A.Kerim KARAAĞAÇ

A.Kerim KARAAĞAÇ

D İ Ş İLE İLGİLİ YAZININ DEVAMI

UYGULAMA

Dişlerinizi tanıyor musunuz? Yani, aynayı elinize alıp “şu dişlerimle yıllardır soğuk sıcak, yumuşak sert demedim, ne buldumsa ısırdım, kopardım, parçaladım, öğüttüm fakat, bu görevi bunca zaman nasıl yürüttüler? Bunlar da eskir mi? Aşınır mı? Yüzüstü bırakırsam sonunda ne olur? Bu güzel hal böyle devam eder mi? Daha henüz 40’ında 50’sinde ninelere, dedelere benzemeye niyetli miyiz? Yoksa, bir diş hekimine muayene olmam gerekiyor mu?” diye dikkatlice hem dişlerinizi inceleyip hem de bu soruların cevabını düşünme fırsatınız oldu mu? Olmadıysa, lütfen bu güzel hizmetçilerinizle ilgileniniz. Siz ilgilenmezseniz, göreceksiniz onlar mutlaka ya yarın, ya da yarından sonra, siz istemeseniz de, hem de sizi ağlatarak kendileriyle ilgilenmenizi sağlayacaklardır.

Haydi, sayesinde rahat güldüğünüz hazineleriniz ağzınızdan birer birer dökülüp sizi ağlatmadan, konuşurken utancından elleriyle ağzını kapatan kimseler gibi olmadan, mide ve böbrek şikâyetleriniz başlamadan, ilgi bekliyorlar, ilgileniniz. Ne olur birazcık ilgi. Bizler dişlerimizi ne kadar iyi tanırsak, onlardan o kadar fazla istifade ederiz, ayrıca o kadar da ehemmiyetini bilir ve koruruz.

Ağızlarınızda inci gibi( inci ne ki, onların yanın da ne kıymeti olur ki. Paranız olursa istediğiniz adette inci alabilirsiniz fakat, hazinelerin sahibi de olsanız acaba, eksilen dişinizin yerine aynısı gibi bir diş almanız mümkün mü? Biz burada görünümlerini dikkate alarak bu cümleyi seçtik.) duran dişleriniz de aynen arabalarınız, buz dolaplarınız, çamaşır makineleriniz ve her gün kullandığınız eşyalarınız gibi değildir, onlardan da titiz bakıma ihtiyaçları vardır. Bu bakım aynanın karşısında onları seyretmekle değil, nasıl arabayı fırça,su ve hortumla ve ya farklı aletlerle de olsa pırıl pırıl ediyorsunuz. Gerektiğinde içinden çıkamadığınız arızalarında hemen bir usta arıyorsunuz. Dişlerinizi neden fırça, macun ve diş ipi ile buluşturmuyor ve de bir diş hekimini ağrı olmadan aramıyorsunuz? Ben bu sorunun cevabını iyi biliyorum. Çünkü, eşyalarınızı bir bedel karşılığı elde ettiniz, onun için onlar daha kıymetlidir. Dişlerinizin karşılığı olarak ise hiçbir bedel ödemeden onlara ve bütün uzuvlarınıza sahip oldunuz. Ondandır, o incilerin kıymetini bilmeyişiniz, onlara gerekli ihtimamı göstermeyişiniz. Halbuki, gerektiği gibi bakılan dişler sahibine, Allah ne ömür vermişse o kadar zaman hizmet ederler ve mezara da onunla beraber giderler. Sizler sözümü dinleyip usulünce bakmaya karar verin, ben de sizlere bu garantiyi vereyim.

Çürük Nedir ve Çürüğe Neler Sebep Olur?

Pek çok insanı mutlaka hayatlarının bir döneminde farklı seviyelerde etkileyen, önlenebilir minör bir hastalıktır. Aldığımız gıdalar (şekerli, unlu, nişastalı besinler, süt, meyve suları, kolalı içecekler, meyve ve sebzeler vb) tüketilirken dişlerimizin üzerinde bir miktar artık bırakırlar.

Özellikle nişastalı ve şekerli gıdaların artıkları ağzımızda doğal olarak bulunan bakteriler tarafından aside dönüştürülür. Bu asit ise zaman içerisinde dişin dış yüzeyini kaplayan koruyucu mine tabakasını eriterek (demineralizasyon) dişi zayıflatır ve çürüğün başlamasına sebep olur.

 Çürük Nasıl Önlenir?

