Özgürel: YARSAV, HSYK'nın sekreteryası gibi

Özgürel: YARSAV, HSYK'nın sekreteryası gibi

Gazeteci Yazar Avni Özgürel, YARSAV'ın HSYK’nın kurmuş olduğu kast sisteminin sekretaryası gibi çalıştığını vurgulayarak referandumda oylanacak yeni anayasa paketi ile Türkiye'deki yargı vesayetinin ortadan kalkacağını belirtti.

Dursun Kabaktepe'nin röportajı

Gazeteci Yazar Avni Özgürel, 12 Eylül’de oylanacak yeni anayasa paketinin demokratikleşme açısından çok önemli bir eşik olduğunu söyledi.  Özgürel, bu pakette HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin yapısının değiştirilmesini ön gören maddeler sayesinde yargının bağımsızlaşacağını ve Türkiye’deki yargı vesayetinin son bulacağını ifade etti. Bu paketin kabul edilmemesi için çalışan HSYK ve YARSAV üyesi hâkim ve savcıları da sert bir dille eleştiren Avni Özgürel, HSYK’nın bir kast sistemi mekanizması haline dönüştüğünü vurgulayarak, “YARSAV, HSYK’nın kurmuş olduğu kast sisteminin sekretaryası gibi çalışıyor.” dedi. “Anayasa paketine ‘Hayır’ oyu verenlerin bugüne kadar ciddiye alınacak tek bir argümanını dahi okumadım.” ifadesini kullanan Özgürel, “Referandumda oylanacak yeni anayasa paketine ‘Hayır’ denilmesi gerektiğini savunanların ya pakete ilişkin bilgileri yok; ya da söyleyecek bir şeyleri yok.” diye konuştu. Özgürel, MHP’nin ‘Hayır’ cephesinde yer almasının bir hesap hatası olduğuna dikkat çekerek BDP’nin hayal ürünü söylemler içine girdiğini belirtti. Bizde Avni Özgürel’le yeni anayasa paketini, ‘Hayır’ diyenlerin gerekçelerini, referandumun sonucunu, MHP, CHP, BDP, YARSAV ve HSYK’nın neden bu pakete karşı çıktığını ve AK Parti’yi konuştuk. Bu konulardaki düşüncelerini Avni Özgürel, Moralhaber. Net’e anlattı.

YENİ ANAYASA PAKETİ TÜRKİYE’YE EŞİK ATLATACAK
-12 Eylül’de oylanacak yeni anayasa paketi hakkındaki düşünceniz nedir?
Bu anayasa paketi Türkiye’nin sivil bir anayasa ihtiyacını karşılayacaktır. Bu paketle son derece önemli bir eşiğin ve dönemecin atlanacağını düşünüyorum.

-Bu paketin oylanacağı kesinleştikten sonra siyasette, medyada ve bazı STK’larda ‘Evet’ ve ‘Hayır’ cephesi oluşturdu. Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’yi demokratikleşme noktasına taşıyacak bir projenin ülkeyi kamplaşmaya itmesini talihsizlik olarak görüyorum. Bu konuda yapılan spekülasyonları da son derece ciddiyetten uzak buluyorum.

-Sizce bu kamplaşmanın olmaması için ne yapılmalıydı?
Testi kırıldıktan sonra akıl veren çok olur. Artık ‘Şöyle yapılsaydı daha iyi olurdu’ demenin bir anlamı yok.

BAŞBAKAN’IN AYAĞINA ÇELME ATTILAR
-Anayasa değişikliğini hazırlayan AK Parti’nin karşısına CHP, MHP, HSYK, YARSAV ‘Hayır’ diyerek çıktı. BDP ise referandumu pazarlık konusu yaparak boykot kararı aldı. Sizce görünüşte farklı görünen bu partiler ve kurumları ‘Ret’ cephesinde birleştiren neden neydi?

Burada iktidarında bir yanlışı var.

-Ne gibi?
Şöyle bir algı da ortaya çıktı; ‘Evet, oyu verenler AK Partililer, AK Parti’yi ve hükümeti destekleyenlerdir’ diye. AK Parti içindeki bazı isimlerin bu yönde demeçleri de oldu. Bu cümleleri kullanan AK Partiler Başbakan’ın ayağına çelme attılar. Gereksiz söylemler yapıldı. Referandumu bir şekilde ‘AK Parti mi, diğerleri mi’ şeklinde lanse ederek bu türlü yorumlara çanak tutan bir takım AK Partililer oldu. Dikkat ederseniz Başbakan referandum mitinglerinde ve yürüttüğü kampanyalarda bu algıyı değiştirmek için çaba harcıyor. Bunun bir AK Parti referandumu olmadığını halka anlatıyor.

HAYIR, DİYENLERİN CİDDİYE ALINACAK TEK BİR ARGÜMANI BİLE YOK
-Sizce ne kadar başarılı oldu?

Ne oranda başarılı olacağını 12 Eylül akşamı göreceğiz. Ben hala ibrenin ’Evet’ oylarından yana olacağını düşünüyorum. Ama şunu söylemek de gerekir. Anayasa paketi çerçevesi içinde ‘Hayır’ oyu verenlerin bugüne ciddiye alınacak tek bir argümanını dahi okumadım.

-‘Hayır’ kampanyası yürüten muhalefet için en çok şu eleştiri yapılıyor; “26 maddelik paketin, tek maddesini alıp  ‘Şu şu nedenlerle evrensel düzenlemeler, demokratik haklar ve özgürlüklerle ters düşüyor’ diyemiyorlar.” Siz de bunu mu söylemek istiyorsunuz?
Evet, burada söylüyorum. Bu pakete ‘Hayır’ denilmesi gerektiğini savunan kişi veya kişiler ya pakete ilişkin bilgileri yok; ya da söyleyecek bir şeyleri yok.

-Sizce muhalefetin tutumu AK Parti karşıtlığından mı kaynaklanıyor?
Tabii ki. Sadece AK Parti karşıtlığı noktasından hareket ediliyor.

- CHP, en başından Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın yapısına dokunulacağı için bu pakete karşı çıktığını açıklamıştı. Ve yargı bağımsızlığının ortadan kalktığını ileri sürmüştü. Ama Türkiye’de, Ergenekon, Balyoz darbe planı ve internet andıcı gibi kritik davaların seyrini göz önünde bulundurduğumuzda yargı bağımsızlığının ortadan kalktığını söyleyebilir miyiz?
Yargı bağımsızlığının ortadan kalktığı yönündeki söylemin hiçbir gerekli ve aritmetik dayanağı da yoktur. Zaten Başbakan bir konuşmasında ‘Artık dedelerinden emir alamayacaklar’ demişlerdi. Bende bir süredir yazıyorum.  Türkiye’de mezhepçililik çok tehlikeli bir oyundur. Bu oyunun içinde geçmişte silahlı kuvvetlerin, yargının; hatta yakın zamanda PKK’nında içinde bir şekilde zikredildiğini söylemek mümkündür. Türkiye’nin başındaki sıkıntılardır bunlar. Şuan ki direnişin sebebi bu oyunun açığa çıkmasıdır. Bu yüzden Türkiye’de açılan birçok davada bu oyunun açığa çıkmasının verdiği bir öfke vardır. İnsanların mezhepleri ile ilgili değerlendirmelerin tehlikeli olduğunu düşünüyorum.  

-Bir kişi hangi mensubiyetten olursa olsun insanlara karşı hukuki değerleri ön planda tutarak eşit yaklaşması gerektiğini söylüyorsunuz.
Tabii ki.  Kim olursa olsun önemli değil. Yargıçtan beklenen şey adil olmasıdır. Adil olmayan bir insanın alevi, Sünni, Müslüman veya Hıristiyan olması bir şey fark etmez.

YARSAV, KAST SİSTEMİ KURAN HSYK’NIN SEKRETERYASI GİBİ ÇALIŞIYOR
-Konu yargıçlara gelmişken buradan HSYK ve YARSAV konusuna değinmek istiyorum. Aksiyon dergisi, yüksek yargıdaki kadrolaşmaya ilişkin bir araştırma yapmış. "Yüksek yargıya akraba, hemşeri ve YARSAV üyesi olmayan giremez." sonucu çıkmış.  Yüksek yargı, yeni anayasa değişikliği ile yargı bağımsızlığının ortadan kalktığını savunurken; siz bu sonuç hakkında neler düşünüyorsunuz?

Şimdi HSYK’nın (Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) bir gruplaşma, bir kast sistemi mekanizması haline dönüştüğünü hepimiz biliyoruz. Bunu YARSAV yapıyor, denemez. Ama YARSAV bu kast sisteminin sekretaryası gibi çalışıyor.


-‘YARSAV, HSYK’nın kurmuş olduğu kast sisteminin sekretaryası gibi çalışıyor’ diyorsunuz değil mi?
Evet, bunu söylüyorum. YARSAV, HSYK’nın sekreteryası gibi çalışıyor.

-Dünyada bir örneği var mı?
Dünyanın hiçbir yerinde yargı mensuplarının siyasi örgütlenmesi söz konusu olamaz. Gerek HSYK’nın ve Anayasa Mahkemesi’nin yapısının değiştirilmesini öngören anayasa değişikliği paketi Türkiye için bir eşiğin aşılması olacaktır.

-Siz yargının bir kast sistemi içinde çalıştığını söylüyorsunuz ama YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan, yeni anayasa paketinin 12 Eylül’den daha beter olduğunu savunuyor. HSYK üyesi Ali Suat Ertosun’da referandumu ve yargıda yapılmak istenen  değişiklikleri eleştiriyor.
Yargıçlar veya yüksek yargı mensupları siyasi otorite yargı konusunda yeni düzenlemeye gitmek istediğinde fikir beyan ederler. Veya fikir istemediklerinde randevu talep ederek onları bilgilendirebilirler. Ama siyasetle kavgaya girmek, ülkenin yönetme sorumluluğunu üstlenmiş kadrolarla kavga etmek, bunu bir bilek güreşi ve hâkimiyet haline dönüştürmek modern bir devlette mümkün olamaz. Zaten anlaşılabilir de değildir.

BDP’NİN SÖYLEMİ HAYAL ÜRÜNÜ
-Siyasete dönecek olursak, bu süreçte BDP’nin tavrını ve Genel Başkanı Selahattin Demiştaş’ın “Referandumda kullanılmayan her oy BDP’nindir” iddiasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hiçbir dayanağı ve ciddiyeti de yoktur. Böyle bir hesap yapıyorlarsa bizde söylenen bir söz vardır; ‘Aç tavuk kendini darı ambarında sanırmış.’ Bu yüzden bir hayal ürünüdür.

-Hocam bu süreçte en çok tartışan parti MHP oldu. Sizde bir yazınızda buna değindiniz. Sizce MHP, 27 Nisan e-muhtırası, 367 olayı, Cumhurbaşkanlığı seçimi, başörtüsü ve katsayı problemi konusundaki olumlu tavrını; demokratik açılım ve anayasa değişikliği konusunda niçin korumadı?
MHP, 1999 sonrasında Türkiye’de önemli bir işlev gördü. Sokak düzeyine inen gerilimlerin pasivize edilmesinde Sayın Bahçeli’nin katkısı inkâr edilemezdir.

-Bu sürece geldiğimizde…
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar MHP, demokrasiden yana bir tavır içinde hareket etti.  Anayasa değişikliği paketi gündeme geldiğinde AK Parti’yi zorlayabilecek tek partiydi. Bunun için anayasa değişikliği paketine bir takım farklı maddeler eklemesi ve bu sürecin içinde yer alması yeterliydi.  MHP bunları yapsaydı; özellikle başörtüsü yasağının kaldırılması ve katsayı probleminin çözülmesi gibi maddeleri de pakete ekletip destek vereceğini açıklasaydı çok iyi prim yapardı. Ve AK Partili seçmen nezdinde bile itibar kazanabilirdi. MHP son tavrıyla bu şansını kaybetti.

MHP, CHP İLE KOALİSYON HESABI YAPTI
Sizce bunun özel bir nedeni var mı?

Bu bir hesap hatasıdır. Nasıl yaptıklarını bilmiyorum. Ama ben bir noktada gelecekte MHP-CHP koalisyonu hesabı üzerine oynadıklarını düşünüyorum. Ama son dönemeçte CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun söylemleri MHP tarafından nasıl algılanıyor ona da bakmak lazım.

12 EYLÜL'DE TÜRKİYE’NİN BAŞINA GEÇİRİLMİŞ DELİ GÖMLEĞİ YIRTILACAK
-Tüm bu tartışmalara rağmen sizce bu referandum Türkiye’nin siyasi tarihinde nasıl bir yer tutacaktır?

Bu referandum demokrasi yolunda bir eşiğin atlanması olacaktır. Ben birçok yazımda Türkiye’de gerçek vesayetin asker odaklı değil de; yargı odaklı olarak düşünülmesi gerektiğini yazmıştım. Bu referandumda oylanacak olan yargı maddeleri de Türkiye’nin başına geçirilmiş deli gömleğinin yırtılması anlamına geliyor. Ve son derece anlamlı buluyorum.

-Sonucu konusundaki düşünceniz nedir?
Referandumda ‘Evet’in çıkacağını düşünüyorum. Bu durumda yeniden Türkiye’nin önünün açılacağını ve yeni bir sivil anayasanın hazırlanmasında uygun bir zemin oluşacağı fikrindeyim. Hayır, çıkarsa da Türkiye demokrasiden vazgeçecek değildir. Ama Türkiye zaman kaybetmiş olur.

Etiketler :