Aslan DEĞİRMENCİ

Aslan DEĞİRMENCİ

İçimizdeki Firavunlar…

Mısır Firavunu göndermeye çalışırken, Türkiye’de de derin yapılara karşı verilen mücadele devam ediyor.   

Birileri ise Firavun’a karşı verilen mücadeleyi hatırlatıp, hükümete uyarılarda bulunarak, tam bir akıl tutulması yaşadıklarını gözler önüne seriyor. 

Mısır başta olmak üzere Ortadoğu ülkeleri Türkiye’yi örnek alarak direnişe başlamışken, bizim akıllıların ‘sıra bizde’ demelerinin hiçbir izahı yok. Türkiye zaten firavunları ile 5 yıldır mücadele ediyor. Onların çabasıyla gerçekleştirilmek istenen darbeler de bir bir deşifre oluyor. 

Ama yetmiyor…

Çünkü çıkıp birisi halen hukuk devleti olduğu iddia edilen ülkede 3 bin ruhsatsız silah dağıttığını, iki köyde 78 kelle aldığını, yetmedi JİTEM’i kendisinin kurduğunu öne sürüyor.  Ama bu güce nasıl ulaştığını anlatmıyor. Varsa yoksa bölgede işlenen faili meçhulleri, olağan dışı olayları üstlenerek, birilerinin dosyalarının açılmasını engelliyor.

Yani suçu üstleniyor… 

Ama ne hikmetse konuk olduğu programlar ya da demeç verdiği gazeteler, “Arkanda kim vardı?” diye sormuyor.  Buna ya yürekleri yetmiyor ya da birilerini aklama operasyonuna tam destek veriyorlar.  Nede olsa ‘Doğan’ hasta biri… Suçu üstlense de bazı maddelerden yararlanarak Silivri’ye gitmesi şimdilik zor gözüküyor. Zaten Silivri’ye gidip hastalanıp (!) salıverilenler de ortada.  Yani kendisini garanti altına almış, konuşup duruyor. Ona mikrofon uzatanlarda yazılan senaryodan haberdar, toplum mühendisliği yapıyor. Kısacası elbirliği ile Türkiye’nin derin yapılarına karşı verdiği mücadelenin önüne set çekiliyor.

Tüm bunlar kamuoyu önünde cereyan ederken,  birileri de çıkıp hükümete Mısır’ı hatırlatıyor.  Sivilleşmenin önünde duran engelleri bir bir aşan Türkiye’den rahatsız olduklarını açıkça ifade etmek yerine, rejim bekçiliği yaparak değişimin önünü tıkamaya çaba sarf ediyorlar. Yani aynı Tunus’tan kaçmak zorunda kalan Bin Ali ve Tahrir meydanında direnenlerin üzerine kılıçlı adamlarını salan Mübarek gibi… Ortak özellikleri halk karşıtlığı ve değişime karşı olmaları… Tabi bir başka ortak özellikleri de ellerinde bulunan kalelerin bir bir düşmeye başlaması. Statükolarının sona eriyor olması.  İşte bunun kavgasını veriyorlar. Bu kavgada halkın ezilmesinin, ölmesinin, ayaklarına zincir vurulmasının hiçbir önemi yok. Önemli olan tek şey halktan almadıkları gücün devamını temin edebilmek… Bunun için her yolu meşru görüyorlar.

Ama artık başarılı olamıyorlar. Kendilerini kandırmaktan öteye gidemiyorlar.  Korku başa bela, firavunların çöküşünü gördükçe panikliyorlar.  Bağırdıkça bağırıp, her fırsatta hakaretler savuruyorlar. Canlı yayında savurdukları hakaretler ile aslında ne kadar zavallı olduklarını ortaya koyuyorlar.  Yaptıkları çirkin hakaretlere utanmadan bir de yayın esnasında katıla katıla gülüyorlar. Biz ise onların içinde bulundukları aciz duruma gülüyoruz. Ağlayacak hallerini gizlemek için yaptıkları soytarılıklara bakıp eğleniyoruz. Farkında değiller mi? Bence farkındalar ama iyice şaşırmış durumdalar.  Bu şaşkınlıkla daha başlarına çok iş açarlar. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum