Ulusa sesleniş konuşması:

Ulusa sesleniş konuşması:

Güvenlik güçlerine yönelik saldırılar ile birlikte yumruklu olayların ardındaki nedenlere değinirken işsizliğe çözüm konusunda TOBB'a tepkisini sürdürdü.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 23 Nisan 1920'de Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de ifade ettiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin millet iradesinin tecelligahı olduğunu ve onun üzerinde hiçbir güç olmadığını kaydederek, ''Milletin iradesi üzerine ipotek koymaya, onun üzerinde vesayet kurmaya çalışanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundaki ruhu anlayamamış olanlardır'' dedi.

Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında vatandaşlara hitap etti.

''Türkiye'nin daha aydınlık, daha parlak, daha güneşli zamanlara biraz daha yaklaştığı bu güzel bahar günlerinde yeniden vatandaşlarla birlikte olmanın mutluluğu içinde olduğunu'' belirten Erdoğan, her yıl olduğu gibi bu yıl da bahar neşesine dünya çocuklarının coşkusu ve mutluluğunun eklendiğini söyledi.

23 Nisan'da, dünyanın yegane çocuk bayramını, büyüklerin de çocukların mutluluğuna ortak olarak, hep birlikte kutladıklarını anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bildiğiniz gibi bizim için 23 Nisan iki ayrı mutluluğu, iki ayrı gururu bir arada yaşadığımız bir bayram...

Bu yıl Çocuk Bayramı ile birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 90. kuruluş yıl dönümünü de Milli Egemenlik Haftası kapsamındaki etkinliklerle kutladık. 90 yıl önce istiklal ve hürriyetimizin teminatı olarak kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi, o günlerden bugünlere millet iradesinin tecelligahı olarak varlığını sürdürüyor.

Hakimiyet-i Milliye'nin, yani millet egemenliğinin ne büyük bir güç, ne büyük bir kazanım ve ne sağlam bir meşruiyet kaynağı olduğunu bir an olsun aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.

23 Nisan 1920'de, Gazi Mustafa Kemal'in de ifade ettiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi millet iradesinin tecelligahıdır ve onun üzerinde hiç bir güç yoktur.

Milletin iradesi üzerine ipotek koymaya, onun üzerinde vesayet kurmaya çalışanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundaki ruhu anlayamamış olanlardır.

Her konuda nihai söz ve karar sahibi millettir. Bu ülkeye istikamet çizecek olan, bu ülkenin istikbalini belirleyecek olan millettir. Ülkemizin en hayati meselelerinde, siz aziz milletimizin temsilcilerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi ittifakla karar alamadığında, son sözü söyleyecek olan, son kararı verecek olan da sizlersiniz değerli milletim.

Milletimizin engin ferasetini inkar edenler, ülkemizi yakından ilgilendiren meselelerde size danışmamızı yadırgayanlar, milletle aralarındaki köprüleri kaldırmış, milletle iletişimi kesmiş olanlardır.''

-''MENFUR SALDIRILAR TÜRKİYE'Yİ KUTLU YÜRÜYÜŞÜNDEN ALIKOYAMAYACAK''-

Türkiye Cumhuriyeti'nde bütün vatandaşların huzur içinde yaşamasını, gönüllerinin şen olmasını ve tek bir vatandaşın bile kanayan bir yarası olmamasını istediklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, bu amaçla Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni başlattıklarını ifade etti.

Bu açılımı başlatırken sahip oldukları umut ve heyecanın, milletin her kesiminden aynı olumlu karşılığı görmesinin kendilerini ayrıca mutlu ettiğini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:

''Bakınız... Milli Birlik ve Kardeşlik Projemizi anlatmak ve değerli sanatçılarımızın görüş, öneri ve eleştirilerini almak üzere bir süredir istişare toplantıları düzenliyoruz. Önce ses sanatçılarımızla, ardından sinema ve gösteri dünyamızın ünlü simalarıyla, son olarak da edebiyat ve düşünce dünyamızın önde gelen isimleriyle buluştuk.

Türkiye'de on yıllardır hüküm süren kronik meselelerin çözümü için, her bir sanatçımızın, yüreğini ortaya koyduğunu, büyük bir memnuniyetle müşahede ettik. Bir kez daha gördük ki, Türkiye'nin çözülmez gibi görünen sorunları, aslında el birliği, gönül birliği yaptığımızda çok kolay, çok hızlı çözülebilir.

Biz, akan kan dursun, güvenlik güçlerimiz şehit olmasın, anneler artık daha fazla ağlamasın diye çırpınırken, bazı iç ve dış mihraklar, istismar zeminlerini kaybedecek olmanın verdiği panikle, süreci kışkırtmaya, tahrik etmeye, ülke içinde huzursuzluk çıkarmaya çalışıyorlar.

Van'da, Samsun'da, Kayseri'de, siyasetçilere yönelik saldırılar, Samsun'da, Giresun'da güvenlik güçlerimize yönelik son saldırılar, aynı zamanda bu ülkenin kardeşliğine yapılan saldırılardır. Bu saldırılar, Türkiye'nin huzurunu, istikrarını, kardeşlik iklimini bozmaya yönelik saldırılardır.

Bütün bu provokasyonlara, bütün bu tahriklere, bütün bu insanlık dışı saldırılara rağmen biz kardeşliğimizi muhafaza etmeye, onu daha da pekiştirmeye devam edeceğiz.

Bu menfur saldırılar Türkiye'yi asla ve asla kutlu yürüyüşünden alıkoyamayacak. Terör tacirlerine, çatışma lobilerine, husumetten, savaştan, gençlerin ölümünden, annelerin gözyaşından beslenen bu istismarcılara karşı mücadelemizi sürdürecek, Türkiye'nin bütün gerçekleri görmesini sağlayacağız. Birliğimizle, dirliğimizle, bütünlüğümüzle bu odakları saf dışı edeceğiz.

 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin işsizlik konusunda başarılı olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan Ulusa Sesleniş konuşmasında ekonomideki gelişmelere değindi.

Türk ekonomisinden güzel haberlerin gelmeye devam ettiğini belirten Erdoğan, Mart ayı sonunda açıklanan büyüme rakamlarının bunun en güzel örneği olduğunu ifade etti. Bu rakamlara göre, 2009 yılının son çeyreğinde Türk ekonomisinin yüzde 6 oranında büyüyerek, beklentilerin üstünde bir iyileşme performansı göstermiş olduğunu anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Dünyada ve özellikle Avrupa'da ciddi sıkıntılar yaşanırken, Türkiye'nin böyle başarılı bir çizgi yakalamasını son derece önemli görüyoruz.

Yine başka bir olumlu gelişme de borsada yaşanıyor; İstanbul Menkul Kıymetler Borsası geçtiğimiz hafta 59.000 endeks seviyesini aşarak bütün zamanların rekorunu kırdı.

Bütün bunlar istikrarla oluyor, sağlam bir ekonomik yönetimle oluyor. Bakınız istikrarın ülkemiz için ne kadar önemli bir kazanım olduğunu gösteren çok önemli bir örneği burada sizlerle paylaşmak istiyorum. 2009 yılında dünya ticaret hacmi büyük bir daralma yaşadı, ihracat rakamları geriledi biliyorsunuz... İşte böyle bir dönemde, Türkiye, doğu ve güneyindeki 22 ülkeyle ticaretini ortalama yüzde 100 oranında artırma başarısı göstermiştir. Bunlar ekonomimizdeki canlanmanın çok güzel, çok önemli örnekleri...

Benzer bir iyileşmenin işaretleri işsizlik oranlarında da ortaya çıkmış durumda. Ocak ayında işsizlik yüzde 14,5 olarak gerçekleşmiş bulunuyor. Ocak ayı mevsimsel olarak işsizlik oranlarının en yüksek olduğu aydır. Mart-Nisan döneminden itibaren bu rakamlar kademeli olarak düşer. Yaz aylarında en düşük seviyeye gelir.''

 -''EMEK YOĞUN BİR ANLAYIŞTAN TEKNOLOJİ YOĞUN ANLAYIŞA GEÇİLİYOR-

 2009 yılı Ocak ayı işsizlik oranının yüzde 15,5'larda olduğu dikkate alındığında, 2009 yılına göre bu alanda yüzde 1'lik bir düşüş yaşandığının ortaya çıktığını belirten Başbakan Erdoğan, bu düşüşün 2010 yılı için çok ümit var bir başlangıç olduğunu rahatlıkla söyleyebileceklerini dile getirdi.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Burada bir konuyu özellikle vurgulamak istiyorum. Türkiye işsizlik konusunda başarılıdır. Bunu söylerken şu gerçeği unutmayalım. Bakınız, artık işsizlikte Türkiye emek yoğun bir anlayıştan, bir yapılanmadan teknoloji yoğun bir anlayışa geçiyor. Bu ne demektir? Eskiden bir tekstil fabrikasında 500 kişi çalışırken şimdi aynı tekstil fabrikasında 500 kişinin yaptığı işi 50 kişi yapıyor. Niçin? Gelişen teknoloji artık fabrikalarımıza, tekstil fabrikalarımıza girmiş bulunuyor ve buradaki o 450 kişi işte şimdi yeni sanayileşmenin ortaya koyduğu fabrikalarda yerini alacak. Öyle ise daha fazla sanayileşmemiz gerekiyor. Veyahut da hizmet sektöründe daha büyük adımlar atmamız gerekiyor. Bunları görmemezlikten gelemeyiz.

Aslında bunlar önemli adımlar. Eğer bugün İspanya gibi bir ülke yüzde 18,5 işsizliği yaşıyorsa bunun gerekçesi teknoloji yoğun bir dönemin içerisinde olduğundandır. Aynı şekilde Amerika, aynı şekilde Japonya, bunlar tarihlerinde görmedikleri işsizliği görüyorlar. Fakat biz hizmet sektöründe başlattığımız sıçramayla yine de işsizlikte inanıyorum ki yüzde 10'ların altına düşeceğiz ve işsizlerimize iş imkânlarını hazırlamanın gayreti içerisindeyiz.''

 -''KİMSE İŞÇİYİ ÇIKARMAK SURETİYLE 'KAR EDİYORUM, KAZANIYORUM' NOKTASINA GELMESİN''-

 Şu anda memur alımı konusunda yeni bir çalışmayı başlattıklarını hatırlatan Erdoğan, devlet memuriyetine alınacak lise ve üniversite mezunu gençlerle, biraz daha rahatlama sağlayacaklarına inandıklarını dile getirdi.

Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Ve bu arada benim TOBB'a yaptığım davet bugünün daveti değildir. Ta 4 yıl, 5 yıl önceden başlayan bir süreçtir. Bunu niçin açıkça söylüyorum, çünkü bu ülkede işsizlik konusu bizim için bir milli mesele halindedir. Olaya böyle bakmamız lazım ve her işverenimiz, ortalama bir rakam vermiştim ben, o da neydi, 1 kişiyi yanında istihdam edecek olsa 1 milyon 500 bin mensubu olan bir TOBB, 1 milyon 500 bin işsizin iş bulmasına vesile olabilirdi. Fakat bunu farklı şekilde yorumladılar. Bu benim de üzüntüme mucip oldu. Çünkü biz bu ülkede bu sorunları birlikte çözeceğiz.

Eğer bu sorunların çözümünü sadece hükümetten beklersek yanlış olur. Bakınız, eğer biz tekstil sektöründe KDV'yi yüzde 18'den yüzde 8'e indirirken buradaki bütün gayretimiz istihdam yaratılsın, bunun içindi. Şimdi, işsizime iş bulma noktasında bu çağrıyı işverenlere yapmakla yanlış mı yaptım ve bu çağrıyı bundan sonra da yapmaya devam edeceğim. Çünkü bu benim için yol gösterme noktasında, bir hatırlatma noktasında görevimdir ve bunu yapmaya da yine devam edeceğim. Hep birlikte çözüm bulacağız.

Kimse işçiyi çıkarmak suretiyle 'kar ediyorum, kazanıyorum' noktasına gelmesin. Eğer kayıt dışı ekonominin yüzde 45-50 olduğu ülkemde, bunu beraber çözeceğiz. Niçin kayıt dışı ekonomi var, eğer ben bir emek sömürüsü yapılıyor ifadesini kullandıysam bunu da kullanmamın sebebi şudur. 18 yaşın altında eğer çocuklar çalıştırılıyorsa ve bu çocuklara asgari ücret değil, dikkat edin, bunun altını da çiziyorum, 200 lira, 100 lira gibi ücretler veriliyorsa bu emek sömürüsü değil de nedir? Ha, bunlara karşı yaptırımlarınızı yapın diye bize bir çağrı, bir davet yapılmış olabilir, yapılabilir bu da haklıdır ve bunların da üzerine gidiyoruz ve bundan sonra çok daha farklı bir şekilde gideceğiz.''

 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarıyla ilgili, ''24 Nisanda Sayın Obama bizim hassasiyetlerimizi belli ölçüde dikkate almakla birlikte yine de ülkemiz açısından, milletimiz açısından kabul edilmesi mümkün olmayan iddiaları dile getirmiştir'' dedi.

Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayımlanan Ulusa Sesleniş konuşmasında, Mart ayında ihracatın yüzde 34 gibi çok yüksek bir oranda artış kaydettiğini söyledi. Erdoğan, Nisan ayında kapasite kullanım oranının yüzde 72'ye yükseldiği de hatırlattı.

''Ekonomide son derece umut verici gelişmelere şahit oluyoruz ve bu gelişmeler önümüzdeki aylarda da inşallah devam edecek'' diyen Erdoğan, ekonomideki bu güzel gidişatı hızlandırmak için hükümet olarak bütün kesimlere yönelik destek imkanlarını seferber etmeyi de sürdürdüklerini dile getirdi.

Bu kesimler içinde sayıları 1 milyon 900 bini bulan esnaf ve sanatkarların önemli bir toplam tuttuğunu belirten Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bizim onların sıkıntılarına, dertlerine duyarsız olmamız elbette düşünülemez. İlk günden beri elimizdeki bütün imkânlarla onların yanlarında olmaya gayret ediyoruz.

Bu anlayışımızın bir gereği olarak bu ay içinde esnaf ve sanatkârımızı ilgilendiren çok önemli bir eylem planını hayata geçirdik. Aileleriyle birlikte düşünürseniz yaklaşık 10 milyon vatandaşımız bu eylem planının getireceği kazanımlardan istifade edecek. Bu eylem planıyla kredi finansmanı başta olmak üzere vergi, istihdam, eğitim, yenilikçilik, Avrupa Birliği projeleri, hukuki altyapı gibi pek çok konuda esnafımıza kolaylıklar sağlıyor, destek oluyoruz.

Bakınız, 2002 yılında -bunu bir mukayese olsun diye veriyorum- Halk Bankası aracılığıyla sadece 154 milyon TL kredi kullanan esnafımız, geçen yıl tam 21 kat artışla yani iktidarımız döneminde 3,3 milyar TL tutarında kredi kullanma imkânı bulmuştur. Esnafın yanında kim, biziz.

Yine esnafımızın fiilen ödediği kredi faiz oranları ekonomimizdeki istikrarın bir neticesi olarak, neydi o zaman biliyor musunuz? 7,5 yıl önce yüzde 47 seviyesindeydi şimdi nereye indi? Yüzde 6,5'a kadar indi. Biz mi esnafımızı faizle eziyoruz Allah aşkına. Yüzde 47 faiz nerede, yüzde 6,5 nerede.''

 -ESNAF VE SANATKARLARA DESTEK-

 O dönemde, esnafların kullanabileceği kredinin üst sınırının 5 bin lira olduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, bunu, kooperatifin mali yapısına göre 35 bin ila 50 bin lira seviyesine kadar yükselttiklerini bildirdi.

