Muhaliflerden Esed'e bir darbe daha

Muhaliflerden Esed'e bir darbe daha

Dakika dakika Suriye'de yaşanan gelişmeler...

SURİYELİ MUHALİFLER: TÜRKİYE SINIRINDA SAVAŞ UÇAĞI DÜŞÜRDÜK

Suriyeli muhalifler, ülkenin Türkiye sınırındaki İdlib eyaletinde bir savaş uçağı düşürdüklerini duyurdu.

Suriye Şehitleri Tugayı’dan yapılan açıklamada, savaş uçağının El Thayabiya şehri yakınlarında düşürüldüğünü bildirdi. El Arabiye televizyonunda yer alan görüntülerde ise gökyüzünde siyah bir duman ve paraşütle yere inen bir kişi görülüyor. Haberde, uçağın Ebu Duhur askeri havaalanı yakınlarında vurulduğu kaydedildi.

8 BİN ASKER VE POLİS ÖLDÜ

Suriye'de 17 aydır devam eden şiddet olaylarında Esed rejimine bağlı asker ve polislerden oluşan 8 bin güvenlik görevlisinin hayatını kaybettiği öne sürüldü.

Başkent Şam'daki Teşrin Askeri Hastanesinden bir doktor, isminin açıklanmaması kaydıyla AFP'ye yaptığı açıklamada, "Krizin başlangıcından bu yana 8 bin güvenlik görevlisinin öldüğünü tahmin ediyorum" dedi.

General olduğu belirtilen doktor, "Her gün hastaneye 15 ila 20 ceset geliyor. Bu sayı, yıl başından itibaren daha da arttı" dedi. Askeri doktor, ölenlerin yüzde 70'inin Şam'da görev yaptığı hastaneye nakledildiğini, diğerlerinin ise yerel hastanelere kaldırıldığını kaydetti.

Suriye güvenlik güçlerinin çatışmalarda verdiği zayiata dair bilgi aktaran doktor, "Mesela çarşamba günü 47 kişi öldü. Ancak Haziran ayı sonunda muhaliflerin Şam'a düzenlediği saldırılar sırasında üç gün boyunca her gün 100'den fazla ceset geldi" şeklinde konuştu.

Ölüm nedenlerine ilişkin verileri de açıklayan doktor, güvenlik güçlerinin yüzde 60'ının silahlı saldırı, yüzde 35'inin patlamalar, yüzde 5'inin ise diğer şekillerde hayatını kaybettiğini belirtti.

900 SURİYELİ ÇADIR KENTE YERLEŞTİRİLDİ

Ülkelerindeki olaylardan kaçarak Türkiye'ye sığınan 900 Suriyeli, Karkamış ilçesinde yapımı tamamlanan çadır kentte yerleştirildi.

Türkiye'ye sığındıktan sonra Gaziantep ve Kilis'teki okullarda barınmaları sağlanan 900 Suriyeli, sabah saatlerinde minibüslerle Karkamış'taki çadır kentte getirildi. Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından kayıt işlemi tamamlanan Suriyeli'ler daha sonra çadır kente yerleştirildi.

Öte yandan Karkamış'taki 10 bin kişi kapasiteli çadır kentteki Suriyeli sayısının bin 200'e ulaştığı belirtildi.

AHMEDİNEJAD'A UYARI MEKTUBU

Adalet Platformu, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'a, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'e destek verdiği gerekçesiyle uyarı mektubu gönderdi.

İran'ın İstanbul Başkonsolosluğu'na gelen platform başkanı Adem Çevik, ''İran liderleri Hamaney'i ve Ahmedinejad'ı uyarıyoruz. Suriye diktatörü katil Esed'i ve katliamlarını desteklemeyin'' yazılı pankart açtı.

Burada basın açıklaması yapan Çevik, Esed ve Baas rejimini desteklediği gerekçesiyle İran yönetimine uyarı mektubu göndereceğini belirterek, ''Verilen desteğin sonlandırılmasını istiyorum. Eğer bugün Humeyni yaşamış olsaydı, buna izin vermezdi. Mazlumları, masumları desteklerdi, diktatörleri değil'' diye konuştu.

Çevik, daha sonra, konsolosluk görevlilerinin kapıyı açmaması üzerine mektubu kapının altından içeri bıraktı.

"SURİYE'DE UÇUŞA YASAK BÖLGE OLMADAN, TAMPON BÖLGE İMKANSIZ"

Fransa Dışişleri Bakanı Laurenit Fabius
, ''Suriye'de uçuşa yasak bölge olmadan tampon bölge kurulmasının imkansız olduğunu'' söyledi.

France inter radyo kanalına konuşan Fabius, tampon bölgedeki göçmenlerin korunabilmesi için hava sahasının korunması ve karada gerekli askeri bazı önlemlerin alınması gerektiğini ifade etti.

Suriye'de tampon bölge kurulması önerisi ve bu ülkede insani durum, bugün New York'ta düzenlenecek BM Güvenlik Konseyi Dışişleri Bakanları toplantısında görüşülecek.

BM Güvenlik Konseyi dönem başkanı Fransa, bu toplantıya aralarında Türkiye'nin de bulunduğu Suriye'ye komşu ülkelerin dışişleri bakanlarını da davet etmişti.

Fransız basınında bugün çıkan haberlerde, BM Güvenlik Konseyi üyeleri Çin ve Rusya'nın itirazları hatırlatılarak, Suriye'de tampon bölge oluşturulması için BM kararının gerekli olduğuna ancak bunun için de uzlaşma sağlanmasının zor olduğuna dikkati çekiliyor.

Fransız uzmanlar, bununla birlikte, yoğun göç dalgasıyla karşı karşıya kalan Türkiye'nin meşru savunma hakkını, ilgili BM sözleşmesinin 51. maddesi ve NATO'nun üye bir ülkeye karşı yapılan saldırı halinde diğer müttefiklerin de seferber olmalarını öngören 5. maddesinin yürürlüğe girmesini isteyebileceğini belirtiyor.

Şİİ ALİMDAN SURİYE DEVRİMİNE DESTEK

Lübnan'ın önde gelen Şii alimlerinden ve Taklit Mercii Seyyid Muhammed Hasan el-Emin
, Şiilerin zalimlerin karşısında durması gerektiğini belirterek, ''Suriye devrimi, adil ve yetkinin halkta olduğu yeni bir Suriye doğuracak'' dedi.

Emin, Suriye devrimi ve Şiilerin Suriye'deki olaylara bakış açısıyla ilgili AA'ya konuştu. Şiilerin, zalimlere karşı mazlumun yanında olması gerektiğini vurgulayan Emin, ''Zalimlerin yanında yer almak Şiiliğin temel niteliklerini yok eder, hiçbir tarihi olmayan sıradan bir gruba dönüştürür'' görüşünü paylaştı.

AA muhabirinin ''Suriye'deki olayların devrim değil, İsrail'e karşı direnen ve savunma yapan yönetime karşı bir komplo olduğu'' iddialarına ilişkin sorusunu yanıtlayan Emin, ''Hangi devlet ve hangi direnişten bahsediyorlar, kırk yıldan beri kendi halkını zorbalıkla yöneterek, kendi topraklarının bir kısmını işgal eden düşmana karşı tek bir kurşun dahi sıkmayıp sonra da direniş sloganı atmak hangi akla hizmettir. Esed yönetimi silahını düşmana karşı yönelteceği yerde kendi halkına karşı yöneltti ve onların içinden kendi isteği dışında görüş bildirmek isteyen aydın ve kültürlü insanları susturmak için kullandı ve kullanmaya da devam ediyor'' diye konuştu.

Suriye'nin önde gelen düşünürlerinden Abdurrahman el-Kevakibi'nin klasikler arasında yer alan eserinde zorbalığın tabiatından ve onu ortadan kaldırmanın yollarından bahsettiğini anımsatan Emin, şimdi Suriye halkının zorbalığı ortadan kaldırmaya çalıştığını söyledi.

''Şiilerin birçoğu Suriye halkını destekliyor''

Suriyedeki yaşananlarla ilgili Şiiler'in tek bir görüşe sahip olmadığını belirten Emin, ''Çeşitli ve farklı görüşlere sahip Şii gruplar var. Onların birçoğu Suriye'deki halk devrimini destekliyor ve devrimcilere sempati duyuyorlar'' dedi.

''Şiiler, tek bir gruptur'' şeklinde bir ifadenin doğru olmayacağını dile getiren Emin, ''Şiiler kendi kararlarını alabilirler, İran gibi bir devletin aldığı siyasi kararlara uymak zorunda değiller. İran'a baktığımızda oradaki Şiilerin de farklı yapılarda ve görüşlerde olduğunu görüyoruz. Tüm İran halkının Esed rejimini ve ülkede yaşananlarını desteklediğini söyleyemeyiz. Bu açıklamanın özellikle Hizbullah ve Emel hareketinin Şiilerin görüşlerini kendi tekeline aldığı Lübnan'da benzeri olmayan bir durum ortaya koyduğuna işaret etmek önem arz etmektedir'' diye konuştu.

Bildirinin yankıları

Emin, Lübnan Yüksek Şii Konseyi üyeleri olarak Seyyid Hani Fahs ile 10 Ağustos'ta Suriye'deki halk hareketini desteklediklerine ilişkin bildirinin yankılarını da AA ile paylaştı.

Lübnan'daki Şiilerin Suriye rejiminin uzantısı olmadığını vurgulayan Emin, bildiriye Şiiler tarafından gösterilen ilginin söylediklerinin kanıtı olduğunu söyledi. Bildiriye Şii toplumu arasında çok geniş çaplı ilgi olduğunu kaydetti.

Bildirinin, ''sözlerinin duyulmadığında kendilerini ötekileştirilmiş olarak algılayan Şiileri, büyük ölçüde rahatlattığını ve bu şekilde Suriye rejiminde hakim olanla bağdaşmayan ifade özgürlüğünün Şii guruplara tekrar iade edilmesi yönünde az da olsa bir dönüm noktası'' oluşturduğunu belirten Emin, çok çeşitli buluşmalar ve görüşmelerin olduğunu, bu görüşmelerde Şiilerden çoğunun yayınlanan bu bildiriden memnuniyetini dile getirdiğini anlattı.

Emin ve Fahs, yayınladıkları ortak bildiride, ''Filistin, İran, Mısır, Tunus, Yemen ve Libya'daki devrimlerine destek olduğumuz gibi, Suriye'deki muhalefetin de yanında olduğumuzu açıkça ifade ediyoruz'' ifadesini kullanmıştı.

Halkının reform isteklerine kayıtsız rejimlere karşı olan bütün halk hareketlerini destekleme noktasında istekli olduklarını belirten iki lider, İran'daki reformcu Yeşil Hareket ile Bahreyn, Moritanya ve Sudan'daki reform hareketlerine de sempati duyduklarını kaydetmişlerdi.

Taklit Mercii nedir?

Taklit Mercii, Şii Müslümanların görüş ve içtihatlarını hayatlarında uyguladıkları alim anlamına geliyor. Şii Müslümanlar namaz, oruç gibi ibadetlerini yaşayan bir alimin görüşlerine uymak, onu taklit ederek yapmak zorunda.

Taklit Mercii, alim bir ilmihal kitabı yazarak onu takip edenleri bilgilendirir. Avrupa ve Amerika'da yaşayan Şiiler de genellikle Irak veya İran'da bulunan Taklit Mercii ayetullahlardan birinin gönderdiği 'müçtehit' veya temsilcileri takip ederler. Mutlak otorite ve fetva ehliyetine sahip alim ise Taklit Mercii ayetullahlardır.

Bazen din dışı konularda da Taklit Mercii görüş bildirdiğinde, onu takip edenler bu görüşe uymak zorundadır.

SURİYE'DE SAĞLIK KRİZİ DERİNLEŞİYOR

Suriye'de rejim ve muhalefet güçleri arasındaki çatışmaların en şiddetli geçtiği yer olan Halep vilayetinin Tabipler Odası Başkanı Doktor Muhammed Vecih, ülkede ve özellikle Halep'te sağlık krizinin derinleştiğine dikkat çekti. Vecih, Suriye yönetiminin hastaneleri de hedef aldığını ve tedavi için Türkiye'ye gelen Suriyeli yaralılar ile hastaların sayısında önümüzdeki günlerde artış olacağını söyledi.

Halep'teki olumsuz güvenlik şartları nedeniyle 50 kadar doktorla birlikte hafta başında geçici olarak Türkiye'ye gelen Vecih, AA muhabirine Halep'teki şiddetli çatışmalar nedeniyle halkın ve muhaliflerin yaşadığı sağlık sorunları hakkında bilgi verdi.

Doktor Vecih, Halep'teki durumu şu sözlerle anlattı:

"Halep'te sağlık hizmetleri neredeyse durdu. Devlet hastaneleri yüzde 10 kapasite ile çalışıyor. Özel hastaneler ise hiç iş yapmıyor. Sağlık görevlisi, doktor, hemşire hiçbiri yok. Olanlar da zaten dışarı çıkamıyor. Özel muayenehanesi olanlar da çalışmıyor, zaten bunların çoğu canlarını kurtarmak için ülke dışına çıktı. Bölgede çok büyük sıkıntı yaşıyoruz, hiçbirimizin can güvenliği yok. Suriye'nin içinde çok az doktor kaldı. Rejim güçleri bombardımanı sürdürdüğü için can kayıpları ve yaralı sayısı hızla artıyor. İlaca çok ihtiyaç var ama elimize geçen ilaçları Halep içinde yaralılara ulaştırmak çok zor."

"Hastaneler güvenli değil"

Halep'teki hastanelerin büyük ölçüde muhaliflerin kontrolünde olduğunu ancak hiçbir binanın güvende olmaması nedeniyle "ev hastaneleri"nde de tedavi hizmete verilmeye çalışıldığını anlatan Vecih, yaralanan direnişçilere oldukça sınırlı hizmet verebildiklerini kaydetti.

Vecih, "Esed güçleri hem muhaliflerin kontrolündeki hastaneleri hem de doktorlarımızı hedef alıyor" diye konuştu.

Suriyelilerin temiz su sıkıntısı çektiğine ve Türkiye sınırındaki köylerde son haftalarda çocuklarda artan ishal vakalarının görüldüğüne işaret eden Vecih, "Olası bir salgın hastalık durumunda bunun kontrol altına alınması zor. Ayrıca, Halep'te büyük çöp yığınları oluşmuş durumda, bunlardan büyük hastalıklar doğabilir" dedi.

Türkiye'ye minnettarız"

"Suriye'den gelen sığınmacılar Türkiye'deki sağlık hizmetlerinden sınırsız biçimde faydalanıyor" diyen Vecih, "Türkiye sadece ağır yaralılarımıza değil; kanserli çocuklardan şeker hastalarına, böbrek yetersizliği çekenlere kadar pek çok vatandaşımıza sağlık hizmeti veriyor. Bu yardımları için Türkiye'ye minnnettarız" dedi.

Türkiye'de doktorların çok anlayışlı olduğunu ve hastalara en üst düzeyde ilgi gösterdiklerini dile getiren Vecih, talep edilmesi halinde Suriye'den gelen doktorların Türk doktorlarla birlikte çalışabileceklerini kaydetti.

Vecih, "Bildiğimiz kadarıyla şu ana kadar Suriye'den gelen 3 bin kadar ağır yaralı ve hasta Türkiye'de tedavi gördü. Suriye'de bombardımanların devam etmesi nedeniyle önümüzdeki günlerde Türkiye'ye gelen yaralı ve hasta sayısı daha da yükselecek. Şu an en önemli gündemimiz, bu artışa hazırlıklı olmak" dedi.

Suriye'de sağlık sorunları her geçen gün kötüye giden halka yardım edilmesi için Dünya Sağlık Örgütü'nü harekete geçmeye çağıran Doktor Vecih, "Salgın hastalıklar başlamadan durum kontrol altına alınmalı. Aşı konusunda ciddi bir sıkıntı var. Dünya Sağlık Örgütü artık harekete geçmeli" dedi.

