Ali Hüseyinov, Habername'ye konuştu.

Ali Hüseyinov, Habername'ye konuştu.

Azerbaycan'ın önemli siyaset adamlarından Ali Hüseyinov'dan Yazarımız Nigar Almangızı'na çok özel açıklamalar.

Habername.com adına Azerbaycan Millet Meclisi Hukuk Politikaları ve Devlet Kuruculuğu Komisyonu Başkanı, Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi Azerbaycan Temsilci Heyeti Üyesi, Milletvekili Ali Hüseyinov'la konuştuk.

“Rusya, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü destekliyor.”

“Avrupa Komisyonu, Azerbaycan'a çifte standart uyguluyor.”

“Avrupa Komisyonu  konusunda Azerbaycan, Türkiye'den daha hızlı ilerleme gösteriyor.”

“Azerbaycan, Batı'nın gözünde potansiyel yandaş devlet.”

“Azerbaycan ve Türkiye olarak, Ermeni lobisinden daha mükemmel bir lobi faaliyeti yürütmemiz lazımdır.”

“Muhalefetin kazanmaması için seçim yasası yapılmaz.”

 “İlham Aliyev, Cumhurbaşkanlığı seçiminin bir numaralı favorisidir.”

“Türkiye'de başörtülü kızlara eğitim hakkı verilmelidir.”

 “Türkiye, Ak Parti Hükümeti döneminde her alanda büyük gelişme gösterdi.” 

“Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı, Türkiye ile Azerbaycan'ı sonsuza dek birbirine bağladı.”

“Ak Parti, laiklik ilkesiyle çatışan bir davranışta bulunmadı.”

Nigar Almangızı /Habername Azerbaycan Temsilcisi

           Özel Röportaj

- Son zamanlar Türkiye'de yapılan gözaltılar ve tutuklamalarla ilgili Azerbaycan'da da çeşitli görüşler ortaya atıldı. Kimileri bunu ulusalcıların tutuklanması, kimileri de darbecilerin etkisiz hale getirilmesi gibi yorumladı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

- Samimiyetimle söylüyorum, ben bu konuyu derinlemesine araştırmadım. Türkiye bizim için kardeş, dost ülke. Demokratik geleneğe sahip bir ülke. Türkiye'de her zaman demokratik gelenekten gelen laik bir devlet yapısı mevcut olmuş. Konuya bu açıdan bakacak olursak laiklikle ilgili tartışmaların Türkiye'yi herhangi bir krize sürükleyebileceğini sanmıyorum. Fakat her halde toplumda bir rahatsızlık belirdi.

“Türkiye'de başörtülü kızlara eğitim hakkı verilmelidir.”

Türkiye'deki reformalarla, anayasa değişiklikleriyle, özellikle de başörtüsüyle ilgili konularla yakından ilgilendim. Doğrusu endişelendim. Türkiye, Avrupa Birliğine üye olmak niyetinde. Bu tür tartışmalar tabi ki, Batıda bazen farklı algılanıyor. Ben bu konuya saygıyla yanaşmaktan yanayım. Başörtülü kızların eğitim alabilmelerine olanak tanınmalı diye düşünüyorum. Konuyla ilgili Başbakan Erdoğan'ın böyle bir açıklaması olmuştu. Bu açıklamada mantık var. Gerçekten de bu insanlar eğitim almalılar. Onların kendine göre dini inançları var, doğru. Sorun da bundan kaynaklanıyor. Fakat insanların kendi giyim tarzlarını seçebilme hakları da var. Peki başörtülüler okula gitmezlerse ne olur? Burada iyi niyetle hareket edilmeli.

Başörtülü hanımlara eğitim hakkı tanınmalı. Bu konu bir zamanlar Sovyetler Birliği kurulurken sorun olarak gündeme getirilmişti. Fakat şunu da hemen belirtmek isterim, bu tür tartışmalar laiklik ilkesine zarar vermemeli. Konu istenilen düzeyde tartışılabilir ve bir çözüme bağlanabilir. Fakat sanırım ortada farklı niyetler var. Batı dünyası,  Avrupa Birliği…oradan gelecek tepkileri de doğal karşılamak lazım.

“Ak Parti Hükümeti,, laiklik ilkesiyle çatışan bir davranışta bulunmadı.”

Konuya çok farklı yaklaşımlar var. Türkiye'de şimdiki iktidarın laiklik ilkesiyle çatışan bir şey yaptığını zannetmiyorum. Son birkaç senede Türkiye'de ekonomi çok iyiye gitti. İşadamları, özellikle de kamuoyu iktidardan memnun. Şu an ki iktidar halkın iradesini yansıtıyor. Pek çok konuda kararlılığını ortaya koymuş durumda. Mesela PKK konusunda çok kararlı davrandı. Halkın istek ve desteği olmadan hiç bir iktidarın bu kadar emin davranacağını sanmıyorum. Bunu açıkça sezmek mümkündü. Türkiye'de son yıllardaki ekonomik ortam da bir hayli olumluydu. Bunlar tabi ki, iyi niyetin göstergesi. Şu anki iktidarın düşünce bazında laik insanlardan oluştuğunu düşünüyorum. Fakat bu konudaki endişeler de tedirgin edici ve istenmeyen durumdur.

“Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı, Türkiye ile Azerbaycan'ı sonsuza dek birbirine bağladı.”

- Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

- Ülkelerimiz arasındakı ilişkiler yeni bir aşamaya girmiş durumda. Bağımsızlığının ilk senelerinde Türkiye'nin Azerbaycan'a ekonomik yardım ettiğini söylemek lazım. Nahçıvan bölgesine Türkiye tarafından çok yatırım yapıldı. 1991 senesinden sonraki dönemde Azerbaycan'ın serbest piyasa ekonomisine geçişine Türkiye'den yapılan yatırımların büyük katkısı oldu. Bu şu anda da devam etmekte. Türkiye Azerbaycan'ın stratejik ortaklarından biri. Türkiye'yle Azerbaycan her zaman ulvi duygularla da birbirine bağlı olmuş. Fakat Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı iki memleketi birbirine bağlayan elle tutulur, gözle görülür bir bağ oldu aynı zamanda. Sonsuza kadar devam edecek bir birliktelik kurulmuş artık. BTC iki ülkeyi birbirine bağlayan organik bir bağa dönüşmüş durumda.

 İlişkiler yeni aşamasına girdiği bu dönemde, Azerbaycan artık önemli ekonomik gelişme kaydetmiş. Petrol satışlarından gelen gelirler elde edildi. Azerbaycan Türkiye'ye ilk yatırımlarını yaptı. Bu yatırımlar başka ülkelere de yapılabilirdi. Hatta böyle yatırımlar daha karlı olabilirdi. Fakat Türkiye'nin gelişmiş ekonomiye sahip bir ülke. Bu yüzden Azerbaycan seçimini Türkiye'den yana kullandı. Bu politik bakımdan yeni bir aşamadır. Artık Azerbaycan da Türkiye'yi uluslararası düzeyde destekleyebilir nitelikte. Azerbaycan bu olanağa sahip. Pek çok etkili uluslararası etkinliğin Azerbaycan'da yapılması tesadüf değil. Türkiyeli yandaşlarımız bu tür etkinliklerde Azerbaycan'ın desteğini daha iyi görmekte ve duymaktalar.

Rusya-Azerbaycan ilişkileri gelişerek devam edecek.

- Medvedev'in Azerbaycan ziyareti Avrupa'ya alternatif gaz boru hattı projesiyle ilişkilendiriliyor. Bunun gerçekten böyle mi? Yoksa başka nedenler de var mı?

- Rusya(Rusiya) Cumhurbaşkanının ziyaretinin herhangi bir boru hattı projesiyle ilgili olduğunu düşünmüyorum. Her şeyden önce ziyaretin sebebini açıklayan resmi bildiri mevcut. Sayın Cumhurbaşkanımız İlham Aliyev ve Medvedev'in konuyla ilgili fikirlerini duyduk. Bilinen şu ki, Azerbaycan-Rusya ilişkileri yeni, özel bir gelişme aşamasına geldi. Diğer yandan Azerbaycan'ın bölgedeki nüfuzu iki ülke ilişkilerinin daha da iyileşmesine hizmet ediyor. Bence bu ekonomik ilişkiler ve gaz projelerinden daha geniş anlamlar ifade ediyor. Şahsım için iki ülke liderlerinin bildirilerinin en ilginci iki taraf arasındakı ilişkilerin, diğer tüm alanlarda olduğu gibi, sosyal alana, insani ilişkilerin geliştirilmesine daha çok önem vermeleri idi. Kanımca bunu daha geniş anlamda düşünmek lazım.