2009 yılının Ocak ayında sicil affı çıkardıklarını belirten Erdoğan, bu sayede kredi kullanamaz durumdaki esnaf ve sanatkarlara yeniden kredi kullanabilme imkanı sağladıklarını dile getirdi.

Aynı şekilde KOSGEB aracılığıyla esnaf ve sanatkarlara farklı kredi kanalları da açtıklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''2003 yılından bu yana KOSGEB'in oluşturduğu kredi hacmi 7 milyar lirayı aşmış durumdadır.

Küresel krizin getirdiği olumsuzlukları giderebilmek için 'İmalatçı Esnaf-Sanatkar Destek Kredisi' programını uygulamaya koyduk. Bu uygulamayla 5 bin 108 işletmemize 129 milyon lira kredi kullandırdık. Geçen yıl uyguladığımız '100.000 KOBİ Destek Kredisi' programından esnafımızın da yararlanmasını sağladık, toplam 2,5 milyar liralık kredi hacmi oluşturduk. KOSGEB Kanunu'nda yaptığımız değişiklikle imalatçıların yanı sıra hizmet sektörlerinin de KOSGEB desteklerinden yararlanmalarını temin ettik.

Bildiğiniz gibi, bu ay içinde, bütün bu çalışmalara ivme kazandıracak olan yeni bir planı kamuoyuna açıkladık. 'Esnaf ve Sanatkarlar Değişim, Dönüşüm, Destek Strateji Belgesi ve Eylem Planı' adıyla uygulamaya konulan bu plan, bugüne kadar esnafla ilgili yapılan en kapsamlı çalışma olma özelliğini taşıyor.

Planın temel hedefi esnaf ve sanatkârlarımızın rekabet gücünün artırılması, bu alanda değişim ve dönüşümün desteklenmesidir. Bu çerçevede esnafımıza Halk Bankası tarafından kullandırılan krediye yüzde 50 faiz desteğine bu dönemde de devam edeceğiz. Bakın bu desteği biz veriyoruz. Yine bu programla KOSGEB destek programlarında esnaf ve sanatkarlarımızı öncelikli hale getiriyoruz.''

 -VERGİDEN MUAF ESNAF BELGESİ UYGULAMASI-

 KOSGEB programları aracılığıyla, esnaf ve sanatkarlara Ar-Ge, inovasyon, iş birliği-güç birliği ve girişimcilik alanlarında destek sağladıklarını ve sağlamaya devam edeceklerini anlatan Erdoğan, esnafın üstündeki yükü azaltmak üzere vergiden muaf esnaf belgesi uygulaması getireceklerini ifade etti.

Başbakan Erdoğan, buna göre mali tablolarına ve yapılarına göre küçük esnafın belli sınırlar dahilinde vergi noktasında bu avantajlardan yararlanacaklarını bildirdi.

Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Küçük sanayi sitelerinin yapımında bundan böyle TOKİ'nin imkânları da devreye sokulacak.

Dağınık şekildeki esnaf odaları ve birliklerini daha dinamik hale getirecek bir yapı oluşturmak üzere kanuni değişiklikler yapılacak.

Proje hazırlama ve geliştirme kapasitesini artırmak için AB programlarından gelen 14 milyon avroluk kaynaktan esnaf ve sanatkarımızın da azami derecede yararlanmasını sağlayacağız. Bu program kapsamında 30 başlıkta geliştirilen bütün bu tedbirlerin esnaf ve sanatkârımıza önemli kazanımlar getireceğine inanıyorum.''

Erdoğan, çiftçiler, köylüler ve hayvancılar için yaptıkları çalışmaları, geliştirdikleri tedbir ve projeleri de peyderpey vatandaşlarla paylaşacaklarını belirtti.

 -''BALKANLAR'DA BARIŞIN TESİSİNDE BOSNA-HERSEK KİLİT ÜLKE KONUMUNDA''-

 Başbakan Erdoğan, Ulusa Sesleniş konuşmasında, dış politika alanındaki gelişmelere de değindi.

Nisan ayının, dış politika açısından yine oldukça önemli gelişmelerin yaşandığı yoğun bir ay olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, 5-7 Nisan tarihlerinde Bosna-Hersek ve Fransa'yı içine alan bir ziyaret gerçekleştirdiklerini hatırlattı.

Bosna-Hersek temasları hakkında bilgi veren Erdoğan, ''Türkiye olarak Bosna-Hersek'in egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve uluslararası tanınmış sınırlarının muhafaza edilmesine büyük önem veriyoruz. Bunun da ötesinde Balkanlar'da barışın tesisinde Bosna-Hersek'in kilit ülke konumunda olduğunu düşünüyoruz'' dedi.

Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı Haris Sladziç ile Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç'in İstanbul'da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ev sahipliğinde bir araya geldiklerini de hatırlatan Erdoğan, ''Bu tarihi zirveden inanıyorum ki iki ülke ilişkilerinde yepyeni bir dönemi başlatacak çok hayırlı kararlar çıktı ve bu süreç içerisinde değerli Dışişleri Bakanım ve ekibi çok gayretli çalışmalar yaptılar. Onlara da özellikle teşekkür ediyorum. Türkiye olarak bu sürece başından beri öncülük ediyor, katkı sağlıyoruz. Bu sebeple bu yakınlaşma bizi ayrıca mutlu ediyor'' diye konuştu.

 -TÜRKİYE-ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ-

 Bosna-Hersek ziyaretinin ardından Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin resmi davetlisi olarak gittiği Fransa'da da yoğun bir program gerçekleştirdiklerini anlatan Erdoğan, Fransa'da yaptığı temasların Türkiye-Fransa ilişkilerine yeni bir ivme kazandıracağını ümit ettiğini dile getirdi.

Nisan ayı içinde bir diğer önemli dış ziyareti de Nükleer Güvenlik Zirvesi vesilesiyle Amerika Birleşik Devletleri'ne gerçekleştirdiklerini anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:

''47 ülkenin devlet ve hükümet başkanının katıldığı bu zirvede Türkiye'nin nükleer güvenlik konusundaki tutumunu detaylarıyla ifade etme imkânı bulduk. Dünya barışının sağlanması adına nükleer silahlanmaya hem küresel ölçekte hem de bölgesel olarak sıcak bakmadığımızı, bu konuyu değerlendirirken her türlü çifte standardın ortadan kaldırılması gerektiğini özellikle vurguladık.

Bu zirveye katılmak üzere orada bulunan birçok ülke lideriyle de ayrı ayrı temaslarım oldu. Bunların arasında Ermenistan Cumhurbaşkanı Sayın Sarkisyan'la bir buçuk saatlik bir görüşmem oldu. Kendisine ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ve protokollerin hayata geçirilmesi için Türkiye'nin çok samimi bir gayret içinde olduğunu, aynı samimiyeti kendilerinden de beklediğimizi özellikle vurguladık.

Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri ve Yukarı Karabağ konusunda da Türkiye olarak beklentilerimizi ve atılacak olumlu adımların, meselenin çözümüne yapacağı katkıları detaylarıyla ifade ettik ve şu bizim için çok önemliydi. Biz ön koşulsuz anlayışını kabulleniyoruz ama bunun önüne bir şey koyduk. O da bölge barışına hizmet edecek bir anlaşma olarak buna bakıyoruz dolayısıyla bölge barışının içerisinde önemli iki aktör var. Azerbaycan ve Ermenistan ve aradaki bu sıkıntı giderilmediği sürece şüphesiz ki bu attığımız normalleştirme süreci sıkıntıyı yaşayacaktır.

Bildiğiniz gibi birkaç gün önce bu konuda yeni gelişmeler oldu ve maalesef Ermenistan tarafı tek taraflı olarak protokolleri askıya aldığını açıkladı. Tabii bu karar Ermenistan tarafının kendi kararıdır, bu noktada Türkiye olarak biz eski konumumuzu sürdürüyoruz. Meselenin çözümüne yönelik pozitif tavrımızı, protokollerin lafzına ve ruhuna sadakatimizi baştan beri sürdürdük, bundan sonra da sürdüreceğiz.

Bu tavrımızın uluslararası camiada yaptığı olumlu tesirleri, Türkiye'nin barışçı yaklaşımına yönelik takdirleri dış ziyaretlerimiz sırasında muhataplarımızdan sık sık duyuyoruz. En son Amerika Birleşik Devletleri ziyaretimiz sırasında bizzat Başkan Sayın Obama'yla bunu yaklaşık 45 dakika içinde yaptığımız görüşmede bu süreçten duyduğu heyecanı bizimle paylaştı.''

 -''YILLARDIR SÜREGELEN BU HAKSIZ TUTUMU ELBETTE ESEFLE KINIYORUZ''-

 Kendisinin de ABD Başkanı Obama'ya sözde Ermeni soykırımı iddialarının Temsilciler Meclisi Dış ilişkiler Komitesi'nde kabul edilmesinden duyulan üzüntüyü ifade etme fırsatı bulduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

''Kendileri daha önce Dışişleri Bakanı vasıtasıyla bu konu ile ilgili üzüntülerini dile getirmişlerdi. Ancak 24 Nisanda Sayın Obama bizim hassasiyetlerimizi belli ölçüde dikkate almakla birlikte yine de ülkemiz açısından, milletimiz açısından kabul edilmesi mümkün olmayan iddiaları dile getirmiştir.

Devlet olarak, hükümet olarak gerekli tepki her zaman ifade ediliyor, her zeminde ifade ediliyor. Yıllardır süregelen bu haksız tutumu elbette esefle kınıyoruz, bu kadar tek taraflı ve mesnetsiz iddiaların en başta tarih bilimiyle çeliştiği açıktır.

Biz öteden beri bu meseleyi bütün boyutlarıyla tarihçilere bırakmanın gereğini vurguluyoruz ama maalesef üçüncü ülkeler bu meseleyi kendi iç politikalarına malzeme etmekten bir türlü geri durmuyorlar. Bu tutum hem milletimizde derin izler bırakıyor hem de Türkiye'nin Ermenistan ilişkilerine yönelik açılımlarını da olumsuz etkiliyor.

Bir an önce bu yanlış tutumların ortadan kalkmasını istiyoruz. Türkiye, dost olarak gördüğü ülkelerin bu türden samimiyetsiz ve ikircikli davranışlarından fazlasıyla rahatsızdır, kim olursa olsun.

Türkiye, dünya barışı ve esenliğinin toplumlar arası yakınlaşmayı hızlandıran tavır ve uygulamalarla sağlanacağına inanmaktadır. Herkese düşen görev, geçen yüzyıldan kalma köhne iç politika entrikalarını artık terk etmek, milletlerin birbirlerini daha iyi anlaması, kültürlerin ve inançların yakınlaşması için gayret göstermektir.''

Bu konuda çok güzel bir örneğin Nisan ayı içinde Yeni Zelanda Başbakanı John Key'in, Çanakkale Kara Savaşları'nın 95. yıl dönümü anma törenlerine katılmak üzere Türkiye'ye yaptığı ziyarette yaşandığını anlatan Erdoğan, geçmişte birbirine karşı savaşmış, bu savaşlarda birçok insanını kaybetmiş iki ülke arasında bu ziyaretle taçlanan bir dostluk iklimi hüküm sürdüğünü ifade etti.

Key'in çok renkli geçen ve iki ülke arasında her geçen gün gelişmekte olan dostane ilişkilere yakışır samimiyetteki bu ziyaretinin kendisinde güzel hatıralar bıraktığını belirten Erdoğan, ''Bu vesileyle 95. yıl dönümünde, Çanakkale Kara Savaşları'na katılan ve vatanlarını korumak uğruna canlarını veren aziz şehitlerimizin hatırasını bir kere daha yad ediyor, bütün istiklal şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onların emanetini hakkıyla taşıyabilmek ve ülkemizi aydınlık yarınlara ulaştırabilmek için canla başla çalışmaya bir kere daha azmediyoruz'' sözleriyle Ulusa Sesleniş konuşmasını tamamladı.

AA

Etiketler :