Hakan'ın kulağını büktüler

Hakan'ın kulağını büktüler

SON günlerde eşi dostu araya girip Ahmet Hakan'ın kulağını büküyor. 'Sana mı bu düştü bu iş? Neden bu kadar kelle koltukta gidiyorsun ki?' diye çekişiyorlar

Ahmet Hakan'ın yazısı...

SON günlerde eşim dostum araya girip kulağımı büküyorlar...

Diyorlar ki:

“Sen ki Doğan Grubu’na sonradan dahil olmuş bir adamsın... Çok fazla ses çıkarıyorsun... Sana mı bu düştü bu iş? Neden bu kadar kelle koltukta gidiyorsun ki? Biraz sakin ol... Biraz kenarda dur...”

Dün Star’da Ergun Babahan kardeşim de benim bu durumumu hafiften sarakaya almış...

“En cengâverleri Ahmet Hakan çıktı” diyor...

En cengâverleri ben mi çıktım? Bilmiyorum, bilemiyorum...

Ama bildiğim bir şey var: Milim geri adım atmayacağım...

* * *

Çünkü... Şunu çok iyi biliyorum:

Burada kaybedersem...

Gideceğim yerde de kaybederim...

Burada zillete boyun eğersem...

Bu memlekette hep zillet altında yaşamak zorunda kalırım...

Burada yenik düşersem...

Ahmet Çalık usulü patronaja mahkûm olurum...

Burada nefesimiz kesilirse...

Mustafa’lar, Akif’ler, Fehmi’lerden oluşan “tek sesli bir koro” dünyaya hükümdar olur...

* * *

Ne yapacağım bu durumda?

“Aman Aydın Doğan’ı savunmayayım, patronunu savunuyor derler” falan diyerek pusuda mı bekleyeceğim?

Ankara’daki eski dostlarıma pişmanlık diskurları falan çekip, Akif Beki tarzı bir istikbal peşinde mi koşacağım?

Sesimi fazla çıkarmadan kenarda köşede durumu idare edip, “yeni dönem medya yapılanması”ndan kapacağım şöyle yağlı mı yağlı bir mevkinin hayalini mi kuracağım?

Oturup bu köşede, “Ama biz de Tayyip Bey’i fazla kızdırdık, yeni döneme adapte olamadık... Hep gözünün üzerinde kaşın var dedik...” şeklinde yazarak, işi müptezelliğe mi vardıracağım?

Doğan Grubu yazarlarına “Sizin sırtınızda yumurta küfesi yok... Siz yazıyorsunuz, Tayyip Bey Aydın Doğan’a ceza kesiyor... Biraz kendinize gelin... Yoksa tasfiye olursunuz” şeklinde aşağılık nasihatler mi edeceğim?

* * *

Defalarca söyledim, yine söylüyorum:

Ben Aydın Doğan adına cengaverlik yapmıyorum...

Benim savaşım, sırf ben kafama göre takılıyorum diye, bana bu platformu sunan adamın üzerine “ağır vergi cezaları” ile acımasızca gidenlere karşıdır...

Yani...

Ben Aydın Doğan’ın mallarını kurtarma telaşında değilim...

Kafama göre takılma özgürlüğümü kurtarma telaşındayım...

Bu türden bir telaş içinde olmazsam...

Gözümü Tayyip Bey’in gözüne dikip, geleceğimi onun dudaklarından çıkacak fermana bağlayarak yaşamam gerekir...

Böyle yaşacağıma...

Ölürüm daha iyi...

Hürriyet

Etiketler :