Umur Talu'dan Özkök'e ağır sözler

Umur Talu'dan Özkök'e ağır sözler

Sabah Gazetesi yazarı Umur Talu, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök için öyle sözler söyledi ki...

Talu bugünkü köşesinde "Sabun köpüğü kültürü, şımarık gazetecilik!" başlığı altında kaleme aldığı yazıda, "Ve aslında başka yetenekleri, başka değerleri, başka damgaları olabilecek birçok "zeki gazeteci", bu "şımarık, kendini beğenmiş, narsist, bazen sadist bazen mazoşist, soytarı" bir "sabun köpüğü gazeteciliği" nin kendi ruhlarını, insanlıklarını nasıl ve nereye kaydırdığını muhakeme edemeyecek kadar da ahmak" dedi.
İşte Umur Talu'nun köşe yazısı:




Soy, aile, mahalle kıdemlerimi saymazsak...

Meslekte 29 yıl geride.

Ve ben bu kadarını hatırlamıyorum.


Uzak geçmiş de elbet tertemiz değildi.

Yakın geçmiş de kir, pas doldurulmuştu.

Polemik, sataşma, tartışma elbet her dönem vardı.

Onca doğru ve dürüst, atıl, emek ve vicdan yüklü gazetecilik yanında.

Ama giderek başka bir şey oldu.


"Gazeteciler" elbet kimi davalarda aktör olmuştu, ama hiç bu kadar "kötü aktör" olmamıştı.

Sadece başkalarının kişiliğine saldıran ve başkalarının kendisine saldırılarıyla beslenen, bunu bir "şöhret, okunma, reyting" yolu olarak benimseyen...

Bu haliyle pohpohlanan...

Birer saray soytarısı gibi patronlarını, genel yayın yönetmenlerini, konu komşuyu böyle eğlendiren...

Bir gün değil, iki gün değil; adeta tüm mesleki çizgisini "Nasıl geçirdim" yollarına düşüren...

Toplumun hemen hiçbir can alıcı meselesi üstüne akıl, fikir, kalp yormadan, tartışmalarını bu meseleler üstünde yürütmeden, bunlardan herhangi birinin çözülmesi için kavga vermeden her gün kavga edebilen birileri, hiç bu kadar çok olmamış, hiç böyle gemi azıya almamıştı.


Bu kesif bir şımarıklık.

Ve aslında başka yetenekleri, başka değerleri, başka damgaları olabilecek birçok "zeki gazeteci", bu "şımarık, kendini beğenmiş, narsist, bazen sadist bazen mazoşist, soytarı" bir "sabun köpüğü gazeteciliği" nin kendi ruhlarını, insanlıklarını nasıl ve nereye kaydırdığını muhakeme edemeyecek kadar da ahmak.



Ertuğrul Özkök...

Rakipleri onca yara ile boğuşurken bile, Hürriyet gibi bir "popüler kitle çınarı"nı, bu devirde, onca ilan geliri, bütçe ve grup imkânlarıyla, onca TV desteği ve dağıtım gücüyle, milyonlarca yeni okur potansiyeliyle; hafta sonu şamatası dışında 400 bin tiraja çakmayı "başarı" kabul ediyorsa...

30 yıl kadar önce, 44 milyon nüfuslu Türkiye'de, 12 Eylül sonrasında bile her gün 900 bini aşmış Haldun Simavi Günaydın'ı ile yanılmıyorsam 600 binleri bulan Erol Simavi Hürriyet'inin ardından, 2009'da, 70 milyon nüfusta, 400 bin kadar gazete satabilmeyi "başarı" sayıyorsa...

Hakikaten gazetesini sabun köpüğü kültürü içinde bir "sitcom" haline getirmekte; kendi deyişiyle "Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu gazeteciliğini yıkmakta" başarılı!


Yukarıdaki paragrafı, "şımarık gazetecilik" türünün en büyük organizatörüne adarken...

Hafızamı da yokladım.

Kendisiyle birkaç kez yüz yüze, ama esas yazılarla ve büyük çoğunluğu da "aynı grup içinde" çok çatışmışız...

Yazdıkları, düşünceleri, gazetecilik anlayışı üstüne, çeşitli entrika meselelerinde de, çok ağır ama tüm kalbimle yazılar yazmışımdır. (Artık pek yapmıyorum!)

Ne ki, ailesiyle, özel hayatıyla, kişisel halleriyle ilgili yazdığımı hiç hatırlamıyorum. (Oradan öyle de vurulmak istendiğim halde!)

Oysa "şımarık hoşt modern" gazetecilik dünyasında, üstelik kendisi de öyle şahsi saldırılardan "insani" yara aldığı halde, en çok bu "sit" gazeteciliğe övgü döşeniyor, teşvik çıkartıyor.

Ve bunun adı da "İpekçi Mumcu gazeteciliğini yıkmak" oluyor.

Ben size daha kötüsünü söyleyeyim; çıkarın, kurşun ve bombayla, ne yazık ki "neo Hürriyet" in pek umursamadığı bir karanlığa düşürülmüş o iki ismi o cümleden...

Geriye, "Gazeteciliği yıkmak" kalıveriyor dımdızlak!



Nihayetinde, bütün bunlara ancak üzülürüm.

Çünkü doğdum ve ilk ekmeğimi gazetecilikten yedim, soluduğum hava gazetecilikti...

Yürüdüm, babamın elinden tutup gazetelere gittim...

Sadece soyumu gazeteci değil; gazeteciliği soyum, hayatım, namusum bildim.

Elimden geldiğince, aklım erdiğince.

O yüzden, bu yıkmalar, sitmeler, comlamalar, kakarakikiriler, her gün her yandan fışkıran kişilik ve haysiyet saldırıları, etme bulma dünyaları, bu çamura batmış Lale Devri havaları, sadece kendini konuşturmaya adanmış cılk, cıvık, şımarık fasıllar, tiksinilecek işlerde boncuk buldum sanmalar... iyi şeyler değil.

Hadi azı karar olsa da...

İnanın, çoğu size de zarar!

Gurur duyacağınız başka bir şeyler düşünsenize.

Milyonlarca insanın bin türlü derdi var.

Etiketler :