CHP'ye ince ayar

Rüyam yoksa gerçek olacak mı sonunda? CHP beni şaşırtmayı başaracak mı?

Türkiye bir büyük değişimin tam ortasında; dünya değişiyor, Türkiye de o değişimi içselleştiriyor. İşadamları çoktan değişime ayak uydurdu. Hantal bilinen bürokrasi silkelenip kendisini yeniliklere açık hale getiriyor. Emniyet güçleri, hatta asker, yeni dönemin şartlarına uyum sağlama çabasında.

Değişim ve dönüşüm dönemleri her toplum, ulus ve devlet için olağanüstü kritiktir. Değişim dönemlerinin erken veya geç algılanması kat edilecek mesafeyi kısaltır veya uzatır. Değişim ve dönüşüm dönemlerinde dümeni kimin tuttuğu önemlidir; yakın geçmişte sorumluluk taşımış bazı politikacıların değişime direnişleri yüzünden kimbilir neler kaybettik?

CHP yakın zamana kadar ülkenin dünyayla birlikte yaşadığı değişim ve dönüşüm hareketliliğini algılayamadığı hissini veriyordu. Her dönüşüm döneminde her ülkede yaşanan türden sancıları bizde daha da büyüten bir etkisi oluyordu CHP'nin... Geçmişin duragan, içine kapanık, ürettiğini tüketen, dışarısıyla ilgisiz fakir ülkesinde tarihi dondurmaya çalışıyordu sanki...

Galiba bu görüntüsünün siyaseten yanlış olduğunu sonunda anladı CHP yönetimi... CHP lideri Deniz Baykal şu yakınlarda partisinin görüntüsüne ince ayar çekme ihtiyacı duyduğunu düşündüren mesajlar veriyor. İster eskiye yapışıp kalmanın yalnız ülkeyi geri bırakmakla sonuçlanmayacağını anladığı için, isterse bugünün dünyasını doğru okuyamamanın CHP'yi yeniden baraja gömebileceği endişesi taşıdığından, Deniz Baykal'dan gelen sinyaller CHP'yi değişime zorlayacağına işaret ediyor.

Her gittiği ilde, partililer önüne geçtiğinde tekrarlayageldiği "Siyaseti kışladan, camiden ve mahkemeden uzak tutmalıyız" sözü, iktidarı suçlamak için kullansa bile, Deniz Baykal'ın yeni dönemin gerçekleriyle yüzleşmeye hazır olduğunu akla getiriyor. Siyaset ile kışla, cami ve mahkeme arasına mesafe konulması, ülkeyi demokrasi-dışı tasallutlardan koruyacak ve hukuk devleti ilkesini pekiştirecektir.

"Kışla, cami ve mahkeme" sözcüklerini sarf eden CHP liderinin, çok kısa zaman öncesine kadar, Ergenekon davasında kendisini 'avukat' ilân ettiğini unutmayalım. Ortaya atılan askerle ilgili her iddiaya CHP ve liderinin verdiği ilk tepki inkâr ve yanlışlama oluyordu; şimdi ise kışladan uzak durulması gereğinden söz ediyor Baykal...

Bunu yaparken iktidarı suçlamaktan geri durmuyor, ama o kadarına razıyız. Kendisi kışla, cami ve mahkeme üçgeni dışında siyaset otağını kurduğunda, Ak Parti'nin her üç kurumla kendisinin sandığı türden bir ilişkisi bulunmadığını daha iyi görecektir. Her üç kurum da, olumlu veya olumsuz, doğrudan veya dolaylı olarak, CHP'nin siyasi haritasında yer alıyor.

Oysa her üç kurumu da anayasal düzen içerisinde kendilerine ayrılmış siyaset-dışı zeminlerinde muhafaza etmek gerekiyor. CHP'nin kışla, cami ve mahkeme ile siyaset arasında olmasını arzu ettiği mesafe, ülkeyi ciddi bir biçimde rahatlatacaktır.

27 Mayıs sonrasında meydana gelmiş bütün olağanüstü müdahaleler CHP'yi de hedef almadı mı? 12 Eylül (1980) diğerleriyle birlikte CHP'yi de kapattı. 28 Şubat (1997) oldu da, CHP iktidara mı geldi? 'Sarıkız' veya 'Balyoz' türü eylemler başarılı olsalardı darbeciler CHP'yi koruma kanatları altına mı alacaklardı?

Önceki ve Sonraki Yazılar