İnternette meşhur olan beste fabrikası

İnternette meşhur olan beste fabrikası

İnternet üzerinden ününü dünyaya duyuran Melis Bilen’in besteleri ses getiriyor...

Melis Bilen...Onu ilk nternet üzerinden yaptığı bestelerle tanıyanlar daha sonra ses getiren besteleriyle gönüllerine aldılar.Bilen eğitimli ve kalıcı olan sanatçılar kategorisinde sessiz e derinden hızlı bir yükselişe imza atıyor. İnternet üzerinden milyonlara seslenen genç sanatçı kendi yolculuğunu şöyle anlatıyor....

Müzik yolculuğunuz nasıl başladı?

Sanırım insanın çocukluktan beri ruhunda olan bir şey… İlkokul korosuyla başladı. TRT Radyosu da olmak üzere çeşitli yerlerde konser verdik. Derken ortaokul, lise ve üniversitede şan dersleri, okul orkestrası ve şan konserleriyle devam etti. Liseden sonra konservatuar okumayı hiç düşünmedim bile, benim mesleğim belliydi, mühendis olacaktım. Müzik ise hep hobi olarak kalacaktı. Çünkü aile, okul ve sosyal çevrede konuşulan en büyük konu kendi ayakların üzerinde durabileceğin sağlam bir meslek, iyi hayat standartları ve güçlü bir kariyer sahibi olabilmekti. Bunun için de geleceğin meslekleri olan çeşitli mühendislik dalları, yahut tıp seçilmeliydi. Belki de bu yaşlarda düşünme ve sorgulama yeterince objektif yapılamıyor. Ben de Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden (ilk iki yılında elektronik mühendisliği okuyarak) mezun oldum. Sonrasında hayatı, ölümü ve var olmanın anlamını çok düşündüm. Bu çok ama çok uzun bir hikaye, ama işin özü şu ki; hayatta beni en çok mutlu eden şeyle hayatımı geçirme fikri, iyi standartlar ve şaşalı bir kariyer fikrinden çok daha ağır bastı. Sonrasında her şey zorlu ama fazlasıyla olgunluk katan bir süreçle yoğrulmakla geçti. Yazdığım besteleri, yaptığım müzikleri tamamen keyfi olarak internet ortamında paylaşmaya başladım. Facebook ve web sitem (www.melisbilen.com) üzerinden paylaştığım şarkılara çok güzel geri dönüşümler aldım. Zaman içinde bunlar bana iş getirdi. Özel açılışlar, şirket organizasyonları ve festivallerde sahne almaya başladım. Şu anda 4. CD’mi yayımlamış bulunuyorum. Ayrıca jingle lar yazıp seslendiriyorum. Kendimi müzik yolculuğu içinde bu şekilde buldum.

Hem mühendissiniz, hem de müzisyen. Sizce bu iki dalın ortak yönleri var mı?

Bence var. Örneğin beste yaparken kendimi zaman zaman bir elektrik devresi yahut bir düzenek hazırlıyormuş gibi düşünüyorum. Her ne kadar beste ruh işi de olsa, aynı zamanda zeka işidir. Notaların kombinasyonu, armonisi, söz yazarken yaşadıklarınızdan, analizlerinizden yararlanmanız,  tecrübelerinizden bir harman oluşturup o sentezi sunuş biçiminiz kesinlikle mühendislik bakış açısının kazandırdıklarıyla daha başarılı bir hal alıyor.

Ne tarz müzik yapıyorsunuz?

Çok geniş bir yelpazede müzik yapıyorum. Pop, hafif batı, RnB, rock, elektronik pop başlıca alanlarım. Ancak neredeyse her tarzda beste yapıyorum ve seslendiriyorum. Kimi zaman çıktığım bir TV programında Türk Sanat Müziği ve arabesk okurken, kimi zaman başka bir programda operatik parçalar seslendiriyorum. Zaten bu harman belki de beni müzik aşığı, hatta müzik delisi yaptı. Müzik kanınıza giren bağımlılık yapıcı bir madde gibi, belli bir dozda aldınız mı; artık onsuz yapamaz oluyorsunuz. Müzik benim hayatım, kendimi ifade ediş biçimim, hayatın anlam bulduğu bir yan dünya, sizi evrenin en derinlerine ulaştıran bir ara yüz. Kimi zaman haykırma, kimi zaman ağlama ya da kimi zaman da çılgınca coşma biçimim...

Bestelerinizde ilham kaynaklarınız nedir?

Hayat, hayatın ta kendisi… Zaten müzik hayatı anlatır, ya da “hayat”sızlığı. Ama zaten “hayatsızlık” da “hayat”ın yoksunluğundan kaynaklandığı için o da hayatla ilgilidir.

Şarkılarımı yaşadıklarımdan, gözlemlediklerimden, hayal gücümden, acı ve tatlı tecrübelerimden faydalanarak, “roman tekniğiyle” yazıyorum.  “Roman tekniği” benim kendi yazış tarzıma verdiğim bir isim. Her şarkı sözümün belirli bir hikayesi ve bu hikayenin belirli bir kahramanı var. Sözler tek başına okunduğunda da bu yaşanmışlık hissini versin diye özellikle keşfettiğim bir yöntem.  Bu nedenle şarkı sözlerim normale göre biraz daha uzundur.

Pek çok yabancı ülkeden de dinleyicileriniz olduğunu biliyoruz. Peki dışarı açılmayı ve bu kitleyi edinmeyi nasıl başardınız?

Aslında ben başlarda sadece İngilizce müzik yapıyordum. İlk yaptığım besteler İngilizce. Ancak zamanla Türkçe besteler de yapmaya başladım. Almanca, İngilizce, Fransızca, Arapça, İtalyanca, İspanyolca gibi pek çok dilde parçalar yorumlamak da bana yabancı kitle kazandıran sebeplerden birisi sanıyorum. Öncelikle Brazilya’dan çok güzel tepkiler almaya başladım. Bazı Brezilyalı yapımcılardan teklif geldi, ancak bu sözleşmeleri tam olarak oraya yerleşmeme değecek nitelikte bulmadım. Yine de Brezilyalı, İngiliz ve Alman müzisyenlerle çeşitli şarkılarda çalışmalarım oldu ve olmaya devam ediyor. Sonrasında hızla Amerika, Kolombiya, Urguay, Meksika, Almanya, İngiltere, Japonya, hatta Papua Yeni Gine gibi çok farklı ülkelerden dinleyicilerim oldu. Bu müthiş mutluluk ve gurur verici bir şey... Facebook’tan her gün yaklaşık 150 civarında mesaj geliyor ve bunların % 50 sinden fazlası yabancı. Facebook’tan ve web sitemden gelen mesajları düzenli olarak elimden geldiğince cevaplıyorum. 2011 Mart ayında tarihin en büyük deprem-tusunami felaketini yaşayan Japonya için bir teselli şarkısı yapmıştım, “The Ruined Castle”. Japonlardan öyle bir mail yağmuru geldi ki; ben bile bu tepkiye inanamadım. İstanbul’daki Japon Başkonsolosu Katsuyoshi Hayashi Bey bana tüm Japonlar adına çok büyük nezaketle teşekkür etti. Felaketin yıldönümünde Konsolosluk olarak düzenledikleri Hilton’daki resepsiyona davet etti. Orada insanların o sıcak ilgisi, o alçakgönüllü, saygılı, içten halleri Japon halkına duyduğum sempatiyi daha bir perçinledi. Onurlu duruşları, insaniyetleri ve çalışkanlıkları ile her şeyiyle takdire değer bir millet. İyi ki bu şarkıyı yapmışım dedim. Bir kez daha müziğin evrenselliğine şahit olmuş oldum. Ayrıca müziğin sadece kişisel romantik duygular için değil; toplumsal duyarlılık projeleri için de yapılması taraftarıyım.

Buna şahsen ben de katılıyorum. Peki aynı zamanda Van Depremi için bir şarkı yazmıştınız. O nasıl oldu?

Çocukluğumda da 17 Ağustos Depremi’ni yaşamış biri olarak, Van Depremi’nin haberlerdeki o acı görüntüleri beni çok etkiledi. “Ağlama Van” adında bir şarkı yazdım. İlk olarak Hürriyet Gazetesi haber yaptı. İnanılmaz bir geri dönüşümü oldu. Binlerce kişi tek tek tebrik mesajı atmış. Öyle güzel yorumlar yazılmış ki, insan fazlasıyla duygulanıyor. Ben de atlamadan tek tek cevap yazabilmek için epeyce zaman harcamıştım. Herhalde  6-8 haftamı almıştır, ama değdi. Şimdi bile halen zaman zaman şarkıyı yeni fark  eden insanlardan mesaj ve e-mail geliyor. Herhalde bir sanatçı için bundan daha güzel bir teşekkür olamaz.

Hiç uluslar arası platformda bir yarışmaya katılmayı düşündünüz mü; Eurovision gibi mesela?

Evet, zaman zaman düşündüğüm oldu. Ülkemi uluslar arası platformda temsil etmek elbette çok gurur verici olur. Hatta kimi zaman gelen mesajlarda da bunu soranlar oluyor. Ancak tabi cevabı bende olan bir şey değil, TRT’nin teklif getirmesiyle mümkün olan bir şey. Dolayısıyla nasip kısmet işi diyorum.

Müziğinize ve size ulaşmak isteyenler nasıl ulaşabilir?

Neredeyse her hafta internetten yeni bir şarkımı yayımlıyorum. Web Sitem www.melisbilen.com dan mp3 olarak dinlenip, indirilebiliyor. Ayrıca Facebook ve Twitter dan da müzik ve video paylaşıyorum; yazılan yorumlara ve mesajlara elimden geldiğince cevap yazıyorum. Benim için müziğimle ilgili gelen yorumlar, insanların hissiyatları ve paylaşımları çok önemli. O yüzden haftanın belirli günleri bir kısım vaktimi sırf bu yazılan yorumları okumakla ve cevaplandırmakla geçiriyorum. Bundan da keyif duyuyorum.

kadinhayat.com

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.