DARBE MAĞDURLARININ SORUNLARI VE ÇÖZÜM YOLLARI-3

Aldığımız cevaplara istinaden çözüm yollarını uzmanlarına sorduk. Görüşlerine başvurduğumuz ilk kişi Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi. Sayın Tanrıverdi ASDER Onursal Başkanı, aynı zamanda. 6191 sayılı yasanın hazırlanma sürecinde çok emeği geçti.
habername-roportaj-duzenleme.jpg

•    Sayın Tanrıverdi’ye ilk sorumuz geçmişi asker olan, askerlik kimliği ile fakat sivil kurumlara atanan arkadaşların sıkıntıları nasıl giderilebilir. Atamalar isabetli yapılabildimi?
•    Adnan Tanrıverdi:
Arkadaşlarımızın yazışmalarından ve ASDER ile iletişimlerinden, atamaların yer ve kurum olarak, arkadaşlarımızın isteklerine uygun olarak yapıldığı kanaati hasıl oldu.
Zannederim tamamına yakını Bakanlıkların taşra teşkilatında görevlendirildi.
Aslında biz, arkadaşlarımızın Bakanlıkların Merkez teşkilatlarında görevlendirilerek, o şikayet ettiğimiz menfi kadrolaşmayı kıracak bir cevher olmalarını tavsiye ediyor ve umuyorduk. Bu konuyu, yani Kamudaki menfi kadrolaşmanın değiştirilmesi için altın bir fırsatın doğduğunu, nitelikleri ve sahip oldukları değerler re'sen emeklilik kantarında tartılarak kanıtlanmış bir grubun, bu gün Kamuda görev beklediğini, bu arkadaşların Bakanlıkların en üst kademelerindeki makamların danışmanlıklarına ve özel ihtisaslarına göre kritik görevlere getirilmesi suretiyle değerlendirilmesini, İktidarın önemli Bakanı ile paylaşmıştım. Bakanımızın heyecanlandığını ve  bu şekilde görevlendirilebilecek arkadaşların ihtisasları ile birlikte isim listelerinin kendilerine verilmesini talep etmişti.
Henüz, Bakanlık kabul-red kararlarını açıklamadan bu girişim olmuştu. Bu durumu, ASDER vasıtasıyla arkadaşlara duyurduk. Müteaddit toplantılarda, davamızın sadece ferdi haklarımızın alınması davası olmadığını, kaderin daha büyük sorumluluklar yüklediğini, verilen ferdi hakların ulvî amaçlarla devreye sokulmasını katılan arkadaşlarımızla paylaşmıştık. Fakat, talebimiz, düşüncemiz yankı bulmadı. İlgili Bakana bir liste veremedik.
ASDER, başından beri, girişimlerini sadece mağduriyetlerin giderilmesine teksif etseydi, zannederim bu günkü sonucu alması için daha uzunca bir zaman beklemesi gerekirdi. ASDER'in etrafındaki bir avuç insanla, Ülkemizin bu gün ulaştığı ileri demokrasi standardı yakalamasında katkısı büyüktür. Büyük davanın yanında da mağduriyetler gündeme gelebilmiştir. Başından beri Siyasî İradenin Devlet kurumlarına hakim olmasını savunmuştuk. Bu konuda riskler alarak girişimlerde bulunduk. Çoğu sivil kesim önderlerinin düşünmeye bile cesaret edemedikleri meseleleri ASDER mensupları yüksek sesle haykırmıştır. Bunlar, ferdi haklar değildi. Toplumun haklarıydı. Müslümanların hakları idi. ASDER toplumda bu girişimleri ile yer buldu.
Dolayısıyla yeni görev istemede rahatlıktan ziyade fedakarlıklar konuşturulmalı idi.  Bu işin bir cephesi. Bunu değerlendirebilseydik, zannederim bu günkü sızlanmaların çoğu olmayacaktı. Maalesef bu çok önemli fırsatı kaçırdık. Hayal kırıklığına uğramadım dersem doğru söylemiş olmam. Belki fazlaca idealist düşünüyorum..!
