CHP’NİN MİLLİ BABASI

1991 yılı seçimlerini hatırlayanlar elbette bileceklerdir. İlk o zamanlar “baba” lakabını bilerek, isteyerek, insanları yönlendirerek kendine yakıştıran ve reklam eden Demirel “Türkiye’de laikliğin garantisi benim” demişti.  Bu aslında çok ilginç bir mesajdı.

O zaman pek çok kişi bunu Anayasada yazılı laiklik ilkesinin gerçek savunucusu, koruyucusu gibi algılamış bu uzun yıllar böyle devam etmişti.

28 Şubat sürecinin baş mimarı aslında o zaman 9.Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Demirel idi. Hem de 6 kere gidip 7 kere gelen, darbelerden en çok muzdarip olduğunu sandığımız Demirel. Yalanmış meğer. Aslında kendisi bir darbe sever imiş. Yani devran dönmüş, iş değişmiş. Çıkarlar istikamet değiştirmiş.

Eski okul arkadaşı fakat siyaseten dişli rakibi dönemin başbakanı Rahmetli Erbakan’ı saf dışı etmenin yolu ikide bir çıkıp “laiklikten taviz vermeyiz” sloganı idi. Bu slogan askerin ateşinin artmasına yetiyordu.

Bilerek söyleniyor, ortam yatışmak üzere iken tekrar alevleniyordu. Askerler TSK içinde dinci avına çıktılar. Alakasız zamanlarda TSK personelinin evleri ziyaret edilir oldu. Fişlemeler had safhaya ulaştı. Asılsız ihbar mektuplarının ardı arkası kesilmedi. Kimin yazdığı bile kontrol edilmedi, delil sayıldı.

28 Şubat fırtınası pek çok vatan evladının hayatını alabora etti. Bu sıkıntıya dayanamayan pek çok vatan evladı hayatını intihar ederek sonlandırdı. Yük ağırdı. Dertlerini kimseye anlatamıyorlardı. TSK dindar bir subayını veya astsubayını hiç ordudan atarmıydı.

Ama yapmıştı bunu.

Hem de statükonun babası vesilesi ve kışkırtması ile.

28 Şubat sürecinin o karanlık günlerinde Başbakan emrivaki ile istifa ettirildi. Güya hükümet ortağı Tansu Çiller Başbakanlık görevini devralacaktı.

Öyle olmadı. Cumhurbaşkanı çok savunduğu teamüllerin (statükonun) dışına çıkıvermiş ve kabine dışından sevdiği birine hükümeti kurma görevi verivermişti. Elbette bu sistemin akışına aykırı idi. Olması imkansızdı. Bunun olamayacağı biliniyordu, lakin ortamın karışması için gerekli idi ve yapıldı.

Süreç tıkandı. Mesut Yılmaz Başbakanlığında kurulan yeni hükümet banka hortumlamalarının ilk basamağını oluşturuverdi. En büyük hortumculardan birisi hükümette görevli bir bakan idi. (İsimleri tekrar zikretmek istemiyorum. Tarihi süreç takip edilirse kimlerin olduğu görülecektir.)

2001 krizi 28 Şubatın ürünüdür. Resmen banka hortumlayan ve yargılanıp ceza alan ilkkişi ise statüko babanın yeğenidir. Bunu herkes biliyor.

2002 de yıkık dökük bir hükümet ile seçime giren Türkiye AKP’nin kayıtsız şartsız galibiyeti ile sonuçlanan süreci yaşadı. Ecevit “intihar ettik” diyerek bu süreci teyit etti. Ardından gelen 9 yıllık süreç gözler önünde.

Başbakan Erdoğan statükonun yıkılması, demokrasinin oturması için bir adım olan 12 Eylül referandumunun kapısını araladı.

Statüko baba buna da karşı tavır aldı. Referandumda (kendine göre tarafsızca …!) HAYIR ekseninde yer aldı.

Referandum halkın büyük bir teveccühü ile onaylandı. Ardından pek çok uyum yasası çıkartıldı.

ABD’nin ve AB’nin sarsıldığı 2008 krizi Türkiye’nin pek çok konuda önünü açtı. Kriz bile vız geldi. Hükümetin olumlu kararları devlet çarkında da olumlu hava esmesine sebep oldu ve çalışmayan hukuk çalışmaya başladı.

Ergenekoncular, balyozcular hesap verir oldu. Hükümete bir hatırlatma; açılımlara devam edilmeli.

CHP’nin ve Statükonun babası tarafsızlığını yitirmeden…! Statükonun yani Ergenekoncuların tarafında yerini alıverdi.

Ömür boyu rakip olduğunu söylediği CHP kanadına geçiverdi. Meğer hepsi rol icabı imiş.

Duymayanlara hatırlatayım, Milli şef değişti.

Bence adı Milli baba olsun.

Sürekli hastana köşelerinde saklanan, yargıdan kaçan Mehmet HABERAL CHP’den adaylığı kesinleşince bir anda ayağa kalktı. Demek ki hiçbir rahatsızlığı yokmuş.

Milli baba “Haberal memleketin onurudur, bu onur korunmalıdır” diyor.

Değerli okuyucularım, kısa bir özet geçtiğim Milli baba’nın memlekete katkılarından sonra kaldı ise kurtarılacak bir onur sandıkta gösterin.

Yok; biz kimin bu vatana hizmet ettiğini öğrendik diyorsanız, sandık önünüze geldiğinde elbette siz bilirsiniz.

Onurunu düşünenler bu işi zamanında yapmalıydılar. Merdane, hukuk önünde hesap verebilmeliydiler.

 

Ahmet TÜRKAN - Habername

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum