İran'dan Türk açılımı yapıldı

İran'dan Türk açılımı yapıldı

Yıllardır İran'dan haklarını alabilmek için silaha sarılmadan mücadele veriyorlardı ve bunun karşılığını almayı başardılar...

Recep Korkut, Yenişafak gazetesinden yazdı...

Türkiye, son dönemlerde adeta gömlek değiştirerek "kaybeden diplomasi geleneğini" kırmaya hatta bölgesinde öncü bir konuma gelmeye başladı. Osmanlı ruhunun ayağa kaldırıldığı şeklinde değerlendirmelerin olduğu Arap Dünyası'ndan bugün "Erdoğan keşke Arap olsaydı" sesleri yükselmektedir.

Türkiye'nin bu rolünün kazanımları salt prestij düzeyinde kalmayacaktır. Bunun kısa, orta ve uzun vadede getirileri olacağını, sadece siyasette değil, ekonomiden bilime kadar uzanan geniş bir kapsamda olacağını da söylemeye gerek yok.

Öte yandan Türkiye'nin kültürel veya dinî bağları olduğu toplumlara daha fazla hassasiyet göstermeye başlaması da bu dönemin özelliklerinden biri. Bu hal, ülke insanı ve Türkiye ile bağları olan insanlar tarafından memnuniyetle karşılanıyor. Çok sayıda siyaset bilimci ve dış politika uzmanı da bu durumu adeta devrim olarak nitelemekte. Bu konudaki eleştiriler ise özetle, gelişmeleri Türkiye'nin, dünyanın herhangi bir yerinde cereyan eden olaylara abartılı tepkiler vermesi ve kendini ateşe atması olarak görülmesi şeklindedir. Ayrıca "camdan evde oturan birinin taş atması" olarak, yani kendisi hassas ve kritik bir yapıda olan birinin bu adımları atmasını, bir anda tüm yapıya zarar verecek karşı saldırılar alma olasılığı olarak değerlendiriliyor.

İRAN'DAKİ AZERİ TÜRKLER

Günümüzde Türkiye'den sonra en kalabalık Türk nüfusu İran'dadır. Bugün Tebriz gibi yüzde 100'ü de Türk olan şehirlerin bulunduğu İran'da 35 milyon Azeri Türk'ü yaşamaktadır. Ancak günümüz İran'ında Türk Dili'nin kullanılması yasaklanmış durumda ve zaman zaman Türklere hakaretler eden yayınlar çıkmaktadır. Ayrıca İran'da Türkçe konuşmayı savunan gazeteci, akademisyen ve aydınlar MİT ajanı olmakla suçlanmaktadır. Bugün Türkiye'de sığınmacı olarak bulunan çok sayıdaki Azeri Türkü'nün de geliş sebebi bunlar. Bu durumun geçmişi eskiye dayanmaktadır.

Son dönemde, özellikle de 2006'daki Azerilere bir karikatürde hakaret edilmesiyle başlayan krizden sonra Türkiye'deki milliyetçi cephelerin içinde İran'daki Türklere yönelik muameleleri gündeme taşıyan gruplar nüvelenmeye başladı. Öte yandan Türkiye, dünyanın herhangi bir yerindeki Müslüman ya da Türklere saldırı olduğu zaman tepkisiz kalmayan bir dış politika anlayışına doğru gitmektedir. Bu noktada, Türkiye, İran'da Azeri Türklerine yönelik devlet destekli büyük saldırılar olduğu zaman nasıl tepkiler de bulunabilirdi, seçimi okuyucuya bırakarak, bunu iki farklı ve karşıt cepheden ele alalım:

Bir: İran Müslüman bir ülke ve Türkiye ile ilişkilerini iyi bir eksene oturtma gayretinde. Son dönemde de Türkiye'ye PKK ile mücadele başta olmak üzere her konuda destek vermeye devam etmektedir. Ayrıca siyasi ilişkilerin yanında ticari ilişkiler de gelişiyor (Yeni Şafak, 19.07.2009). İran'da Azeri Türklerine yönelik olumsuz durumlar olması halinde Türkiye, bu resmi göz önünde tutarak yumuşak bir tepki verecektir.

İki: Türkiye, Uygur Türkleri örneğinde olduğu gibi sert bir tepki verir. Vereceği tepkinin sert olmasında ABD ve İran'a yönelik eleştirilerinin dojazını son zamanlarda artıran Batı yönlendirmesinin de etkisi olacaktır. Ortadoğu'da güç hakimiyeti çabalarının konuya temas ettirmesi ile tepki büyük bir siyasi krizi de dönüşebilir.

İRAN'DA TÜRK AÇILIMI

Ancak bütün bunları yazmama gerekçe olan bir gelişme yaşandı geçenlerde: Türkiye'de Kürt açılımına benzer biçimde İran'da da bir "Türk açılımı" yaşandı. İran Kültür Şurası yeni eğitim döneminden itibaren İran'daki üniversitelerde Türk Dili ve Edebiyatı okutulmasına yönelik bir karar aldı. Üstelik Türkçenin her bakımdan mükemmel bir dil olduğunu söyleyen İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad da Türkçeyi İran kültürünün bir sermayesi olarak nitelendirdi.

İran'daki Türkler lehine olan bu açılımda Türkiye'nin son dönemde dış sınırlarında hızla yükselen etkisinin etkisi olduğu kuşkusuz. Kısacası, Türkiye artık masa başında kazanan bir ülke oldu. Başarılı diplomasi geleneği olmayan bir ülkenin bir anda büyük adımlar atmasını ya da hatasız bir dış politika gerçekleştirmesini beklemenin pek de haklı bir tarafı yok. Ancak kısa vadede olanlar, orta ve uzun vadede olabileceklerin bir tahlilini sunmaktadır.

Etiketler :