Dişlerin üzerindeki gıda artıklarının ve bakterilerden oluşan ( plak ) tabakanın ürettiği asitler bazen sadece tükürük tarafından nötralize edilebilir. Bu nedenle şekersiz sakız çiğneyerek tükürük akışını artırmanız faydalıdır. Fakat çoğu zaman tükürük çürüklerle tek başına mücadele edemez. Çürüklerle mücadele etmenin en iyi yolu düzenli diş fırçası ve diş ipi kullanımıdır. Minenin zayıfladığı fakat daha çürüğün oluşmadığı durumlarda florid uygulamaları da mineyi tekrar kuvvetlendirerek remineralizasyonu sağlamaktadır. Çocuklarda kullanılan ve ‘sealent’ denilen koruyucu cilalar da çürüğü engellemede önemli bir yer tutmaktadır.

Kimler çürüğe daha eğilimlidir?

İçme suları florlanmayan ve beslenmesi daha çok unlu, şekerli, nişastalı gıdalara dayanan ülkemizin insanları çürük açısından ciddi bir risk altındadır. Ağzında çok miktarda dolgu ve protez olanlarda, (özellikle bunlar çok mükemmel yapılmamışsa) bakterilerin ve gıdaların tutunabileceği daha çok girinti oluşacağından çürüğe daha eğilimlidir.

Çocuklar ve yaşlılar en çok kavite oluşma ihtimali olan iki gruptur.

Dişlerimi Çürükten Nasıl Korurum?

Şekerli ve nişastalı gıda alımını özellikle öğün aralarında tamamen durdurun. Her öğünden sonra dişlerinizi fırçalayın ve diş ipi ile temizleyin. Çürükler çoğu zaman temizlenmesi daha zor olan diş aralarında başlar. Doğru diş fırçalamayı ve ip kullanmayı öğrenin.

   Altı ayda bir dişhekiminize giderek dişlerinizi kontrol ettirin ve hekiminizin önerilerine harfiyen uyunuz.

“Usulünden, gerektiği gibi bakmaktan söz edip duruyorsunuz baştan beri, nedir bunlar kardeşim.”diye bana kızmaya başlamadan, en iyisi ben konuyu daha fazla uzatmayıp anlatayım.

İnsanın ağzında birkaç yerde tükürük kanalı ağızları var. Bu kanal ağızlarından fıskiye gibi tükürük fışkırıyor. Dil ise çok esnek ve hareketli bir yapıya sahip olduğu için, fışkıran bu suyla paspas gibi ağzın her tarafına yetişip temizlemeye çalışıyor. Yemekleri takiben, dilini bu türlü güzel kullanan insanlar bile mühim bir ağız ve diş temizliği yapmış olurlar. Gündüzün böyle fakat, gece dil ve tükürük de bizimle birlikte uykuya dalmakta, mikroplar ise mesaiye devam etmekteler. Hareketsiz olan ağız içinde meydan onlarındır, sabaha kadar şahane gasp, soygun ve terör faaliyetlerinde bulunurlar. Akşam yatmadan operasyon yapanların ağzında, terörist olmayacağı için sabaha kadar terör eylemleri de olmayacaktır. Yani, iyi bir fırçalama yapılarak yatılmışsa o zaman yasa dışı bir faaliyette olmayacaktır. Düzenli fırçalama yapılmayan bir ağızda her sabah, ciddi kokuşma olacağı için ağzın tadı kaçmış ve moral bozulmuş olarak kalkılacaktır. Aslında fırçalama alışkanlığı olmayan kimselerde ağız kokusu gibi bir mesele de yoktur. Çünkü, o hale öyle alışmışlardır ki, böyle bir kokuşmanın bile farkında değillerdir, ciddi bir rahatsızlık da duymazlar zaten. Ancak yakın çevresi ve muhatap olduğu insanlar bu kokudan rahatsız olurlar. Yalnız, utandırmamak için de ona söylemek istemezler. O koku, alışık olmayan biri için gerçekten çekilecek gibi değildir.

Ağızda kokunun sebeplerine gelince: İlk ve en önemli sebep, ağız hijyeninin bozuk oluşudur. Sistemli fırçalanan ve diş ipi kullanılan bir ağızda buna bağlı kokular olmaz. Dişetinin dişleri sardığı bölgede dişeti oluğu mevcuttur. Bakım yapılmayan bir ağızda dişeti oluğunun içi peltemsi kıvamda bakterilerle doludur, bu da zamanla dişeti iltihabına ve periodontitis dediğimiz dişeti hastalığına yol açar. Daha sonraları kemik erimesine ve diş kaybına sebep olur. Çürük dişler, kötü yapılmış sabit ya da hareketli protezler, ayrıca önemli diş eti rahatsızlığının olması  da ağız kokusunun sebepleri arasındadır. İkincisi, sinüzit vb. rahatsızlıklar geniz akıntıları yoluyla ağza kötü koku yayarlar.   Üçüncüsü ise, ağızla ilgili olmayan fakat, ağızdan geldiği için ağızda zannedilen kokulardır ki, sebep mide, barsak vb. organlardır.

Devam edecek 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.