- Rusya'nın Azerbaycan'a olan ilgisi son zamanlar daha da artmıştır. Rusya'nın yeni Cumhurbaşkanı Medvedev'in seçimlerden bu kadar kısa süre sonra Azerbaycan ziyaretini gerçekleştirmesi tesadüf olmasa gerek. Bunun Rusya'nın iyi ilişkiler içinde olmadığı Gürcistan ve Ukrayna ile Azerbaycan'ın ilişkilerinin iyi olmasından kaynaklanan endişeyle bir ilgisi ola bilir mi?

- Bu söyledikleriniz gazetecilerle, siyaset bilimcilerin fikirleriyle örtüşüyor. Kesin olarak söylüyorum, Rusya ve Azerbaycan Hükümetleri iki ülke ilişkilerinin daha da genişletilmesi doğrultusunda politika izliyorlar ve bu ziyaret de bunun sonucudur. Rusya-Azerbaycan ilişkilerini diğer devletlerle ilişkiler açısından değerlendirmek doğru değil. Bu ilişki tarihidir, gelenekseldir. Son yıllar Azerbaycan-Rusya ilişkileri hayli ilerlemiştir.

- Bu soruyu tesadüfen sormadım. Zaman zaman Rusya'nın Azerbaycan'a mesafeli ve soğuk davranmasına tanık olduk. Mesela Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili. Rusya her zaman Ermenistan'ın ve Ermenilerin yanında oldu. Bu resmi düzeyde olmasa bile, her zaman bariz şekilde hisedildi.

- Bence Dağlık Karabağ konusuyla ilgili bize en yakın kardeş, dost devletlerde bile farklı yaklaşımları olan odaklar bulmak mümkün. Ben sadece Rusya'nın farklı yaklaşımını açıklayabilirim. Bu yaklaşımsa kesindir: Rusya, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü destekliyor.

- Siz aynı zamanda Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi Azerbaycan Temsilci Heyeti üyesisiniz. Son zamanlar bu kurumun sonuç bildirgesinde siyasi tutuklu ve toplu gösterilerle ilgili Azerbaycan'da sorunların mevcutluğu konusunda fikirler açıklanmıştı. Hatta bu bağlamda yerli medyaya karşı yakın zamanlarda ciddi baskıların olabileceğiyle ilgili söylentiler de duyuluyor.

- Şunu söylemek isterim, Avrupa Komisyonu insan haklarının korunmasını ve demokratik gelişmeleri destekleyen bir kurumdur. Bu yüzden de böyle bir kurumda bu gibi konuların tartışılması doğaldır. Şunu da söyleyeyim, bu gibi konular sadece Azerbaycan'la değil, diğer devletlerle ilgili de zaman-zaman gündeme getiriliyor. Azerbaycan'a karşı bu kurumda çifte standartın uygulanıp uygulanmadığı sizi ilgilendiriyorsa şunu söyleyeyim, evet uygulanıyor. Fakat biz gayet rahatız. Neden bilyor musunuz? Çünki AKPM'ye olan 8 senelik yakınlık süresince biz bunun zararından çok faydasını gördük. Tabi zor bir yolda ilerliyoruz. Fakat başarılarımız da azımsanmayacak kadardır. Biz isteyerek AKPM'ye  üye olmuşuz. Her zaman Azerbaycan'da yapılan reformların Avrupa standartlarına uygun olması için çaba sarfetmişiz. Tabi bunlar bizim daha önce görmediğimiz ve bilmediğimiz kurallardı. Bu yüzden de yeni kurallarla bir az zorlanıyoruz.

 “Avrupa Komisyonu  konusunda Azerbaycan, Türkiye'den daha hızlı ilerleme gösteriyor.”

Biz Avrupa Komisyonu'nun ilk üyelerinden olan kardeş Türkiye Cumhuriyeti'nin geçtiği yola bakacak olursak Azerbaycan'ın durumunun çok daha iyi olduğunu görebiliriz. En azından Türkiye'de anayasa reformları, idam cezasının kaldırılması gibi işlerin 50 sene zarfında yapıldığını göz önünde bulunduracak olursak Azerbaycan'da durum daha iyidir. Çifte standarda gelince, evet bu gibi şeyler oluyor. Bazen bize yakınlığıyla bilinen Batı Avrupalı meclis üyelerinin eleştirilerini duyabiliyoruz. Fakat Azerbaycan'la dost ve Azerbaycanlıları seven insanlardır.

Bu gibi eleştiriler çifte standartlar nedeniyle yapılmıyor. Sadece farklı bir fikre ve farklı bir bakış açısına sahip insan olduğu için herhangi bir medya, insan haklarıyla ilgili konuya eleştirel yaklaşım sergiliyebiliyor. Biz de polemik yapıyoruz, tartışıyoruz, anlaştığımız ve anlaşmadığımız konular da oluyor. Bu benim kişisel görüşüm, Azerbaycan'a karşı eleştirilerdeki olumlu havayı seziyorum. O da şudur ki, diğer BDT ülkelerinden, yani Rusya'dan, Ermenistan'dan farklı olarak Azerbaycan Batılı devletler için artık potensiyel yandaş devlete çevrilmiş durumda. Tabi burada ekonomik çıkarların mevcutluğu bilinmektedir. Fakat Batı, Azerbaycan'da mükemmel bir demokrasinin olmasından yana. O yüzden bu gibi eleştirilerin aslında olumlu yanı mevcut.

Bunun zor bir yol olmasına rağmen biz, diğer BDT ülkelerinden farklı olarak, sonuç itibariyle çok daha olgun bir demokrasiye sahip olacağız. Mesela, Ukrayna, Gürcistan ve Ermenistana bakın. Son bir kaç yılda baş vermiş siyasi olaylar, çatışmalar aslında bu ülkelerde demokrasinin yeterince gelişmediğini gösteriyor. Düşünebiliyor musunuz, farklı fikirlere sahip olmak gibi normal bir olay sebebiyle insanlar birbirlerine giriyor, silaha el atıyorlar. Demek bu ülkelerin uzun senelerdir geçtiği demokrasi yolu mükemmel olmamıştır. Azerbaycan ise bu konuda çok daha ileride. Her eleştirinin olumlu bir yanı var. Bu bizim gelişmemiz için vazgeçilmezdir.

“Avrupa Komisyonu, Azerbaycan'a çifte standart uyguluyor.”

 

- ABD Devlet Bakanının Avrupa ve Asya meselelerinden sorumlu yardımcısı Merkel “Özgürlük” radyosuna verdiği demeçte Azerbaycan'ın Ukrayna ve Gücüstan'dan öğreneceği çok şeyin olduğunu söylemiştir.

- Bu az önce söylediğim çifte standart uygulanması nedeniyle meydana gelen bir konudur. Diğer devletlerle ilgili yorum yapmak istemiyorum. Fakat şunu söyleye bilirim, zikredilen devletlerle Azerbaycan arasında önemli bir fark var. Azerbaycan ne Batı, ne de Doğu yönümlüdür. Azerbaycan bağımsızdır. Bu tür açıklamaları duymamızın sebebi bu.

- Az önce bazı ülkelerde seçim sürecinde çatışmaların meydana geldiğini söylediniz. Bu ülkelerden biri de Ermenistan'dır. Bu ülkede yapılan seçimlerin anti-demokratik olduğu artık hiç kimse için sır değil. Hatta can kaybıyla sonuçlanan silahlı çatışmalar da yaşandı. Yarım seneden fazla zaman geçmesine rağmen hala Ermeni muhalefeti gösteriler yapıyor ve tutuklamalar oluyor. Fakat AKPM'de bu konuya hala ciddi şekilde eğilen yok.

- Belki konuya bizim beklediğimiz boyutta tepki gösterilmedi. Zira Ermenistan'da içler acısı olaylar baş verdi, insan kaybı yaşandı. Fakat tepki var. İnsan hakları sorumlu komiseri Tomas Haniberg'in Ermenistan'a gitmesi bekleniyor. Bu konu hala tartışılıyor. Her halde biz daha sert tepkiler bekliyoruz. Fakat durum böyle değil. Ama tepkiler de var. Avrupa Komisyonunun bu konuya ilgisiz kaldığını söyleyemeyiz.

-Ali Bey, siz de AK'nin Ermenistan'a böyle tepki vereceğini beklemediğinizi söylediniz. Fakat Türkiye ve Azerbaycan'da baş veren en ufak bir olayı bile bu kurum ciddi tepkilerle karşılıyor. Sizce bunun nedeni ne? Burada Ermeni lobisinin rolü var mı, yoksa başka bir durum mu sözkonusu?

- Politikayı gerçekleştiren fertler, insanlardır. Bence konuya bu tür yaklaşımlardan vazgeçmeliyiz. Yani Türkiye'yle, Azerbaycan'la ilgili herhangi bir konuya yaklaşım şöyledir, fakat Ermenistan'a öyle değildir gibi. Daha çevik çalışmak gerektiğini düşünüyorum. Norveçli, Finlandiyalı meclis üyesinin sırf bilgisizlik nedeniyle sözde “Ermeni Soykırımı” konusunda Türkiye'ye karşıtı tavır takındığı olmuştur veya  Azerbaycan'la ilgili konularda. Bunun onlarla örneğini sayabilirim. Yahut diğer insan haklarıyla iligili konularda. Sanırım onlara doğru, profesyonel ve de kendi dillerinde, anlayabilecekleri bir tarzda anlatmak lazım. Bunu ihmal ettiğimiz sürece bu tür yaklaşımlar olacak tabi ki. AKPA'nın geçtiği yol, Azerbaycan'la ilgili son yapılan tartışmalar sırasında, hala çifte standartların olmasına rağmen, çeşitli ülke temsilcilerinin Azerbaycan'la ilgili olumlu şeyler söylediğine tanık olduk. Çünkü onlar artık bilgilendirilmişler, kendilerine ferdi yaklaşımlar oldu. Yani o tarz yaklaşımları artık bırakmamız lazım.

Ermeni lobisine gelince, ellerini kollarını bağlayacak değiliz, olar her zaman çalışıyorlar. Aynısıyla karşılık vermemiz lazım. Daha başarılı ve daha profesyonel lobi faaliyeti yapmamız lazım. Bunun olumlu sonuçlandığını artık biliyoruz.

- Bazen AKPM'ye, Azerbaycan'daki Sivil Toplum Örgütleri'nden de yanlış bilgiler aktarılıyor. Mesela birkaç yıl önce azılı canilerin adlarını siyasi tutuklular listesine ekleyerek AK'ye gönderdiler ve serbest kalmalarına neden oldular. Bu canilerden biri dışarı çıktıktan kısa süre sonra aynı ailenin üç ferdini öldürdü ve cesetlerini de yaktı. Buna dair onlarla örnek göstermek mümkün. Bu açıdan Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) faaliyetleriyle ilgili herhangi yasal işlem yapılması mümkün mü?

- STK'lar sivil toplumun “olmazsa olmazları”ndandır. Bu bizim için demokrasinin başka bir öğesidir. Azerbaycan'da insan hakları alanında faaliyette bulunan bir takım sözüm ona STK'nın ikiyüzlü tutum sergiledikleri de bir gerçektir. Burada bir, Avrupa'da başka açıklamalarda bulunuyorlar. Açıkcası ben bunu pek tartışmak istemezdim. Buna toleranslı yaklaşmaktan yanayım. Siz o şahıslara neden böyle yaptıklarını soracak olursanız “Ben sorunun ülke içinde çözülebileceğine inanmıyorum, bu yüzden AK'ye başvurdum” yanıtını da alabilirsiniz.

Azerbaycan'da hür ve demokratik bir toplum var. Birileri sorunun AK'nin çözüleceğine inanıyorsa, bizim buna saygıyla yanaşmamız lazım. Bizim tutumumuz belli. Uluslararası kurumlara da bunu bu şekilde aktarmaktayız. Şunu söyleyeyim ki, “siyasi tutuklu” ve diğer bazı konularla ilgili AKPM üyelerinin tutumları değişmiştir. Karşılıklı ziyaretler ve diyalogler sayesinde artık daha objektif kanaate sahipler. Eskiden olduğu gibi tek taraflı tutum söz konusu değil.

Azerbaycan'ı AK'ye tüm aşamalarda, ister şimdi, isterse de deneyimsiz olduğumuz ilk dönemlerde, destekleyen ilk ülkenin Türkiye olduğunu hatırlatmak isterim. Biz onların tüm düzeylerde desteğini görmüşüz. Azerbaycan kısa zaman zarfında yeterince deneyim kazandı. Hem Meclis üyelerimiz hem de memleketimiz güç kazandı. Şu an biz de her fırsatta Türkiyeli meslektaşlarımızı destekliyoruz.

Türkiye gibi kardeş bir ülkenin AK'de uzun zamandan beri bulunmasından, kazandığı deneyimlerden ilk aşamalarda çok faydalandık. Az önce Rusya-Ermenistan ilişkilerine değindik. Ben konuya tek taraflı yaklaşmadım. Çünkü Azerbaycan'la ilgili konular tartışılırken Azerbaycan'ı Rus meclis üyeleri de desteklemişlerdi. Fakat bazen Ermenistan'ı desteklemedikleri de oluyordu.

Devletler arasında gayet ciddi stratejik ilişkiler olabiliyor. Böyle durumlarda herhangi kişisel ve ya dini duygular hiçbir rol oynamıyor. Mesela Azerbaycan'la Türkiye ilişkileri stratejik ilişkilerdir. Dostluk, kardeşlik, geleneksel, tarihi vs ilişkilere değinebiliriz. Bu yüzden bizim AK'deki dayanışmamış gayet doğaldır. Bunun paralelinde bizim BDT ülkelerinden Gürcüstan, Ukrayna ve Rusiya ile ilişkilerimiz de gayet iyi durumda. Fakat yineliyorum, Türkiye doğal olarak, daha ilk günden beri bizim yanımızda olmuş, kardeş gibi kötü günde yardımcımız olmuştur. Dayanışmamız şu an da devam etmekte, bunu herkes biliyor, görüyor, çünkü birbirimize açık destek veriyoruz. Azerbaycan'la ilgili herhangi bir konu gündeme getirildiği zaman Türk üyelerin hepsinin salonda olduğunu herkes görüyor. Biz aynen Türkiye'yle ilgili herhangi bir konu tartışılırken salonda bulunup kendilerini destekliyoruz. Bizim kadar birbirine arka çıkan, dayanışma sergileyen ikinci bir devlet yok.

- Bir millet iki devlet ilkesine hala sadık kalıyoruz, diyorsunuz.

- Evet, kesinlikle. Bu bir gerçeklik.

“Muhalefetin kazanmaması için seçim yasası yapılmaz.”

- Seçim yasasıyla ilgili olarak da bazı uluslararası kurumlar rahatsızlıklarını dile getirmişler. Ulusal medyanın yazdıklarına göre 14 Temmuz'da Azerbaycan'a ziyareti beklenen Venedik Komisyonu Genel Sekreteri Gianni Buquicchio da böyle bir seçim yasasıyla normal seçim yapılmasının imkansız olduğunu, böyle bir seçimde muhalefetin adayının seçimi kazanabileceğine kuşkuyla baktığını açıklamış. Hatta Bakü'de bulunurken devlet yetkililerine “iyi bir seçim yapmayı istemek lazım” diyeceği de söylenmekte.

- Azerbaycan'da iyi bir seçim yapılmalı fikri açıklanmış. Bence bu herkesi ilgilendirir. Mevcut seçim yasasında saydam, demokratik seçim yapılmasına dair maddeler var. Tabi ki, bu maddelere uymak lazım. Seçimi yapan seçim kurullarıdır. Kanımca geçen iki sene zarfında seçim kurullarının iyi çalışması için gereken her şeyi yaptık. Şu an Azerbaycan'ın tüm bölgelerinde en çağdaş uluslararası taleplere uygun seçim kurulları faaliyette. BDT ülkelerinden herhangi birinde böyle kurulların olduğunu sanmıyorum. Bazı ülkelerde gözlemci kısmında bulunarak bunları gördük.

“İlham Aliyev, Cumhurbaşkanlığı seçiminin bir numaralı favorisidir.”

 

Geçen süre zarfında seçim kurulları bir hayli deneyim kazandı. Valilik veya herhangi diğer devlet kurumu tarafından seçim sürecine mühdahele edilmemesi gerektiğini herkes anlıyor. Bu yasalarla ciddi şekilde önlenecek. Bu yüzden hiç kimse seçime hile karıştırmaya niyetli değil. Söz konusu olan önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimleriyse iktidar partisinin adayı Sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in reytinginin gün geçtikçe arttığını herkes biliyor. Yapılan kamuoyu araştırmalarından bunu anlamak mümkün.

Genellikle Başkanlık süresinin ikinci devresine doğru reytingin artmasına ender rastlanıyor. Bunu AK ve diğer uluslararası kurumların yetkilileri de söylüyor. Biz seçimlerin demokratik yapılmasının gerektiğini onlardan daha az anlamıyoruz. Yaptığımız işler bu doğrultudadır. Mevcut yasayla muhalefetin adayının seçimi kazanamayacağına dair söylenenlere gelince, şunu kesin olarak belirtmek istiyorum, bir çeviri hatası söz konusu. Basına da yanlış iletilmiş. Gianni Buquicchio'nun mevcut yasayla muhaleftin kazanamayacağını söylemesi imkansız. Seçim yasası herhangi bir adayın kazanabilmesi için mi yazılıyor? Tabi ki, hayır.

-Kıymetli zamanınızı bize ayırıp çok önemli bilgiler verdiğiniz için teşekkür ederim.

-Ben de teşekkür ederim.

Kaynak:Haber Kaynağı