'ONLARA SAYGI DUYMUYORUM'

'ONLARA SAYGI DUYMUYORUM'

12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra Danışma Meclisine giren Kamer Genç, o tarihten bu yana sözünü sakınmayan bir politikacı olarak başkent siyasetinin en renkli aktörleri arasında yerini koruyor.

Türey Köse-Cumhuriyet

Tazminat ödeme rekortmeni olan Genç’in, tazminat ödediği liderler 30 yıllık siyasal mücadelesinin taraflarını da özetliyor: Deniz Baykal, Turgut Özal, Mesut Yılmaz, Tayyip Erdoğan. AKP’lilerin TBMM’de linç etmeye kalkıştığı Genç, üslubunda bir sorun görmüyor ve Başbakana da, Cumhurbaşkanına da ‘sayın’ demem. O makamlara kendilerini layık görmüyorum, saygı duymuyorum. Ben 12 Eylülden sonra askerlerle mücadele ettim. Turgut Özalı bitirdim. Süleyman Demirelin tekrar cumhurbaşkanı seçilmesini engelledim. Erdoğan’ı da bitireceğim diye meydan okuyor.

12 Eylül sonrasında “veto” edildiği dönem ve DYP’nin barajı aşamadığı dönem dışında son 30 yıldır sürekli parlamentoda, gündemde, gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında yer alan bir siyasetçi olan Kamer Genç’le siyasal yaşamı ve üslup tartışmalarını konuştuk.

- Gelgitleri olan bir siyasal çizginiz var. Siyasal konumunuzu nasıl tanımlıyorsunuz?

- Ben sosyal demokratım. DYP’ye geçtiğimiz zaman da, “DYP’nin sosyal demokrat kanadıyım” demiştim. Emekten yanayım, hırsızlıklarla, yolsuzluklarla, işkenceyle mücadele eden bir karaktere sahibim. 1995’te Baykal beni liste dışı bıraktı. Ben de Tunceli halkına sordum; “DYP ile CHP zaten koalisyon ortağı” dediler. O nedenle DYP’den aday oldum. DYP’yi içime sindiremedim. Siyaset yaparken de DYP’nin amblemini arabama asmadım.

- Tansu Çillere mi sempati duyuyordunuz?

- Sempati meselesi değil de... Halk Tunceli’de bu insanları sevmiyor. 1992-97 arasında yoğun terör, işkence, cinayetler vardı. Tansu Hanım’ın o olayların içinde olacağını zannetmiyorum, ama ona mal edildi köy yakmalar falan...

- Tansu Çiller “şahindeğil miydi?Bizim için kurşun atan da birdir, yiyen desözleri unutulmadı...

- O söylemleri tabii ki tasvip etmem. Zaten Mehmet Ağar gelince DYP’den istifa ettim...

- “Bağımsızolmak daha rahat konuşma olanağı mı sağlıyor?

- Erdal Bey zamanında SHP’deydim, rahattım. DYP’de de muhalefet ediyordum. Ama onlar muhalefet tarzımdan rahatsızdı. Tansu Hanım’dan ihtar gelmedi. Merve Kavakçı Meclis’e geldiğinde çok etkili oldum. O günlerde ben te- levizyonlara çıkıp soygunlardan, talanlardan söz ediyordum. DYP’den bazı arkadaşlar, niye böyle söylüyorsun, bizim parti içinde de böyle şeyler var, diyordu. Bağımsız, tek olmak zor, her taraftan saldırı oluyor, yanımda 3-5 arkadaş olsa... İçtüzük ihlalleri oluyor, müdahale ediyorum, kale almıyorlar. Türkiye’nin olaylarını çok iyi bilen biriyim. Yolsuzluklar, suiistimaller, devlet katındaki atamaları çok iyi biliyorum. İçtüzüğü iyi biliyorum. Beni konuşturmamak için içtüzüğü değiştirmeye kalktılar. Bütün engellemelere rağmen en çok kürsüye çıkan milletvekili benim.

- TBMMde en çok Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğanı hedef alıyorsunuz...

- Abdullah Gül, o makama seçilecek kişi değildi. Atatürkçü, çağdaş, demokrat bir kişinin o göreve gelmesi gerekirdi. Alevilere önyargılı bir cumhurbaşkanı. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesinin bu kadar değiştiği bir dönem görülmedi. Cemaatçi, sadakaya muhtaç bir halk yaratılmaya çalışılıyor. 12 Eylül döneminde işkenceler vardı, bizim bölgelerimizde birçok faili meçhuller oldu. Onlara karşı her türlü mücadeleyi verdim. Özal’a yaptığım mücadeleyi herkes biliyor. Demirel’in 2. defa cumhurbaşkanı olmasını önledim. Mesut Yılmaz döneminde enerjideki yolsuzlukları ben dile getirdim. Geçen dönem ben yoktum, AKP yüzde 47 oy aldı. İnanıyorum ki, bu seçimde aynı sonucu alamayacaklar. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanı makam aracıyla tarikatlara ziyarete gidiyor. Rejim tehlikede, şeriat rejimi getirmek istiyorlar. Anadolu’da insanlar içki satmıyor, mahalle baskısı yaygın. Din baskısı artıyor. Tayyip Erdoğan’ın sonunu çok kötü görüyorum. Turgut Özal’ı bitirdim. Süleyman Demirel’in tekrar cumhurbaşkanı seçilmesini engelledim. AKP’yi de bitireceğim.

- “15 yaşında evlenen kızın kocası Çankaya’da” benzeri ifadeleriniz AKPlileri çileden çıkarıyor. Üslubunuza yönelik eleştirileri nasıl karşılıyorsunuz?

- Meclis’te Türkan Saylan’ı anarken bu oldu. “Bu saygıdeğer kişi 13-15 yaşındaki kızların zorla evlendirilmemesi, okuması için mücadele etti, gerçi siz, 15 yaşında evlenen kızın kocasını Çankayaya gönderdiniz ama...” dedim. Kızdılar... Hitabet tarzınız karşınızdaki insana göre belirlenir. Hitabet tarzınızdaki seviye muhatabınızın fiillerine denk düşmelidir.

- Cumhurbaşkanına da, Başbakan’a da “sayın” demiyorsunuz...

- Evet, demiyorum. O makamlara layık görmüyorum onları... Saygı duymuyorum. Çankaya Köşkü’nde oturması gereken bir insan değil. Tayyip Erdoğan hakkında bir sürü suiistimal iddiaları var, Türkiye’nin hiçbir meselesini halletmedi.

- Meclis’te sadece iktidarla değil, DTPlilerle de aranız iyi değil. Hatta tehdit edildiğinizi söylediniz...

- DTP’liler Tunceli’yi inkâr etmeye çalışıyor. Ben silahlı eylemlere karşıyım. Tehdit konusunu ciddiye almadım. Ama düşünebilirler de. DTP’lilerle AKP içinde aynı düşüncede olanlar arasında böyle konuşmalar geçmiş gibi geliyor. Vesveseye kapılmış değilim, korktuğum için değil... Ama kamuoyunda AKP’ye karşı mücadele verirken ve hem de ülkenin birlik ve bütünlüğünü savunurken baskı altında olduğumun bilinmesini istedim.

- Tazminat rekortmeni olarak anılıyorsunuz. En yüksek tazminatları kimlere ödediniz?

- Turgut Özal’a çok ödedim. Baykal’a ödedim, SHP-CHP birleşmesi döneminde.. 6 milyar ödedim. En yüksek tazminatı Baykal’a ödedim. Erdoğan’a 4.5 milyar ödedim. Çok kişiye ödedim.

- “İçki içince kendimi Allaha daha yakın hissediyorumdediniz mi? Bu sözler bir zamanlar çok tartışılmıştı...

- İçki içince insan üzerinde baskı kalkar anlamında söyledim. Ben inançları güçlü bir insanım. Olmayabilir de... Onlar gizli içiyorlar, ben açık açık içiyorum...

Erdoğan, Deniz Feneri işinin tam içinde

- TBMM’de Ergenekon davasını da sık sık gündeme getiriyorsunuz. Bu davaya nasıl yaklaşıyorsunuz?

