Ankara'dan Obama geçti

Barack Hussein Obama'nın Türkiye'de geçirdiği ilk günden sonra özetle söylenebilecek olan şu: Kendi ülkesi insanlarının da yüzünü kızartan George W. Bush dönemi sonrasında, Obama dönemi, bütün dünya için rahat bir nefes alma vesilesi olacağa benziyor...

Obama'nın Ankara'da gün boyu yaptığı konuşmalar, açıklamalar, yazdığı notlar yalnız Türkiye'de mutlu tebessümlere yol açmakla kalmadı herhalde; Türkiye'nin etrafındaki geniş coğrafyaya dönük mesajları da Beyaz Saray'da 'farklı bir ABD başkanı' profili çizeceğini göstermesi yönünden her yerde olumlu karşılanmıştır sanıyorum.

Aslına bakılırsa başka türlüsü de Obama'dan beklenemezdi. Sonuçta, ABD Başkanı Türkiye'nin gönlünü kazanmak için burada... Daha önce Ortadoğu Temsilcisi Mitchell'i, Dışişleri Bakanı Clinton'u Ankara'ya göndermişti Barack Obama; göreve geldiğinin üzerinden daha 100 gün bile geçmemişken 'resmî ziyaret' için uğradığı ilk ülke Türkiye oldu. Bu dahi yeterince güçlü bir mesaj...

Barack Obama için Türkiye neden önemli?

Yeni ve değişik politikalar izlemek isteyen bir ABD Başkanı için bu mesajı en iyi verebileceği yer Türkiye'dir. 'Büyük bir fiyasko' sayılması gereken Bush dönemini özetlemeye yarayacak sözcük 'Irak' ise, o sözcüğü iftiharla kullanabilecek insanların yaşadığı ülkedir Türkiye... Bush'un temsil ettiği olumsuzluklara bulaşmamış bir ülkenin gönlünü almak bile, Obama için, dünyaya verilebilecek önemli bir mesajdır.

Ülkemiz etnik açıdan farklı, çok-kültürlü ve değişik dinden insanları toprakları üzerinde barındırıyor. Bunu 'demokrasi' içerisinde ve 'lâik bir ülke' olarak gerçekleştiriyor. Uçları içinde ve birarada barındırması bir eksiklik değil Türkiye için; tam tersine esas 'değeri' ülkemizin, bu özelliğinden kaynaklanıyor.

Meclis'te milletvekillerine hitabı sonrasında televizyonlarda yapılan yorumlara kulak verdiğimde, hâlâ eski dilin egemenliğinin sürdüğünü gördüm. PKK gibi, Ermeni sorunu gibi, Heybeliada'da rahip okulu gibi zihinlerimizde artık 'blokaj' teşkil etmemesi gereken konuları gereğinden fazla büyütüyoruz. Türkiye'nin Obama'yı topraklarına kadar getirten değeri bu yan-konular lüzumsuz yere merkeze taşınarak güme gidiyor...

ABD'deki yeni yönetim “Ya bizimlesiniz, ya düşman” retoriğini terk etme çabasında. İslâm Dünyası'nı karşısına almak niyetinde değil; arzusu, varolan sorunların teker teker çözülebildiği Ortadoğu coğrafyasından ABD'ye sıcak bakan kitleler çıkarmak... Silâh gücüyle sonuç alınamadığı anlaşılan ihtilâflarda çok-yönlü projeler geliştirmek niyetinde Obama...

Hepsi için Türkiye'ye ihtiyacı var; Avrupa Birliği (AB) üyesi olması arzu edilen, İslâm Dünyası'nda sözü dinlenir, bütün uluslararası platformlarda haklı davaları yalnız kalma pahasına savunan demokrat bir ülke olarak...

Dün Obama'nın ağzından birkaç kez işitilen 'model ortaklık' kavramı iki ülke arasında kurulmak istenen ilişkinin yeni adı olacağa benziyor.

Burada bir uyarı yerinde olacak: Her ne kadar orada kavramsallaştırılmış olsa da 'model ortaklık' kavramının içini doldurmayı Washington'a bırakmasak iyi olur. Türkiye ABD'nin istediği türden bir 'ortak' olmak yerine, kendisini varolan değerleriyle 'model' olarak sunmayı bilmeli. 'Ortaklık' sözcüğünün akla getirdiği türden iki taraflı bir ilişki tarzını Türkiye ile sürdürmek, önceki dönemin yanlışları yüzünden dünyada kendisine küsmüş geniş kitlelerin gönlünü yeniden kazanmasına da yarayabilir ABD yönetiminin...

Hep bildiğimiz gerçek bir kez daha teyit gördü: Türkiye doğruları savunmaya devam ettikçe önemi artan bir ülke...

Önceki ve Sonraki Yazılar