Kürtçe ezan olayı

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, üç gündür konuyu gündemde tutuyor.
 

Star, Zaman, Yeni Şafak ve Akit manşetlerden destekliyor. Diyanet İşleri Başkanı açıklama yapıyor. Hayrettin Karaman Hoca fetva veriyor. İmam demeçleri, köşe yazıları gırla gidiyor.
İddia şu: BDP “Kürtçe ezan” istiyor. “Kürtçe ezan” okuttular. Bunların CHP’den farkı yok.

* * *

Meraklı bir gazeteci olarak, “Bir dinleyelim bakalım, nasılmış şu Kürtçe ezan?” dedim.Hay demez olaydım!İnternet taraması yaptım, yok.Kaset yayınlamakla maruf sitelere girdim, yok. Twitter’daki dostlara sordum, yok. Eski yoldaşlarımdan bazılarını yokladım, yok.
Sonuç?
“Kürtçe ezan” bahsi tozu dumana katıyor ama kendisinin izi yok

.* * *

En sonunda “kanıt” olarak önüme Star gazetesinin bir muhabirinin, BDP’nin Urfa İl Başkan Vekili ile yaptığı telefon görüşmesi getirildi. Telefon görüşmesinde muhabir “Kürtçe ezan okuttunuz mu?” diye sormuş, İl Başkan Vekili ise “He, okuttuk” diye yanıt vermiş ve bu diyalog birkaç kez tekrarlanmış. İl Başkan Vekili’nin, daha sonra “Muhabirin sorularını tam olarak anlamadım, ben Kürtçe hutbeden söz ediyor sandım” diye bir açıklaması söz konusu olmuş ama muhabirin sorduğu sorular gayet net. Ama yine de bir tek bu kanıta dayanarak, “Bunlar ezanı Kürtçe’ye çevirdiler” diye ortalığı toza dumana katmak doğru mu, emin değilim.
Düşünsenize:
“Kürtçe ezan okudu” diye takdim edilen “hoca”, bunu kesin bir dille yalanlıyor. Diyarbakır adayı Altan Tan, “Böyle bir şey yok. Olsa en başta ben itiraz ederim” diyor. BDP’nin Urfa bağımsız adaylarının tümü ortak bir açıklama yaparak Kürtçe ezan iddiasını yalanlıyorlar. Selahattin Demirtaş Kürtçe ezana karşı olduklarını söylüyor. Leyla Zana da yalanlıyor. Ama duyan, dinleyen, kulak veren yok. Bir tarafta İl Başkan Vekili ile yapılmış bir telefon görüşmesinin kaydı, diğer tarafta ise BDP’lilerin topyekûn haykırışı...
Topyekûn haykırış bir tarafa bırakılmış, telefon görüşmesine kanıt muamelesi yapılıyor.Üstelik şu teknoloji çağında ortaya bir adet bile okunmuş “Kürtçe ezan” kaydı konulabilmiş değil.

* * *

Eğer tez elden önüme “Kürtçe ezan” okunduğunu kanıtlayan bir ses kaydı konmazsa... “Kürtçe ezan” konusunda ahkâm kesenlere... “Hangisi daha büyük
günah? ‘Kürtçe ezan’ okumak mı, yoksa ‘Kürtçe ezan’ okunmadığı halde ‘okundu’ diye tutturmak mı?” diye bir soru soracağım.

Seçime bir kala  sakın yapmayın

ANKET açıklamayın, kimseyi inandıramazsınız.
- Kaset servisi yapmayın, döner sizi vurur.
- “Son bir iftira atayım” demeyin, ters teper.
- Rakip partinin önemli bir ismine operasyon yaptırmayın, adamın oyunu artırırsınız.
- “28. dalga” adı altında sabaha karşı gözaltı yaptırmayın, kimse yemez.

İki seçim iddiasına girdim

- BİR: Hali vakti yerinde bir dostumla girdiğim iddia: AK Parti yüzde 43’ün altında oy alırsa o bana şahane bir takım elbise alacak. AK Parti yüzde 43’ün üstünde alırsa ben ona fiyakalı bir gömlek alacağım.
- İKİ: Hali vakti yerinde olan bir başka dostumla girdiğim iddia: AK Parti yüzde 43’ün altında oy alırsa ben ona fiyakalı bir gömlek  alacağım. AK Parti yüzde 43’ün üstünde alırsa o bana şahane bir takım elbise alacak.

Ben Hande’ciyim arkadaş

VALLAHA ben Hande’ciyim... Çünkü Cihan Ünal, bana hiç itimat telkin etmiyor. Cihan Ünal bana hep burnundan kıl  aldırmaz biri gibi geliyor. Eleştiri karşısındaki nobran tutumuna az tanık olmadım. Üstelik... Hande’nin Ayşe Arman’a anlattıkları, nasıl desem, beni acayip ikna etti. Eğer bir seçim söz konusu olsa idi... Oyumu hiç düşünmeden Hande Ataizi’ne verirdim.

