Av. Mehmet YALÇINKAYA

Av. Mehmet YALÇINKAYA

HÜSEYİN ÇAVUŞ (III)

(son bölüm)

 

Hüseyin Çavuş’un en belirgin özelliklerinden birisi de iyiliksever oluşudur. O zamanlar küçük bir ilçe olan Karabük’te işe girip ilçeye yerleştikten sonra başta hemşerileri olmak üzere, iş arkadaşlarından hemen tamamına mutlaka bir iyiliği dokunmuştur. Abartısız söylüyorum, aslen Çatalzeytinli (Kastamonu) olup, Karabük’e yerleşmiş, yaşı 65-70’in üzerinde kim varsa, Hüseyin Çavuş’tan bir şekilde iyilik görmüşlerdir. Borç vermiştir, ev bulmalarına yardımcı olmuştur, çocuğunu okula yazdırmıştır, fabrikaya işe girerken aracı olmuştur, emniyete düşen olduysa gidip ilgilenmiştir hatta çocuğunu evlendirecek olanlara kız istemeye bile gitmiştir. Sosyal anlamda aklınıza gelebilecek hemen her meselenin içinde Hüseyin Çavuş’u görmek mümkündür.

 

İş arkadaşlarından birisinin hanımı amansız hastalığa yakalanır. İş arkadaşları da kendi imkânlarına göre aralarında para toplayıp, borç olarak arkadaşlarına verirler. Hüseyin Çavuş, herkesin verdiğinin dört beş misli parayı borç olarak takdim eder. Parayı verirken de şart koşar:

 

-Kardeşim, bu parayı sana bir şartla borç veriyorum. Durumun düzelince bu listedeki bütün borçları ödedikten sonra en son benim paramı ödeyeceksin. Bir kişi bile kalsa bana para vermeyeceksin, der.

 

Aradan dört yıla yakın bir zaman geçer. Arkadaşın hanımı bu arada vefat etmiş, kendisi yeniden evlenmiştir. Bir gün Hüseyin Çavuş’un yanına gelip;

 

-Çavuşum, sen bana vakti zamanında böyle böyle demiştin. Ben herkesin borcunu ödedim. Seninki kaldı. Seninkini de ancak şimdi denkleştirebildim. Hakkını helal et, buyur paranı, der.

 

Hüseyin Çavuş,

 

-Kardeşim, ben o gün sıkılma, daralma diye sana öyle söyledim. Sen benim verdiğim parayı, içkide kumarda harcamadın. Zevk-ü sefa sürmedin. Rahmetli eşinin tedavisinde kullandın. Helali hoş olsun, bana bir kuruş borcun yok, al paranı cebine koy, çoluk çocuğunu sevindir, der.

 

Gözü yaşlı arkadaşı Hüseyin Çavuş’a sarılır ve yanından ayrılır.

 

Bu olayın üzerinden yaklaşık 15 yıl geçtikten sonra, Hüseyin Çavuş’un iş arkadaşının oğlu Sinop’un küçük bir ilçesine tayin olur. O ilçede Hüseyin Çavuş’un damadı, yeni bir mobilya mağazası açmış, rızık peşinde koşturmaktadır.

 

Oğlunu görev yerine uğurlayan baba;

 

-Oğlum, gittiğin yerde Hüseyin Çavuş’un damadı mobilya mağazası açmış. Fiyatı, durumu ne olursa olsun, mobilya namına başka bir yerden alışveriş yaparsan sana hakkımı helal etmem. Hatta sözünü dinleyecek insanları da oraya yönlendirmezsen yine sana hakkım haram olsun, der.

 

Aradan bir müddet geçer. O gün yüklü bir çek ödemesi olan Hüseyin Çavuş’un damadı ne yaptıysa çeki tamamlayamaz. Hayatında ilk defa bir çeki dönecektir. Çaresizlik içinde canı sıkkın otururken, mesai bitmesine bir süre kala, bir müşteri içeri girer. Yanında da akrabası üç beş kişi daha vardır. Hüseyin Çavuş’un damadını aradığını söyler. Damat müşterilerle ilgilenir. Herkes alışverişini yapar, alacağını alır, yöreye göre şaşırtıcı bir şekilde paraları da peşin öderler.

 

Müşteriler gittikten sonra parayı sayan damat, hayretler içinde kalır. Ödenen para, çekin eksik kalan kısmı kadardır. Ne bir kuruş fazla, ne de bir kuruş eksik. İçinden Allah’a hamd, kayınpederi Hüseyin Çavuş’a da teşekkür ederek gider borcunu öder. Bir daha da mobilya işinde öyle bir sıkıntıya düşmez.

 

İnsan nasıl yaşarsa öyle ölür denilir. Bu hususun Hüseyin Çavuş nezdinde canlı şahidiyim. Vefatından kısa bir süre önce küçük kızına;

 

-Kızım, bana bir şeyler oluyor. Değişik değişik suretler görmeye başladım. Yardım et, abdest alayım, diye seslenir. Kızının yardımı ile abdest alır, oturduğu yerden namazını kılar. Son bir gayretle yatağına yatar ve sözlerine devam eder:

 

-Yavrum, ben sizden razıyım, Allah’tan razı olsun. Sekerat denilen şey çok çetindir. Bana bir şey olursa korkma, abdestimin bozulduğunu görürsen, kimse görmeden temizle.

 

Kelime-i şahadet getire getire ruhunu teslim eder. Cenazenin yıkanması esnasında büyük oğlu ile birlikte ben de oradaydım. Cenazeyi yıkayan Hocaefendilerden birisi aynen şöyle dedi: Ömrümüz cenaze yıkamakla geçti. Hayatım boyunca böyle temiz, güleç, sanki dokunsan ayağa kalkıverecek gibi olan cenaze görmedim. Allah gani gani rahmet etsin.

 

Hüseyin Çavuş, hayatı boyunca yalan söylememiştir. İyiliksever, dürüst, ağzı dualı, eli tespihli, zikir ehli, özü sözü bir, tek derdi hakkıyla Allah’a kulluk etmek olan tam bir Müslüman’dı.

 

Hüseyin Çavuş, kendi çapında dağ gibi bir insandı. Hüseyin Çavuş benim babamdı.   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.