Masum değil! İşte Fatmagül'ün suçu...

Masum değil! İşte Fatmagül'ün suçu...

Fatmagül, aslında o kadar da masum değil. İşte Fatmagül'ün suçu;

Daha yayına girmeden tartışma yaratan Fatmagül, aslında o kadar da masum değil. İşte Fatmagül'ün suçu;

 

  Ne referendum sonuçları, ne BDP ile sürdürülen görüşmeler, ne de Yeni Anayasa. Bugünlerde Türkiyenin gündemi Fatmagül. "Fatmagül'ün Suçu Ne?" isimli televizyon dizisinin daha yayınlanmadan fragmanının internet sitelerine düşmesi, reklamlarının en çok izlenme zamanlarında gösterilmesi, tecavüz sahnesinin reyting uğruna 4 dakika izletilmesi, konu uzmanlarını kızdırdı.

1986 yılında ortaya Aytaç Arman ve Hülya Avşar’ın başrollerini paylaştığı, bir köylü kızının dört zengin kişi tarafından tecavüze uğramasının konu edildiği film, 2010 Eylül ayında prime time dizi kuşağına uygun bir dizi film senaryosu olarak tekrar gündeme geldi. Başroller son dönemin popüler oyuncularından Beren Saat ve Engin Akyürek. Beren Saat'in dört erkek tarafından, 4 dakika boyunca tecavüze uğraması sahnesi, günler öncesinden internet sitelerinde ve Kanal D televizyonunda fragramanı yayınlanmaya başladı. Özellikle saat 20.00'de dizi filmin gösterilmesi ise gelişim çağında olan çocuk ve gençleri olumsuz yönde etkileyecek düzeydeydi. İntenethaber olarak bu konuyu sizin için “televizyonun çocuklar üzerindeki etkilerini” araştıran iletişim uzmanı Doç. Dr. M.Sezai Türk’ten değerlendirdi.

REYTİNG UĞRUNA BU HEP YAPILIYOR

Günlerdir medyada reyting uğruna "İşte rekor kıran o tecavüz sahnesi" “Hangi sanatçı tecavüz sahnesinde daha başarılıydı“ başlıklarıyla videolar yayınlamaya ve iğrenç sahneyi Hülya Avşar'ın filmindeki tecavüz sahneleriyle karşılaştırarak analizler yapılmaya başlandı. Reklamın iyisi kötüsü olmaz söylemini doğru çıkarır nitelikte eleştiriler yapıldıkça reytingler arttı ve binlerce izleyici kanaldaki bu sahneyi izlemek için televizyonun karşısına geçti. Bu yeni bir olayda değil aslında. Birkaç yıl önce yayınlandığı günlerde tüm zamanların seyirci rekorunun kırıldığı belirtilen "Binbir Gece" isimli dizinin reklamında da benzer bir yöntem izlenmişti. Çocuğu hasta olan bir kadın çocuğunun tedavi masrafı için patronuyla bir geceliğine birlikte olup 150 bin dolar almıştı. Yine kısa bir süre önce Aşk-ı Memnu isimli dizide amcasının eşiyle birlikte olan bir adamın yasak aşkıyla Türk halkı hop kalkıp hop oturmuştu. Başka dizilerde başka skandallara imza atılmıştı. Bu haberler çocukların televizyon izlediği saatlerde ekranlarda gösterilmişti. Peki, bu gibi filmlerin çocuklar üzerindeki etkisi nedir?

1970 lerde Jerry Mader Televizyonu Ortadan Kaldırmak İçin Dört Neden’ saymıştı. Mader’e göre Televizyon gözleri bozar, Televizyon zekâyı geriletir, Televizyon kişiyi toplumdan koparır ve televizyon insanları gerçeklerden uzaklaştırır. Söylenen maddeler geçerliliğini korumakta ama bugün gerekçeler daha farklı. Televizyon yayınlarının özellikle şiddet ve müstehcenliğin çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri, aileler ve eğitimciler için televizyonu ortadan kaldırmak için iyi bir neden olarak görülmekte. ilköğretim dönemi çocukları hayal ile gerçek kavramını birbirinden ayıramazlar.

ÇOCUKLAR SAVUNMASIZ KALIYOR

Televizyon, tek yönlü iletişimiyle özellikle izleyiciyi savunmasız bırakmakta. Bilinçli bir yetişkin ile henüz bilinci oluşmamış bir çocuğun etkilenme durumları aynı değil. Yetişkin bireylerin bile baş etme ve anlamakta zorlandığı konulardan çocuklar direkt etkileniyorlar. Özellikle ilköğretim dönemi çocukları hayal ile gerçek kavramını birbirinden ayıramazlar. İlk çocukluk dönemlerinden itibaren çocuklar, kendilerine TV deki dizi kahramanlarının özelliklerini model olarak seçer ve bu özellikleri günlük yaşamlarına ve oyunlarına yansıtmaya başlarlar. Yerli ve yabancı  film ve dizilerde sıkça işlenen şiddet dolu tecavüz sahneleri, cinsel şiddetin olağan ve hatta yararlı olduğunu vurgulayan ‘şiddet içerikli pornografi filmleri’, izleyici kitlenin normal olarak bastırılmış durumda bulunan ‘zulmetme’ dürtülerinin su yüzüne çıkmasına neden olmakta, çocukların ve gençlerin ruhi yapılarını alt-üst etmekte, film ve dizilerde, gayri meşru ilişkilerin, sıradanlaştırılarak fazlaca yer alması ve ekranlara yansıtılması, özellikle gençlerin bu tarz eylemlere özenmelerine neden olmaktadır. 'İletişim Kuramlarında üzerinde sıklıkla durduğumuz “Cultivation kuramında fazla TV izleyen kişilerin, bir süre sonra gerçek dünyayı da televizyondan gördükleri şekilde algılamaya başladıkları görüşüne dayanmaktadır. Bu nedenle toplumun kültürel yapısını bozmaya veya cinsel şiddeti arttırmaya yönelik bu tür yapımlar şiddetin sıradanlaşması gibi çok tehlikeli bir olguyu beraberinde getirebilir. Bunun yanında sanal kurgulanmış dünyayı içselleştiren kız çocukları reel dünyadan korkar ve yeni bir korku dünyasını kendisi için yaratabilir.
RTÜK’ÜN ÜZERİNE DÜŞEN MİSYONU TAM OLARAK GERÇEKLEŞTİRDİĞİ SÖYLENEMEZ

Aslında bu tür sıkıntıların oluşmaması için Basın Konseyi’nin belirlediği Basın Meslek İlkelerinde şiddet haberlerini sunarken uyulması gereken şartlar belirtilmektedir. Basın Konseyi ilkelerine göre; “şiddet ve zorbalığı özendirici yayın yapmaktan kaçınılır.” (Md:13) Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi”nde de Gazetecinin temel görevleri ve ilkeleri başlığı altında, “Gazeteci; her türden şiddeti haklı gösteren, özendiren, kışkırtan yayın yapamaz” diğer maddelerde de “Kamusal bir görev olan gazetecilik, ahlaka aykırı özel amaç ve çıkarlara alet edilemez.” (nMd:3), “Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı, genel ahlak anlayışını, din duygularını, aile kurumunun temel dayanaklarını sarsıcı ya da incitici yayın yapılamaz.” (Md:2) denilmektedir. Maalesef gerçekler ilke ve öngörülerden çok farklı olmaktadır. Bu konuda RTÜK çok gecikmiş, dizi gösterime girdikten çok sonra ceza verileceğini kamuoyuna duyurmuştur.
BU ÇOCUKLARIN SUÇU NE?

Dizinin televizyondan gösteriminden bir gün sonra okullarda çocukların  “Fatmagül’e ne oldu?, Fatmagül’ün suçu ne? Diye bağırdıklarını çocuklarımdan duyduğumda ve arkasından gazetelerin üçüncü sayfalarında ve sizin internethaber sitenizde de yayınlanan Isparta’da meydana gelen çocukların başka çocukları sıkıştırarak saldırganlık örneklerini gösterdiklerini okuduğumda durumun ne kadar vahim bir şekle büründüğünü üzülerek gördüm. Bu tür dizi film furyasının genellikle ilk bölümünde yayınlanan ve günlerce reklamı yapılan bu görüntüler kısa sürede yayınlayıcı kanala ve yapımcıya para kazandırabilir ama toplumun köklerini bu şekilde dinamitlemek gelecekte hepimizin içinde bulunduğu geminin batmasına sebep olacaktır

Etiketler :