Sofinin kalbi bu merkezde!

Sofinin kalbi bu merkezde!

Ahir zamanda bir dost bulmak, hele o dostu evde bulmak ne zor imiş.

Vardım ol cananı evde bulmadım

Avrupa’da yakıcı yaz sıcağı bütün şiddetiyle Avrupalıları kavururken, Anadolu’da bir rüzgâr esiyordu ki sormayın gitsin. İstanbul’un bir başından öbür başına gitseniz, sanırsınız dünyanın bir ucundan öteki ucuna gitmişsiniz. Avrupa yakasındayken sanki bir Avrupa şehrinde, Anadolu yakasındayken sanki bir Anadolu köyündeymiş gibi bir hisse kapılıyorsunuz. “Dağ Yolu’nda kavurucu bir sıcak, Tepeören’de püfür püfür esen rüzgar” desem İstanbullular, İstanbullular içinde de bu yola düşenler beni anlayacak.

Kim çirkin?

Modern zamanlarda, yani bu zamanda yola çıkıp aramak çok da akıllı insanların işi gibi gözükmüyor. Lakin aklını bir kenara koymadan da bu yola çıkılmıyor. Zaten hangi bir güzelin peşine düşerse düşsün bir çirkin, kim ona ahmak gözüyle bakmaz ki. Ya bir de dönüp nazar ederse o güzel, bu çirkinlikten eser mi kalır ey ahmak diyenler. Kimileri gözlerindeki kirden dolayı peşine düşülmeye değer görmez o güzeli; kimileri de çirkin ebediyen çirkin kalacak da bu güzel onun yüzüne bakmayacak sanır. Oysa Bilal-i Habeşi karadır ama onun bir damla gözyaşı kara inciden bile daha kıymetlidir.

İstanbul’da alternatif bir merkez

Bugün size Tepeören’de bulunan Erol Kültür Merkezi’nden bahsetmek istiyorum. Muhammed Raşid Hz. bu külliyenin yapımını tavsiye etmiş. İsmi kültür merkezi ama bildiğimiz merkezlerden biraz farklılık arz ediyor. Çok büyük bir emekle, aşkla ve güzel bir niyetle yapıldığı bende uyandırdığı ilk intibalardan biri. Modern zamanlarda gelenekten kopmadan, gerek mimarîsi ve gerekse gördüğü işlevler bakımından oldukça dikkat çekici. Burada modern mimarî ve geleneksel mimarînin oluşturduğu armoni, kültür merkezi yapmak isteyen kuruluşlar için bir esin kaynağı oluşturacağı kanısındayım. Hem kalabalık toplulukları kaldırması hem de insanların gereksinimlerine cevap vermesi işlevsellik yönünü ön plana çıkartıyor. Geçmiş zamanlardan bir an yaşamak, bu külliye ortamında mümkün.

Külliye, mimarî geleneğimizin en önemli ve görkemli örneklerindendir. Bu günün modern İstanbul’unda böyle bir külliyenin yapılmış olması kültürel mirasımıza sahip çıktığımızın ve yavaş yavaş hafızamızın yerine gelmeye başladığının bir göstergesidir diye düşünüyorum.

Bazıları bu merkezden rahatsız oldu

1999-2000 yılları arasında yapımına başlanılan merkez, Tepeören’de organizasyonları olan kuruluşları oldukça rahatsız etmiş. İsmi duyulmuş gazetelerde “Bu yapılanmayı durdurun, buna bir son verin” gibi uyarılar yapılsa da Allah’ın dilemesinin önüne geçilmiyor. Merkez uzun bir süredir hizmete devam ediyor. Allah, dostlarını yalnız bırakmıyor, emekleri de boşa çıkarmıyor.

Eğer bir dost yüzü görmek dilersen

Oldukça merkezî bir yer olması hasebiyle, eğer tanıdık bir dost yüzü görmek dilerseniz bu külliyeye gidin derim. Gitmeden de O evde mi, değil mi, iyi öğrenin. Ancak, gerçek aşk ve gerçek dostluk O’nun evde olmadığını bile bile O’na gitmektir.

 dunyabizim.com

Etiketler :