Meselenin diğer bir boyutu:
Kışladan bir subay veya astsubayı bu gün alıp bizim arkadaşlarımızın görevlerine atasak ve bir kısım arkadaşların sızlandıkları durumla karşılaşsalar, ortalığı birbirine katarlardı. Askerin sivile bakış açısından dolayı.
Ama bizim arkadaşlarımız, uzun bir intibak devresi geçirdiler, sivil hayatın olabilecek en kötü olumsuzlukları da geçerek olgunlaştılar, piştiler nefislerini yendiler ve atandıkları görevlerde kimliği değil de hizmeti öne çıkararak görev yapmak istediler. Bunun için, çoğu uygun ortamı da bulabildiği için, atandıkları kurumlardan memnuniyetini belirtiyorlar. Ama bir kısım arkadaşlarımız maalesef o kadar şanslı olamadılar, farklı karşılandılar ve sıkıntılı durumlarla birlikte hak kayıpları da yaşadılar.
•    Kurumlarda sıkıntı yaşayan arkadaşlarımıza düşen görevler varmıdır. Bu sorunların üstesinden nasıl gelmeliler?
•    Adnan  Tanrıverdi:
İnanıyorum ki, atandıkları birimlerde, uygun buldukları bir faaliyet alanında ihtisaslaşırlarsa, kısa bir zaman sonra o birimin aranan kişisi olabilirler.  
Tabii ki, her sıkıntıyı tepeden verilecek talimatlarla gidermemiz mümkün olamaz. İdarenin işleyiş tarzına terstir. Sıkıntılar arkadaşlarımız tarafından meşru ve hukuki zeminlerde yapılacak girişimlerle aşılmaya çalışılmalıdır. “Sabırla koruk helva, dut yaprağı atlas olur” demişler. Arkadaşlarımızın sabır, metanet, gayret, uyumluluk ve liderlik nitelikleri ile temayüz etmelerini, kimliği değil de hizmeti ve fedakarlığı öne çıkarmalarını temenni ederim.
•    Aslında uzun süredir sivil görevlerde bulunan, sivil hayatın içinde olan bu arkadaşlar neden sorun yaşıyorlar? Göreve başlayanlara ne tavsiye edersiniz?
•    Adnan Tanrıverdi:
Zannederim sorun yaşayanların çoğunda, atandıkları birimlerin ilgisiz ve ilkesizliği rol oynamıştır. Taşra teşkilatlarındaki kadrolar merkeze nazaran daha az yeteneklidir. Merkez teşkilatında görev alınabilseydi, daha ehil kişilerle birlikte olunacaktı. Yer değiştirme sorunu yaşanacaktı, ama yerleştikten sonra kendini tatmin ve verimlilik konusunda daha etkin olunacaktı.
Ayrıca arkadaşlarımdan, atandıkları kurumlarını daha iyi tanıma, daha verimli ve uyumlu olma konusunda gayret göstermelerini tavsiye ederim.
Atamaları gecikerek maddi sıkıntı içinde olan arkadaşlarımız olduğu anlaşılıyor. Aslında ASDER'in “Sosyal Dayanışma Fonu” bulunmaktadır. Bu fon bağışlarla etkinlik kazanmaktadır. Bu fon canlı tutulabilseydi, hiç bir arkadaşımız maddi sıkıntı çekmeyebilirdi. Üzerine yoğunlaşarak gayret ettiğimiz dönemlerde, hamiyetli arkadaşlarımız sayesinde, öğrenci bursları vererek veya ilk ayrılışlarında sıkıntıyı atlatacak miktarlarda veya iflas durumunda olanları rahatlatacak miktarlarda nakdi yardımlar yapılmıştır. Tabii bu imkan, hep hak isteyerek değil, eldekini paylaşarak mümkün oluyor. Bir zaman etrafımızda iki elin parmakları sayısında arkadaş kalmıştı. Ceplerinde ne varsa ortaya koydular. Dava yeniden canlandı. O günler ASDER için de çok zor günlerdi. Bu günlere, o zaman ki fedakar arkadaşlarımızın hamiyetleri ile ulaştık. Onlardan Allah razı olsun.
6191 Sayılı Kanunun çıkması aşamasında, düzeltilmesini talep ettiğimiz noksanlıklar giderilmiştir. Konjonktür müsaade etmediği için bir kısmının da ilk kanunla giderilmesi, bütün gayretlerimize rağmen mümkün olamamıştır. Bir kısmına arkadaşlarımızın da değindiği noksanlıkların giderilmesi için, 6191 Sayılı Kanun Resmi Gazetede yayınlandıktan hemen sonra, faaliyete geçilmiştir. 6191 sayılı Kanunun uygulama sonuçları belli olduğu bu günlerde de, düzeltici yeni yasa taslağı hazırlanmış ve son şekli almak üzeredir. Yıl sonuna kadar ilgili birimler ile paylaşılacaktır. İlgili birimlere ulaştırıldıktan sonra da hem arkadaşlarımızla hem de kamu oyu ile yeni taslak paylaşılacaktır. Bu taslakta kapsam dışında kalanlar da kendileri için uygun imkanlar bulacaklardır.
Arkadaşlarıma çalışmalarında başarılar dilerim.
•    Görevlendirmelerin sosyo psikolojik boyutlarını da Psikatrist Prof. Dr. Nevzat TARHAN’a soruyoruz. Sayın Nevzat Tarhan Emekli Kd. Albay rütbesinde iken istifaya zorlanan subaylardan. Aslında kendisi de aynı sorunları yaşamış. Aynı zamanda ASDER Başkanı. Yani mağduriyeti olanlarla kader arkadaşlığı yapıyor. Sayın Tarhan bu konuda sizin tavsiyeleriniz nelerdir. Olayın psikolojik yönlerini de göz önüne alarak bizleri ve göreve başlayan araştırma görevlilerini aydınlatır mısınız?
•    Nevzat Tarhan:
Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) yargısız infazlar sonucu uzaklaştırılmaların en önemli yönü manevi travma etkisi idi. Çözüm ise bu manevi travma etkisinin giderilmesi idi.. Her hangi bir sebebp yokken, derin güçler tarafından birdenbire ve net olmayan gerekçelerle kapı dışarı edildiler.Bu kişiler kendi ailelerine, annelerine babalarına bu durumu izah edemediler. Çünkü gerekçeler açık değildi. Disiplinsizlik çok geniş kavramları içeriyordu. Kendi çevrelerinde bir anda hain konumuna düştüler. Kendi aileleri, anne babaları da bu gözle bakmaya başladılar. Bu travma basitçe izah edilemez. Bu travmanın bedeli para ile de ölçülemez. Aynı zamanda aileleri de bu travmayı yaşadılar. Çok küçük yaşlarda başladıkları askerlik mesleğinden bir anda dışlanmaları ve ayrılmaları uzun süreli bir travma oluşturdu.
TSK’da Ergenekon tipi yapılanma ortaya çıktıkça içinde bulunulan durum mağdurların çevresi ve kamuoyu tarafından daha iyi anlaşılmaya başlandı. Burada ASDER ve STK’ların rolü çok büyüktür. İzah etmekte zorlandığımız, ısrarla üzerine basa basa masumiyetlerini haykırdığımız. Subay ve astsubayların maruz bırakıldıkları vahim durum anlaşılmaya başlandı. ASDER bu konuda sürekli seminerler verdi, basın toplantıları düzenledi ve bu olayın yanlılığını anlatarak kamu oyunu bilgilendirmeye çalıştı. Darbelerin ideolojik boyutları sürekli gerek kamuoyuna ve de gerekse hükümetlere anlatıldı. Uzun bir mücadelenin sonunda zihinsel düşünce kodlarında olumlu gelişmeler yaşandı. Toplumsal dönüşüm sağlanabildi. 2010 Referandumu ile YAŞ kararları yargıya açıldı ve ardından çıkan uyum yasası ile Mağdur edilen Subay ve Astsubaylar bazı haklarını alabildiler. TSK’lerine geri dönemeseler de kaldıkları yerden kamu kuruluşlarında görev aldılar.
Bu durum Devletin mağdur ettiği Subay ve Astsubaylardan bir anlamda özür dilemesiydi. Yani devlet özeleştiri yaptı. Yaptığı hatayı düzeltme yoluna gitti.
TSK’da bu süreçte yargısız infaz yapılamayacağını, Türkiye’nin ve Dünyanın değiştiğini TSK içinde yuvalanmış genç dinazorlar anladı. TSK kanun çıkma aşamasında fazla direnç göstermedi. Bu aynı zamanda TSK’nın da kendi evlatlarından özür dilemesiydi.
2.li kararnameler ile ilişikleri kesilen Astsubaylar ve 3’lü kararnamelerle ilişikleri kesilen Subaylar bu kanundan yararlanamadılar. Ayrıldıklarında yargı yolu açık olmak kaydı ile çıkarıldılar, ama o dönemde yargı politize edilmişti. Yaptıkları başvurulardan sonuç alamadılar. 6191 sayılı yasa kapsamında da tekrar yargıya başvurdular, ama sonuç değişmedi. Pek çok subay ve astsubaya ilk ayrıldıklarında 2’li ya da 3’lü kararname ile ayrıldıkları halde yargı yolunun kapalı olduğu imajı verildi. Pek çoğuna ayrılış evrakları verilmeden kapı dışarı edildiler. Ne yapacaklarını bilemez halde kapı önüne kondular yani.
Aynı şekilde ayrılan Askeri öğrenciler var. Onların da durumları aynı. Haklarını arayacak merciler politize edildiğinden mağdur durumdalar. Bunların da hakları iade edilmeli ve mağduriyetleri giderilmelidir.
Bu durumda olanların haklarını alabilmeleri için sivil yarıda yeniden yargılanmalılar. Yani hakem prosedürü işletilmeli. AİHM yolunun açılması gerekiyor.
ASDER’in demokratik mücadelesi ve STK’ların bu yönde mücadelesi eksik kalan hakların da alınması konusunda etkili olacağını düşünüyorum.
Bu konu belki yeni bir yasa ile beklide yeni anayasa sürecinde çözülecektir.
O dönemdeki yargıda  haksızlığa uğradığı düşünülen hususlarda sivil yargıda tekrar yargılanması yolunun açılması gerekmektedir.
Yasadan yararlanarak göreve araştırmacı statüsünde başlayan değerli arkadaşlara TSK’da gösterdikleri performanslarını sivil kurumlar da da aynen sergilemelerini, travmalarından kurtulmalarını ve bu imkanları iyi değerlendirmelerini temenni ederim. Bazı sıkıntılar olabilir, ama arkadaşlarımız kazandıkları tecrübe ve bilgi birikimleri ile bunları aşacaklardır.
Değerli araştırma görevlisi arkadaşlara yeni görevlerinde başarılar diler verdikleri değerli röportajlar için teşekkür ederim. Aynı zamanda ASDER Onursal Başkanı E. Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’ye ve ASDER Başkanı Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a katkılarından dolayı kendim ve göreve başlayan araştırma görevlisi arkadaşlar adına teşekkür ederim.
Sıkıntısı olan araştırma görevlilerine ve onlarla beraber uzun yıllar çalışacak olan iş arkadaşlarına bir ışık tutabildi isek ne mutlu bize.

Birinci Bölümü okumak için TIKLAYINIZ
İkinci bölümü okumak için TIKLAYINIZ

Ahmet TÜRKAN – HABERNAME
ahmetturkan@gmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum