Sağlıkta batı eliyle tekelleşme!

Sağlıkta batı eliyle tekelleşme!

Sağlık-Der tarafından hazırlanan “ SAĞLIKTA TASARRUF YERİNE SAĞLIĞIN BOZULMASINI ENGELLEYİCİ TEDBİRLER” raporu deklare edildi.

Rapor, Sağlık-Der Genel Başkanı Uzman Dr. Kasım Sezen tarafından açıklandı. Dernek tarafından Dr. Sezen imzalı yapılan açıklamada, “Bugün uluslararası batılı büyük şirketler her şeyi parayla alınıp satılan bir meta haline getirdikleri gibi sağlığı ve tıbbı da ticari bir meta haline getirmektedirler. Bunda da oldukça yol almışlardır.Tıbbi cihaz üreticileri ürettikleri her yeni cihazın bir iki yıl sonra bir üst modelini üretmektedirler. Bu cihazların yedek parçaları yeterince üretilmemekte veya pahalı satılmakta, bakımı yapılmamakta ve iki yıldan fazlada sigortalanmamaktadır. Böylece bu pahalı cihazlar 3-5 yılda, bir kenara atılmaktadır” denildi.

Hızlı bir teknoloji ve kaynak israfı olmaktadır” uyarısına yer verilen raporda şu ifadeler kullanıldı: “Buna hem batı hem de gelişmekte ve geri kalmış ülkeler alet olmaktadır. İletişim imkanları hastaların dünyanın neresinde ne cihaz olduğunu bilmesine ve bunları talep etmesine sebep olmaktadır.Bu talepler karşısında duramayan devlet ve özel sektör işletmecileri yeni teknolojik cihaz satın alma yarışına girmektedirler. Aynı şekilde uluslararası ilaç ve sarf malzemesi üreticileri de patent yasaları çıkartarak bir tekelleşmeye, reklama dayalı tüketimi artırarak insan sağlığını sömürme yoluna gitmektedirler. Tıbbın ilerlemesi insanların hayat standardını,yaşam kalitesini ve yaşam seviyesini artırmaktadır. Bunlarda tabii ki sağlığa daha fazla kaynak ayrılmasını gerektirmektedir. Hükümetler bu kaynakları sağlamakta zorlanmaktadırlar. Yeterli kaynak bulunamadığında da “sağlıkta tasarruf” yoluna gidilmektedir.

Uygulamadaki yanlışlıklara da vurgu yapılan raporda, “Sağlıkta yapılan tasarruf uygulamaları da insan sağlığını, toplum sağlığını tehdit eden geri dönülmez noktalara ulaşmaktadır. Bazen de tasarruf uygulamaları çok daha fazla kaynağın aşırı kullanımına sebep olabilmektedir. Tasarruf tedbirleri çerçevesinde ödeme kapsamından çıkarılan 1,5 YTL’ ye satılan mukolitik bir ilacın yerine hekimler 3,5 YTL’lik diğer bir mukolitik ilacı kullanma yoluna gitmektedirler. Diz artrozunda kullanılan 300 YTL’lik diz içi kıkırdak hammaddesi enjekte edilen hyaluronik asitin ödeme kapsamından çıkarılması 600 YTL’lik bir fizik tedavi uygulaması yada 3000 YTL’lik diz protezi uygulamasına yol açabilmektedirler. Bu alternatif uygulamalar hem daha fazla işgücü kaybına hem de daha fazla kaynak ayrılmasına sebep olmaktadır. Bu noktaya tedaviye yönelik tıbbın ön plana çıkarılarak koruyucu tıbbın ve önleyici tedbirlerin ihmal edilmesi sebebiyle gelinmiştir. Bunda da başta belirttiğimiz gibi reklama dayalı çalışan uluslararası ilaç ve cihaz üreticisi firmaların etkisi büyüktür” ifadelerine yer verildi.

Çözüm koruyucu ve önleyici tıp ön plana çıkarılmalı

Sağlıkçılar tarafından hazırlanan raporun sonuç kısmında ise şu öneriler sunuldu: “Çözüm koruyucu ve önleyici tıbbın ön plana çıkarılmasıdır. Obesite ilaçlarının, tadavilerinin teşvikinden ziyade zararlarının anlatılarak doğal besinlerle, suni gıdalardan uzak durulması, doğal besinlerle beslenilmesi, ihtiyaç kadar besin tüketilmesi, sporun teşvik edilmesi, spor imkanlarının artırılması sağlanmalıdır.

*Bugün hükümetler profesyonel sporlara verdikleri desteklerin belki yüz katını halkın sağlığı için spor imkanı sağlamaya ayırmalıdırlar.

*İfade ettiğimiz gibi belki sağlığın maliyetinin yüzde 80’i paramedikal önlemlerle azaltılabilir.

* İlaçta patent yasası uluslar arası egemen şirketlerin baskısına rağmen yerli ve ucuz üretici firmaları korumak için çıkarılmamalıdır. Yerli üretim desteklenmelidir.

* Hekimler ve hastalar ilaç tüketiminin azaltılması hususunda bilinçlendirilmeli ve teşvik edilmelidir.

*Tıbbi cihaz ve imkanların, mekanların kullanılmasında planlamalar iyi yapılmalı, israftan kaçınılmalıdır. Bu imkanlar maksimum ölçüde kullanılmalıdır. Yeni cihazların alımında acele edilmemelidir. Demode olmayacak, versiyonları son bulmuş, oturmuş cihazlar alınmalıdır.

*Sağlık finansını üstlenecek sağlık sigortası kurumları ve yardım sandıkları artırılmalı, çeşitlendirilmeli ve desteklenmelidir.

*Primlerin toplanması hususunda özel sektörden istifade edilmelidir.

*Tedavi kurumları olarak kaynakları daha tasarruflu kullanan yerli özel sektör yatırımcıları teşvik edilmelidir.

*Geri ödeme kurumları hizmet alımlarında makul kriterler getirilmeli sağlık bakanlığı ciddi bir denetim vazifesini yerine getirmelidir. Sağlık bakanlığı hastane işletmeciliğini özerk bir kuruma bırakmalıdır.Hem işletmecilik hem de denetimcilik yapmak mümkün değildir.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.