Atıf Hoca'nın torunu da özür bekliyor

Atıf Hoca'nın torunu da özür bekliyor

Başbakan Erdoğan'ın Dersim'le ilgili açıklamalarında söz ettiği şapka inkılabına muhalefet ettiği gerekçesiyle idam edilen İskilipli Atıf Hoca'nın torunudan özel açıklamalar

İskilipli Atıf Hoca'ya yapılan zulmü küçük yaştan itibaren kulaktan kulağa dinlediklerini dile getiren Ahmet Fark İmal İmal, "Birileri çıktı şapka yüzünden, bir kısmı vatan hanidir, Yunan uçaklarından Kurtuluş savaşında atılan Kuva-i Milliye karşıtı bildirilerin altında imzası var diye idam edildi. Fakat belli bir yaşa gelip, bunları araştırma ihtiyacı hissettik. Ama bütün kapılar yüzümüze kapandı. İstiklal Mahkemesi zabıtlarına, kayıtlarına, belgelerine ulaşamadık. Dolaysıyla bizde kulaktan dolma bilgilerle belli bir yaşa geldik" dedi.

Atıf Hoca'nın isminin bayraklaştırıldığını, zulme uğradığı için devlet tarafından alınan itibarının halk tarafından hiçbir zaman eksilmediğini ve sürekli artan bir alim olduğunu dile getiren İmal, Atıf Hoca'nın o dönemde zulme uğrayan insanlardan biri olduğunu, ancak geride kalan asıl büyük tablonun da görülmesi gerektiğini belirtti.

Atıf Hoca'nın 82 yıl boyunca memleketinden uzakta kabrinin bilinmeyen bir konumda olduğunu hatırlatan İmal, "2008 yılında araştırmalarımız sonuç verdi. 22 Nisan 2008 tarihinde eski milletvekillerinden Mehmet Sılay'ın çok büyük katkısı vardır. Bunu kendisine dert edinmiş ve bu kabrin peşine düşmüş en son Ankara'da Şafaktepe parkında olduğu tespit edilerek bizimle irtibat kurmuştur. Akrabalarından yapılan DNA testiyle yüzde 99 uyuşunca kanaat edildi ve buraya nakledildi. Ama o dönem tarihten gelen bir korku imparatorluğu var malum Türkiye'de. Korku imparatorluğunun artık korkusu ne kadar genlerimize işlediyse kendi açımızdan korkmadık ama o gün yine ikinci bir 28 Şubat devrinin beklendiği, partilere kapatma davalarının açıldığı bir süreç vardı. Kendi açımızdan korkmadık ama çevremizdeki insanlar bize yardım eden insanlar zora düşmemesi için açıklayamadık. 2009 yılında baba ocağına geldikten bir yıl bu gündeme düştü ve herkes tarafından biliniyor. En son Dersim tartışmaları ile birlikte gündeme geldi.

İstiklal Mahkemesi kayıtları da artık ulaşabileceğimiz durumda. Atıf hocanın birilerinin iddia ettiği gibi vatan haini olmadığı, o bildirilere imza atmadığını ve haksız hukuksuz yere İstiklal mahkemeleri gibi savunması olmayan, temyizi olmayan, üyelerinin hukukçu olmadığı, savunma dahi yapmanın çok zor olduğu bir mahkemede haksız yere 5 bine yakın insan gibi zulüm halinde asıldığını biliyoruz" diye konuştu.

Geçmişten gelen bir güvensizliklerinin bulunmadığını vurgulayan İskilipli Atıf Hoca'nın torunu Ahmet Faruk İmal, "Eğer dedemiz Atıf Hoca, vatan haini ise; değil dedemiz, babamız olsa dönüp yüzüne bakmayız. Dedemizden çok dinimizi, vatanımızı, bayrağımızı seviyoruz. Eğer bunu ispat edebilecek biri varsa; reddederiz, yüzüne bile bakmayız. Babamız dahi olsa. Çoluğumuz, çocuğumuz da olsa. Ben bunu tüm akrabalarımız adına kan bağı olan herkes adına söylüyorum. Ama böyle bir şey yoksa ve bugün devletin kendi kayıtlarında tespiti olduysa bunun bir karşılığı olmalı. Bizim kimseyle hesabımız yok, intikam ateşi yok içimizde devletle hele devletle hesaplaşma gibi bir şey hele hiç yok. Devlet, dövse de, sövse de, assa da bizim devletimiz. Buna sahip çıkmalıyız. Arkasında durmak zorundayız" dedi. Kişiler gibi devletlerinde hata yapabileceğini dile getiren İmal, konuşmasında şunları kaydetti:

"Hatayı kabul etmek bir fazilet ve erdemdir. Eğer Türkiye Cumhuriyeti bir dünya gücü olacaksa büyük Türkiye olacaksa tarihiyle yüzleşmek zorundadır. Bu tarihle yüzleşebilseydik 1915 olayları belki olmazdı. Eğer o tarihle yüzleşebilseydik bu devlet başbakanı idam etmezdi. Halkının hala kalbinde taht kurmuş Adnan Menderes gibi bir insanı idam etmezdi. Bu tarihle yüzleşebilseydik 27 Mayıslar, ihtilaller, 28 Şubatlar, 12 Eylüller olmazdı bu sıkıntıları çekmezdik. Kardeş kavgalarını sürdürüyor olmazdık.

Yani bizim sadece bu noktada beklediğimizde hakkının teslim edilmesi. Halk nezdinde azalmamış olan itibarının devlet nazarında da iade edilmesidir. Onun haricinde kimseden beklentimiz, talebimiz yoktur. Devletle hesaplaşma aracı yapmak isteyenlere müsaade etmeyiz, ama Atıf Hoca üzerinden milletin inançlarıyla hesaplaşmak isteyenlere de hiç müsaade etmeyiz. Bu konularda kesinlikle hassasız. Oradaki talebimiz sadece bu haksızlıkarihinde eski milletvekilğın ve zulmün kabul edilmesi ve gerekiyorsa devlet adına özür dilenmesi. Kesinlikle baştan söylediğim gibi intikam ve kin duygusu yoktur. Devletimiz bizim devletimizdir. Ama devletimiz adına bunu düşünüyoruz, devletimizin büyük olması adına bunu düşünüyoruz. Tarihiyle kesinlikle yüzleşmelidir. Hatası varsa kabul etmelidir. Buradan devlet aleyhine kötü bir şey çıkmaz gücünden de bir şey kaybetmez. Tam tersine güçlenerek çıkar.

Mezarı noktasında istediğimiz tek şey 82 yıl ana vatanına döndüğünden müsterihiz. Bu noktadaki çabamızda nasılsa PKK'nın leşleri belediye araçlarıyla, belediye ambulanslarıyla defnediliyorsa, kendilerine ait bir mezarı varsa bizimde isteğimiz başında Fatiha okuyabileceğimiz bir taşı olmamasıydı. Bunu da gerçekleştirdik. En büyük sevincimiz odur. Burada da bir önceki belediye başkanımız Orhan Öztürk, mevcut belediye başkanımız Numan Sezer'in büyük çabaları oldu. Birçok insanın desteğini gördük. Anıt mezar çalışması devam ediyor. Yapılacak. Ayrıca konuyu gündeme getiren başbakanımıza canı gönülden borcumuz var. Allah ondan razı olsun. Hele devletin en tepesindeki kişiler tarafından her babayiğidin harcı değil. Şimdi beklentimiz bu samimiyeti yakından hissediyoruz. Ve bunlar bizim yüreğimize su serpiyor. Gücümüzü, bu konudaki cesaretimizi artırıyor. Talebimiz bundan sonra devlet tarafından gereğinin yapılması. Biz bu konuda elimizden geleni yapacağız bu konuda katkısı olan herkese teşekkür ediyoruz.

Kulaktan dolma bilgiler var. Onlarında doğru olmadığını biliyoruz. Mesela Necip Fazıl'ın kitabı buna kaynak. Savunma yapmadığı, savunmasını yırttığı noktasında bir rüya var mesela. Peygamber Efendimizi gördüğü karardan bir gün önce. 'Yanımıza gelmek istemiyor musun?, niye savunmanı hazırlıyorsun' diye rivayet var. Bu Tahir Mevlevi'nin yakın arkadaşı, onun hatıratlarına dayandırıyor. Şüphesiz güzel bir şey ama bunu doğrulayacak kaynakları bulamadık. Atıf Hoca Tahir Mevlevi ile aynı koğuşta kalmamıştır, artı en uzun savunmalardan birisini hazırlıyor. Bu bilginin doğru olmadığını düşünüyorum. Objektif bakılmalı. Ama şunu göstermesi açısından Halkın gözünde bu itibarının ne kadar yüksek olduğu ve ona ne kadar yüksek itimat ettiği açısından bu karar önemli."

ATIF HOCANIN İSKİLİP'E DEFNİNİN GÖRÜNTÜLERİ ORTAYA ÇIKTI

Bu arada, Ankara'nın Şafaktepe parkında mezarı bulunan İskilipli Atıf Hoca'nın memleketi Çorum'un İskilip ilçesine defninin görüntüleri ortaya çıktı. 8 yıllık bir serüvenin ardından 22 Nisan 2008 tarihinde İskilipli Atıf Hoca'nın torunu Ahmet Faruk İmal tarafından cep telefonuyla kaydedilen görüntülerde, Fazilet Partili eski milletvekili Mehmet Sılay, dönemin ilçe belediye başkanı Orhan Öztürk ve Atıf Hocanın yakınları bulunuyor. Bir çuval içerisinde İskilip'e getirilen Atıf Hoca'nın naaşı, yakınlarının katılımıyla Gülbaba mezarlığı yanında alana defnediliyor.

İskilipli Atıf Hoca, 4 Şubat 1926 tarihinde idam edilmiş, cenazesi daha önce Mamak kimsesizler mezarlığına defnedilmiş, ardından dönemin başbakanlarından Adnan Medhinde eski milletvekilnderes'in başbakan olmasıyla kabri bulunarak 1954 yılında Gülveren ile Çinçin arasındaki asri mezarlığa taşınmıştı. Mezarlığın parka dönüşmesiyle Atıf Hoca'nın mezarı da kaybolmuştu.

İskilipli Atıf Hoca'nın yargılandığı dönemlerde görev yapan bir zabıt katibinin oğluna bıraktığı vasiyet üzerinden yola çıkarak Atıf hocanın mezarı bulunmuş, ve mezarı 2008 yılında İskilip'e taşınmıştı.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum