KUDÜS’TEN GERİYE KALANLAR-2

Birinci bölümün son kısmında ağlama duvarından ve Süleyman Mabedi arayışları yüzünden Mescid-i Aksa’nın altına kazılan duvarlardan bahsetmiştim.

Bu noktada Tel Aviv havaalanında elimize Türkiyeli Yahudiler Birliği tarafından verilen bildirinin içeriğinden bahisle gördüklerimin bildiri ile olan alakasızlığını anlatmak istiyorum. Elimize tutuşturulan bildiriden alıntılar yapacağım, cevaplar bölümlerin altında olacak.

Türkiye’nin güzide kişilerinden oluşan bu nezih topluluğu Kudüs-Yeruşelayim eksenli dostluk köprüsü girişimini, İsrail’de yaşayan ve sayıları 80.000 civarında olanTürkiye kökenliler adına büyük bir sevinçle karşılıyoruz. Ne tesadüftür ki, İsrail’e vardığınız bu gün, bizlerin en hassas olduğuvbir tarihtir. 27 Ocak, İkinci Dünya Harbi yıllarında Nazi Almanyası ve işbirlikçilerinin Yahudi milletine reva gördüğü fecaatler ve 6 milyon Yahudiyi katlettiği Nazi Soykırımını anma günüdür. (Bu kısma özellikle daha sonra dikkatinizi çekeceğim) Ziyaret edeceğiniz yerler, her üç semavi dinin, Musevilik, Hristiyanlık ve İslamiyetin en kutsal saydığı toprak ve anıtlarla doludur. En büyük dileğimiz, bu bölgenin en kısa zamanda barışa kavuşmasıdır. (Dikkat)

-Birinci dikkat etmenizi isteyeceğim konu Türkiye’den İsrail’e göç edenlerin ve sonrada çoşalanların sayısının 80.000 kişi civarında olması ilginç. Bu konuyu birisine sordum. Emir erildi geldik diyor. Yani mecburi ikamet. İkincisi Nazi Almanyası’nda zulme maruz kaldıklarını söyleyen Yahudiler şu anda Filistin’de daha beterini yapıyorlar. Kadın, erkek çocuk yaşlı demeden. Gazze’de uygulanan ekonomik ambargonun boyutları korkunç derecelere ulaşmış durumdadır. Nazi Almanyasından şikayet eden Yahudiler Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara’da 9 vatandaşımızı katlettiler. Buna cevap verememektedirler. Çünkü verecek cevapları yok. Kendilerini masum göstermenin uyguladıkları zulüm politikası ile tam zıt olması aslında Nazi Almanyasında tam olarak ne olduğunun yeniden incelenmesini gerektirir.

Hz. Ömer Kudüs’ü fethettiği zaman Kudüs Papazı Kudüs’ün anahtarını bu gün Kıyamet Kilisesi olarak anılan Hz. Meryem ve Anne Babasının kabirlerinin olduğu yerde teslim etmek istiyor. Hz. Ömer’in deve üzerinde devesine yardımcısı ile sıra ile binerek yaptığı yolculuk sonrasında vardığı Kudüs’te şehrin anahtarını Kıyamet Kilisesinde teslim alıyor. Namaz vakti olduğunda namazını kıyamet kilisesinin dışında kılıyor. Sebebini sorduklarında “Ben bauda namaz kılarsam Müslümanlar burayı cami yapmak isterler, burası böyle kalsın” diyor. Daha sonra namaz kıldığı mekana küçük bir cami yapılıyor. Tam kıyamet kilisesinin karşısında bu yer. Yani hassasiyet sizde değil, Müslümanlarda. Oraları muhafaza eden Yahudiler değil. Müslümanlar. Hristiyanların yakıp yıkmalarından bahsetmek istemiyorum.

50 yılı aşan geçmişi ile ”İSRAİLDEKİ TÜRKİYELİLER BİRLİĞİ” adlı derneğimiz bu ülkede yaşayan Türkiye kökenlilere faydalı olmak, Türkiye’de benimsediğimiz dil ve kültürü bu ülkede canlı tutmak ve Türkiye İsrail dostluğuna katkıda bulunmak amacındadır. Türk İsrail dostluğuna katkılarımızdan dolayı birkaç yıl önce, Türkiye Dışişleri Bakanlığı tarafından Üstün Hizmet Ödülü ile onurlandırıldık.

-Basit aldatmaya yönelik faaliyetler. İçeride dönen dolapların anlaşılması için gidip mağdurları görmek, içlerinde dolaşmak, yaşam mahallerindeki sefaleti incelemek gerekir. İsrail tarafındaki refahın zerresi bile yok Filistinlilerin yaşadığı yerlerde. Ne tarla,  ne bostan. Ağaç dikilmesine bile izin vermeyen İsrail bu bahsedilen ödülü nasıl ve nerede aldı. Düşünmek lazım.

Son iki yıldır Türkiye ile İsrail arasındaki politik anlaşmazlık içinde olmalarının üzüntüsünü en çok hissedenlerin başında bizler gelmekteyiz. Çünkü bu ilişkilere politikadan uzak, insani ve kültürel boyutlar eklemeğe çalışmış bir topluluğuz.

-Türkiye Filistindeki yarayı gördü. Aklı selim ile bakmaya başladı. Durun dedi. Filistin’e yardım etmek isteyen yardım gönüllülerinin katledilmesine sessiz kalmadı. 9 vatandaşımız katledilirken susup sizin insafınızı mı bekleseydi?  O zaman tatmin olur muydunuz? Kültürel bir toplum tavrını hiç takınmadınız ki.

Mescid-i Aksa’da namaz kılmak  isteyen Filistin’li müslümanın pasaportunu almak ne demek?  Kapıdan girenlerin üzerini aramak ne demek?  Uzunca bir süre namaza devam edene giriş yasağı koymak ne demek?  Mescid-i Aksa’yı 1000 kamera ile gözetip herkesi fişlemek ne demek?  Böyle bir psikoloji altındaki Filistinli Arabın yaşamını nasıl zehir ettiğinizin farkında mısınız?  Hasbel kader komşusuna giden, evinden birkaç gün uzak yaşayan Filistinlinin evini asker zoru ile işgal edip bir Yahudi’ye peşkeş çekmek ne demek? Siz bunları hangi kültürün etkisiyle yapıyorsunuz. Hangi kültürden besleniyorsunuz. Buna elbette cevap veremeyeceksiniz. Cevabını vereyim. Tahrif ettiğiniz Talmut öğretilerini kültür olarak alır başkasına hayat hakkı tanımazsanız bu size memnuniyet verir. Peki adil mi? Geldik gördük. Adalet yok. Zulüm had safhada. Türkiye buna seyirci kalmak istemediği için politik sıkıntılardan bahsediyorsunuz. Ne yüzle?

Türkiye’yi İsrail’de temsil eden diplomat, subay ve Üniversite mensuplarına her zaman ilgi gösterdik, onları derneğimizde ağırlayıp fikir teatisinde bulunduk. İsraillilerin gözünde Türkiye’nin yeri bambaşkadır. Türkiye’yi ziyaret etmemiş, Türkiye’de gördüğü güzellikleri, misafirperverliği anlatmayan, yemeklerinin tadını sevmeyen İsrailli bulmak çok zordur. Yahudilerin Türklere olan saygısı, Osmanlı’da ve Türkiye Cumhuriyetinde 5 asrı geçen bir devirde yaşadıkları beraberlikten, karşılıklı saygıdan ve de dinlerini, geleneklerini, dillerini koruyabilmiş olmalarından kaynaklanmaktadır.

-Osmanlı size dininizi yaşamayı serbest bıraktı. Kimsenin dinini zorla değiştirmedi. Dini mekanlarınızı aksine ihya etti. Kudüs’te ve diğer ziyaret ettiğimiz mekanlarda gördük. 3 dinin kutsal mekanlarının kahır ekseriyeti Müslümanlar tarafından yapılmış. Bu kısımları ilerideki bölümlerde ziyaret noktaları ile ilgili kısımlarda anlatacağım.

Ne yazık ki İsrail devleti kurulduğundan bu yana, dış basına ve yayın araçlarında İsrail’in komşuları ile olan politik anlaşmazlığı ve silahlı mücadeleyi, Filistin Araplarına, hatta İslam dünyasına karşı bir mücadele şeklinde gösterme eğilimine rastlanıyor. İsrail’e ve de komşumuz olan Filistinlilere yapacağınız bu kısa ziyarette bu değerli grubunuzun en iyimser ve en doğru izlenimleri edineceğinize inanıyoruz.

-Burada ciddi bir şekilde durmamız gerekiyor.Basın Yahudilerin etki alanın altındayken bile yaptığınız zulüm artık kaldırılamaz boyutlarda dile getiriliyor sa bunu saklayamadığınızdandır.Siz Filistinlilerle silahlı mücadele etmiyorsunuz. Filistinlileri yok ediyorsunuz. Çünkü Filistin’in ordusu yok. Silahı yok. Siz sivilleri çocukları katlediyorsunuz. Eğer asayiş problemi varsa emniyet güçleri bu sorunu çözer. Ama elinde silah olmayan insanlara en ağır silahlarla saldırıp yok etmek masum bir mücadele olarak anlaşılamaz.

Yazımın burasında dünyaya adalet !!!!! dağıtmak için kurulduğu söylenen Birleşmiş Milletlere sesleniyorum. Neden adaletten sapıyorsunuz. Neden Müslümanların uğradığı zulme seyirci kalıyorsunuz.

İslam Ülkelerine sesleniyorum. Neden sesiniz çıkmıyor. Orada akan kan kimin. Neden Filistin’in ordusu, askeri silahı yok. Bu ko9nuları neden dile getirmiyorsunuz. Kukla yönetimleriniz birer birer yıkılıp giderken gerçekleri anlamanızın artık faydası olmayacak.

İsrail ve Filistinliler arasında anlaşmanın gerçekleşmesinde, Türkiye kamuoyunun çok önemli katkısı olacağına da inanıyoruz. 1949’dan beri İsrail’i tanımış ve ilişkilerini stratejik işbirliği düzeyine getirmiş bu iki ülke arasında zaman zaman anlaşmazlıklar olsa da geçicidir. Biz buna inanıyoruz. İsrail’de hiçbir milletten, dinden, inançtan nefret söz konusu değildir.

-Türkiye’nin ABD’nin yönlendirmesi ile İsrail’le stratejik ortaklığa girdiği doğrudur. Yalnız dikkat edilmesi gereken sonuçta Türkiye’nin uğratıldığı zarar ve ziyanın boyutlarından hiç bahsedilmediğidir. En basitinden İnsansız Hava Aracı alımında sergilediğiniz iki yüzlü tavırdır.Teslimatları zamanında yapmayarak verdiğiniz sıkıntılardır. Silah revizyonlarında bilgisayar sistemlerine koyduğunuz gizli yazılımlar neticesinde silah modernizasyonunun bir işe yaramadığıdır. Hiçbir dinden inançtan milletten nefret söz konusu değildir derken tarih bilincimizi unutuyorsunuz.

Şimdi sırası ile bir kısmını anlatayım. Kaç Peygamberi öldürdünüz. Kendinizden olmaya kaç kişiyi katlettiniz. Filistin’de akan kanı nasıl izah edeceksiniz. El-halil’de yaptığınız duvarlar dostluk duvarları mı? İsrail bölgesine geçenlerin pasaportlarına el koyarak yaptığınız dostluk göstergesi mi. Filistinli esnafa dükkanlarını kapattırarak sefalet çekmelerinin sağlamanız sevgiden dolayı mı? Filistin bölgelerine uzanan yol boylarında askeri kontrol noktaları, sivillerin üzerine silah doğrultmalar sevgi göstergesi mi? Ramallah ile El Hanin arasına çektiğiniz utanç duvarları sevgi göstergesi mi? Biz bunları gördük. Yaşanan sefalete tanıklık ettik. Şimdi bir kez daha dile getiriyoruz.

