HASAN CELAL GÜZEL: “28 ŞUBAT, HALKIN TAMAMINI KARŞISINA ALMIŞ BİR DARBEDİR”

HASAN CELAL GÜZEL: “28 ŞUBAT, HALKIN TAMAMINI KARŞISINA ALMIŞ BİR DARBEDİR”

Bayburt Üniversitesinin konuğu olarak Bayburt’a gelen eski bakanlardan gazeteci-yazar Hasan Celal Güzel, burada verdiği konferansta önemli açıklamalarda bulundu

Bayburt Üniversitesinin konuğu olarak Bayburt’a gelen eski bakanlardan gazeteci-yazar Hasan Celal Güzel, burada verdiği konferansta önemli açıklamalarda bulundu. 28 Şubat sürecinde 1276 konferans verdiğini, hakkında açılan her davanın duruşmasını konferans salonuna çevirdiğini söyleyen Güzel, eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i demokrat zannettiğini ancak 28 Şubat’ta gerçek yüzünü gösterdiğini söyledi.

Şair Zihni Kültür Merkezinde düzenlenen ve birçokkişinin ayakta izlediği ‘Türkiye’de Siyaset Sistemi ve Demokrasi’ konulu konferansta konuşan Hasan Celal Güzel, 28 Şubat sürecinde hakkında yüzlerce dava açıldığını, aynı güne denk gelen farklı illerde davalarının olduğunu kaydetti.Davalarını konferans haline getirerek kendisini susturmaya çalışanlara ders verdiğini belirten Güzelhiçbir zaman geri adım atmadığını vurguladı.

Eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile geçmişte çok sıkı fıkı bir görüntü ortaya koyduğunu ancak buna aldanılmaması gerektiğinin altını çizen Güzel sözlerine şöyle devam etti, “Biz onu demokrat biri sanma yanılgısına düşmüştük. Senelerce rol yapmış meğer. Maskesinin altında hiçbir zaman demokrat bir çehre yoktu. 28 Şubat’ta şapkayı alıp gitmedi, şapkasını çıkardı ve yerine darbeci şapkasını giydi.28 Şubat diğer darbelerden farklı olarak halkın direkt olarak inançlarına mukaddesatına, milli-manevi değerlerine yöneltilmiş alçak, rezilane, kalleş bir darbeydi. Halkın tamamını karşısına almış bir darbeydi.”

İsmet İnönü’nün dönemin faşist akımlarının etkisinde kalarak kendisine Hitler, Mussolini gibi ‘şef’ ilan ettiğini kaydeden Güzel o dönemde milli şefin batıya yaslanmaya ihtiyaç duyduğunu, Demokrat Parti’nin o dönemde ve o şartlarda ortaya çıktığını söyleyerek 14 mayıs 1950 tarihinin Türkiye’de demokrasinin başladığı tarih olduğunu vurguladı.

Başbakan Erdoğan’ın da sık sık darbelerin millete maliyetinin çok yüksek olduğunu dile getirdiğini aktaran ve milletin darbelerden çok çektiğini belirten Güzel, “27 Nisan muhtırasının Türkiye’ye maliyetinin 2,5 milyar dolar olduğunu söyledi başbakan. 28 Şubat’ın masrafı ise 300 milyar dolar. Türkiye bU şekilde kesintiye uğramamış olsaydı 11 bin dolar olan GSMH’miz, bugün 30 bin doların üstünde olacaktı.” dedi.

Şeflik Dönemi diye anılan 1923 ile 1950 arasında Türkiye’de demokratik olmayan bir mutlakıyet rejimi, totaliter bir başkanlık rejimi uygulandığını öne süren Güzel, ardından yarı başkanlığa benzer geçişlerin uygulandığını belirtti. Güzel şöyle devam etti, “Mevcut anayasa aslında yarı başkanlık sistemine göre hazırlanmıştır. Tek farkı cumhurbaşkanının bakanlar kuruluna başkanlık etmemesidir. Hâlbuki istediği takdirde sayın cumhurbaşkanı şu anki anayasa çerçevesinde kabineye başkanlık edebilir.Başkanlık sisteminin faydaları ve mahsurları da mutlaka var. Faydaları nelerdir; Birincisi, başkanlık sisteminde genelde bir tek siyasi fikir hâkim olur ki bu da güçlü bir iktidar demektir. İkinci olarak; özellikle dış politikada başkanlık yetkileri çerçevesinde çok hızlı kararlar alınabilir. Bu da küresel güçler bakımından önemlidir. Üçüncü olarak; Bu sistemde parlamento da güçlüdür. Bir başka avantajı da; ne yazık ki Türkiye’de 1960’ta başlayan ve bana göre 27 Nisan muhtırasına kadar süren yaklaşık yarım asırlık darbe dönemi süresince yargı siyasallaştırılmıştır. Hukuk, sadece CHP’lileşmiş bir hukuk haline gelmiştir. İşte başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı tam bir anlam kazanacak ve hukuk da tarafsız olacaktır.”

Türkiye gibi etnik bölücülüğün yapıldığı bir çerçeve ve zeminde eyaletlere dayalı bir başkanlık sistemi çalışmasının ülkenin bölünmesine zemin hazırlayacağının altını çizen Güzel, bu mahsuru ortadan kaldırmak için eyalet sistemi gerektirmeyen bir başkanlık sistemi üzerinde çalışmak gerektiğini söyledi.Başkanlık sisteminin diğer bir önemli mahsurunun ise başkan seçilen kişinin otoriter bir duruma gelmesi ve rejimin demokratik rejimden otoriter bir rejime kayması olduğunu, CHP’nin de bu şekilde bir iddiada bulunduğunu söyleyen Güzel, son 10 senede bir taraftan militarist vesayetin, diğer taraftanjüristokratik vesayetin ortadan kaldırılmasıylaTürkiye’de gerçek bir demokrasiye ilk defa girişi sağlandığını belirtti.Hasan Celal Güzel konuşmasını şöyle sürdürdü, “Dolayısıyla bunu sağlayan bir düşüncenin otoriter bir yapıya dönüşmesini düşünmek son derece yanlıştır.Kaldı ki halkımız da buna müsaade etmez. Bana soruyorlar Türkiye’de bir daha darbe olur mu? Türkiye’de darbe olmamasının sübabı sadece mevcut politikacılar, sadece darbeci kişilerin bundan vazgeçmesi değildir. Darbe olmamasını istiyorsanız, halk olarak darbeciye karşı olma şuurunu geliştirmemiz lazım. Niye Paris’te tank gezdiremiyorlar da Sincan’da tankları gezdiriyorlar. Çünkü Paris’te tank gezdirirseniz o tankı içindekilerle birlikte Sen Nehrine atarlar. Hâlbuki bizde, Sincan’da ne yaparlar; halk iki kilo şeker, un ve ekmek alıp evine kapanır. Böyle bir toplumun esasen demokrasiye hakkı da olamaz. Gençlere tavsiyem, Türkiye’nin demokrasiyle yönetilmesini istiyorsanız, özgür bir gelecek istiyorsanız ve millet hâkimiyetinin geçerli olmasını istiyorsanız darbecilere karşı olmak, tankın üzerine çıkmak mecburiyetindesiniz. Süleyman Demirel gibi yumuşak adamlara eğer demokrasinizi teslim ederseniz sizibir anda satabilirler. Mutlaka sizin millet iradenizi koruyabilecek bir Kasımpaşalı bulmalısınız ya da en iyisi kendi işinizi kendiniz yapmalısınız.”

Kızılelma’nın bazıları tarafından yanlış anlaşıldığını, Turancılık, ırkçılık gibi anlaşıldığını ve bunun çok yanlış olduğunu söyleyenGüzel konuşmasını şöyle tamamladı, “Kızılelma’yı Ahmet Yesevi gibi algılarsanız onun Kızılelma’sı Anadolu’nun ve Batı’nın Müslümanlaştırılmasıdır. Osmangazi’nin Kızılelma’sı gördüğü rüyada ortaya çıkmıştır. Fatih’in Kızılelma’sı İstanbul’un fethidir. Kanuninin Kızılelma’sı Viyana’ydı. 2. Abdülhamid’in Kızılelma’sı da bütün dünyada İslamiyet’inyaygınlaştırılmasıydı. Mustafa Kemal Paşa’nın Kızılelma’sı milli mücadeleyi yapmaktı. Adnan Menderes’in Kızılelma’sıTürkiye’yi imar etmekti, demokrasiyi yerleştirmekti.Demirel’inKızılelma’sı falan yoktu, Demirel dediğimde iki ton demirle iki torba çimento geliyor aklıma nedense. Turgut Özal’ın Kızılelma’sı da gerçekten bütün dünyaya Türkiye’yi yaymaktı. 21. Yüzyıl Türk asrı olacak demişti. On yıl önceki Türkiye’yi ve bugünkü Türkiye’yi düşünün. Bugün Türkiye küresel bir aktör haline gelmiş, oyun kurucu olmuştur. Siz gençler inşallah 2071 yılında Türkiye’nin dünya lideri olma Kızılelma’sını göreceksiniz.”

Konferansın ardından dinleyicilerin sorularını cevaplayan Hasan Celal Güzel, seçim yaşının 25’ten 18’e düşürülmesini bütün kalbiyle desteklediği, seçilme yaşı 18’e düşürüldüğünde kimsenin Meclis’e çoluk çocuk dolmasını beklememesini söyleyerek, “Emin olun abilerinizden, ablalarınızdan size fırsat kalmayacaktır. Aranızdan bir iki tane ya seçilir ya seçilmez. Ama önemli olan gençliğe bu manevi moral gücü verebilmektir. 18 yaşına gelmemiş çocuğu asıyordunuz da medeni ve borçlar hukukunun her türü bağlayıcılığı geçerli oluyor da neden seçilemiyor?” dedi.

Ergenekon davası sonucunda darbe döneminin sona erip ermeyeceği sorusuna Güzel, “Bırakınız bir darbecinin, bir generalin, bir kuvvet komutanının hele hele bir genelkurmay başkanının yargılanmasını, gözünün üstünde kaş var demeniz mümkün değildi bundan 10 sene önce. Bu mahkemelerin kurulması, darbecilerin yargılanması başlı başına Türk demokrasisinde bir devrimdir.  Şimdi CHP Silivri’de miting yapıyor. Yeni CHP’nin demokrat bir yapısı olması gerektiğini savunduk ve Kemal Kılıçdaroğlu başkan seçildiğinde de ümide kapıldık. Ama 40 yıllık yani kani olmuyormuş meğer…” dedi.

Bir soru üzerine 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümüyle ilgili Adli Tıp Kurumu’nun raporunu değerlendiren Güzel, “Ben başlangıcından beri rahmetli Özal’ın bir cinayete kurban gittiğini, şehit edildiğini düşünenlerdenim. Gerçi Özal’ın bazı rahatsızlıkları da vardı ama bana vefatından 15 gün önce telefon etmiş ‘Ben cumhurbaşkanlığından istifa edip yeni bir parti kuracağım. Sende var mısın benimle?’ demişti. Ben de ‘Varım abi’ demiştim. Böyle planları olan birisinin bu şekildeacz içinde vefat etmesi mümkün değil, mutlaka işin içinde başka işler arıyor insan...” şeklinde konuştu.

Milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması ile ilgili bir soruya ise parti kapatmanın doğru olmadığını söyleyerek cevap veren Güzel sözlerini şöyle tamamladı, “Ama suç işleyen milletvekillerinindokunulmazlığının kaldırılması konusunda BDP’nin öncelik alması gerekir. Sen yol kesen, açıkça suç işleyen eşkıyayı, teröristti gidip şapur şupur kucaklaşıp öpeceksin. Bunu hiçbir demokratik sistem kabul edemez. Bu normal bir hadise değildir. Sadece bununla kalsa iyidir. Ne yazık ki BDP bugün bir terör örgütünün meclisteki uzantısından ibarettir.”

Bayburt Üniversitesi Rektör Prof. Dr. Gökhan Budak, Bayburt Belediye Başkanı Hacı Ali Polat, Bayburt Üniversitesi Genel Sekreteri Yrd. Doç. Dr. Fatih Yalçın’ın yanı sıra çok sayıda öğretim elemanı, öğrenci ve vatandaşın dinlediği konferansın ardından Hasan Celal Güzel’e Belediye Başkanı Polat tarafından plaket, Rektör Budak tarafından da üniversitenin logosunun bulunduğu çini tabak ve ehram kumaşından kravat hediye edildi. Konferans öncesinde Rektör Budak ile Bayburt Eğitim Fakültesi kantininde öğrenciler tarafından çiçeklerle karşılanan Hasan Celal Güzel, ardından üniversitede görevli akademisyenlerle bir süre sohbet etti.

Bayburt Üniversitesinin konuğu olarak Bayburt’a gelen eski bakanlardan gazeteci-yazar Hasan Celal Güzel, burada verdiği konferansta önemli açıklamalarda bulundu. 28 Şubat sürecinde 1276 konferans verdiğini, hakkında açılan her davanın duruşmasını konferans salonuna çevirdiğini söyleyen Güzel, eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i demokrat zannettiğini ancak 28 Şubat’ta gerçek yüzünü gösterdiğini söyledi.

Şair Zihni Kültür Merkezinde düzenlenen ve birçokkişinin ayakta izlediği ‘Türkiye’de Siyaset Sistemi ve Demokrasi’ konulu konferansta konuşan Hasan Celal Güzel, 28 Şubat sürecinde hakkında yüzlerce dava açıldığını, aynı güne denk gelen farklı illerde davalarının olduğunu kaydetti.Davalarını konferans haline getirerek kendisini susturmaya çalışanlara ders verdiğini belirten Güzelhiçbir zaman geri adım atmadığını vurguladı.

Eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile geçmişte çok sıkı fıkı bir görüntü ortaya koyduğunu ancak buna aldanılmaması gerektiğinin altını çizen Güzel sözlerine şöyle devam etti, “Biz onu demokrat biri sanma yanılgısına düşmüştük. Senelerce rol yapmış meğer. Maskesinin altında hiçbir zaman demokrat bir çehre yoktu. 28 Şubat’ta şapkayı alıp gitmedi, şapkasını çıkardı ve yerine darbeci şapkasını giydi.28 Şubat diğer darbelerden farklı olarak halkın direkt olarak inançlarına mukaddesatına, milli-manevi değerlerine yöneltilmiş alçak, rezilane, kalleş bir darbeydi. Halkın tamamını karşısına almış bir darbeydi.”

İsmet İnönü’nün dönemin faşist akımlarının etkisinde kalarak kendisine Hitler, Mussolini gibi ‘şef’ ilan ettiğini kaydeden Güzel o dönemde milli şefin batıya yaslanmaya ihtiyaç duyduğunu, Demokrat Parti’nin o dönemde ve o şartlarda ortaya çıktığını söyleyerek 14 mayıs 1950 tarihinin Türkiye’de demokrasinin başladığı tarih olduğunu vurguladı.

Başbakan Erdoğan’ın da sık sık darbelerin millete maliyetinin çok yüksek olduğunu dile getirdiğini aktaran ve milletin darbelerden çok çektiğini belirten Güzel, “27 Nisan muhtırasının Türkiye’ye maliyetinin 2,5 milyar dolar olduğunu söyledi başbakan. 28 Şubat’ın masrafı ise 300 milyar dolar. Türkiye bU şekilde kesintiye uğramamış olsaydı 11 bin dolar olan GSMH’miz, bugün 30 bin doların üstünde olacaktı.” dedi.

Şeflik Dönemi diye anılan 1923 ile 1950 arasında Türkiye’de demokratik olmayan bir mutlakıyet rejimi, totaliter bir başkanlık rejimi uygulandığını öne süren Güzel, ardından yarı başkanlığa benzer geçişlerin uygulandığını belirtti. Güzel şöyle devam etti, “Mevcut anayasa aslında yarı başkanlık sistemine göre hazırlanmıştır. Tek farkı cumhurbaşkanının bakanlar kuruluna başkanlık etmemesidir. Hâlbuki istediği takdirde sayın cumhurbaşkanı şu anki anayasa çerçevesinde kabineye başkanlık edebilir.Başkanlık sisteminin faydaları ve mahsurları da mutlaka var. Faydaları nelerdir; Birincisi, başkanlık sisteminde genelde bir tek siyasi fikir hâkim olur ki bu da güçlü bir iktidar demektir. İkinci olarak; özellikle dış politikada başkanlık yetkileri çerçevesinde çok hızlı kararlar alınabilir. Bu da küresel güçler bakımından önemlidir. Üçüncü olarak; Bu sistemde parlamento da güçlüdür. Bir başka avantajı da; ne yazık ki Türkiye’de 1960’ta başlayan ve bana göre 27 Nisan muhtırasına kadar süren yaklaşık yarım asırlık darbe dönemi süresince yargı siyasallaştırılmıştır. Hukuk, sadece CHP’lileşmiş bir hukuk haline gelmiştir. İşte başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı tam bir anlam kazanacak ve hukuk da tarafsız olacaktır.”

Türkiye gibi etnik bölücülüğün yapıldığı bir çerçeve ve zeminde eyaletlere dayalı bir başkanlık sistemi çalışmasının ülkenin bölünmesine zemin hazırlayacağının altını çizen Güzel, bu mahsuru ortadan kaldırmak için eyalet sistemi gerektirmeyen bir başkanlık sistemi üzerinde çalışmak gerektiğini söyledi.Başkanlık sisteminin diğer bir önemli mahsurunun ise başkan seçilen kişinin otoriter bir duruma gelmesi ve rejimin demokratik rejimden otoriter bir rejime kayması olduğunu, CHP’nin de bu şekilde bir iddiada bulunduğunu söyleyen Güzel, son 10 senede bir taraftan militarist vesayetin, diğer taraftanjüristokratik vesayetin ortadan kaldırılmasıylaTürkiye’de gerçek bir demokrasiye ilk defa girişi sağlandığını belirtti.Hasan Celal Güzel konuşmasını şöyle sürdürdü, “Dolayısıyla bunu sağlayan bir düşüncenin otoriter bir yapıya dönüşmesini düşünmek son derece yanlıştır.Kaldı ki halkımız da buna müsaade etmez. Bana soruyorlar Türkiye’de bir daha darbe olur mu? Türkiye’de darbe olmamasının sübabı sadece mevcut politikacılar, sadece darbeci kişilerin bundan vazgeçmesi değildir. Darbe olmamasını istiyorsanız, halk olarak darbeciye karşı olma şuurunu geliştirmemiz lazım. Niye Paris’te tank gezdiremiyorlar da Sincan’da tankları gezdiriyorlar. Çünkü Paris’te tank gezdirirseniz o tankı içindekilerle birlikte Sen Nehrine atarlar. Hâlbuki bizde, Sincan’da ne yaparlar; halk iki kilo şeker, un ve ekmek alıp evine kapanır. Böyle bir toplumun esasen demokrasiye hakkı da olamaz. Gençlere tavsiyem, Türkiye’nin demokrasiyle yönetilmesini istiyorsanız, özgür bir gelecek istiyorsanız ve millet hâkimiyetinin geçerli olmasını istiyorsanız darbecilere karşı olmak, tankın üzerine çıkmak mecburiyetindesiniz. Süleyman Demirel gibi yumuşak adamlara eğer demokrasinizi teslim ederseniz sizibir anda satabilirler. Mutlaka sizin millet iradenizi koruyabilecek bir Kasımpaşalı bulmalısınız ya da en iyisi kendi işinizi kendiniz yapmalısınız.”

Kızılelma’nın bazıları tarafından yanlış anlaşıldığını, Turancılık, ırkçılık gibi anlaşıldığını ve bunun çok yanlış olduğunu söyleyenGüzel konuşmasını şöyle tamamladı, “Kızılelma’yı Ahmet Yesevi gibi algılarsanız onun Kızılelma’sı Anadolu’nun ve Batı’nın Müslümanlaştırılmasıdır. Osmangazi’nin Kızılelma’sı gördüğü rüyada ortaya çıkmıştır. Fatih’in Kızılelma’sı İstanbul’un fethidir. Kanuninin Kızılelma’sı Viyana’ydı. 2. Abdülhamid’in Kızılelma’sı da bütün dünyada İslamiyet’inyaygınlaştırılmasıydı. Mustafa Kemal Paşa’nın Kızılelma’sı milli mücadeleyi yapmaktı. Adnan Menderes’in Kızılelma’sıTürkiye’yi imar etmekti, demokrasiyi yerleştirmekti.Demirel’inKızılelma’sı falan yoktu, Demirel dediğimde iki ton demirle iki torba çimento geliyor aklıma nedense. Turgut Özal’ın Kızılelma’sı da gerçekten bütün dünyaya Türkiye’yi yaymaktı. 21. Yüzyıl Türk asrı olacak demişti. On yıl önceki Türkiye’yi ve bugünkü Türkiye’yi düşünün. Bugün Türkiye küresel bir aktör haline gelmiş, oyun kurucu olmuştur. Siz gençler inşallah 2071 yılında Türkiye’nin dünya lideri olma Kızılelma’sını göreceksiniz.”

Konferansın ardından dinleyicilerin sorularını cevaplayan Hasan Celal Güzel, seçim yaşının 25’ten 18’e düşürülmesini bütün kalbiyle desteklediği, seçilme yaşı 18’e düşürüldüğünde kimsenin Meclis’e çoluk çocuk dolmasını beklememesini söyleyerek, “Emin olun abilerinizden, ablalarınızdan size fırsat kalmayacaktır. Aranızdan bir iki tane ya seçilir ya seçilmez. Ama önemli olan gençliğe bu manevi moral gücü verebilmektir. 18 yaşına gelmemiş çocuğu asıyordunuz da medeni ve borçlar hukukunun her türü bağlayıcılığı geçerli oluyor da neden seçilemiyor?” dedi.

Ergenekon davası sonucunda darbe döneminin sona erip ermeyeceği sorusuna Güzel, “Bırakınız bir darbecinin, bir generalin, bir kuvvet komutanının hele hele bir genelkurmay başkanının yargılanmasını, gözünün üstünde kaş var demeniz mümkün değildi bundan 10 sene önce. Bu mahkemelerin kurulması, darbecilerin yargılanması başlı başına Türk demokrasisinde bir devrimdir.  Şimdi CHP Silivri’de miting yapıyor. Yeni CHP’nin demokrat bir yapısı olması gerektiğini savunduk ve Kemal Kılıçdaroğlu başkan seçildiğinde de ümide kapıldık. Ama 40 yıllık yani kani olmuyormuş meğer…” dedi.

Bir soru üzerine 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümüyle ilgili Adli Tıp Kurumu’nun raporunu değerlendiren Güzel, “Ben başlangıcından beri rahmetli Özal’ın bir cinayete kurban gittiğini, şehit edildiğini düşünenlerdenim. Gerçi Özal’ın bazı rahatsızlıkları da vardı ama bana vefatından 15 gün önce telefon etmiş ‘Ben cumhurbaşkanlığından istifa edip yeni bir parti kuracağım. Sende var mısın benimle?’ demişti. Ben de ‘Varım abi’ demiştim. Böyle planları olan birisinin bu şekildeacz içinde vefat etmesi mümkün değil, mutlaka işin içinde başka işler arıyor insan...” şeklinde konuştu.

Milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması ile ilgili bir soruya ise parti kapatmanın doğru olmadığını söyleyerek cevap veren Güzel sözlerini şöyle tamamladı, “Ama suç işleyen milletvekillerinindokunulmazlığının kaldırılması konusunda BDP’nin öncelik alması gerekir. Sen yol kesen, açıkça suç işleyen eşkıyayı, teröristti gidip şapur şupur kucaklaşıp öpeceksin. Bunu hiçbir demokratik sistem kabul edemez. Bu normal bir hadise değildir. Sadece bununla kalsa iyidir. Ne yazık ki BDP bugün bir terör örgütünün meclisteki uzantısından ibarettir.”

Bayburt Üniversitesi Rektör Prof. Dr. Gökhan Budak, Bayburt Belediye Başkanı Hacı Ali Polat, Bayburt Üniversitesi Genel Sekreteri Yrd. Doç. Dr. Fatih Yalçın’ın yanı sıra çok sayıda öğretim elemanı, öğrenci ve vatandaşın dinlediği konferansın ardından Hasan Celal Güzel’e Belediye Başkanı Polat tarafından plaket, Rektör Budak tarafından da üniversitenin logosunun bulunduğu çini tabak ve ehram kumaşından kravat hediye edildi. Konferans öncesinde Rektör Budak ile Bayburt Eğitim Fakültesi kantininde öğrenciler tarafından çiçeklerle karşılanan Hasan Celal Güzel, ardından üniversitede görevli akademisyenlerle bir süre sohbet etti. 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.