Bu yazı seçimden bir ay önce yazıldı

Ben unutmuştum, Twitter’dan bir dostum uyardı.

10 Mayıs 2011 tarihinde, yani seçimden bir ay önce yazdığım bir yazıya “AKP yüzde 50 alırsa CHP’liler ne yapmalı?” diye başlık atmışım.

 

Yok canım, “aman da ne öngörülüyüm” falan diye hava atacak değilim.
Sadece “Enteresan bir tevafuk” deyip geçiyorum.
Fakat baktım ki, o yazıda yazdıklarım, bugünün tartışmalarına “cuk” oturuyor, bari bir kez daha yayınlayayım dedim. İşte “AKP yüzde 50 alırsa CHP’liler ne yapmalı” başlıklı yazı. Tam metin olarak yayınlıyorum:

Diyelim ki...
Seçim gecesi, sandıklar açılmış ve ortaya “AK Parti: Yüzde 50” gibi bir sonuç çıkmış.
CHP’liler ne diyecekler?
-  “Halkımız makarna-kömüre satıldı” mı diyecekler?
-  “Göbeğini kaşıyan adamların ülkesi” diye lügat mi paralayacaklar?
-  “Aziz Nesin’in dediği gibi...” türünden cümleler mi kuracaklar?
-  “Ah din faktörü ah” diye yakınıp duracaklar mı?
-  “Tarikatların gücü” türü değerlendirmeler mi yapacaklar?
-  “Devlet imkânlarını kullandılar” cümlesine mi sığınacaklar?
Açık konuşalım:
Eğer bunlar söylenirse...
BİR: Teşhis yanlış konulmuş olur. İKİ: Halka ayıp edilmiş olur. ÜÇ: Bu kafayla sittinsene geçse de iktidar yüzü görmek haram olur.
Diyelim ki...
Seçim gecesi “AK Parti: Yüzde 50” sonucu çıktı.
Bu durumda CHP’liler ne mi demeli?
Şöyle demeliler:
“Yıllarca askere bel bağladık. Yüksek yargıdan medet umduk. Tayyip yasaklansın, AK Parti kapatılsın diye dua ettik. Sahillerimize çekildik. Erzurum’a hiç gitmedik, Batman’ın kapısından geçmedik. Türbanlıyı anlamadık, Kürtlere kulak vermedik. İrtica dedik, laiklik dedik, başka da bir şey demedik. Gelir dağılımındaki eşitsizliği hiç mesele etmedik. Bir gecekonduya gidip bağdaş kurmadık. Sendikalara düşman olduk. Proje üretemedik. Yoksulu düşünmedik”.
Burada bırakmamalılar ve şöyle devam etmeliler:
“Yanlışımızı gördük, altı ay önce yeni bir yola girdik: Yoksullarla tanıştık. Kürtlerle tanıştık. Türbanlılarla tanıştık. İşçilerle tanıştık. İlk defa yoksullar için projeler ürettik. Alternatifler getirdik. Ama yılların algısı, yılların yanlışı, yılların imajı altı ayda değişmez. Hata halkta değil, hata bizim geç kalmışlığımızdadır... Şimdi önümüzde tek yol var: Girdiğimiz yeni çizgiyi halka daha iyi anlatmak için çalışmak. Hem de seçimin ertesi günü başlayarak çalışmak”.
Seçim gecesi sandıktan “AK Parti: Yüzde 50” gibi bir sonuç çıktığında...
Eğer CHP’lilerin ruh halini, bu yaklaşım belirlemezse...
Bundan sonraki bütün seçim gecelerini büyük bir moral bozukluluğuyla geçirmek kaçınılmaz olur.
Henüz hiçbir şey belli değilken ben uyarı görevimi yapayım da, en azından günah benden gitsin.

Omurga meselesi

HERHANGİ birinden “Omurgalı olmak gerekir” falan diye bir laf duyarsanız, hemen üstüne atlamayın.
Çünkü ağızlarını doldurarak omurgalı olmak üzerine ahkâm kesenler ve omurgalı olmayı kutsayanlar, aslında çok da matah bir şey söylemiyorlar.
“Omurgalı olmak” derken...
Ya hep övmeyi ya da hep çakmayı kastediyorlar.
Ya hep goygoyculuk yapmayı ya da yıllardır aynı teraneleri tekrarlamaya devam etmeyi kastediyorlar.
Yani...
Ya hep “AKP başa gelmiş en büyük bela” diyeceksin ya da hep “AK Parti dünyayı fethetti” diyeceksin.
Ortadan mı gittin? Gerektiğinde “iyi”, gerektiğinde “kötü” mü dedin? Görüş mü değiştirdin?
O zaman omurgasızsın.
* * *
Bir şey söyleyeyim mi?
Eğer omurgalı olmak, aynı teraneleri bıkmadan usanmadan seslendirmek, hep aynı yeri yalamak ya da hep aynı yere çakmak ise...
Ben omurgasızın tekiyim.

Son günlerin sıkı palavraları

-  “Demirel’in adamları” CHP’den ayrılıp Mehmet Haberal liderliğinde ayrı parti kuracak palavrası.
-  Mükerrer oylar var ve seçimde hile yapıldı palavrası...
-  Baykal yeniden CHP’ye lider olacak palavrası.
-  AK Parti’ye oy verenler, oy verdiklerini saklıyorlar palavrası.
-  Yenilen tarafta olmamak için BDY’ye oy verdiklerini söyleyenlerin palavrası,
-  Fethullah Gülen seçim sonuçlarını görünce yurda dönmeye karar verdi palavrası.
-  Seçim şarkısı AK Parti’ye iki puan kazandırdı palavrası.

Helal olsun medyaya

ZAMAN, Akit, Yeni Şafak, Star, Sabah, Takvim gibi “AK Parti iletişim koordinatörlüğü” gibi çalışanlar ile birkaç marjinal yayın organını bir tarafa bırakırsak...
Bu seçimde “merkez medya”, tam da olması gerektiği gibi bir tutum takındı.
-  Militanlıktan uzak durdular.
-  Mitingleri ne büyüttüler, ne küçülttüler.
-  Bel altı vuruş yapmadılar.
-  Şu parti kazansın, bu parti kaybetsin diye canhıraş bir çaba içine girmediler.
-  Partilere dengeli yaklaştılar.
-  Birkaç istisna dışında yorumcular uçuşa geçmedi, en azılı muhalif yorumcular bile AK Parti için “Birinciliği garanti” yorumunu yaptı.
-  Yandaş televizyonların dışındakiler, ekranlarda tarafların buluşturulduğu platformlar oluşturmaya gayret ettiler.
* * *
Bu durumu...
İster “Tayyip Erdoğan’ın gazabına uğramamak” cümlesiyle açıklayın...
İster “Seçimden sonra mahcup olmamak için böyle yaptılar” cümlesiyle...
Fark etmez.
Sonuçta...
Merkez medya, tam da “olması gerektiği gibi” davrandı.

Şakacı Asım’a hoşgörü lütfen

SAMANYOLU Televizyonu’nda Asım Yıldırım diye bir arkadaşımız var.
Ekran önündekilerdendir.
Gülen hareketine inanmıştır, dolayısıyla AK Parti’ye de sevdalıdır.
Bu arkadaşımız, kendince bir “mavra” yapmış. Tutmuş, seçim günü sandık başına elinde bidon, üstünde atletle gitmiş.
“Bidon kafa” ile “Göbeğini kaşıyan adam” laflarına gönderme yapmak maksadıyla... Samanyolu Televizyonu’nun yöneticileri de bu şakasından dolayı Asım’ı “ekran önü”nden almışlar.
* * *
Ben “şakacı” insanları severim:
İsteseler de kimseye zarar vermezler, gerginlik aşılamazlar, muhabbete gelirler.
Hele katı cemaat yapıları içindeki şakacılar yok mu, resmen adama rahat bir nefes aldırırlar. Tamam, Asım’ın şakası öyle gülmeye değer bulunacak cinsten yaratıcı bir şaka değil.
Ama sonuçta şaka...
Bu açıdan Samanyolu Televizyonu’nun Asım’a verdiği “Ekran önüne çıkamazsın” cezasını gözden geçirmesini temenni ediyorum.

Bıktıran espriler

-  “Bir gün herkes AKP’li olacak” lafı...
-  İçinde “balkon konuşması” geçen her türlü espri...
-  “O iki kişiden biri ben değilim” türü çıkışlar.
-  “Artık İzmir’e de taşınamayacağız” türü yakınmalar.

Önceki ve Sonraki Yazılar