Peygamber ocağında ittihatçı kalıntıları

Peygamber ocağında ittihatçı kalıntıları

'Meğer, Gayri Nizami Harb Dairesi, NATO’nun, 'Geride Kalanlar Ordusu'imiş de biz bilmezmişiz.' diyen Aziz Üstel, peygamber ocağında ittihatçı kalıntılarını yazdı.

Aziz Üstel'in yazısı

Peygamber ocağında ittihatçı kalıntıları

Seferberlik Tetkik Kurulu diye bir yer vardır. Bundan yıllar önce, Seferberlik Teknik Kurulunun, kontrgerilla merkezi olduğu dolaşırdı dillerde. Arada bir de gazete sayfalarına düşerdi bu bilgi. Sonra, baktık ki, Seferberlik Tetkik Kurulu ile Gayri Nizami Harb aynı kapıya çıkıyormuş. Yani öngörüler hep bu yoldaydı.

Meğer, Gayri Nizami Harb Dairesi, NATO’nun, Stay Behind Armies (Geride Kalanlar Ordusu), imiş de biz bilmezmişiz. Biz ne bilelim birader! Bizi asker ocağına anamız babamız hayır dualarıyla yollamış, biz de aynı biçimde evlatlarımızın ardından göz yaşı dökmüşüz. Bu Gayri Nizami Harp Dairelerini falan bilmeyiz ya da bilmezdik! Ta ki kafamıza vurula vurula öğrenene kadar. Şimdi, “egemen gücün” istemediği bir siyasi parti , sandıkta aldığı oylar sonucu iktidara gelirse, zayıflatılması ve engellenmesi için her türlü tezgaha baş vurmak serbest.  Bu Seferberlik Tetkik Kuruluna verilen emirler çerçevesinde yani!  Yahu biz demokrasiyle yönetilmiyor muyduk?

Bana ne soruyorsun? Git “bir bilene” sor;  anlatsın sana!

Neyse, Seferberlik Tetkik Kurulunun, Turgut Bey zamanında 13’e düşürülen şube sayısı, 2007 yılında artmaya başladı. Bu şube sayısı 12 Eylül öncesinde, 27’e çıkarılmıştı.  Alınan kararla 2010 sonuna kadarsa sayı  bugünkünün iki katına çıkarılacak.  

Size ilginç bir bilgi notu: Bu Seferberlik Tetkik Kurulunun sayısı 1954 yılın da 14’dü. Ama 1956’yla asker darbenin yapıldığı 1960’a kadar bu sayı 35’e çıkarıldı. Bölge Başkanlıklarında yapılan toplantılardaki saptamalar da hayli ilginç: “Bölgemize yönelik dış tehdit mevcut değildir. Ancak, vatan topraklarının birlik ve bütünlüğünü korumak amacıyla, fiziki, psikolojik, siyasi vb., tehditlere maruz kalmış bölgelerde Gayri Nizami Harp harekatını icra ederek, tehditler ortadan kaldırılacaktır!”

Bu “tehditlerin” ne olduğunu  kim saptayacaktır?

Örneğin kapatılan DTP’nin yürüyüşü vatan topraklarının bölünmesi anlamına mı gelir?

Peki varsayalım ki geldi, Cumhurbaşkan’ı, Başbakan ve Başbakan Yardımcısıyla ilgili bilgisayar dolusu bilgiler ele geçtiğinde, bunlar vatanın bölünmesine yönelik tehditler kapsamına girmez mi?

Kerbela matemini paylaşmak bu tür tehditlerden sayılır mı?

Ergenekon rezilliktir demek, tehdit kapsamında mıdır?

Ergenekon konusunda kitap yazmak vatanı bölmekle eş anlamlı mıdır? Ah bu İttihatçılar yok mu bu İttihatçılar!

Abdülhamid Han’a suikast düzenlenip bomba patladığında ve 57 kişi hayatını kaybettiğinde, Rus Sefaretinin bodrumunda, Belçikalı bomba uzmanı ve  Ermeni komitacılarla birlikte bombayı hazırlayanlara eşlik eden İttihatçı tayfası, “Tuh yılanın kafasını ezemedik!” demişti.

Orgeneral Başbuğ, asıl vatanın bütünlüğüne yönelik tehditin bu İttihatçı artıklarından geldiğini benden çok daha iyi bilir. TSK bu milletin gözbebeğidir. Biz de bunu biliriz. Ama çürük elmalar temizlenmedikçe, kuşku ve korkularım artıyor Orgeneralim.

Star

Etiketler :