Kaset için ne dediğine bak, kim olduğunu anla

- Yazdıklarından çok sohbetlerde söyledikleriyle dikkat çeken bir gazeteci: “Seçime kadar MHP’nin en az beş kaseti daha çıkar.”
 

-  Manipülasyon yapmaya meraklı eski bir politikacı: “MHP’de turpun büyüğü heybede saklı.”
-  Her konuyu bir espriye bağlamasıyla meşhur bir kanaat önderi: “Bu gidişle seçime kadar MHP’nin aday listesi tepetaklak olacak.”
-  Yerini beğenmeyen bir MHP’li aday: “Allah’ın sopası yok, beni gerilere atıp yerime koydukları isimlere bakar mısın?”
-  Habermas olmak için kastıkça kasan bir siyaset bilimci: “Kant’a göre doğru ahlakın ne olduğunu insanın kendisi belirler, gerisi laf ü güzaftır.”
-  Sadece olgulara göre hareket etmeye özen gösteren siyaset gözlemcisi: “Yakalanırsan haram, yakalanmazsan serbest.”
-  Komploculuğu tescilli bir milliyetçi yazar: “Bildiğin bütün süper güçleri yaz. Kasetlerin arkasında kimin olduğu ortaya çıkar.”
-  Zaman gazetesinde yazan özgürlükçü liberal: “Türkiye’de asker etkinliğini yitirdi. Önemli olan budur.”
-  Cemaatinin üzerine titreyen bir şakirt: “Okyanus ötesinde sadece Hocaefendi mi var?”
-  Ruhunu Tayyip Bey’in ruhunda eritmiş bir kalem: “Bir şey oluyor da eşiyle mi oluyor?”
-  Kasetten mağdur olan siyasetçi: “Keser döner sap döner / Bir gün gelir hesap döner.”
-  “Cemaat” ile çatışmaktan çekinen MHP’li: “Devlet Bey ‘okyanus ötesi’ derken cemaat’i değil ABD istihbaratını kastetti.”
-  Milli Nizam’dan beri Milli Görüşçü olan zat: “Önce ahlak ve maneviyat.”
-  Açık konuşmayı seven özgürlükçü kadın yazar: “Kimin kiminle seviştiğinden bize ne?”
-  Yandaşlığı meslek edinmiş gazeteci yazar: “AK Parti’nin de kasetleri var diyorlar ama dini nikah olgusunu gözden kaçırıyorlar.”

Kemal Bey’i fena işletmişler

“YOLSUZLUK avcılığı”, bir politikacı için süper iştir:
Atarsın iddiayı ortaya, ardından da toplarsın parsayı...
Ama durun bir dakika!
Her nimetin bir külfeti olur ya...
“Yolsuzluk avcılığı” işinin de bir külfeti vardır.
O külfet için kısaca “işletilme tehlikesi” diyebiliriz.
“Yolsuzluk avcılığından epey ekmek yemiş bir politikacı” olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun başına gelen son olay, bunun çarpıcı bir örneğinden başka bir şey değil.
 
Olay şu:
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun eline...
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’dan ÖSYM Başkanı Ali Demir’e yazıldığı iddia edilen bir e-posta geçmiş.
Altında “Hayati Yazıcı” imzası bulunan e-posta’da şunlar yazılı:
“Ali Bey, merhaba... Öncelikle benim size her konuda destek olacağımı bilmenizi isterim. Benim çok sevdiğim bir yiğenim var. Bu kızımızın tek hedefi doktor olmaktır. Ama altyapısı zayıf olduğu için... Aşırı psikolojik depresyona girdi ve bu durum hem ailesini, hem de dayısı olarak beni çok üzüyor. Benim sizden isteğim bu kızımızın önümüzdeki YGS ve LYS sınavlarında başarı elde edip İstanbul içinde bir tıp fakültesine yerleşmesini sağlamaktır. Sizden bu yardımınızı esirgememenizi rica ediyorum. Bu konuda yardımınızı bekliyorum. Selamlar. HAYATİ YAZICI.”
 
