Mehmet Tezkan, Fehmi Koru Allah'tan başaramamış

Mehmet Tezkan, Fehmi Koru Allah'tan başaramamış

Fehmi Koru başarılı olsaydı yanmıştık diyen Mehmet Tezkan, bakın yazısına nasıl devam ediyor?

Mehmet Tezkan, bugünkü köşe yazısında, Fehmi Koru, Fethullah Gülen ile iktıdarı uzlaştırsaydı ne olurdu sorusuna yanıt veriyor? 

"Ne olurdu?
Yanmıştık!.. Fehmi Koru başarılı olsaydı.. Tezgâh düzeni, kumpas düzeni, muhalefet edeni içeri at düzeni, devleti cemaatleştir düzeni aynen devam edecekti..
Fehmi Koru, Allah’tan başaramamış..
Allah’tan başarmasına izin verilmemiş..
Allah’tan!.."

Fehmi Koru başarsaydı ne olurdu: 
*
Mesele ne diyeceksiniz?
Anlatayım..
17 Aralık 2013’te yolsuzluk ve rüşvet soruşturması açılıp, gözaltılar başlayınca.. Yani Cemaat’le iktidar arasında kavga çıkınca.. Dönemin Cumhurbaşkanı Gül, arkadaşı, dostu, gazeteci Fehmi Koru’yu Ankara’ya çağırır..
Koru, Köşk’e gittiğinde Gül’ün yanında dönemin Başbakan’ı Erdoğan da varmış..
Koru’dan istedikleri hemen Pensilvanya’ya gidip nabız yoklamasıymış.. 
*
Koru, ABD’ye gider, Fethullah Gülen’le görüşür.. Gülen kendisinin de rahatsız olduğunu söyler.. Bir de mektup yazıp Ankara’ya iletmesi için Koru’ya verir..
Koru Ankara’ya döner, 25 Aralık günün Erdoğan’la görüşür ama aynı gün ikinci büyük dalga gelir.. 
Film kopar..
*
17/25 Aralık ve sonrası yaşananlar kitaplara konu olacak süreç!.. Tarihçiler üzerinde çok tepinecek..  Anılar yazılacak.. İlki çıktı bile..
Fehmi Koru yazdı.. adı; Ben Böyle Gördüm..
Kitap raflara çıkmadı (belki bugün çıkar) ama Hürriyet Pazar’da Çınar Oskay geniş bir söyleşi yaptı..
Kitapta Koru şöyle demiş: 
‘Henüz parlamamış yangını söndürmek için yollara düştüm. Ankaraİstanbul, Pensilvanya arasında gidip geldim, başaramadım. Başarmama izin vermediler.’
İyi ki başaramamış..
İyi ki parlamamış yangını söndürememiş.. 
İyi ki köprüler atılmış..
*
Şöyle bir düşünün.. Kendisi kabul etmiyor ama Koru bir anlamda arabulucu.. Cemaat’le-iktidarın arasını bulmaya çalışıyor..  
Bir an başarılı olduğunu düşünün.. Ne olurdu?
- Balyoz’dan Yargıtay onayıyla mahkum olanlar ömürlerini cezaevinde geçirirdi..
Ergenekon sanıklarına verilen cezaların tümü Yargıtay tarafından onaylanırdı..
- Casusluk davasında yargılanan yüzlerce subay ‘casus’ damgası yiyerek mahkum edilirdi..
- Cemaat polis ve yargıdaki hakimiyetini daha da artırırdı.. Daha doğrusu yargı diye bir şey kalmazdı..
- Silahlı Kuvvetleri ele geçirme operasyonuna hız verilirdi.. 
- Telefon dinlemek, sahte belge hazırlamak, muhalifleri içeri atmak sıradanlaşırdı..

 

Memleketin hali buydu!..

Cemaat-iktidar kavgası çıkmasaydı.. Hayat daha da zorlaşacaktı.. Büyük ihtimalle kabusa dönecekti..
Böyle olacağına dair elimizde çok done var.. 
En son örnekten yola çıkalım..  
Eski Erzincan Başsavcısı Cihaner’in odasının basıldığı, tutuklandığı günlere dönelim..  
Operasyonu yapan, Başsavcıyı tutuklatan kim? 
Erzurum Özel Yetkili Savcısı..
Gerekçesi; irticayla mücadele eylem planını Erzincan’da uygulamaya koymak.. 
*
(Küçük bir not; irticayla mücadele o zaman suçtu.. Cemaat’le mücadele anlamına geliyordu..  Şimdi kahramanlık vesilesi, yurttaşlık görevi) 
*  
Belge, kanıt, tanık..
Var; gizli tanık Efe var.. 
Efe’nin ifadeleri var.. 
Efe kim?
Eski İliç ilçesi savcısı..
*
Şu hale bakın.. Tezgâhı kuran özel yetkili savcı, gizli tanığı da savcı.. Tezgah kurdukları başsavcı.. 
Memleketin hali buydu..
Devir değişti, kavga çıktı, aracılar başarılı olamadı, ipler koptu.. İpler kopunca tezgâh ortaya çıktı..
Şimdi tezgâhı kuranlar yargılanıyor..

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.