Diyanet İ. Başkanlığı’na Açık Dilekçe

Sayın Diyanet İşleri Başkanlığı'na açık dilekçemdir:

Konu: Camilerdeki çirkin helâ/WC reklamlarının kaldırılması hakkında.

Büyük şehirlerimizin kalabalık ve işlek yerlerindeki camilerin avlularında çirkin ve sanatsız yazılarla yazılmış çok sayıdaki helâ reklamları bir Müslüman olarak bendenizi gerçekten üzmekte ve rahatsız etmektedir.

İstanbul'da bazı cami helaları darphane gibi çalışmaktadır. Bir cami helası endüstrisi oluşmuştur.

Tuvalet ihtiyacı olan vatandaşlar, levhasız da olsa cami bahçe ve avlularındaki mahalleri bulabilirler.

Bu gibi çirkin, iğrenç, utanç verici levhaların kaldırılmasını min gayri haddin talep ediyorum.

Turistlere de çok ayıp oluyor.

Sanırım Hindistan'daki Mecusî tapınaklarında bile böyle iğrenç levhalar yoktur.

Camiler kutsal mekanlardır. Tarihî camiler aynı zamanda birer sanat ve kültür anıtıdır. Böyle cahilce, eciş bücüş yazılarla acemice yazılmış levhalar tarihî camilerimize büyük gölge düşürmektedir.

Talebimi yüksek makamınıza saygılarımla arz ederim.

Mehmed Şevket Eygi

* (İkinci yazı)

DİYANET VE DOMUZ ETİ

DAHA önce de yazmıştım, tekrarlamakta yarar var: İstanbul Eminönü'nde Mısır Çarşısından Rüstem Paşa Camiine doğru giderken, tarihî bir hanın birinci katında "Levi Koşer EtLokantası adında" bir Yahudi lokantası vardır. Sahipleri Müslümandır, Hahambaşılık ile anlaşmışlardır, Yahudiliğe göre helal/koşer yemek yapıp satarlar.

Orada başında siyah şapkası ile sakallı bir haham bulunur sabah 9'dan öğleden sonra 4'e kadar (Levi Lokantasında akşam servisi yoktur). Hahambaşılık tarafından vazifelendirilmiştir. Lokantaya giren kırmızı etlerin, tavukların, balıkların, yağların ve diğer malzemenin koşer olması konusunda denetleme yapar, koşer olmayan malzemenin içeriye girmesine izin vermez. Sütlü maddelerle etli malzemelerin birlikte pişirilmesine engel olur.Velhasıl Yahudi Şeriatının yeme içme ile ilgili hükümlerinin uygulanmasına çalışır.

Biz Müslümanların lokantalarında böyle dinî denetimimiz yoktur. Her lokantaya bir din müfettişi konulsun demiyorum, böyle bir şeye imkan bulunmaz.

İsteğim şudur: Diyanet İşleri Başkanlığımız ülke çapında helal gıda, helal et ve tavuk konusunda söz sahibi olmalıdır.

Medya sık sık dile getiriyor: Birtakım vicdansızlar halka evcil domuz eti, yaban domuzu eti, eşek eti yediriyorlar.

Batı Anadolu'daki ve Trakya'daki domuz çiftliklerinin sayısı çok artmıştır.

Avcılarımız cayır cayır yaban domuzu vuruyor. Bu hayvanların leşleri yol kenarlarına getiriliyor. Üstü kapalı kamyonlar geliyor, tartıp parasını verip alıyorlar.

Tavuklar, İslâm dininin ve Şeriatının uygun görmediği sıcak sulu usul ile yolunuyor, murdar oluyor.

Pastacılıkta domuzlu jelatin kullanılıyor.

Peynir mayalarının bazısı domuz midesinden çıkartılan usarelerle yapılıyormuş.

Bazı restoranlarda etleri yumuşatmak için şaraba batırıyorlar.

Herkes için söylemiyorum: Bazı vicdansızlar uykuluk diye domuz eti kullanıyormuş.

Bazı ilaçlarda domuzdan çıkartılan maddeler var.

Bazı kremlerde, şampuanlarda...

Sabunlarda...

Domuz derilerinden çanta ve ayakkabı yapılıyor.

Velhasıl, dinimizin kesinlikle haram li aynihi kılmış olduğu domuz her yere girmiştir.

Diyanet'in, bu konularda halkımızı uyarması, elden geldiği kadar nehy-i münker yapması gerekmez mi? Diyanetin denetimi elbette Belediyelerinki gibi olmaz ama yine de bir şeyler yapılamaz mı?

Müslümanlara domuz, eşek eti yedirilirken ulemanın, fukahanın, sorumluların susması caiz midir?.. Haksızlık karşısında susulur mu?..

* (Üçüncü yazı)

ASHAB-I BEDİR KİTABI

BUHARA Yayınları sahibi M. Kemaleddin Keçici beyi, dini kültür ve sanatımıza kazandırdığı "ASHÂB-I BEDİR" adlı kitabı dolayısıyla candan tebrik ediyorum. 96 sayfalık, iyi kâğıda dört renkli olarak basılmış bu ciltli kitap adeta titizlikle işlenmiş bir mücevher gibi... Müslümanlar, 1400 yıldan beri Bedir gazâsına katılmış Ashâb-ı kirâm (radiyallahu anhüm ecmain) efendilerimizi hürmet ve vefâ duyguları ile hatırlar, onların isimleri ile bereketlenirler.

Medenî ülkelerde en fazla hediye edilen şey kitaptır. Bizde ne yazık ki, istisnalar dışında böyle bir hediyeleşme yoktur. Bayramlarda, seyranlarda, önemli ziyaretlerde genellikle çikolatalar, pastalar hediye ederiz. Onlar yenir, biter, hatıraları kalmaz. Hediye edilen kıymetli kitaplar öyle midir? Aradan on yıllar geçer, kitaplar bazen biraz sararır ama dururlar. Kitap, korunursa ve sevilirse kalıcı bir şeydir. Hediye eden ahirete intikal eder, edilen de, kitap ise berhayat...

Buhara yayınlarının "Ashâb-ı Bedir" kitabından birkaç adet almanızı, birini kendi özel kütüphanenizde saklamanızı, diğer nüshaları Ramazanda ve Bayramda sevdiklerinize hediye etmenizi, imkânınız nispetinde faydalı kitaplar hediye etmeyi bir alışkanlık haline getirmenizi âcizane tavsiye ediyorum. (Tel: 0212/520 80 33)

(Kitabın cildi, kâğıdı, sayfaların zemin baskısı, tezhibi, tertibi, Arapça hatları velhasıl her tarafı bir sanat eseridir.)

Buhara Yayınları, Nuruosmaniye Caddesi Yavuz Apt. No: 9/1 Eminönü-İstanbul.

Önceki ve Sonraki Yazılar