Gazeteci-yazar Lütfü Oflaz, 12 Eylül darbesiyle gelen askeri faşizme karşı kalemiyle olduğu kadar eylemleriyle de sergilediği direnişle efsaneleşmişti. Oflaz, 12 Eylül darbesinden sonra yazıları nedeniyle gözaltına alınan, cezaevine konulan ilk yazardı. Ancak yazıları kadar yaptığı eylemlerle de askeri yönetimin tepkisini çekmişti. Bu eylemlerden biri askeri yönetimin Adalet Bakanlığı'nın basılmasıydı. Lütfü Oflaz, hukuksuz yargılamaları, işkenceleri, idamları protesto etmek için askeri yönetimin Adalet Bakanlığı'nı basmıştı. Hukuksuzlukların, zulümlerin durdurulması için Adalet Bakanlığı önünde bir basın açıklaması yapmıştı. Askeri faşizmin en gözü dönmüş döneminde böylesine eylemleri yapmak, kelleyi koltuğa almak demekti. Çünkü o dönemde darbeci generallerin astığı astık, kestiği kestikti. Nitekim o dönemde herkes susarken, sadece Lütfü Oflaz böylesine eylemler sergilemişti. O dönemde Lütfü Oflaz'dan başka herkes korkudan sinmişti. Zaten o yüzden Lütfü Oflaz"a "tek kişilik direniş örgütü" denmişti. 

SİVİL FAŞİZME DE DİRENİRİM

Askeri darbeye, askeri faşizme karşı böylesine destansı bir direniş sergileyen Lütfü Oflaz, sivil darbe, sivil faşizm konusunda da önemli açıklamalarda bulundu. Bilindiği gibi son dönemlerde bazı çevreler, 12 Eylül anayasasındaki değişiklikler için yapılacak referandumda "Evet" sonucunun çıkmasının, ülkede sivil darbe, sivil faşizme yol açacağı şeklinde bir propaganda yapıyor. Başta CHP olmak üzere bazı çevrelerin yaptığı bu propagandadan etkilenenler, referandumda anayasa değişikliğine "Evet" demekten çekiniyor. Bunlar anayasada yapılacak değişiklikleri olumlu bulsalar da, referandumda "Evet" çıkması durumunun ülkede sivil darbeye, sivil faşizme yol açmasından korkuyor. İşte bu konularda önemli açıklamalarda bulunan Lütfü Oflaz, özetle şunları söyledi:

"Böyle bir durumda askeri darbeye karşı nasıl ki ilk isyan bayrağını ben açtıysam, sivil darbeye karşı da ilk isyan bayrağını ben açarım. Askeri faşizme karşı kalemimle ve eylemlerimle nasıl direndiysem, sivil faşizme karşı da aynı şekilde direnirim. Çünkü benim için asker ya da sivil fark etmez; faşizm faşizmdir. Faşizmin askeri de, sivili de birdir. Ancak ben referanduma sunulan anayasa değişikliğinin sivil darbeye, sivil faşizme yol açacağı kanaatinde değilim. Bu konuda Avrupalı sosyalistlerin, Sosyalist Enternasyonal'in de ülkemizdeki bu anayasa değişikliğini desteklediklerini hatırlatmak isterim. Hatta Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu'nun, bu anayasa değişikliğini desteklemesi için CHP'ye çağrı yaptığını da belirtmek isterim. Eğer bu anayasa değişikliği sivil faşizme yol açacak olsa, bunu sivil faşizmin en çok acısını çekmiş Avrupalı sosyalistler destekler mi? Malumunuz, Hitler'in ki bir sivil faşizmdi. En başta Avrupalılar, Hitler'in uygulamaya soktuğu bu sivil faşizmin acısını çekti. Eğer bu anayasa değişikliğine referandumda "Evet" sonucu çıkması ülkemizde bir sivil faşizme yol açacak olsa, en başta sivil faşizmin acısını çekmiş Avrupalı sosyalistler bu anayasa değişikliğini destekler mi? Sivil faşizmin en çok acısını çekmiş Avrupalı sosyalistler, CHP'nin bu anayasa değişikliğini desteklemesini isterler mi?"

GÖNÜLLERİN CUMHURBAŞKANI

Gazeteci–yazar Lütfü Oflaz, farklı siyasi görüşlere mensup sivil toplum kuruluşları, aydınlar, sanatçılar tarafından 2000 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde "Cumhurbaşkanını Meclis değil halk seçsin, adayımız Lütfü Oflaz" denilerek cumhurbaşkanlığına aday gösterildi. Lütfü Oflaz, solculardan sağcılara kadar farklı siyasi görüşlere sahip kesimlerce "Gönüllerin Cumhurbaşkanı" ilan edildi. Cumhuriyet gazetesi başyazarı İlhan Selçuk, Lütfü Oflaz için, "Lütfü Oflaz'ın şahsında geleceğe yönelik umutların kanat çırpışı toplumun yüreğine su serpiyor. Lütfü Oflaz, bu makamı hak ediyor" demişti. Buna karşılık Yeni Şafak gazetesi yazarı Ahmet Kekeç ise "Lütfü Oflaz farklı ve adına yaraşır bir cumhurbaşkanı olacak. O ideolojiler üstü, düşünceler üstü bir insan. Her kesimden hayranları var. Hepimiz onunla gurur duyuyoruz" diye yazmıştı.

Sabah