Obama Türkiye'ye neden mecbur?

Obama Türkiye'ye neden mecbur?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD ziyareti esnasında Başkan Obama'nın yaptığı açıklamaların stratejik önemi...

Adem Yavuz ARSLAN yazdı...

Başbakan Erdoğan ve beraberindeki bakanlarla birlikte iki gündür Washington'dayız.

Sonuçları itibarıyla tarihi denemese de dönüm noktası olabilecek görüşmeler gerçekleşti.

Türk ve Amerikan liderlerin buluşmaları her zaman önemlidir ama bu görüşme Erdoğan'ın tabiriyle 'yeni bir milat' olarak kabul edilecek.

Öncelikle şunu hatırlatmak şart. Erdoğan-Obama buluşmasının randevusu 15 Ekim'de Başbakan'ın Bağdat seferi sırasında gelmişti. Amerikan tarafı '15 gün sonra bekliyoruz' mesajı gönderse de Türkiye kendi gündemlerini aktarıp buluşmayı yaklaşık iki ay sonrasına erteledi.

Bu ayrıntı şu açıdan önemli. Erdoğan'ın Amerika seyahatinin mantığı da aslında randevu trafiği ayarlanırken yaşananlarla paralel. Kendine güvenen ve kendi gündemi olan bir ülke imajı çiziyor Türkiye. Erdoğan buraya gelmeden önce bölgede ziyaretler yaptı. Hem kendi tezlerini anlattı hem de onların görüşlerini aldı. Yani Washington'a bir nevi bölgesel lider gibi geldi.

Türkiye'nin bölgesinde ve çevresinde olanlarla ilgili bir tezi var. Amerika'ya da 'sorunlarımız ortak. Çözüm için uyarılarımızı dikkate al' diyor. Aslında toplantının ruhuna bakılırsa da 'Bush döneminde olduğu gibi projelerini dikte eden' bir Amerika yerine 'Türkiye'nin tecrübesine ve tezlerine itibar eden bir Amerika' var denebilir.

Türk politikacılar ve diplomatların Amerikalı muhataplarına sunduğu basit bir tez var: "Gündeminizdeki konuları yukarıdan aşağıya yazın. Yanına da biz yazalım. Amerika ve Türkiye'nin gündemlerinin örtüştüğünü göreceksiniz. Bu yüzden ortak hareket ve koordinasyon önemli."

Erdoğan'ın iki günlük Washington temasları Amerikan tarafının bu mesajı aldığını gösteriyor. Beyaz Saray'daki çalışma yemeği, baş başa görüşme, sonrasında yapılan basın açıklaması ve bu esnadaki üslup dikkat çekiciydi.

Her şeyden önce Başkan Obama ile Erdoğan'ın buluşması planlanandan bir saat fazla sürdü. Obama'nın 'dostum Türkiye arkadaşım Erdoğan' ifadesi de not edilmeli.

Obama'nın konuşmasındaki satır başları Türkiye'ye verdiği önemi yansıtır türdendi. İki lider arasında üslup farklılıkları olsa da derin görüş ayrılıkları olmadığını söylemek abartı olmaz.

Peki kim ne kazandı ve bu buluşma sonrasından ne beklemek lazım? Buradaki yaygın kanı 'Kimsenin Beyaz Saray'dan eli boş çıkmadığı' yönünde. En azından diplomatlar arasındaki inanış böyle. Fakat Türkiye açısından bakarsak elinin boş çıkmadığı hatta kucağının dolu olduğunu söylemek abartı olmaz. Bunun en net ifadesi de Başbakan'ın (terörle mücadeleyi kastederek) 'bu bir milattır' demesiydi.

Amerika'daki ilginçliklerden birisi de şu: Türkiye ile olan ilişkiler Amerikan yönetiminin de geleceği açısından kritik. Obama yönetimi rahat değil. İçte ekonomik sıkıntıları var. Seçim kampanyasında vadettiklerini hayata geçirmekte zorlanıyor. Afganistan, İsrail ve Irak'ta işler istediği gibi gitmiyor. Türkiye'nin ise bütün bu sorunlarla ilgili Obama'nın elini rahatlatacak tezleri var. En önemlisi de bunları uygulama imkânına sahip. Dolayısıyla Washington'un Ankara'ya 'ya benimlesin ya da düşmanımsın türü hovardalık yapma lüksü' de yok denebilir.

Erdoğan-Obama zirvesinde çok önemli gündemler vardı ama Türkiye'nin öncelikli gündemi terörle mücadeleydi. Türk heyeti Amerikalı muhataplarına tüm tezlerini detaylı anlattı. Kıbrıs'ta gelinen durum, Karabağ sorununun çözümü, NATO'da verilen sözlerin tutulması, Nabucco'nun önemi, İran sorunun diplomasiyle çözülmesi gibi. Özetle şunu söylemek mümkün. Erdoğan gelen şehit haberleriyle moralsiz başladığı günün sonunda siyaseten daha da güçlenmiş bir şekilde çıktı. Dinleyen, talimat alan bir ülke değil derdini anlatan ve vizyon çizen bir Türkiye vardı önceki gün Beyaz Saray'da. Belki de bu yüzden Amerikan tarafının kapalı kapılar ardında talep ettiği ilave bir gündem yoktu.

Kulisler Ankara'nın Washington'dan istediklerini aldığı yönünde.

Washington'da kim lobi yapıyor?

Başbakan Erdoğan'a Amerika'da hep aynı sorular soruldu denebilir. Ermenistan ile ilişkiler, İsrail ve Kıbrıs sorunları, dış politikada eksen tartışmaları. Gerek Obama buluşması sonrası basın toplantısında, gerekse John Hopkins'teki konuşmada, gerekse de SETA'nın kokteylinde hep benzer sorular geldi. Hatta her yerde basına yönelik vergi cezaları soruldu. Erdoğan aynı konuları aynı gün içerisinde 4 kez anlatmak durumunda kaldı.

Erdoğan'ın İsrail'e olan tepkisi dikkat çekiciydi. Teamül gereği bugüne kadar bütün başbakanlar bir şekilde Yahudi lobisinin toplantılarına katılır ya da buluşma organize edilirdi. Ama bu kez farklı oldu. Buluşma olmadığı gibi Erdoğan her ortamda İsrail'e yüklendi, Gazze'yi hatırlattı. Bunu yaparken de 'ben de bir babayım, orada öldürülen çocuklar içimi acıtıyor' dedi ve ilave etti: 'Bu can bu bedende olduğu sürece bunları da duyacaksınız.'

Tokat'ta ki 7 şehit konusunda ilginç bir üslup kullandı Erdoğan: 'Önünde arkasında olanlar hesabını verecek. Yeri ve zamanlaması manidar' dedi. Bugüne kadar böyle bir üslup kullanmamıştı. Herkesin kafasında 'Tokat olayından farklı şeyler çıkabilir' düşüncesi oluştu.

Erdoğan her ortamda Türkiye'nin tezlerini anlattı. Kendinden emin ne yaptığını bilen bir lider portresi çizdi. AB'ye bile rest çekti. Bu durum Amerikalılar'ın ve buradaki düşünce kuruluşlarının dikkatini çekiyor. Üniversitedeki konuşmasına ilgi büyüktü.

Erdoğan Amerikan Müslümanları arasında çok popüler. Üniversiteden otele dönerken bindiğimiz taksinin şoförü Sudanlı'ydı ve Türk olduğumuzu anlayınca kendisi konuya girdi. 15 dk boyunca Erdoğan'ı övdü. Aynı şeyi bir Filistin kökenli Amerikalı yaptı. Tüm gün boyunca Erdoğan'ın peşinden koşup 'şahsen teşekkür etmek' istemiş. Ama fırsat bulamayınca bu işi bize havale etti.

Erdoğan sürekli basın özgürlüğü ve süren bazı davalarla ilgili sorularla karşılaşınca tepkiliydi. 'Ülkemde basın özgürlüğü Amerika'dan bile ileride. Bu konu neden gündem oluyor anlamış değilim. Birileri gelip lobi yapıyorsa bilemem' demesi dikkat çekti. Yerel kaynaklar 'demokrasi karşıtı bir lobi'nin burada faaliyette olduğunu söylüyor. Ergenekon ile ilgili gelişmeleri not etmek şart.

Ermeni medyasının Erdoğan'a ilgisi büyüktü. Basın toplantısındaki yabancılardan gelen soruların neredeyse tamamını onlar sordu. Kıbrıs'tan asker çekip Afganistan'a yollanması ile ilgili bir soruya da 'bunlar magazin haberidir' dedi.

 

 bugun.com.tr

Etiketler :