xxx75
Ahkâm, sıdk-ü selametten münhariftir
Türkiye'de yıkılabilecek tabular vardır, asla yıkılamayacak tabular vardır.
Bunlardan yıkılabilecek olanların çoğunu zaten bendeniz yıktım.
Başka arkadaşlar da bir ucundan tutup başka tabuları sarstılar.
Yıkılamayacak olanlara bulaşmıyorum çünkü boşu boşuna ezilmek istemem.
Tıpkı bunun gibi, Türkiye'de değiştirilebilecek şeyler vardır, asla değiştirilemeyecek şeyler vardır.
Değişebilecek olanlar çoktandır başdöndürücü bir değişim içindeler zaten... Örneğin kapitalistleşme, hız kazanarak gelişecektir. Buna bağlı olarak şehirleşme de sürecektir.
Değişmeyecek olanlara gelince...
İnsanın içini derin bir bezginlik kaplıyor...
Bu ülkede gerçek anlamda bir demokrasi kurulabileceğine asla inanmadım. Türkiye'de hiçkimse demokrat değildir.
"Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" sloganını çok dinledik biz... Boş laftır.
Türkiye, bu çabayla debelene debelene daha yıllarca sürüklenir gider...
Bu ülkede, bürokrasinin toplum üzerindeki "vesayeti" asla ortadan kalkmayacaktır.
Çünkü kökü çok derinlerdedir ve de dönem dönem anayasalar da değişse, rejim de değişse, yapı bunun üzerine kuruludur. Hem Osmanlı sistemi, hem Cumhuriyet sistemi.
Ankara'da oluşmuş "çifte hükümet" düzeni, sürecektir.
Genelkurmay hiçbir zaman ilgili bakanlığa bağlanmayacak, ordu "özerk" kalacaktır.
Kıbrıs'ta da hiçbir çözüme ulaşılamayacaktır, Kürt meselesinde de. Türkiye, sorun çözen bir ülke değil, sorun üreten ve sorun "çürüten" bir ülkedir.
Türkiye "normal" bir ülke değildir, bir Batı ülkesi hiç değildir. İstese de olamaz, kaldı ki istemiyor da...
Avrupa Birliği'ne de asla giremeyecektir. "Avrupalı olmak" gibi bir niyeti de yoktur, yeteneği de.
Taraf gazetesinin ele geçirdiği ve yayın yasağı getirilen "yeni andıç" bunun en son ve en güzel kanıtıdır.
"Sivil toplum" değildir bu... Halkın sivil toplum kurma gücü yoktur. Halkın, bürokrasiye ara sıra diklenme gücü vardır ama ipleri eline geçirme gücü yoktur. Sıkıyı görünce pısmak gibi pek de hoş olmayan bir özelliği de vardır üstelik.
Ara sıra "sandık patlamaları", ara sıra buna tepkiler... Yumuşama dönemleri, zart zurt dönemleri... Bir sarkacın ucunda bir o yana bir bu yana gider gelir Türkiye. Şiddet sever, birbirini yemeyi sever, hırçınlık sever. Bencildir. Kapitalizm geliştikçe daha da bencilleşecektir.
Bunu artık anlayacak kadar gün gördük, yaş yaşadık...
İşte bu nedenle de içimizi derin bir bezginlik kaplıyor. Aldırmamaya çalışıyoruz. "Küçük şeylerle" mutlu olmaya çalışacak eşiğe geldik.
Ama siz bize uymayınız gençler, önünüzde uzun bir ömür var ve kendinizi kandırmak için bol bol fırsat çıkacak. Bu fırsatlar bize de sunulmuştu (örneğin sosyalizm), biz de bol bol avunduk onlarla.
Başlık mı? Namık Kemal'in bir lafı... Dinozorlara sorunuz, onlar bilirler. Ama yatın kalkın dua edin, "Google'a sormak" gibi bir olanak da var elinizde, onu da kapatmazlarsa.
Bizim yoktu.
Tek umut da bu fark zaten...
Kaynak: Sabah Gazetesi