Bilgin ERDOĞAN

Bilgin ERDOĞAN

Bağcılar Belediyesi ve İslamoğlu Konferansı

Bağcılar Belediyesi ve İslamoğlu Konferansı

Özgürlük insan fıtratına verilmiş İlahi bir hazinedir. O giderse herşey gider. Ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz asla diyen Said Nursi bu konuda mübalağa yapmamıştır zira özgürlüğü gidenin ekmeğide gider.Bundan dolayıdır ki özgürlüğe yönelik azıcık tehdit, ciddiye alınması gereken bir sorundur..Insan.malını ve ırzını gasbedene gösterdiği tepkiyi hürriyetini bloke edene göstermiyorsa birgün o uğruna  tepki verdiği değerleri de tehlikeye girer.

Evet inanç özgürlüğüne yönelik tehdit  tehlikelerin en büyüğüdür.Zira insanların en hassas olduğu konu inandığı değerlerdir.Zira inandıkları değerler adına insanlar hicret eder ve sevdikleriden ayrı gurbette yaşamayı göze alırlar.Yine inandıkları değerleri için mallarını infak ederler ve hatta gerektiğinde canlarını dahi ortaya koyarlar ve hatta o değerler ayaklar altında ezilmesin ve hakikat susmasın diye çocuklarını cepheye gönderirler.Bir anne için evlad ne ise bir dindar için inandığı değerler o kadar kutludur. Hatta kimileyin daha fazla ehemmiyet arzeder.Bunun için inanca yönelik baskı baskıların en  çirkinidir.

Düşünce özgürlüğünü kısıtlamaksa insan onuruna yapılan bir hakarettir zira insan düşüncesiyle diğer mahlukattan ayrılır.Dolayısıyla düşünceyi kelepçelemeye kalkmak insan onurunu hiçe saymak olur...Düşünen insanların ifade hürriyetlerini engellemekse sadece onun gibi düşünenleri değil her düşünen kimseyi hafife almaktır. İnsanlara düşünmeyi ve sorgulamayı öğreten fikir ekollerini imha etmeye çalışmak bir tiran ve despotism inşa etmeye çalışmak olur.

Kendisi gibi düşünmeyeni ekarte ve pasifize etmeye calismaksa tam anlamıyla bir fiyaskodur. Zira o eşyanın tabiatını anlayamamaktır. Tabiatta ki bitkileri, dağları, ovaları,tepeleri,inişleri,çıkışları veya yokuşları yok etmek nasıl uygun değilse toplumdaki çeşitliliği de yok etmek ve toplumu tek-tipçi hale getirmek öyle uygun olamaz. Dolayısıyla tıpkı alemde olduğu gibi toplumdada kesret muhafaza edilmesi gereken bir zenginliktir.

AKP hükümeti, başından bu yana hakları ezilen ve düşüncelerinden dolayı öz yurdunda garip ve parya olan hasseten çoğu müslüman olan halkın sözcülüğünü yaptı. Hatta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu gerekçeyle bedel ödedi. Dolayısıyla bedel ödeyen ezilmiş halklar öyle bir lideri kendisine yakın hissetti ve onu her türlü tehdit ve baskıya rağmen desteklediler.Lakin böyle bir siyasi tabandan gelen hükümet temsilcileri Bağcılar Belediyesi’nin yaptığı münasebetsiz prangaya duyarsız kalmamalılar.

17 Aralık sürecinden bu yana hükümet devletin herhangi başka bir paralel gücün etkisi altında olmaması gerektiğine inandığı ve bununda bedelini ödediği için siyasi bir mücadele vermekte olduğunu biliyoruz. Hükümet böyle bir mücadele içindeyken Bağcılar Belediyesi’nin bir grup yobaz ve karanlık kafalı mahalle çetesi’nin baskısına karşı nasıl dirayetli olamaz ? Konferansa davet eden belediye olduğu halde böyle bir program baskı gerekçesiyle nasıl iptal edilir?

Dar kafalı ve bağnaz bir kutsal patentli sömürü hokkabazının etrafındaki cemadattan alınacak oylar bahanesiyle böyle bir tavır sergilendiyse bu daha esef vericidir.Şayet Çarşamba camiasının gazını alalım mulahazasiyla böyle birşey yaptıysanız temel argümanı ahlak olan bir taban böyle gayri ahlaki Ali Cengiz oyununu asla kabul etmeyecektir.Türkiye halkının bundan böyle talebi siyaseti ibadet aşkıyla yapan kimseler tarafından yonetilmektir.İbadet ise sadece Allah için yapılır ve ruhunda bağımsızlık vardır.

Karanlık kafalı bir mahalle çetesinin baskılarına dayanamayıp Mustafa İslamoğlu hocanın konferansını iptal etmesiyle İslamoğlu gibi eserleri yüzbinlerce insan tarafından takip edilen başta İngilizce ve Arapça olmak üzere Almanca,Çince,Rusça,Kürtçe ve daha birçok farklı dile çevrilen sadece Turkiye’de değil dünyaca tanınan bir aydının bir belediye binasında söyleşiye katılmamasıyla kaybettiği birşey olmadı. Lakin insanların konuşma özgürlüğüne vurulan bu darbe sadece Bağcılar belediyesine değil tüm Turkiye’de sadece İslamoglunu sevenlerce değil tavrını özgürlükten ve adaletten yana koyan herkes tarafından tepkiyle karşılanacak bir durumdur.

Dini hak ve hürriyetlerin müdafiisi olma argümanıyla yola çıkanların dini bir konferansı davetlileri kendileri olduğu halde bazı yobazların baskısı sonucu iptal etmeleri görünürde basit gibi gorunsede ciddiye alınması gereken bir durumdur. Sinek küçük dahi olsa mide bulandırır.

Bu ülkede değil bir Kur'an müfessiri'nin, Alevi dedelerinin, Katolik papazların veya Protestan rahiplerin,Musevi hahamların,Yezidi liderlerinin ve hatta hiç bir inancı olmayanların dahi inandıklarını veya inanmadıklarını ifade etme hakkı varken yobaz bir cemadatın baskısına boyun egmekte neyin nesi?Devletin en temel vazifelerinden biri dini hak ve hürriyetlerin teminatı değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.