YAYLADAĞI BELEDİYE BAŞKANI: BİR SORUN YOK

Yayladağı Belediye Başkanı Mustafa Kemal Dağıstanlı
, Suriye'den gelen sığınmacıların halka rahatsızlık verdiği iddialarına ilişkin, ''Herhangi bir sorun yok. Şuna inanın. Yayladağı'nın florasını, yapısını hiçbir zaman bozmadılar. Onlarla uyum içinde çalıştık şu ana kadar'' dedi.

Yayladağı, Suriye'de yaşanan iç çatışmaların ardından Suriyeli vatandaşların Türkiye'ye sığındıkları ilk ilçe olmuştu. İlçedeki iki kampta yaklaşık 6 bin 500 Suriye vatandaşı kalıyor.

Şehir merkezinde de bin kadar Suriye'nin yaşadığı ifade ediliyor.

Yayladağı Belediye Başkanı Mustafa Kemal Dağıstanlı, halkın sığınmacılardan rahatsız olduğu iddialarına değinerek şunları söyledi:

''Yayladığı'nda böyle bir durum sözkonusu değil. Medyadan duyduğum kadarıyla, işte 'esnaftan alışveriş yapıp paralarını vermedi' diyorlar. Böyle bir şey olmadı. Hatta ilçemiz ekonomisine de katkıları oldu. Bana esnaftan buna benzer bir serzenişte bulunan olmadı.

Biz onlarla uyum içerisinde hareket ediyoruz. Bizde bir atasözü var. Komşu komşunun külüne muhtaç. Biz onlara Türk misafirperverliğini gösteriyoruz. Onlarla aramızda bir problem, bir sorun yok. Şuna inanın. Yayladağı'nın florasını, yapısını hiçbir zaman bozmadılar. Onlarla uyum içinde çalıştık şu ana değin.''

Yayladağı Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Tuncer

30 yıllık esnaf olan Yayladağı Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Recep Tuncer, esnafın Suriyeli vatandaşlarla geldikleri günden bu yana bir sıkıntısının olmadığını söyledi.

Tuncer, ''Alacak verecek yüzünden bize bir şikayet gelmedi, bize olumsuz bir şey yansımadı. Hatta Yayladağı esnafı olarak Suriyeli vatandaşlar Türkiye'de olacaklarsa misafir olarak burada kalmalarını yetkililerden istedik'' dedi.

Yayladağı Ziraat Odası Başkanı Ballı

Vatandaşlarla sürekli irtibat halinde olduklarını belirten Yayladağı Ziraat Odası Başkanı Mehmet Ali Ballı, şunları kaydetti:

''Şu anda somut bir olay olmadı. Olacağını da hiç zannetmiyorum. Bunlar bir dedikodudan ibaret diye düşünüyorum. Bu iddiaları insanların eline geçen bir koz olarak düşünüyorum. Ülkemizi karıştırmak isteyenler için bir fırsat olarak düşünüyorum.

Şu anda duyduğumuz bir şey de yok, gördüğümüz bir şey de yok, olan bir olay da yok. Geçmiş yıllarda Türk-Kürt, Sünni-Alevi çatışması yaratmak isteyenlerin ellerine şu anda bir fırsat geçti. Bizim temennimiz, bir an önce Suriye'de durum düzelsin, insanlar tekrar evlerine dönsün. Ben Yayladağı Ziraat Odası Başkanı olarak bu tür dedikoduların tamamen yalan olduğunu düşünüyorum ve bu dedikoduları çıkartanları da kınıyorum.

SURİYE BÜYÜKELÇİSİNİN SINIRDIŞI EDİLMESİ İÇİN GÖSTERİ DÜZENLENDİ

Lübnan'daki 14 Mart Hareketi'ne bağlı öğrenci ve gençlerden oluşan bir grup, Suriye'nin Beyrut Büyükelçisi'nin sınırdışı edilmesi için başkent Beyrut'taki Dışişleri Bakanlığı önünde gösteri düzenledi.

Göstericiler ayrıca, Suriye hapishanelerindeki tutuklu bulunan ve kaçırılan Lübnanlıların iadesi başta olmak üzere iki ülke arasındaki işbirliği ve koordinasyon anlaşmasının da askıya alınmasını istedi.

Suriye'nin Beyrut Büyükelçisi Abdulkerim Ali'nin posterlerini yakan göstericiler, Dışişleri Bakanı Adnan Mansur'dan Büyükelçisi'nin ülkesine gönderilmesini istedi.

