Demek ki Vefa Vicdanın Sesi Değil Sadece İstanbul'da Bir Semtin Adı Olarak Kalmış

Dünya iki kutuplu. Bir kutbunda Doğu var, diğer kutbunda da Batı var.

Bu iki kutubu birbirinden ayıran en önemli özellik Doğu’da soyut duygulara yani maneviyata önem vermesidir. 

Batı’nın dillerinde bile bunu apaçık görebilmekteyiz. Batı dillerindeki kelimelerin genel anlamı hep maddi olarak açıklanmaktadır. Keza Batı dillerinde soyut kelimeler çok azdır. Sevgi, saygı, neşe, üzüntü gibi bilinen kelimeler vardır. 

Ama Doğu dillerinde ise bu bilinen kelimeler haricinde farklı kelimeler vardır. Vefa, helal, haram, bereket, ünsiyet, kardeşlik, dostluk, fazilet, mukadderat  vs.

Gerçi bu kelimeler ya Farsça ya da Arapça’dır ama dilimize girerek Türkçeleşmiş kelimelerdir. 

İşte bizi Batı kültüründen ayıran bu kelimelerdir. 

Bizde vefa vardır. Vefasız insanlar pek iyi gözle bakılmaz. 

Biz bir şeyi kazanmışsak helâl mi, haram mı olduğuna dikkat ederiz. 
Hele ki kazancımız bereketliyse yüzümüz çok güler. 

Batı’nın kullanmadığı bu kelimeler insanlar arasındaki iletişimde samimiyeti artırmaktadır. 

Bu kelimelerden en önemlisi de "vefa" kelimesidir. Vefa kelimesinin Türk Dil Kurumu nda karşılığı “sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı” olsa da tam karşılığını vermemektedir. 

Zıt anlamı ise tam olarak yoktur ama ona en yakın kelime nankördür. Bu kelimenin anlamı “Gördüğü iyiliği unutan, nimeti inkâr eden. Nimetin şükrünü eda etmeyen, gafil” ve “Kendisine yapılan iyiliğin değerini bilmeyen, iyilikbilmez” şeklindedir. 

Kelimeyi biraz açarsak “nan” kelimesi Arapça’da “ekmek” manasındadır. “Kör” ise görmeyen. Genel açılım olarak “yediği ekmeği görmeyen” manasına gelmektedir. 

Bizim toplum olarak en büyük zaafımız “vefa” kelimesinin tam anlamına erememek. 

Kimi insanlar birisinden yardım alır ya zoraki olarak bir teşekkür sunar ya da ona bile tenezzül etmez. Çünkü sanır ki; “ben işimi yaptım, yarına Allah kerim”. 

Ancak yarın olduğu zaman da o vefasızlık yaptığı kişiye karşı yüzü olması gerektir. 

Efendimizin de meşhur bir hadisi vardır; “(Akıllı ve olgun) Mü'min aynı delikten iki defa sokulmaz, ısırılmaz." (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63) diye. 

Bir kere vefasızlık yaptıysan ikincisinde karşındaki kardeşin veya arkadaşın artık sana karşı farklı gözle bakar ve senin vefasızlığından dolayı sana olan sevgisi büyük tahribata uğrar. 

Zaten toplumun en büyük hastalığı da vefa gösterememektir. Günü birlik hayatı yaşamak, yarını düşünememek toplumumuzda açtığı yaradan dolayı insanların birbirlerine karşı güveni tamamen sarsılmaktadır. 

Velhasılında “vefa” dört harfli olmasına rağmen hakkında ciltler dolusu yazılar yazılacak bir kelimedir. Ama biz bu kelimenin sırrına erememekte çok zayıf kalıyoruz. 

Daha bir asır önce toplumumuzu araştırsak “vefa” kelimesinin ne kadar yüce olduğunu göreceğiz. Zamanla toplum asimile oldukça böylesi kelimelerin de içi boşaldı ve hiçbir değeri kalmadı. 

Öyle hale geldi ki toplumumuz “demek ki vefa vicdanın sesi değil sadece İstanbul'da bir semtin adı olarak kalmış” diyecek hale geldik. 

İnşallah toplum mühendislerimiz (ki Hükümetin etkili ve yetkili kişi ve kurumları) bu kelimelerin içi tekrar doldurur.

Böylece toplum “vefa” kelimesinin gerçek anlamına erer.

Cezmi KOÇ

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum