olmadan, PKK ile görüşülmeden Kürt sorunu çözülmez diye dersler veren, raporlar yazan heyet üyelerinden hiçbiri nedense IRA dersleri verirken barış anlaşması olarak imzalanan Hayırlı Cuma anlaşmasında IRA kelimesinin bir defa bile geçmediğini, IRA ile, yani bizzat polis, asker öldüren terörün elinde silah bulunduran kısmıyla görüşülmediğini anlatmıyorlar. Oysa bence IRA tecrübesinden alınacak en önemli derslerden biri Hayırlı Cuma anlaşmasında bir tane bile IRA kelimesinin yer almaması. Bunu en azından Hayırlı Cuma anlaşmasının mimarı Berite Ahern’e sormalarını beklerdim ama sormamışlar. Anlaşmanın ıslak imzalı orijinalini görmüşler ama içeriğinde neden bir tane bile IRA kelimesinin geçmediğini ve IRA’ya hiçbir referans verilmediğini merak etmemişler belli ki.
 
Yazılanlara bakılırsa en azından bazı yazarlar IRA tecrübesinden ziyade kendi inandıklarını anlatmak istiyorlar. Örneğin Ahern’in “güvenlikçilerle sorun çözülmez” cümlesi kati bir inanç olarak başlığa çıkarılıyor ama bu kesimin yıllardır savunduğu PKK ile görüşün tezine tam ters diğer görüşü, “terörle uğraşanla görüşülmez” cümlesi araya sıkıştırılıyor. Her şeye rağmen eğer “DPI dersleri”nden bir sonuç çıkarılacaksa ben Berite Ahern’in şu cümlesinin altını çizmek isterim: “Terörizmle uğraşanlarla, polis öldüren, banka soygunu yapanlarla görüşemezdik.”
 
Yıllar boyunca Kandil ve PKK ile görüşülmeden Kürt sorunu çözülmez diye yazanlarla, Ada’ya kadar gidip IRA tecrübesinden yararlanmak isteyenler için ilginç bir tecrübe olmuştur sanırım Ahern’in sözü. Biz de bunu söyleyip “PKK şiddeti durdurup Kuzey Irak’a çekilmeden PKK ile görüşemezsiniz” dediğimiz için söylemedikleri kalmamıştı bu aydınların. DPI derslerinden, IRA barışının mimarından dinledikleri bu dersten sonra halen PKK ile görüşün diye kanaat bildirecekler mi diye merak ediyorum.
 
IRA’dan farklı olarak PKK’nın bir de uluslararası örgütlerin maşası olması durumu var ki, bu, durumu daha da karmaşıklaştırıyor. Bu kesimler işin bu kısmını dahi görmezden gelip nedense ülke içinde olduğunu sandıkları, bence hiç ilgisi olmayan, istihbarat birimleri arasındaki savaşının barışın önünü tıkadığını düşünüp yazıyorlar. Her kasımda olduğu gibi bu kasımda da fena halde yanılıyorlar...
 
Emre USLU / TARAF 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.