Suriye devrimini destekleyen pankartlar taşıyan göstericiler, Dışişleri Bakanlığı'nın Suriye hapishanelerinde tutuklu bulunan Lübnanlıların serbest bırakılması için harekete geçmesini talep etti.

Gösteriye 14 Mart Hareketi dışında birçok milletvekili ve öğrenci örgütleri başkanları da katıldı. Göstericilerin Beşşar Esed aleyhine sloganların yazılı bulunduğu gömlekler giydiği de görüldü.

Öte yandan Suriye'nin Beyrut Büyükelçisi, bazı Lübnan partileri ile bir araya geldiği görüşmeler sonrasında yaptığı açıklamada, Dışişleri Bakanlığı önünde toplanan öğrencilerin ülkedeki bölünmenin küçük bir kesimini oluşturduğunu ve bu gençlerin kendilerini yönlendiren kesimlerden haberi bulunmadığını belirtti.

Büyükelçi Suriye'nin ABD, Körfez ülkeleri, Avrupa ve teröristlerce bir ittifak halinde yürütülen operasyonla karşı karşıya bulunduğunu söyledi.

Lübnan iç savaşının 1989'da sona ermesi ve Suriye'nin Lübnan'a girmesi akabinde imzalanan işbirliği ve koordinasyon anlaşması iki ülke güvenliğini sağlamak için ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel alanda işbirliğini gerektiriyor.

ÜRDÜN'DE 77 BİN KAYITLI SIĞINMACI VAR

Suriye yönetiminin uyguladığı şiddetten kaçarak Ürdün'deki kamplara ve köylere sığınan Suriyeli aileler, sağlık, barınma, elektrik ve içme suyu bulma gibi birçok konuda sıkıntı yaşıyor.

Sığınmacı aileler, kampta yaşadıkları sorunlarını AA ekibine anlattı. Çöl bölgesindeki Ez-Zateri Mülteci Kampı'nda gıda, elektrik ve su konularında sıkıntılar yaşanıyor. Sadece yüzde 40'ına elektrik verilebilen kamplarda kalan sığınmacılar, sağlık sorunları nedeniyle kampları terk etmek sorunda kalıyor.

Maddi imkanı olan Suriyeliler, iki odaya 400 dolar kira öderken, eşlerini, çocuklarını ve ailelerini kaybeden sığınmacılar içecek su bulmakta dahi zorluk çekiyor.

Esed'e bağlı güçlerin ağır silahlarla sivil halkın ölümüne sebep olan saldırılarını arttırmasıyla Ürdün sınırına gelen çoğu kadın ve çocuk binlerce Suriyeli, çöl bölgesinde kurulan kampın girişinde kayıt işlemleri için bekliyor.

Ailelerini kaybeden kadın ve çocuklar, kamplara kaydolmak için saatlerde bekletiliyor. Eşyaları tek tek aranan Suriyeliler, zemine çakıltaşı dökülmüş ve elektrik verilen az sayıdaki çadırda kalan şanslı sığınmacılardan olmaya çalışıyor.

Acılarını unutamadılar

Kronik astım hastası olan eşi ve kalbinde 2 delik bulunan 11 yaşındaki oğluyla yaşayan Eburraid (44) ise eşi ve oğlunun sağlık durumunun kötüye gitmesinden endişe ettiği için Ramsa kentindeki mülteci kampını terk etmek zorunda kaldığını ifade etti.

Ebu Rifai ise eşi ve işkence sırasında kocasını kaybeden kız kardeşiyle yaşıyor. Rifai'nin eşi, Suriye yönetimi tarafından katledilen iki kardeşinden söz açılıp içinde bulundukları zor şartları hatırlayınca göz yaşlarına hakim olamıyor. İki odadan oluşan eve yaklaşık 400 dolar ödediklerini belirten Rifai, sebze ve meyve fiyatlarının artmasından endişe ettiklerini ve içme suyu bulmakta sıkıntı yaşadıklarını anlattı.

