BAKIŞ AÇISI ve ÖLÇÜ

Aylardır milletimiz huzursuz. Olaylar, tartışmalar, yolsuzluk iddiaları insanımızı çok yıprattı. Zonklayan başıyla Allah'a dua eden vatandaşımız fitne ve fesadın bitmesini diliyor.

Aşırılıklar, haddini aşan sözler, yalan ve iftiralar milletimizi derinden yaraladı. Kur'an-ı Kerim'de bildirilen "Müslümanlar kardeştir." düsturuyla "Müslüman, dilinden ve elinden diğer Müslümanların zarar görmediği kimsedir." diye buyuran Peygamber Efendimizin yüce buyruğu unutuldu.

Kimisi "Menfaat dünyası", kimisi "Eden bulur" dedi. Kimisi de fitne ve fesadı çıkaranlara lanet etti.

Olayların sebebi dünya sevgisi.

Yunus Emre ne güzel söylemiş:

"Mal sahibi, mülk sahibi!

Hani bunun ilk sahibi?

Mal da yalan, mülk de yalan.

Var biraz da sen oyalan."

*

"Sakalına baka bak.

Kara iken oldu ak.

Dünya sana kurdu fâk (tuzak).

Tevbeye gel, tevbeye."

İnsan ya hayır konuşmalı veya susmalı. Bu bizim için önemli bir ölçüdür. Bu güzel prensibi hatırlatarak yerinde ikazlarda bulunan Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Mehmet Görmez'e teşekkür ediyorum.

Arkadaşlarımız arasında sohbet ederken "DİB Mehmet Görmez" dediklerinde şaka olarak; "Görmez demeyin, başkan yanlışları iyi görüyor." diyorum.

Sağlam karakterli, satın alınamayan, yalnız Allah'ın rızasını gözeten kıymetli insanlar vardır ki bunlara, hür insanlar anlamına gelen ahrar denmiştir. Bu insanlar; zalimlere karşı dik durmuş, her zaman doğruyu söylemiş, taviz vermek yerine gerekirse eza ve cefayı tercih etmişlerdir. Menfaati ön planda tutan şahsiyetler ise onun-bunun oyuncağı olmaktan kurtulamamıştır.

Hayatı çilelerle geçmiş olan, zalimlerin baskısından dolayı gittiği Avusturalya'da şehid edilen Prof. Dr. M. Es'ad Coşan Hocaefendi'nin şu sözü ne kadar manidardır: "Dokuz köyden kovulsanız da doğruyu söylemeye devam edin. Dokuzuncu köyden de kovulursanız, gidin onuncu köyü siz kurun. Çok yakınlarınızın, ana-babanızın, hatta kendi aleyhinizde bile olsa doğruyu söylemekten çekinmeyin…"

Yetkileri ellerinde tutanlar; önce kendilerine, sonra çevrelerine sahip olmalıdırlar. İslâm Tarihi'nde beşinci râşid halife olarak bilinen ve Hazret-i Ömer'in torunu olan Ömer bin Abdülaziz, âlim ve âdil bir idareciydi. Gayretli ve tavizsiz bir insan olan Ömer bin Abdülaziz'in güzel yönetimi sayesinde fırsatçılara göz açtırılmazken iki buçuk sene gibi kısa bir sürede ülkede fakir ve bekâr kalmamıştı. Bu durumu hazmedemeyen fırsatçılar, Ömer bin Abdülaziz'i zehirleyerek fitne ve fesat çıkardılar.

Bulanık suda balık avlamak isteyen çoktur. "Kurt dumanlı havayı sever." denmiştir. Tarafları kapıştırıp milleti cambaza baktıranlar, malı aradan aşırmanın hesabını yapmaktadırlar. Fitne ve fesatçılara fırsat vermeyip yol arkadaşlarımızı iyi seçmeliyiz.

Yıllar önce Şule Yüksel Şenler Hanımefendi'nin "Yılanla Tilki" adlı kitabını okumuş, kitaptaki "Yılanla Tilki Hikâyesi"ni çok beğenmiştim.

Yılanla tilki arkadaş olur. Nehri geçmeleri gerekmektedir. Yılan yüzemeyeceğini, ancak kendisine sarılarak karşıya geçebileceğini tilkiye söyler. Tilki tedirgin olsa da "arkadaşlar arasında ihanet olmaz" diye düşünür ve kabul eder. Kıyıya çıktıklarında yılan fikri değiştirmiştir. Tilki yılanın niyetini anlar ve hemen kurnazlığını devreye sokar. "Son defa senin şu güzel gözlerine bir bakayım." diyerek yılanı ikna eder. Fırsatını bulduğunda da yılanın kafasını kopararak onu boylu boyunca uzatır. Olayın kahramanlarından olan tilkinin hikâyenin sonundaki cümlesi çok önemli: "Ben yamuk-yumuk arkadaş sevmem. Ha şöyle dosdoğru ol."

Çocuklar için yazılsa da büyüklerin de ibret alması gereken hikâyeler vardır. Bunlardan birisi de "Kavak ile Sarmaşık Hikâyesi"dir.

Kavak ağacının dibinde biten sarmaşık, tutunacak dal aramaktadır. Onun haline acıyan kavak, kendisine tutunabileceğini söyler. Sarmaşık çok çabuk büyümekte ve gittikçe kavağı daha da sıkmaktadır. Nefes almakta zorlanan kavak ağacı; "Sarmaşık Kardeş! Ben sana yardım ettim, destek oldum. Sen şimdi beni boğuyorsun. Fırsat ver de biraz nefes alayım." demişse de sarmaşık kulak asmamış, her seferinde "Bir şey olmaz." diyerek geçiştirmiş. Gün gelmiş, sarmaşığın ağırlığına ve boğmasına dayanamayan kavak, gövdesinden kırılarak yere serilmiş. Ama yere serilen yalnız o değilmiş. Dayanağını kaybeden ve destekçisinin sözlerine kulak asmadığı için saçını-başını yolan sarmaşığın feryadını kimse duymamış…

Menfaat beraberlikleri geçicidir. Önemli olan din ve vatan uğrunda gayret sarfetmektir. Dedelerimiz, her zaman ferasetle bakmayı, kuklaya takılmayıp kuklacıyı tesbit etmeyi iyi bilmişlerdir.

Niyetler iyi olursa sonuç da iyi olur. Ecdadımız, "Niyet hayr, âkıbet hayr. (Niyet iyi olursa sonuç da iyi olur.)" diyerek bu durumu ne güzel ifade etmişlerdir.

Sarıkamış'ta şehid olan ecdadımızı ve İstiklâl Marşı şairimiz Mehmed Akif'i yâd ettiğimiz şu günlerde, ecdadımıza layık olacak vakarlı tavırlar sergilememiz gerektiğini hatırlatıyor, siz kıymetli okuyucularımı İstiklâl Şairimiz'in şiiriyle baş başa bırakıyorum.

"Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.

Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım.

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.

Zâlimin hasmıyım amma severim mazlûmu…

İrticâın şu sizin lehçede ma’nâsı bu mu?"

 

Ahmet Semih Torun-Habername

asemihtorun@gmail.com

ahmedsemihtorun@yandex.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.