PKK Artık Zarar Veremez Çünkü?...

PKK Artık Zarar Veremez Çünkü?...

Türkiye eninde sonunda PKK’yı bitirecek. Onun içinde Kürt sorununu PKK tekelinden kurtarmak gerekiyor. Bu durumda kime ne görevler düşüyor?

 

Yeni bir terör dalgasıyla karşı karşıyayız. Türkiye yeni bir sınav daha veriyor. Devlet olma bilincinde belli ki yeni bir aşamaya girdik ve yeni bir ayar gerekiyor. Zor günlerden geçtiğimiz kesin. Terörle mücadelede önemli tecrübelere sahip bir ülkenin yeniden bu duruma düşmesi şaşırtıcı olmalı!

PKK İHALE ALAN TAŞERON BİR ÖRGÜT
Çünkü bu ülkede sözde Kürtlerin haklarını savunma iddiasıyla faaliyet gösteren PKK, esasta bölgesel güç odaklarının taşeronluğuna mahkum durumda ve sırtını onlara yaslayarak bugünlere geldi. Gücünü halka dayalı siyasetten değil, bölgesel siyasetin labirentlerinde devletlerarası rekabetin kesiştiği boşluklardan alır. Devletlerin birbirlerine karşı siyasetlerinde doğrudan uygulanamayacak hamlelerde PKK konjönktürel eylemleriyle devreye girmekte. Onun için önemli olan mağdurların etnik kimliği değil. Terör örgütü bu çıkmaz dehlizde varlığını bir süre daha nasıl devam ettirebileceğinin hesabı içinde...

Hal böyleyken, “PKK ile müzakere” ilkeler üzerine bina edilemez. Müzakere gerçekten barış yönünde inisiyatif alabilecek ve şiddetle arasına mesafe koyabilmiş kesimlerle yürütülürse bir anlam kazanır. Şimdi sonuçları belli olduğuna göre, tüm iyi niyetine rağmen Hükümeti müzakere düzlemine sokan sebepleri anlamaya çalışmalıyız ki, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu yeni yol haritasını bu tecrübeler ışığında yapılandırabilelim.

MİT-PKK GÖRÜŞMELERİ

Kamuoyuna yansıyan MİT-PKK görüşmesi ve sonrasındaki değerlendirmelerden anlaşıldığı kadarıyla Devlet ilk olarak 2006 yılında sistematik diyebileceğimiz bir şekilde örgütle müzakere süreci başlatmış. Bu tarihte Başbakan’ın sadece kendi inisiyatifi ile bu kararı alabilmiş olması mümkün değildir. O tarihlerde güvenlik politikaları bilindiği gibi belli kurumların tahakkümü altındaydı. Zaten MİT’in bu sürecin yapılandırılmasındaki rolünü herkes biliyor. O rolün Genelkurmay’a rağmen harekete geçemeyeceğini de…

Hükümet, esasen bedellerini sadece kendisinin ödemek zorunda kalacağı ağır riskler üstlenmekte olduğunun farkındaydı. Başbakan sürecin başlarında sıklıkla dile getirdiği “Siyasi her türlü riski üstlenmeye hazırız” şeklindeki beyanlarıyla muhtemelen bugünlere işaret ediyordu. Şimdi anlıyoruz ki, Hükümet açısından belli ölçüde zorunluluktan kaynaklanan bu süreç, iyi niyetli ama gereğinden fazla müsamahakar bir tutumla bugünlere getirildi; riskin gerçekleşmesi engellenemedi ama geciktirilerek sürecin bugünlere taşınması sağlanmış oldu.

MUHALEFETİN TUTUMU

Peki bugün alabildiğine sert bir üslupla eleştirilerini dile getiren muhalefetin gelinen bu noktada hiç mi payı yok? O tarihlerde Hükümeti devletin kurumlarıyla çatıştığı gerekçesiyle baskılayanlar kimlerdi? Hükümet %47 oy oranına sahip olmasına karşın kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığında, bugün hoyratça Hükümeti eleştiren çevrelerden sonuca tesir edebilecek anlamlı bir destek gelmiş miydi?

MEDYA…

Medya ve özellikle de kendini liberal demokrat olarak konumlandıranlarca “PKK’ya karşı artık güvenlik politikalarının anlamı kalmamıştır, uzlaşarak bu sorunu çözmek lazım, gerekiyorsa Öcalan da Kandil de muhatap alınmalı” düzleminde ortaya konulan görüşlerin, neredeyse her günkü yazısını buna tahsis eden “vazifeli kalemşörlerin”, bugünlerde artan şehit sayılarında hiç mi payları yok?

En son yapılan KCK operasyonlarını bile dile dolayıp, devletin suç ve şiddet içeren yapılarla mücadelesini gayri meşru ilan etmeye çalışan bu çevreler, terör örgütünün sahip olduğu şiddet potansiyelini muhafaza etme kararlılığının ülkemiz açısından taşıdığı riskleri gerçekten görebildiler mi?

Makul analizlerde bulunan bir köşe yazarının bile “Yoksa PKK dediğimiz artık bugüne kadar bildiğimiz PKK değil mi?” diye sorması, bakış açılarının ne kadar altüst olduğunu göstermesi bakımından oldukça anlamlı. Hayır PKK aynen bizim bugüne kadar bildiğimiz PKK’dır ve kuruluğundaki misyonu ne ise bugünkü duruşu da aynen o noktadadır. Esasen yüzeysel olarak yaptığımız bu analizler eskiden beri PKK noktasında konuya duyarlı herkesin yakından bildiği gerçeklerdir. AK Parti düzlemindeki bir siyasetle, karşılığında vaad edilen ne olursa olsun Kürt sorununun çözümünde PKK’dan katkı sağlayıcı tutum beklemek, en basit ifadesiyle safdillik olur.

KÜRT SORUNUNU PKK’DAN KURTARILMALI

Kürt sorununu çözmek, bu ülkede ileri demokrasi adına yürünülecek yolda aşılması gereken ilk engeldir. Bu düzlemde Hükümetin demokratik açılım konusundaki ısrarlı tutumu gayet yerindedir. Ancak; bu yolda ilerleyebilmenin de yegane şartı, Kürt sorununu PKK tekelinden kurtarabilmek ve PKK’nın süreci sabote edebilme potansiyelini ortadan kaldırabilmektir. Bunun müzakere yöntemiyle olmayacağı, eskiden sadece bilinen bir gerçekti, şimde ise bizzat tecrübe ile sabitlenmiş oldu.

Bundan sonra; Hükümet süreç nasıl gelişirse gelişsin, artılarıyla eksileriyle kendi duruşunu ve samimi gayretlerini topluma anlatabilecek argümanlara sahiptir. Ancak muhalefet partileri, sivil toplum kuruluşları ve en önemlisi de medya ileride toplum nezdinde samimiyet sınavında kendini temize çıkartmakta zorluk çekecektir.

Bedeli ne olursa olsun, yaşanan süreçte Türkiye eninde sonunda PKK’yı bitirecek. Dengelerin bu kadar sarsıldığı bir Türkiye’nin bundan PKK gibi bir kamburla yoluna devam edebilmesi mümkün değil. PKK gemileri yaktı ve bir savaş başlattı. Bu savaş öncekiler gibi konjonktürel taktik açılımlara sahip değil. Ya Türkiye’nin siyasi dengelerini bozarak anayasal reform sürecini sabote edecek ve bu şekilde sebebi olarak gördüğü despotik damarları canlandıracak ya da PKK bu yolda kendini feda etmiş olacak. Kanaatimce iç dinamikler açısından hangi düzeyde olursa olsun PKK ya da terör üzerinden yürütülecek provokasyonlar Türkiye’nin siyasal dengelerini bozamayacak.

Yalnız bu noktada tek endişem, uluslararası dinamiklerin de devreye girerek Türkiye’nin baş etmekte güçlük çekeceği sorunlarla yüz yüze bırakılmasıdır. Analiz: Yetkin Yıldız/Aktifhaber Analiz: Yetkin Yıldız/Aktifhaber 

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.