Kefaletle oturum veriliyor

Kafatasında çatlak ve vücudunda kırıklar bulunan Ebu Muhammed (40), Suriye rejimine muhalif olduğu için idama mahkum edilmiş. Ürdünlü birinin kefaleti olmadığı için oturum alamadığını AA muhabirine anlatan Ebu Muhammed, bu nedenle sığınmacılara sunulan yardımlardan tam olarak istifade edemediğini belirtti.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonu'ndan yapılan açıklamada, Ürdün'ün Suriyeli sığınmacılara kefil olabilme uygulamasını yasakladığı açıklanmıştı.

Ürdün'de daha önce vakıflar, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlar Suriyeli sığınmacılara kefil olabilirken, alınan kararla bu uygulamaya son verilmişti.

200 bin sığınmacı

Ürdün yönetimi, 1 Mart 2011 tarihinden bu yana yaklaşık 150 bin Suriyelinin ülkeye giriş yaptığını açıklamış, ülkedeki yardım kuruluşları ise günler öncesinde bu sayının 200 bini aştığını savunmuştu.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (UNHCR) Suriye Bölgesel Mülteci Raporu'na göre, her gün yaklaşık 2 bin 200 Suriyelinin sığındığı ülkeye bir günde giriş yapanların sayısı yüzde 77 arttı.

Ürdün'de 43 bin 962 kayıtlı, 17 bin 40 kayıt bekleyen sığınmacının yanısıra, kiralık evlerde kalan 15 bin 884 kişi bulunuyor.

Şartlar gittikçe iyileşiyor

Ürdün, sınırdan giriş yapan binlerce Suriyeli sığınmacıyı barındırmakta güçlük çekiyor. Ekonomik sıkıntıları ve 21 milyar dolar borcu bulunan ülkedeki kamplarda elektrik, su, sağlık ve altyapı sorunları hayatı zorlaştırıyor.

UNHCR Temsilcisi Andrev Harper, Ez-Zateri kampında hayat şartlarının zorluğundan bahsetmiş, UNHCR Dış İlişkiler Müdürü Ali Bibi de yaptığı açıklamada kampta şartların gittikçe iyileştirildiğini, suyun ve elektriğin arttırılmasıyla altyapının daha iyi duruma geleceğini savunmuştu.

Sığınmacı sayısındaki artış, 21 milyar dolardan fazla borcu bulunan ve kaynak sıkıntısı çeken Ürdün için sorun teşkil ediyor. Ürdün Hükümeti'nin, sığınmacıları barındırma, su, eğitim, sağlık ve altyapıyla ilgili birçok sorun yaşadığı belirtiliyor.

DIŞİŞLERİ BAKANI DAVUTOĞLU, NEW YORK'TA

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) dönem başkanlığını yapan Fransa'nın daveti üzerine Suriyeli mülteciler ile ilgili toplantıya katılmak üzere New York'un J.F. Kennedy Havaalanı'na geldi. Dışişleri Bakanı, havaalanından New York Manhattan'da kalacağı oteline geçti.

Davutoğlu'nun, bugün New York'taki BM Genel Merkezi'nde yapılacak ve Suriye'ye komşu olan ülkelerin (Irak, Lübnan ve Ürdün) dışişleri bakanlarının da hazır bulunacağı toplantıda, Türkiye'ye sığınan mültecilerin durumu ile birlikte sayılarının psikolojik eşik olarak kabul edilen 100 bin sınırını aşması durumunda Suriye sınırları dahilinde, mülteciler için güvenli bir bölge oluşturulmasına ilişkin görüşlerini aktarması bekleniyor.

Türkiye ve Suriye'nin komşu ülkelerine akın eden mültecilerin ülke ekonomilerine getirdiği yükün kaygı verici seviyeye ulaşmasından dolayı bir süredir dillendirilen 'uçuşa yasak bölge' konusunun da Güvenlik Konseyi'nde tartışılmasının muhtemel olduğu söyleniyor.

Mülteciler hakkındaki Güvenlik Konseyi toplantısı Suriye'deki çatışma ve şiddet ortamının sivil halk üzerindeki olumsuz etkilerinin dünya kamuoyuna taşınması ve yapılan yardımların artırılması adına da büyük önem taşıyor.

(AA)
 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.