Gazze’deki insanlık dışı abluka sevgi nişanesi mi. Mavi Marmara ile yardım götüren vatandaşlarımızın 9 tanesini sevgi gösterileri sırasında mı katlettiniz?

Filistin ve halkı yok olma üzere ey zalim dünyanın zalim yöneticileri. İslam dünyasına karşı koruyup gözettiğiniz İsrail orada katliam yapıyor. Birleşmiş Milletler ve onun vesayetinde olan diğer devletler seyirci. Filistin bilerek dünya üzerinden siliniyor.

İnşaat yapmalarına, evlerini dekore etmelerine bile izin verilmiyor. İsrail yerleşim birimlerinde dev iş ve inşaat makineleri ile sürekli inşaatlar, dev alış veriş merkezleri yükselirken, Filistin bölgesi harap. İnşaatlar yok. Sokakta boyacı bile yok. Tüm bunlar dostluktan mı?

İlahiyatçılar, İslamiyet ile Museviliğin birbirine en yakın Tek Tanrı dinleri olduğunda birleşmektedirler. Dolayısıyla İsrail’in komşularıyla mücadelesini DİN yörüngesine oturtmak, Kudüs (Yeruşalayim)’de iç içe olan üç dinin kutsal yerlerine İsrail’in zarar vermek istediğini iddia etmek kadar büyük bir hata olamaz. İsrail ve Türkiye’nin Ortadoğu’da iki büyük demokrasi ve pek çok ortak çıkarları olması bakımından yetkililerin karşı tarafı düşman yerine farklı görüş sahipleri olarak göstermesi ve bu görüş farklılarını yenmeye çalışmaları gerektiğine inanıyoruz.

-Sizin ilahiyatçılarınız size İslama çok yakın olduğunuzu söyleyebilirler. Bizim İlahiyatçılarımız durumun farkındalar. Kutsal kitabınızı tahrif ettiğinizi, uydurma kitabınızda Pergamberlere bile iftira attığınızı biz biliyoruz. (burada tafsilata girmek istemiyorum. Merak edenler Eski Ahid’in Davut (a.s.) ile ilgili bölümünü okuyabilirler. Sonra da Kur’an’da geçen kıssa ile kıyaslayabilirler. Nasıl bir iftira atılmış o zaman anşalılacaktır) Kudüs’te 3 dinin kutsal mekanları hala duruyorsa bu sizden değil,  İslamın Yani Müslümaların hoş görüsündendir. Kazdığınız tünellerle Mesci-di Aksa’yı yıkmaya çalıştığınız gözlerimizle gördük. Tamiri gereken mekanların tamiratlarını yaptırmayıp yıkılmalarını sağladığınızı gözlerimizle gördük. İslam izlerini silmeye çalıştığınızı bizzat müşahede ettik. Hangi hoşgörüden bahsediyorsunuz. Hoş görü sonucunda mı Kan ve gözyaşı akıyor?

Çok ilginç olacağından emin olduğumuz bu kısa gezinizden sonra Türkiye’ye yepyeni ve olumlu izlenimlerle döneceğinize eminiz.”

-Evet gerçekten çok güzel izlenimlerle döndük. Hakikatleri kendi gözümüzle gördük. Filistinlilere yapılan zulmün boyutlarını anlama imkanımız oldu. Onun için buradan duyurmak vazife oldu. Duyun ey dünya Filistin yok ediliyor. Kutsal Mekanlar yok ediliyor. Bir insanlık dramı yaşanıyor Filistin’de.

Devamı gelecek…

Ahmet TÜRKAN – HABERNAME

ahmetturkan@gmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum