Aytekin ATASOYU

Aytekin ATASOYU

Gezi PARKI Sivilleri

 

Sivil itaatsizlik; hayatın akışını kontrol eden siyasi ve ahlaki sistemin meşru kabul edildiği, fakat bu sistemin icracıları tarafından yapılan haksız, adaletten yoksun, vicdani olmayan uygulamalara karşı yasal sınırların tükendiği noktada siyasi ve ahlaki bir motivasyonla icra edilen meşru fakat yasadışı bir eylem olarak tanımlayabiliriz. Eylemlerin sivil itaatsizlik eylemi olarak tanımlanabilmesi için eylemi icra edenlerin şiddete başvurmaması ve isteklerin şiddet öğesi barındırmadan dile getirilmesi gerekir. Hatta sivil itaatsizliğin en büyük öncülerinden olan Gandhi ve Luther eyleme karşı şiddet içeren mukavemetler dahi gösterilse şiddet öğesine başvurulmaması gerektiği söylemişlerdir. Bu Noktada Gandhi, hakareti bile şiddet saymaktadır. 

Bu gerçeklerden yola çıkarak başta Taksim olmak üzere değişik şehirlerde yapılan gösterileri değerlendirdiğimizde şu sorunun cevabını vermemiz gerekir. 

Bu eylemler haksız, adaletten yoksun, vicdani olmayan iktidar uygulamalarına karşı girişilmiş sivil itaatsizlik eylemleri midir? 

Eylemlerin özelliğine, gelişim seyrine ve ortaya çıkan nihai resme baktığımızda bunu söylemek zor olsa gerek. Birincisi gezi parkında vicdani ve ahlaki olmayan nedir? Yâda hükümetin ortaya koyduğu politikaların hangisi ahlaki veya vicdani değildir? Hükümetin uyguladığı politikalardaki ahlaki ve vicdani olmayan bir durum varsa iç hukuk yolu tüketilmiş midir? Bu soruların cevabı havada kalmış durumda. Çünkü gelinen noktada kimin ne istediği net olarak belli değil. Bir kısım sisteme tamamen karşı. Bir kısım çevreci hassasiyetlerle orda bir kısım sürü psikolojisine kapılmış durumda. Bir kısmı başbakan ve Ak parti karşıtı ki bu grup eylemlerin yön vericisi durumunda. Bir başka yanılgıda eylemin çıkış noktası olan gezi parkındaki ağaçların kesilmesi konusundadır. Ağaçlar kesilmeyip başka yerlere taşınıyor. İkincisi ağaçların kesilmesinin önlenmesi için yasal yollar tamamıyla tüketilmiş değil. Yani sivil itaatsizlik eylemi için gerekli olan yasal yolların tüketilmesi yolu da oluşmuş değil. Zaten mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı var. Durum taksimde yapılacak yerler konusunda da aynı.  Üçüncüsü ve en önemlisi eylemler şiddet öğesi barındırmaması gerekirken durum tam tersi cereyan ediyor. Yakılan araba ve ateşe verilen yerler şiddetin bilerek yapıldığını göstermektedir. Dördüncüsü eylem çevre bilincinin artırılması ve siyasilerin buna saygılı davranması gerektiği gibi meselenin özüne uygun siyasi ve ahlaki bir motivasyonla yapılması gerekirken, olayların gelişimini kontrol eden ve orda ki kitleyi yönlendirenlerin böyle bir motivasyona sahip olmadığı ayan beyan ortadadır. 

Eylem yapanların içerisinde çevre bilincine yönelik bir motivasyonda olanları bir kenarda tutacak olursak eylemlere yön verenlerin tek bir siyasi ve ahlaki motivasyona sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu motivasyon Erdoğan karşıtlığı ve Ak Parti iktidarı tahammülsüzlüğüdür. 

Yani Erdoğan karşıtlığı ve Ak parti tahammülsüzlüğü gezi parkında yaşananları ortaya çıkaran ana unsurdur. Bunun dışında dillendirilen, polisin orantısız güç kullanımı gibi nedenler tali sebeplerdir. Asıl sebep Erdoğan karşıtlığı ve Ak Parti iktidarı tahammülsüzlüğüdür.

Bu tahammülsüzlük ta başbakanın göreve geldiği ilk günden beri var. Ekonomide, sağlıkta, ulaştırmada ve diğer alanlarda yapılan onca şeye rağmen bu tahammülsüzlük belli çevrelerde hiçte azalmadı. Ak Parti gülünç nedenlerle kapatılmak istendi. Demokratikleşme yönünde atılan onlarca adıma rağmen onlarca darbe hazırlığı ve 27 Nisan E bildirisi gibi bir yönüyle darbe girişimi sayılabilecek bu tahammülsüzlük kendini gösterdi. Başbakan ve Ak Partiye karşı oluşan tahammülsüzlüğün nedenleri arasında başbakanın üslubu etkili olabilir ama tahammülsüzlüğün ta baştan beri var olduğu ve yapılan onca şeye rağmen belli çevrelerde bu tahammülsüzlüğün azalmadığı dikkate alınırsa, bu tahammülsüzlüğü başbakanın icraatlarında aramak yerine başbakana karşı tahammülsüzlük gösterenlerin iç dünyalarında ve psikolojilerinde aramak yanlış bir yönelim olmaz. Politik psikoloji, ideolojik bağımlılığı olan kişilerin rasyonel hiçbir şeyi dikkate almadıklarını ve meseleleri değerlendirirken rasyonel değerlendirmeler yapamadıklarını söylüyor. Yani politik ve ideolojik bağımlılıkları olanlara karşı ne kadar rasyonel politikalar geliştirilirse geliştirilsin bu durum bakış açısına neredeyse hiç yansımamaktadır. Ak Partinin yaptığı onca şeye rağmen, başbakanın her seçim zaferinden sonra yaptığı onca balkon konuşmasına rağmen tahammülsüzlüğün giderilememesi bu ideolojik ve politik bağımlılığın sonucudur.  

Gezi parkında olan eylemlere katılanlar arasında muhakkak ki bu tanımlamanın dışında olan, oraya gerçektende çevre bilincini ortaya koymak için gidenler vardır. Fakat Gezi parkındaki olayları yönlendirenler kanımca ideolojik ve politik bağımlılığı olan kişilerdir. Başbakan ne yaparsa yapsın bu kesimlerde tahammülsüzlük tersine dönmeyecektir. Ak partinin kapatılmak istenmesi, darbe planlarının yapılması, e-muhtıraların verilmesi ve son olarak gezi parkı eylemleri bunun en iyi ispatıdır. Bu kesimler için tek bir rahatlama yöntemi vardır. Oda ne olursa olsun başbakanın gitmesidir. Ama şunu artık öğrenmeleri gerek bunun yolu darbeler, e muhtıralar ve gezi parkı değil sandıktır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.