Açık konuşacağım:
Böyle bir “e-posta” benim elime geçseydi, ilk vereceğim tepki “Bu tamamen uydurma bir şey” olurdu.
Yanlış anlaşılmasın:
Türkiye’de etkili makamlarda bulunan kişilerin, başka etkili makamlarda bulunan kişilerden türlü çeşitli imtiyaz taleplerinde bulunduklarından adım gibi eminim.
Ama her şeyin bir raconu olduğu gibi, imtiyaz talebinde bulunmanın da bir raconu vardır.
E-posta’nın diline, rica tarzına, rica edilen konuya şöyle bir baktığınızda bunun “racona ters” bir imtiyaz talebi olduğu anında çakılır.
Hayati Yazıcı’nın bu tür “racona ters” işlere girmeyecek türde bir politikacı olduğu bilgisine sahip olmanıza gerek yok.
Bunun “uydurma bir şey” olduğunu anlamak için sadece metne bakmak bile yeterlidir.
 
Kemal Kılıçdaroğlu, “yolsuzluk avcılığı” konusunda çıraklık ve kalfalık dönemini çoktan geçip ustalaşmış bir isim.
Açık söyleyeyim:
“Yolsuzluk avcıları”na atılmış bir “kıtır” olduğu hemen anlaşılan bu “e-posta”nın üzerine sorgusuz sualsiz atlamış olmasını ustalığına hiç yakıştıramadım.

Hoşuma giden şeyler

-  MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “kaseti çıkan MHP’lileri anında postalama” uygulaması.
-  Yine MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “bisküvi” kelimesini “püskevit” diye telaffuz etmesinin doğurduğu sempati.
-  “Kanalistanbul” projesinin doğurduğu dalganın binde birinin bile “üç İstanbul” projesinde oluşmaması.
-  CHP’nin İstanbul’da Şişli, Beşiktaş, Kadıköy gibi ilçeler yerine Fatih, Esenler, Zeytinburnu ve Bağcılar gibi ilçelerde dolaşması.
-  Tayyip Erdoğan’ın seçim stratejisini, bütün siyaset teorilerini alt üst etmeyi göze alarak oluşturması.
-  CHP’li Muhammet Çakmak’ın ezber bozarak Fethullah Gülen’e destek vermesi.
-  AK Parti sempatizanları Suriye’yi protesto etme konusunda gönülsüz dururken İHH ve Mazlum-Der’in protestolarda başı çekmesi.

Tek cümle ile partiler

-  AK PARTİ: Eğer anketlerin iddia ettiği gibi bir büyük başarı daha kazanacaksa, bu başarı yine her zaman olduğu gibi yine olayı tek başına sırtlamış götüren Tayyip Erdoğan’ın başarısı olacaktır.
-  CHP: Eğer anketlerin iddia ettiği gibi yüzde 30’un epey altında kalırsa, bir genel başkanın atom karınca gibi çalışmasının ve halka dokunmasının seçim sonuçlarına pek de etkisi olmadığı ortaya çıkabilir.
-  MHP: Barajın altında kalırsa “ahlakçılık”, barajın üstünde kalırsa “özel hayat” kazanacak.
-  BAĞIMSIZLAR: 30 milletvekilinden fazla çıkarırlarsa Kandil de, İmralı da demode olmaya mahkum olur.

Kara propaganda

-  Olası bir körelmenin önüne geçmek için arkadaşlarını değiştir.
-  En iyi dostunun bir gün en kötü düşmanın olabileceğini aklından çıkarma.
-  Başının ağrımasını istemiyorsan bencil ol.
-  Konuşmak istemediğin kişinin telefonunu açma.
-  Sizli bizli ilişkiler yorar, senli benli ilişkiler yıpratır. İkisinden de uzak dur.
-  Telefon mesajını atmadan önce iki kez düşün.
-  Dürüstçe verdiğin yanıtlara rağmen karşındaki bir türlü ikna olmuyorsa idare et.
-  Sadece değecek olan kişilerin dedikodusunu yap.

Önceki ve Sonraki Yazılar