Erdoğan Usta'dan Kılıçdaroğlu Eleştirisi

Erdoğan Usta'dan Kılıçdaroğlu Eleştirisi

9 Eylül 1995 tarihindeki CHP Kurultayı’nda, o günler itibarıyla 60’ına merdiven dayamış bulunan ve yine o günler itibarıyla 25 yıldır en tepede bir yerlerde siyaset yapmakta olan Deniz Baykal’ı “denenmemiş, genç lider adayı” diye sunmuşlardı.

Erdoğan Usta'nın Hangi Kılıçdaroğlu yazısını siz okurlarımıza sunuyoruz.
 
 
Belli ki, bu ülkede birilerinin en sevdiği söz, şu meşhur “hafıza-i beşer, nisyan ile malüldür” sözü.

9 Eylül 1995 tarihindeki CHP Kurultayı’nda, o günler itibarıyla 60’ına merdiven dayamış bulunan ve yine o günler itibarıyla 25 yıldır en tepede bir yerlerde siyaset yapmakta olan Deniz Baykal’ı “denenmemiş, genç lider adayı” diye sunmuşlardı.

Bugün de hemen hemen aynı çevreler, koro halinde, Kılıçdaroğlu’nu “CHP’de değişim rüzgârı esiyor, parti yüzünü sola dönüyor” diye pazarlamaktalar.

Medyada bir Kılıçdaroğlu rüzgârı esiyor. Doğan Grubu televizyonlarından muhtelif “sol” gazetelere kadar hemen her yerde, pehlivan tefrikası misali Kılıçdaroğlu güzellemeleri neşrediliyor.
Ne var ki, bütün bu hengâme içinde, hafızası nisyan ile malül olmayanlar ve analitik düşünme yeteneğini büsbütün kaybetmemiş olanlar açısından iki “küçük” mesele var. Biri Kılıçdaroğlu’nun kendisine, diğeri ise CHP’ye dair.

Hangi Kılıçdaroğlu? diye sorası geliyor insanın.

Hani şu Ergenekon davasına atıfla, “Silivri’de yatmak benim için onurdur” diyen Kılıçdaroğlu mu CHP’de bir fikri Rönesans yaratacak?

Hani şu derin CHP’nin kadim ve muktedir ismi Önder Sav ile birlikte gazetecilere mütebessim pozlar vermekte olan Kılıçdaroğlu mu CHP’de parti içi demokrasiyi hayata geçirecek?

Hani şu “sol bitti, artık partinin yüzünü sağa döndürmek gerek” diyen Kılıçdaroğlu mu CHP’yi solla tekrar buluşturacak?

Kendi kökenindeki Aleviliği gizleme telaşından olsa gerek, demokratik Alevi hareketinin taleplerini ağzına almaktan dahi korkan; Kürt meselesini “onların karınları doyarsa sorun da kalmaz” arkaikliği içinde ele alan Kılıçdaroğlu mu CHP’yi ülke meselelerinin çözümünde adres haline getirecek?

Kılıçdaroğlu efsanesinin yaldızlarını kazıyıp altındaki hakikatlere bakmak adına daha çok şey söylenebilir elbet. Ne var ki, bu da değil aslında mesele. Asıl sorun kendisini hala solda gören birilerinin CHP’den ümitvar oluşu.

Siyasette öyle meseleler vardır ki, turnusol kâğıdı gibidirler. Siyasal pozisyonunuzu, bulunduğunuz koordinatları, yönelimlerinizi, tuttuğunuz yolun nereye gittiğini apaçık ortaya koyarlar. Ciltler dolusu ülke ve dünya analizinden, sayfalar dolusu tumturaklı konuşma metninden çok daha açık bir gösterge oluştururlar siyasi kimliğinize dair.

Solun iç dünyası açısından bakıldığında, CHP’ye yüklenen anlam ve bu partiyle kurulan ilişki de işte tam böyle bir turnusol kâğıdıdır.

Bu partinin tabanına ve seçmenlerine bakarak CHP’nin sol ve demokrat bir parti olduğunu varsaymak ve bu parti içerisinde bir sola dönüş hamlesinin gerçekleşmesine, parti içi hayatın demokratikleşmesi sürecinin işlemesine, fikri bir Rönesans’ın yaşanmasına bel bağlamak; kelimenin gerçek anlamıyla bir ham hayalden ibarettir çünkü.

Ham hayaldir, zira CHP ne soldur, ne de demokrat. Dahası, CHP bir parti bile değildir. CHP bir parti-devlettir.

CHP, kurulduğu günden bu yana tam bir devlet kurumu olarak işlemiştir ve halkın konuştuğu dilden giyim kuşamına, yaşam biçiminden ibadetine ve inancına dek toplumsal yaşamın tüm gözeneklerine sirayet etmeye, buralarda iktidarını tesis etmeye ve yukarıdan bir buyurganlıkla temel belirleyen olmaya çabalamış bir bürokratik yapıdır.

Sorun dün Baykal değildi, bugün de Kılıçdaroğlu değil. Sorun CHP’nin kendisi.

Bütün melanetlerin müsebbibiymiş gibi gösterilen Baykal, neden değil, sadece bir sonuçtur.

Bu parti-devlet mekanizmasının, kendisini müesses nizamın sahibi olarak gören kurumsal işleyişin bir sonucudur. Kılıçdaroğlu da aynı mekanizmanın güncelleştirilmiş bir başka sonucundan ve/veya aynı sonucun güncel bir versiyonundan başka bir şey değildir.

Bugün CHP içinde yaşananlara soldan bakarak umudunu bu partideki olası bir demokratikleşmeye ve reform hareketine bağlayanlar, çölün ortasında susuz kalan ve tam bir çaresizlik içinde son bir umutla görmekte olduğu serapa koşanlardan daha parlak bir durumda değil ne yazık ki.

Evet, bu ülkede sola ihtiyaç var. Fikren yenilenmiş, ülkedeki muhalefet potansiyelini ortak bir program ekseninde bir araya getirmeyi başarmış, iktidar alternatifi olabilen bir sola ihtiyaç var.
Emeğin özgürleşmesini, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümünü, gerçek anlamda demokratik bir siyasal ve toplumsal yaşamı tavizsiz bir biçimde savunacak bir sola ihtiyaç var.

Sosyal ve demokratik bir cumhuriyet kavgasının siyaseten sahibi olacak bir sola ihtiyaç var.

Böylesi bir sol, CHP’nin bürokratik yapısının köhnemiş labirentlerinden, medya towerların yüksek katlarındaki toplum mühendisliği toplantılarından ya da düzenin kendi restorasyonunu sürdürebilmek adına ihtiyaç duyduğu kan değişimlerinden değil; eşitlik ve demokrasi mücadelesinin kendi dinamizminden ve sol için yıllardır büyük bir azim ve kararlılıkla sürdürülmekte olan mücadelenin kendi öz gücünden doğacak.
 

Etiketler :