Burası Türkiye!

İskandinav ülkelerinde yaşayan, çok iyi paralar kazanan, yaşam standartları çok üst düzeyde olan bir Türk, tası tarağı alarak Türkiye'ye dönüş yapmış. Sormuşlar, "Neden böyle bir yaşantıyı terk edip de Türkiye'ye geri dönüyorsun? Başka işin gücün yok mu?" Adam, "Heyecan" demiş... "Tamam çok iyi standartlarda yaşıyordum, gayet mesut ve mutluydum, ama zerrece heyecan yoktu bu ülkede. Oysa, Türkiye öyle mi? 24 saat bile geçmeden gündem değişiyor, bir gün önce konuştuğunuz bir konu, bir gün sonra bayatlıyor. Gazetelerin her birisinin manşetinde farklı bir konu, Türkiye'de hayat sizi heyecana doyuruyor"...

Gerçekten de öyle. Türkiye, heyecan arayan, farklılık arayan, gündemin bir anda sağa sola yaprak gibi savrulmasından zevk alanlar için çok ideal bir ülkedir. Bu ülkede 24 saat çok uzun bir süredir. Çünkü, 24 saat sonra bir gün önce konuştuğunuz konuların her birisi gündemin tozlu arşivlerinde yerini alır... Günlerdir Anayasa'nın değiştirilmesiyle ilgili tartışmaları izliyorduk, yorumluyorduk. CHP'nin neden oylamalara katılmadığını, MHP'nin katılıp da neden en azından kendi meşrebine uyacak maddelere evet demediğini, BDP'nin "sütten ağzı yandığı halde" neden parti kapatmayla ilgili maddeye destek vermediğini konuşuyorduk. Ama, Anayasa'nın paket halinde kabul edilip Cumhurbaşkanı'nın önüne gitmesinin hemen akabinde, internet sitelerine CHP Genel Başkanı Deniz Baykal hakkında çok kirli bir kaset düşüverdi.

TRT ekranlarındaki Politik Açılım programında bu hafta bu kasetin neden şu anda ortaya çıkarıldığına, komplo mu yoksa sabotaj mı olduğu noktasında tartışmalar yapıldı. Prof. Dr. Fuat Keyman, "Bu kasetin ortaya çıkarılması ahlaki değil, ama, medyanın bunu gündeme getirmesi etiktir, tartışmamız etiktir" gibi bir cümle kurdu.

Bir siyasetçinin siyaset hayatının özel hayatı üzerinden kumpasa alınmaya kalkışılması, nasıl elde edildiği belli olmayan bir kaset üzerinden yürütülen kampanyayla bu siyasetçinin yok edilmeye çalışılması elbette tasvip edilebilir bir durum değil.

Biz dilerdik ki, şimdiye kadar girdiği hiçbir seçimde başarılı olamamış, yaptığı muhalefet de, "Çarşı her şeye karşı" sloganıyla özetlenebilecek Deniz Baykal, karşısına çıkacak çok daha kaliteli bir rakip kendisini kurultayda seçim sandığına gömerek siyasetin kör dehlizlerinde kaybolup gitsin.

Ama, burası Türkiye.... Burada işler böyle yürümüyor.... Hani, televizyonlarda yayınlanan bir jean reklamı var ya, "Burası İstanbul" diye... Aynen öyle! Burası Türkiye!

Türkiye'nin şartları farklı. Türkiye, her ne kadar yüzünü batıya doğru dönmüş olsa da, bir yanıyla doğulu özelliklerinden asla taviz vermiyor.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, başına gelen bu hadisenin "komplo" olduğunu söyleyerek CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa etti.

Clinton ile Monica Lewinsky arasında yaşananlar Amerikan yaşantı tarzıyla, toplumsal yapının getirdiği anlayışla tolore edilmiştir, ama, yaşadığımız bu durum çok farklı olmuştur.

Zaten, Deniz Baykal, öncelikle toplumun daha sonra siyaseti kurgulayanların bu olayı tolore edebileceğini düşünmediği, bu ülkenin gerçeklerinin çok farklı olduğunu anlayarak siyasi hayatına nokta koymuştur.

Bundan sonra ne olacak? Cumhuriyet Halk Partisi'nde yeni bir dönem başlıyor. Kemikleşmiş muhalefet anlayışı, her şeye karşı çıkan duruşu, seçimlerde yaşadığı başarısızlıklarla Deniz Baykal devri sona erdi.

Bundan sonrasını da izleyip göreceğiz!

Önceki ve Sonraki Yazılar