- Erdoğan’ı iktidarda tutmak için emperyalist bir destek var. Komplolar kuruyorlar. Ergenekon bir komplodur. Hükümeti yıkmak istemek niye suç olsun? TCK’nin o maddesi de değişmeli. Hepimiz hükümeti yıkmak istiyoruz. İlhan Selçuk köşesinde yazmış. Gazeteci Adnan Akfırat kendisine mektup yazmış diye, örgütün yöneticisi olan İlhan Selçuk’la irtibat kurmuş oluyor! Memleketin geleceğini karanlık görüyorum. Yeni alternatifler yaratılmalı. AKP ilk seçimde iktidardan düşer. Çocukları bursla okuyan kişi, bugün sayılı zenginler arasına giriyor. İktidardan düşsün, bir defa ayağı kayarsa tutunması mümkün değil. Deniz Feneri’ne bakın, Erdoğan, bu işin tam içinde. O paraların geldiği tarihte Zahid Akman’ın pasaportuna baksınlar, kaç kere Almanya’ya gidip gelmiş? Bu işin odak noktası Erdoğan. Bu, eninde sonunda ortaya çıkacaktır.

İdama da hayır dedi 12 Eylül Anayasasına da

Kamer Genç, Danışma Meclisi’nde Tunceli temsilcisi olarak aktif siyasete başladı. Danışma Meclisi’ne gelen ilk idam dosyası olan Mehmet Ali Ağca’nın dosyası görüşülürken, sadece Genç “hayır” dedi. Ölüm cezalarıyla ilgili bir çalışma yaptığımız günlerde o dönemi “Mehmet Ali Ağca faşist adam. Biz sosyal demokratız. Ama ilke olarak idama karşıyım. Oylama günü akşam üzeri hanımla arabayla giderken radyo haberleri verdi, bir üye karşıoy kullandı, deyince, hanım, o akılsız kim, dedi” sözleriyle anlatmıştı. 12 Eylül anayasasına da “hayır” diyen Genç, 1983 yılında MGK tarafından veto edilince siyasal yaşamına SODEP’te devam etti. 1987 seçimlerinde önseçimden zaferle çıktı. 1991’de SHP’den milletvekili seçildi. SHP-CHP birleşmesinden sonra yine liste dışı kaldı. Bunun üzerine 1995 seçimlerine DYP adayı olarak girdi ve kazandı, 1999’da yine DYP’den seçildi. 2002 seçimlerinde DYP barajı aşamayınca parlamentoya giremedi.

Kime ne söyledi?

• Turgut Özal’a: Nirvana yatında işadamlarından rüşvet alıyor. Çankaya ormanları içinde oturan zat.

• Güneş Taner’e: Bakan değil, hamal bile olamaz.

• Süleyman Demirel’e: Ancak ölünce kurtulacağız. Bu işi Demirel’den daha iyi yaparım.

Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’a: Sizin başkanınız olan Tayyip Erdoğan bu memlekette başbakan olmadan önce, siyasete atılmadan önce İstanbul’da bir gecekonduda oturuyor muydu? Bugün dünyanın sayılı zenginleri arasında mıdır değil midir? Bu kaynaklar nereden geldi size? Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir, hukuk devletinde her şey açıktır ve şeffaftır. Şeffaf olan şeyleri açıklayın. Yani, şimdi, başörtüsü yerine herhalde bundan sonra, aldığınız hediyelerdeki mücevheratı örteceksiniz, öyle görünüyor. Abdullah Gül’ün karısının parmağındaki 65 milyarlık yüzüğü örteceği... Yani, başını örteceğine o yüzüğü örtsün. (AKP’den laf atmalar üzerine) Şimdi, bu kişiye bir görev vermişler, demişler ki: “Kamer Genç kürsüye çıkınca sen git ona laf at.” Yahu, senin gibi kaç kişiyi Kamer Genç burada silmiş! Sen benim muhatabım olmayacaksın, Tayyip gelsin, benim karşımda konuşsun. Benim muhatabım Tayyip. Ben Tayyip’i istiyorum, Tayyip’i! Tayyip gelsin, benim karşımda... Ben Tayyip’le televizyonlara çıkayım, ben ona gerekli dersi her yerde veririm. (Linç girişiminden önceki konuşma)

• Bülent Arınç’a: Bülent Arınç, Fetullah Gülen’in yurtdışındaki çocuklarını topluyor, getiriyor... (Bayram Özçelik yerinden kalkarak hatip kürsüsüne “Allahından kork” diye bağırarak yürüyor) Yahu ne Allahından korkacağım?

• Fethullah Gülen’e: Fethullah Gülen kim ya? Şimdi Türk ordusu gidecek Fethullah Gülen’le uğraşacak.

Etiketler :