Dünün yankıları

GİRESUN VALİSİ: Dünkü yazımda Vali Dursun Ali Şahin’in trafik kazasında ölenler için “eks oldu” tabirini kullandığını yazmıştım. Vali Şahin aradı ve şunları söyledi: “Kazadan hemen sonra hastaneye koştum. Doktorlar bilgi verirken sürekli ‘eks oldu’ tabirini kullandılar. Hem olayın, hem de doktorların etkisinde kalarak bir kez o tabiri kullandım. Eks olmak, yok olmak demektir. Ben ölümün yeni bir başlangıç olduğuna iman etmiş biriyim. Ölüm yok olmak demek
değildir. O ifade hatalıydı”.
- ÇİBÖREK: Eskişehir’e gidip gelmiş herhangi birinin “çibörek”e, “çiğbörek” demesi mümkün değildir.
Çünkü Eskişehir’de önce bunu öğretiyorlar. Dünkü yazımda ben “çibörek” yazmıştım, Eskişehir’i görmemiş olan editörüm maalesef sözcüğü “çiğbörek”
diye düzeltmiş. Karar verdim:
Editörümü ilk fırsatta Eskişehir’de Tatar Erol’un “Kırımlı Lokantası”na götürüp “çibörek” ısmarlayacağım.

Seçime dair son notlar

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın başkanlık sistemi istemesine “süper tehlikeli bir istek” muamelesi çekilmesini gerçekten anlayamıyorum.
- The Economist’in bundan önceki seçimlerde “AK Parti’ye oy verin” çağrısı yapması iktidar tarafından neden geçiştiriliyor? Egemen Bağış, uyuma!
- Şimdiden hatırlatayım:
Seçimin hemen ardından lafa “seçmenin mesajı” diye başlayanlara fena halde kıl olacağım.
- Klişe olacak ama yine de söyleyeyim: Oyunu kullanmayan şahsın, şikâyet etmeye hakkı yoktur.

Gülme komşunun liderine

KEMAL Kılıçdaroğlu, yürüyen merdivene tersten binmişti ya...  Aman Allah’ım! Nasıl da güldüler, nasıl da eğlendiler, nasıl da  şamata yaptılar.
Ve fakat gün geldi...
Kendi liderleri, Bingöl’ü Diyarbakır sandı. Bingöl’e “Diyarbakır” diye seslendi. Hem de üç kez. Hatta Bingöl’den karşılık gelmeyince “Niye sesiniz çıkmıyor”
diye tatlı sert azarladı bile. Şöyle bir baktım yürüyen merdivene tersten binme şamatacılarına:
“Tıs” yok.
Üstelik aynı lider, doğalgazı olmayan Bingöl’e “Doğalgazdan memnun musunuz?” diye sordu. Bakıyoruz bizimkilere:
Şamata yok, eğlence yok, gülümseme bile yok.

* * *

Kemal Kılıçdaroğlu’na “Çarkçı Kemal” adını taktılar. Neymiş, bir söylediğinden iki dakika sonra çark ediyormuş
Kılıçdaroğlu...
Hatta bir örnek de bulmuşlar:
Aynı televizyon programda bir söylediğinin tersini söylerken yakalamışlar, onu gözümüze sokuyorlar. Ve fakat gün geldi, aynı duruma kendi liderleri de düşüverdi.
İşte 32. Gün programı: Birand soruyor: “Başkanlık sistemi sizin gönlünüzde var değil mi?”
Başbakan yanıtlıyor: “Evet, gönlümde var. Ama illa başkanlık sistemi olacak demiyorum.” Aynı programın son bölümü: Birand şöyle diyor: “Başkanlık
sistemi gönlümde var dediniz.”
Başbakan itiraz ediyor:
“Ben öyle bir şey demedim.”
Birand, “Bandı geri alırız” diyor.
Erdoğan “Alın” diye karşılık veriyor.
Bant geri alınmıyor ve mesele ortada kalıyor.

* * *

Düşene gülmem ben. Dil sürçmelerini mesele etmem. İnsani zaafları, yorgunluktan kaynaklanan hataları da dikkate almam.
Sadece...
Başkalarının liderinin yaptığı insani hatalar karşısında şamata yapanların, kendi liderlerinin yaptığı insani hatalar karşısında suspus olmasına kafayı takarım.
Bu tür insanlar genellikle ben de bulantı hissi yaratır.

Önceki ve Sonraki Yazılar